Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm | Varisin Yolculuğu

@okur.yazarkelebek

 

 

Herkse tekrar merhabaaa

 

 

Bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın <3

 

*

 

 

Her krallığın kendine özgü hayvanları vardır.

 

Ateş Krallığı’nda ejderhalar,

 

Su Krallığı’nda wyrenler,

 

Toprak Krallığı’nda feyler,

 

Hava Krallığı’nda ise pegasuslar yaşar.

 

En azından yaşardı.

 

Fakat uzun zamandır bir tane görülmedi.

 

(Solaveria Canlıları, bölüm 2, sayfa 16)

*

 

Bölüm müziği: Fire -Barns Courtney // All The Good Girls Go To Hell -Billie Ellish

 

Ateş Varisi Blaze, aniden duyduğu sesle uykusundan uyanınca bıkkınlıkla iç geçirdi. Rüya ve gerçeklik arasında alev rengi gözlerini açmaya çalıştı.

Tekrardan sesi duyunca kapı, dedi içinden. Kapı çalıyor.

Yataktan kalkıp yerden rastgele bulduğu bir tişörtü üzerine geçirdi. Kapısındakinin saraydaki leydilerden biri olduğuna epey emindi. Süitinin etrafında dolanan kadınlara alışmıştı.

Ancak pek de tahmin ettiği gibi olmadı. Karşısındaki onu görmüş olmanın verdiği heyecanla titreyen bir kadın değildi, babasıydı. Ateş Krallığı’nın Kralı, Kral Scrum.

Blaze, gerginlikle yutkundu. Babası onu görmeye gelmezdi, normalde onunla doğru düzgün konuşmazdı bile. Herhangi bir şey söyleyeceği zamansa kendisi gelmez, onu huzuruna çağırırdı. Şu an babasının karşısında olması, hele sabahın bu saatinde, bir ilkti.

Kül karası gözleri üzerinde geziniyordu. Blaze babasının değil, annesinin göz rengini almıştı. Kız kardeşi Flame’de aynı şekilde. Şu ana kadar annesi, Ateş Kraliçesi Glisten’ı, neredeyse hiç büyüsünü kullanırken görmemişti ancak annesinin babasından daha güçlü olduğu aşikardı.

“Su Krallığı’ndan haber geldi,” dedi Kral Scrum nihayet konuşmaya başladığında. “Kraliçeleri ölmüş.”

Haberin karamsarlığına zıt olarak babasının yüzünde bir tebessüm vardı, gözleri bile parlıyordu.

Blaze, babasının ne dediğini idrak ettiğinde o da gülümsedi. İkisi de Kraliçe Hillary’den uzun senelerdir nefret ediyordu. Kraliçe, Ateş Krallığı’nın bu zamana kadar teklif ettiği tüm müttefiklik antlaşmalarını reddetmişti. Sebep olarak ise Ateş Krallığı’na, hele Kral Scrum’a, güvenmediğini açıkça belirtmişti. Bütün ittifak tekliflerinin altında çok daha fazlası olduğunu savunmuştu. Haklıydı da. Ateş Krallığı’nın tek amacı Su Krallığı’na sızmak olmuştu, Kraliçe Hillary’ye duydukları nefret de buradan geliyordu zaten. Fazla zekiydi. Bu kadar zeki olmasa çoktan amaçlarına ulaşmış olurlardı.

“Nihayet planımıza başlayabilecek miyiz?” diye sordu Blaze hevesle.

Scrum başını olumsuz anlamda iki yana salladı. “Eskisi işe yaramayacak. Kral artık Dylan olacak, biliyorsun. Yeni bir plan oluşturdum. Tamamen yeni.”

Dylan. Su Krallığı’nın prensi, Kraliçe Hillary’nin damadı ve müstakbel Kraliçe Edeline’ın eşi. Halkı tarafından seviliyordu, bağlılığı yüzünden ona Denizin Oğlu lakabını takmışlardı.

Blaze, devam etmesi için babasını bekledi.

Scrum, “Seni müstakbel Su Varisi ile evlendirmek istiyorum,” dedi, gözlerindeki hayra alamet olmayan parıltıyla.

Blaze’in damarlarındaki kan çekildi. Böyle konuşmamışlardı, bunun bahsi bile geçmemişti.

“Neden?” diye sordu sesini duygusuz tutmaya çalışarak.

“Sarayı içten çökertmenin en kolay ve en güvenilir yolu bu.”

Blaze’in elleri yumruk oluşturdu. “Kız 16 yaşında. Aramızda 8 yaş fark var.”

Blaze iyi bir insan değildi. Bunu henüz kendisi de bilmiyordu, babasının ona çizdiği yoldan yürürken hiçbir zaman kaç hayatı mahvettiğinin farkında olmamıştı. Ancak kötü de sayılmazdı, geçmişi yaptığı kötülüklerin silsilesi ile dolu olsa da kalbi hala saftı.

Ve daha reşit olmayan biriyle evlenecek kadar da delirmemişti, babasının aksine.

Kral Scrum, tek kaşını kaldırdı. “Bana karşı mı geleceksin?”

Blaze gerginlikle parmaklarıyla oynadı. “Tabii ki de hayır. Kız sadece reşit bile değil ve-”

“Eğer bana karşı gelmeyeceksen sorun yok.” dedi babası sözünü keserek.

Blaze sessiz kaldı.

“Birkaç saat içinde ejderhalarla yola çıkacağız. Cenazeye katılmayacağız, taç giyme törenine katılsak yeter.”

Ardından Blaze yanıt dahi veremeden gitti.

Blaze tuttuğunu fark etmediği nefesini verdi.

Aldığı yeni emri düşündü, birini kendine aşık etmek… Zor olmayacaktı. Eğer babası Dylan’a doğrudan müttefik temelli evlilik teklif etmiş olsaydı dikkat çekerlerdi. En güvenli yol duygular aracılığıyla olacaktı. Blaze yüzünü buruşturdu. Aşk… iğrenç, aklı bulandıran bir duygudan ibaretti onun için. Tabii ki de geçmişte sevgilileri olmuştu fakat aşık olmak? Aşk? O bir varisti, hem de normal bir varis değil, Ateş Varisi. Babasının askeri. Saçma duygularla işi olmazdı. Ona âşık olan kadınların sayısının haddi hesabı yoktu ancak bu duygu kalbisinin kapısını hiçbir zaman çalmamıştı ve Blaze bundan gayet memnundu.

---------

Gardırobunu inceleyip siyah uçuş takımını çıkardı. Ejderhası Carmine’a uzun zamandır binmemişti, kızını gerçekten özlemişti. Ateş Krallığı ile Su Krallığı arasında birkaç saatlik yol vardı, belli ki yarım kalan uykusuna devam edemeyecekti. Babasının cenazeye katılmamak ve bunun için “yetişemedik” bahanesini kullanabilesinler diye havada onlara fazladan birkaç tur attıracağına emindi.

Ejderhaların tutulduğu, sarayın ateşe korunaklı bir bölgesine doğru ilerlerken kırmızı bir elma kemiriyordu. Edemediği kahvaltısını ancak bu şekilde telafi edebiliyordu.

Ağır demir kapıdan içeri girince gözüne ilk çarpan kendi ejderhası oldu. Normale göre fazlasıyla iriydi, siyah pulları göz alıcı bir şekilde ışıldıyordu. Uzun kuyruğundaki belli belirsiz gözüken zehirli dikenler asil görünümüne tehlike katıyordu. Altın sarısı-akik gözleri, sahibini görmüş olmanın heyecanıyla parlıyordu.

Uzun boyundan dolayı ejderha, Blaze’in boyuna doğru eğildi. Burun delikleri açılıp kapanıyordu, Blaze neyi koklamaya çalıştığını anlayınca istemsizce gülümsedi.

“Sana da getirdim, merak etme.”

Cebindeki bir diğer elmayı ona uzattı.

Görüntüsüne zıtlık düşürecek şekilde çiğ et yerine elma yemeyi seven tek ejderha kendisininki olabilirdi.

“Yeni bir uçuşa hazır mısın?” Carmine’ın burnunu okşarken arkasından bir ses duyuldu.

“Kendi ejderhanla konuşmayı ne zaman bırakacaksın?”

Kız kardeşi Flame, yanına yaklaşınca Blaze iç çekti. “Sanki sen aynı şeyi Ocean ile yapmıyorsun.” Ateş Krallığı'ndan olmasına rağmen tahtın ikinci varisi olmasının getirisiyle babasından nefret ediyordu. Hisleri karşılıklıydı, Kral Scrum öz kızı için hayatı hiçbir zaman kolaylaştırmamıştı. Bu yüzden Flame, babasını sinir etme amaçlı ejderhasına okyanus, anlamına gelen Ocean ismini koymuştu. Ejderha gece mavisi olduğu için isim ona sahiden yakışmıştı.

“Evet,” dedi Flame gülümseyerek. “Ama en azından senin gibi bunu ulu orta yapmıyorum.”

“Git başımdan.”

Blaze, kardeşinden gerçekten hoşlanmıyordu. Bir insan kendi kanından olan birine ne kadar nefret besleyebilirse o kadar sevmiyordu onu. Sıradan bir abi-kardeş ilişkisi değildi onlarınki. Ateş Varisi, kız kardeşine karşı ismini koyamadığı bir garez besliyordu. Flame de bunun farkındaydı.

Bu yüzden sessiz kalmayı tercih edip kendi uçuş hazırlıklarını yapmak üzere ejderhasının yanına gitti. Abisini seviyordu, o ona ne kadar tahammül edemese de çabalamaktan vazgeçmiyordu.

Blaze, Carmine’ın eyerine oturup havalandı. Emir beklememişti, bir varise kimse emir vermeye cüret edemezdi çünkü.

Rüzgâr yüzünü yalayıp geçerken günler sonra ilk defa gerçek bir kahkaha attı. Hayatta zevk aldığı sayılı şeylerden biriydi uçmak.

Saatler süren bir yolculuktan sonuna kadar keyif alırken gideceği saraydan sandığından çok daha uzun süre konaklayacağından habersizdi.

PART 2 (HAVA VARİSİ)

(2 gün önce)

Hava Varisi ve konuğu, zindanda ilerlerken konuğunun kalbi göğsünü dövüyordu. Onu seneler sonra ilk defa görecekti, nefretle dolup taşması gerekiyordu. Yaşanılanlar düşünüldüğünde öyle olmalıydı. Yine de heyecanlanmadan edemiyordu. O en yakın arkadaşıydı, sırdaşıydı. En azından bir zamanlar öyleydi. Eskisi gibi onu gördüğünde mutlu olur muydu?

Masumane düşünceleri yok etti. Peri masalında değildi, bunların hiçbiri gerçekleşmeyecekti.

Güçten düşmüş Su Lordu, duyduğu adım sesleriyle irkildi. Haftalar sonra ilk defa başka bir ayak sesi işitiyordu, onu en çok heveslendiren ise bu adımları tanıyor olmasıydı. Hiçbir işkence onunla alakalı anılarını silemezdi zihninden. Tam tersi, şu an hayatta olmasını büyük oranla o anılara borçluydu.

Uzun zaman sonra gözlerini açtı.

Konuğu, bilindik, her zerresini ezberlediği çelik mavisi gözlerine bakarken nefes almayı bıraktı.

Onu tekrar göreceği çok düş kurmuştu. Bazılarında ona fiziksel zarar veriyordu, bazılarında hesap soruyordu. Bazen ise kendini istemsizce eski günlerdeki gibi onun omzunda ağlarken buluyordu. En azından hayaliyle bile mutlu oluyordu.

Ancak bunu düşünmemişti.

Bu kadar tepkisiz kalacağını, nefes almayı unutacağını düşünmemişti.

Su Lordu, haftalar sonra ilk defa gülümsedi. Sıcak bir gülümseme. Hava Varisi’nin konuğu ondan nefret ediyordu ama adam en çok ona değer veriyordu.

“Beni görmeye geleceğini biliyordum.” Sesi hırıltılı çıkıyordu. Yine de adam bunu derken sonuna kadar samimiydi. Dostunu özlemişti.

“Kırmızı yakışmış.” Onunsa söylediği ilk şeyse bu oldu.

Adamın yüzündeki gülümseme biraz olsun bozulmadı. Dostu görünüşünü iğnelemişti, henüz gördüğü işkence yüzünden üzerindeki kan tazeydi.

“Daha önce morun da yakıştığını söylemiştin.” Zamanında adamın gözünü morartmıştı. Hava Varisi’nin de yardım alma sebebinden dolayı ona az hakaret etmemişti. O da adama vurmuştu, hala pişman değildi. Hatta geçmişe dönüp baktığında keşke öteki gözünü de morartsaydım diyordu.

“O zaman da bana karşı pislik gibiydin.”

“O gün suçumu kabul etmiştim. Özür dilemiştim.”

“Şimdi ne yapacaksın? Gene af mı dileyeceksin?”

“Özür dilenecek bir şey yapmadım.”

İnanılmazdı. Geçen seneler onu bilenmiş bir silah haline getirmişti, Su Lordu ise hala aynıydı.

Bir süredir konuşmayı dinlemekle yetinen Hava Varisi, “Babamın ölüme sebep oldun,” dedi. Şimdi sesi daha sakindi, sabahki gibi değildi. Kontrolünü yeniden kazanmıştı. “Annemin ölümüne sebep oldun,” diye devam etti. “Abimin ölümüne sebep oldun.” Her söz, dudaklarının arasından çok daha keskin çıkıyordu. “Halkımın ölümüne sebep oldun.” Parmaklarıyla sayıyormuş gibi yaptı. “Topraklarımın yok olmasına sebep oldun. Sicilinde başka ne vardı?”

Hava Varisi’ne döndü. “Theo’nun ölümüne de sebep oldum. Onu unuttun.”

Hava Varisi öfkeyle nefes verdi. Kontrol… kontrol… kontrol… Aynı kelimeyi zihninde tekrar edip duruyordu.

Konuğu da öfkeliydi. Aralarındaki tek fark ise onun koruması gereken kontrolünün olmamasıydı.

“Hani sen bir şey yapmamıştın?” Yanıt istiyordu. Senelerdir özenle kaçındığı gerçekler karşındayken cevabı duymalıydı. Bir daha cesaretini toplayabileceğini düşünmüyordu.

“Ben bir şey yapmadım. Olanlar zaten ben bir şey yapmadığım için oldu.”

“Cümleni açıkla.” Sesini buyurgan tutmak için çabalıyordu. Çok yakındı, uğradığı ihanetin sebebini belki de bugün öğrenecekti.

“Beni uyardığında dinleseydim bunlar olmayacaktı. Sen de farkındasın. Zaten bana bu yüzden bana bu kadar kızgın değil misin?”

Hava Varisi kaşlarını çattı. Konuğu daha önce böyle bir şeyden bahsetmemişti.

Konuğu gerildi. Eğer Hava Varisi ondan sakladığı bilgiyi öğrenirse aralarındaki pamuk ipliğine bağlı ilişki de kopardı. Onu kaybedemezdi. Sadece yardımını değil, güvendiği bir elin beş parmağını geçmeyen kişilerden birini de.

“Konuşmayı kes.” Sesi fısıltı gibi çıkmıştı.

Adamın gözleri şaşkınlıkla açıldı. “Biricik varise söylemedin mi?” Ardından kahkaha attı. “Demek gerçekten intikamı için gereken kilit bilgiyi ona söylememişsin.”

Hava Varisi, “Neyden bahsediyor?” dedi konuğuna dönerek.

“Yalan söylüyor.” Yine de ses tonu, asıl yalancıyı ele veriyordu.

“Anlat,” dedi mahkumuna dönerek. “Ne bilmem gerektiğini söyle.”

Adam ayıplar gibi dilini şaklattı. “Sana günahımı bile vermem.” Hava Varisi ağzını açmıştı ki adam onu susturdu. “Ama beni buradan çıkarırsan düşünebilirim.”

Konuğu, Hava Varisi’ne döndü. “Yapma.” Tek söyleyebildiği buydu. Ona verebileceği hiçbir açıklaması yoktu.

Yine de Varis, onu dinlemeden adamın kelepçelerine yöneldi.

Adam, büyüsünü engelleyen cevherler bilekleriden düşünce gülümsedi. “Kaçacağımın farkındasındır.”

Hava Varisi, “Bilgiyi verdikten sonra ne istiyorsan yap,” dedi. İçinden bir ses lazım olan bilgiyi öğrenince onun peşini bırakacağını fısıldıyordu.

 

 

-BÖLÜM SONU-

Umarım keyif almışsınızdır.

-Sizce Su Lordu'nun söylediği bilgi ne?

-Hava Varisi bu bilgiyi öğrendikten sonra konuğuna yardım edecek mi?

-Konuğu ne konuda yardım istiyor olabilir?

Bir sonraki bölümü, 13.08.2024'te, 3 gün sonra yayınlayacağım. Beklemede kalın ;)

Seviliyorsunuz <3

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%