Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Gi̇ri̇ş

@okur.yazarkelebek

(2 gün önce)

Hava Varisi, o gün öleceğine ve Ölüm Tanrıçası Mortem ile hesaplaşacağına emindi.

Ya da belki de hesaplaşmazdı? En nihayetinde o zamanlar o da tıpkı diğer çocuklar gibi masum sayılırdı. Günahsızdı, şu anın aksine.

Sahip olduğu güzel hayat, tek bir darbeyle cam misali paramparça olmuştu. Kırılan parçalar, aradan geçen senelere rağmen tenine batmaya devam ediyordu. Zihninin takılı kaldığı tek bir anı tüm geleceğini şekillendirmek için yeterli olmuştu.

Öldü, demişlerdi onun için yıllarca. O öldü, sihir zarar gördü ve Hava Krallığı’nın soyu kurudu.

Sakladığı kimliği aradan geçen onca zaman sonra yüzüne yerleşmişti. Bileğindeki şimşek şeklindeki damga; ona gerçekte kim olduğunu, kim olması gerektiğini, acımasızca hatırlatan yegâne simge haline gelmişti. O gün geri dönülemez bir yola girmişti, nefes aldığı her an başa dönmek istemiş fakat günahlarını temizleyecek herhangi bir şey yapmaya tenezzül etmemişti. Yaptığı kötülüklerden utanmış ancak onları iyilikle kapatmamıştı.

Bazıları hükmetmek için doğardı, bazıları itaat etmek için. Hava Varisi hep mücadeleci biri olmuştu, asla diz çökmemişti. Hükmetmek kanında dolaşıyordu fakat bunu bir lütuf olarak değil bir lanet olarak görüyordu. Şu an sahip olduğu kaderin sorumlusunu o görüyordu çünkü. Yine de lanetini kırmak için çaba göstermemişti hiç. Mücadele etmeyi severdi ama o gün kendisi için mücadeleyi bırakmıştı.

Uzun bir koridorda yürüyordu, ayakkabılarından çıkan tıkırtılar kirli duvarlara çarpıp kulağına geri dönüyordu. Omuzları dikti, karşıya bakarken adımlarından bir an olsun tereddüt etmiyordu.

Demir bir kapıdan içeri girince doğrudan sondaki parmaklıklara yöneldi. Evindeki en büyük odayı mahkumları için ayırmıştı, hücrelerin hepsi doluydu ancak onu ilgilendiren sadece sondakiydi.

Siyah saçlı, beyaz bir tenli adam yerde oturuyordu. Su Krallığı’ndandı, lordlardan biriydi. Gözleri yumulu olsa da göz renginin çelik mavisi olduğunu bilecek kadar yüz yüze gelmişti mahkumuyla.

Adam bakmasa da gelenin kâbusu olduğunu anlamıştı. Yanına gelen bir tek o vardı zaten.

Yüzü duvara dönüktü, arkasında uzunca bir ayna vardı. O da işkencenin parçasıydı, adam görünümüne önem veriyordu ve son zamanlarda kendine bakmaktan korkar hale gelmişti.

Bir zamanlar yakışıklı sayılabilecek yüzü aldığı darbelerden ötürü tanınamaz hale gelmişti. Bir zamanlar tıraşını eksik etmediği sakalları uzamıştı. Yanakları çizikler içerisindeydi, patlamış dudağının etrafındaki pıhtılaşmış kan ise havadaki kokuyu ağırlaştırıyordu. Kısa süre önce kırılan burnu eğik bir açıyla duruyordu. Hoş, artık acıyı hissettiği de söylenemezdi. Sadece bunların hepsinin bitmesini istiyordu. Ancak içten içe tüm bunları hak ettiğini de biliyordu.

Hava Varisi, haftalardır devam ettirdiği işkencelerden ne kadar usanmış olsa da bırakmıyordu. Yıllardır peşinde olduğu adam ona istediğini vermiyordu ancak intikamını almadan durmayacaktı. Sonuçta bu yola bir kez girmişti. Pişmandı fakat şansı olsa da geri dönmezdi.

“Bırak artık,” dedi adam, gözleri hala kapalıyken. “İstesem de sana veremeyeceğimi biliyorsun.”

“Vereceksin,” diye hırladı Hava Varisi. “Gerekirse söke söke alacağım onu senden.”

“Baban ne derdi buna?” Adam canına susadığını biliyordu fakat bir gün daha yaşamak istiyorsa yapabileceği tek şey Varis’in zaafına oynamaktı. “Ya annen? Değerli kızlarının böyle bir canavara dönüştüğünü görmek isterler miydi?”

“Sen…” dedi kız kontrolünü elden kaybetmemeye çalışarak. Hayır, kontrol her şeydi; o olmazsa istemediği bir yıkıma sebep olurdu. Dersini yıllar önce almıştı. “Sen onlar hakkında konuşabilecek son kişi bile değilsin.” Başarmıştı işte, sesini titrememişti. Kontrolü de hala sağlamdı. Zihninin düşünceler tarafından işgal edilmesine izin vermedi, ailesi onun zayıf noktasıydı.

Geçmiş hatalarını kalbindeki bir kutuya kilitledi ve anahtarı ruhunun derinlerine gömdü. Şu an zamanı değildi bunların. Korkuları, onu uyurken yeterince rahatsız ediyordu zaten.

“Babanla arkadaştım.”

Aralarındaki rahatsız edici gerilim bu cümleyle beraber dayanılmaz hale geldi.

Kontrol buraya kadardı. “O sana güvenmişti!”

“Ve ben de onun ölümüne sebep oldum.”

Kelimeler dudaklarının arasından ne kadar da rahat çıkıyordu. Amacı suçunu itiraf etmek değildi, Hava Varisi’ne senelerdir kaçtığı gerçekleri kabul ettirmekti.

Hava Varisi, adamın suratına yumruğunu indirdi; tıpkı haftalardır yaptığı gibi.

Ellerinin arasından kayıp giden kontrolüyle hücrenin köşesinde çakan şimşek, parmaklıkları inletti.

Adam soğuk zemine kan tükürdü. Bunun dışında hareketsiz kaldı, asıl işkencenin henüz başlamadığını biliyordu.

Hava Varisi adamın keçeleşmiş saçlarını kavradı. “Bir gün, öyle bir hale geleceksin ki şimdi yaptığın gibi yaşamak için değil, ölmek için yalvaracaksın.”

Sonra adımları uzaklaştı, adamı kendi askerlerinin insafına bıraktı.

Tıpkı haftalardır yaptığı gibi.


-BÖLÜM SONU-


Loading...
0%