Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@okur.yazarkelebek

Yeni kurgumuzla herkese selammm

Buraya başlama tarihlerini alalım >>>

Eğer fantastik kurgulardan hoşlanıyorsanız SUYUN İNTİKAMI isimli kurguma da bakabilirsiniz <3

İlk bölüm olduğu için biraz kısa, diğerleri daha uzun olacak ;)

Oy ve yorumlarınızı unutmayınnn

Kapak için @Balleydii ye teşekkür ederim 🩵

---

1. BÖLÜM

Hem yoğun bir sosyal hayata sahip olmak hem de çalışkan bir öğrenci olmaya çalışmak bazen gerçekten sarhoşken buz pateni yapmaya benziyordu. Nereden bildiğimi sormayın, Netflix aşığı olmak insanın betimleme becerilerini cidden arttırıyor.

Keşke o beceriler şimdi, ödevimi bitirmeye çalışırken de yardımcı olsaydı.

Pekâlâ, kendime not, bundan sonra hafta içi sabaha kadar dizi izlemeyi kendime yasaklıyorum.

Küçüklüğümüzden beri en yakın arkadaşım olan Gamze'ye, “Var olduğumu kanıtlamak için neden bir metin yazmam gerektiğini bir daha açıklar mısın?” diye sızlandım.

“Çünkü ders felsefe,” dedi Gamze omuzunu silkerek. “Mantık arama. Ayrıca yapmamız için iki hafta verilen ödevi tamamlamadığın için beni suçlama.”

“Maçlar yaklaşıyor,” diye karşı çıktım kalemim kâğıdın üzerinde ilerlerken. “Koreografinin üzerinden geçmem gerekiyordu. Amigoluk göründüğünden daha zor. Kaptan olmaksa insanın tüm vaktini yiyor. Ayrıca şu an takımla spor salonunda buluşmam gerekiyordu.” Kolumdaki dijital saate bakıp iç geçirdim. “Koç beni öldürecek.”

Gamze söylenip önümdeki kâğıdı çekip aldı. “Yazın saçmalıklarla dolu, ayrıca iğrenç.” Kalemimi de alıp, “Sen git,” dedi. “Bunu ben hallederim.”

Kollarımı hızla beline doladım. “Sen bu dünyaya gelmiş en iyi kalpli insansın!”

“Bana bilmediğim bir şey söyle, ayrıca bir kahve borçlandın.”

“Halloldu bil,” dedim gülücükler saçarak.

“Karamelli.”

Başımı sallayıp koşmaya başladım. Eğer hızlı olursam üzerimi değiştirmek için yeterli vaktim olurdu.

Amigo takım kaptanı olmak uzun zamandır verdiğim bir uğraştı. Dans etmeyi seviyordum, Amerikan dizilerinden fırlama gibi olan -evet, gerçekten halletmem gereken bir dizi izleme sorunum vardı- okulumu seviyordum. İkisini birleştirince amigoluk kötü bir seçenek gibi gözükmemişti gözüme, sosyal bir insan olduğum için pek de zorlanmamıştım. Açık kahve saçlarım sarı renk olsa kolaylıkla film ve kitaplardaki o klişe karakter olabilirdim ve pekala, bundan şikayetçi olduğum da söylenemezdi.

Soyunma odasına girip çantamı bir köşeye fırlattım, ayakkabımı çıkarırken aniden açılan kapıyla irkilsem de gelenin Bahar olduğunu görünce gülümsedim. Oysaki Bahar fazlasıyla öfkeli görünüyordu.

“Antrenman yapamıyoruz,” dedi sinirle yanıma yaklaşıp.

Tek kaşım havalandı. “Neden?” Sebebini tahmin etmiştim fakat kötüyü çağırmak gibi bir niyetim yoktu.

Bahar hınçla soludu. “Basketbol takımı.”

Evet, doğru tahmin. Lanet olsun.

“Antrenman saati bizim, ayrıca bunu kanıtlayan koçtan imzalı bir belgemiz de var. İki dakika bekle, üzerimi değiştireyim. Sonra hallederiz.”

Bahar topuklarının üzerinde dönüp çıkınca hızla kıyafetlerimi giydim. Kendimi yaklaşan felakete hazırlamak için derin bir nefes alıp sahaya girdim.

“Atalay!” Basketbol takımının kaptanına seslenip elimdeki kâğıt parçasını yüzüne doğrulttum.

“Yani?” diye sırıttı kolunun altındaki basketbol topunu sektirip. “Koç şu an burada değil.”

“Çağırmamı mı arzu edersin?” diye cevap verdim kontrollü sesimle. Dediğim gibi, sosyal bir insandım ve cins insanlara alışkındım.

“Koç bugün izinli.” Topu bir tur daha sektirdi, sinirimi bozmaya çalıştığının farkındaydım ancak oyununa gelmeyecektim. Koçun izinli olduğunu tamamen unutmuştum, bilseydim kesinlikle çok daha rahat ederdim.

“Atalay, saha hakkı bizim. Maçlar yaklaşıyor.”

“Şaka yapıyor olmalısın!” dedi abartılı bir sesle gözlerini devirip. “Zaten bu yüzden çalışmaya geldik. Amigoluğun amacı bizi desteklemek değil mi? Maçı kazanmakta pek de büyük bir faktör değilsiniz.”

Parmaklarımı kütürdettim. “Amigoluk, okulun kendini göstermesi demek. Bir nevi yaratıcılıkta farkını ortaya koyması.” En büyük endişem de buydu zaten, basket maçı başlığı altında amigoluk da okulun imajı demekti. Ve geçen sene karşı takım bizden daha çok alkış toplamıştı. Fakat bu sene kaptan bendim, buna izin vermeyecektim.

Atalay esnedi. Arkasına dönüp elindeki topu potaya attı, hava atmak için yaptığı bu şovu izlemeyi reddedip bakışlarımı sırtına odakladım.

“Sahadan. Çıkın.” Sabrım taşıyordu, ilk ders başlamadan önce en azından bir kez çalışma yapmalıydık.

Kimse beni kale almıyordu, ödevi Gamze’ye yaptırdığım için pişmanlık duymaya başlamıştım.

“Öğle arası gelelim,” dedim kızlara. “Dersi önce biten gelsin. Burayı biz kaparız.” Gerçekten beden eğitimi dersinde kavga eden liseli gençler gibiydik.

“Ne yani?” diye araya girdi Bahar sertçe. “Öylece gidecek miyiz?” Ellerini birbirine çarpıp kısa bir alkış tuttu. “Bravo, kaptan.”

Bahar’ın yerimde gözü olduğunu biliyordum. Beni aşağıya çekmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyordu.

Hırslanıp tekrar Atalay’a döndüm. Potanın altına, onun durduğu yere ilerleyip gözlerimi ona diktim. Bir amigo olduğum için zaten normale göre kısa olan boyum, hele bir basketbolcunun yanındayken fazlasıyla kısa görünüyordu. Omzuna anca geliyordum ve istediğim korkutucu duruşu sağlayamıyordum.

“Önümden çık,” dedi Atalay sakince. “Top çarparsa sorumluluk kabul etmiyorum.”

“Orta okulda mıyız?” diyerek kollarımı göğsümde bağladım. “Çocukluk etme.”

Atalay bir adım yanıma yaklaştı, yüzüne bakabilmek için başımı geriye attım.

“Antrenman zamanımızı çalıyorsun.”

“Sen bizim neredeyse tüm zamanımızı yedin.”

Bir adım daha yaklaştığında ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım, belki de son zamanlarda klişe filmler izleyen tek ben değildim çünkü serseri çocuk imajı çizmeye çalışıyorsa kendini küçük düşürüyordu.

Geri gitmedim, Atalay muhtemelen amacımın güçlü durmak olduğunu zannetmişti. Ancak konu şu an gözüme fazlasıyla küçük gözükmeye başlamıştı, biraz gerimde topların konulduğu sepet olduğunu bildiğim için hareket etmiyordum. Sivri demir ucun kalçama batması istediğim son şeydi.

Atalay konuşmak için dudaklarını aralamıştı ki başıma aldığım sert darbe ile dengemi kaybettim.

Düşmeden önce sadece birinin “Özür dilerim!” diye bağırdığını duydum. Demek ki topu atan Atalay değildi.

Düşerken tutunmak için herhangi bir şey arasam da ellerimin değebildiği tek şey boşluk oldu.

Az önce dokunmamak için hareket etmekten kaçındığım demire başım çarparken beni karanlık karşıladı.

 

 

 

-BÖLÜM SONU-

Nasıl buldunuz?

 

Loading...
0%