@okurveyazarolankiz
|
-Tiago- Odamı biraz toplamıştım. Artık zincirle bağlamıyordum kendimi. Bir daha bağırmayacak sinirlenmeyecektim. Tabi Valencia'ya biri zarar verirse konu ayrı. Şöyle bir baktım odama. Sol kenarda yeni 2 kişilik bir yatak sağ kenarda mutfak tezgahı ve 2 kişilik bir masa. Masanın yanında sandalyeler. Tam arkamda mis kokulu bir banyo. Yerde uzun siyah halı ve odanın tavanının kenarlarında LED beyaz lambalar. Onlar Valencia içindi. Korkarsa fazladan ışık. Yatağın yanındaki gece lambasını açtım. Diğer yanındaki gardolaba gidip rahat bir şort giydim. Üzerime bir şey giymedim çünkü bedenimdeki zincir ve kesik izlerinden kıyafet giydikçe yanıyordum. Siyah eldivenin yerine gidip şort gibi gri eldiven giydim. Ellerimi demir kelepçe ile kelepçeyelecekken durdum. Valencia. Nereye gitmişti o. Odadan çıkalı 4 saat oluyordu. Saat gece 2 idi. Birlikte sabahlayacaktık. Bu yüzden odama bir pencere de yaptırmıştım. Oradan içeriye güneş geliyordu. Tam yatağın karşısında. O hala gelmemişti. Neden bu kadar kaygılandım bilemiyorum. Belki de odasından yeni çıkmıştı. Yine de korkarak üzerime bir tişört giydim. Kelepçeleri takmadım. Odamdan çıktım. Kapıyı da değiştirmiştim. Benim ve Valencianın el iziyle açılacaktı. Onun odasına girdim. Ama burada değildi. Yatağında birkaç şey dikkatimi çekti. Yatağın orta tarafı ıslaktı ve çarşafın yarısı kandı. Oraya yürüdüm. Sırtını koyduğu yer kandı ve tam kalçasının olduğu yerde su. Kenarda ona ait siyah bir bikini ve şort. Altına yapmıştı. Yastığına baktım. Orada ıslaktı. Ağlamıştı. Odasından hızlı adımlarla çıkıp terasa gittim. İçimden bir ses oraya gittiğini söylüyordu. Geldim. Ordaydı. Soğuk mermere oturmuş ayaklarını sarkıtmış ellerini kendine sarmış hıçkırarak ağlıyordu. O kadar çok ağlıyordu ki. Onu daha önce bu kadar ağlarken görmemiştim. Arada sırada hıçkırıyor ve nefes alamıyor gibi hırıltılı nefesler alıp veriyordu. Tutmuyordu kendini. Ağlayabildiği kadar ağlıyordu. Kendini susturmayı deniyordu ama yapamıyordu. Elleriyle yüzünü kapattı. Daha fazla ağladı. Ona baktıkça kalbimde bir sızı oluşuyordu. O ağlıyordu ve benim kalbim sızlıyordu. Ağlama demek istiyordum yalvarırım ağlama demek. Ama yapamıyordum. Ne bir adım atabiliyordum ona ne de bir adım geriye. Ortada sıkışıp kalmıştım. Yavaş yavaş ağlamayı kesti. Kenardaki viski şişesini gördüm. O sadece herşeyden vazgeçip yanlız kalmak istediğinde içerdi. Ya da Mutlu ve insanlar için eğlenceli bir günde. O şuan 4. Valenciaydı. Korkan Valencia. Viski şişesini eline aldı. Tepesine dikti ve tamı tamına 8 yudum içti. O 8 yudumda şişeyi bitirdi ve arkaya attı ama arkasında ben vardım. Şişeyi sessizce yüzüme gelmeden tuttum ve yok ettim. O ise eline yeni bir şişe ışınladı. Patlatıp içmeye geri başladı. Onu tek dikişte bitiremedi. Ama yarısını içti. Kenara koydu. Sakinleşiyordu. Ağlamayı kesmişti de. Giydiği tişörtten kollarına baktı. Fazlasıyla Vitiligo hastalığından dolayı beyazlaşmıştı. O zaten bembeyazdı. Birde bu hastalık. Kolları da bundandı. Şorttan çıkan çıplak bacaklarına baktı. Dövmeli ve dizlik bulunan o bacağına. Sırf bacağı yamuk duruyor diye dövme yapmıştı. O kadar acısı vardı ki bacağındaki acıyı unutmuştu. Zaten kendi kendine tedavi yapıyordu. Benim yanımda unutuyordu her şeyi. Mesela saatler öncesinde kucağıma atlaylp bacaklarını belime doladığında da. Bacağı o pozisyondayken normalde canı çok yanardı. Ama unutmuştu. Eline bir ayna ışınladı ve yüzüne baktı. Bende o an baktım yüzüne. Makyaj yoktu. Ve tam şakağından çenesinin olduğu yere kadar çapraz uzun bir çizgi daha oluşmuştu. Dudağının kenarında da. Boynunun yarısı da. Her yerine geliyordu hastalık. Beni gôrdü aynadan. Kaşlarını çatıp arkasını döndü. Haraket etmeden baktım. Göz yaşlarını sildi. " Doktor. Ne zamandır ordasın. " Dedi. " Birinci şişeyi bitirdiğinden beri. " Dediğimde konuşmadı. Çok sarhoştu zaten. Bana bakarken burukça gülümsedi. " Yanına gelecektim demi? Unuttum aslında uyuya kaldım yatağımda ağlarken sonrası yok. " Dedi. Altına yaptığını söylemek istemiyordu. Zaten bende utanır diye onu zorlamak istemiyordum. Yanına gelip oturdum. " Öyle yani. Bu kadar. " Dedi ve omuz silkti. Yanındaki içkiyi alıp bana uzattı. " İçer misin?" Dedi. Gülümsedim. " Senin yanında içersem kötü olur boşver sen iç. " Dedim. Viskiyi kırgınlıkla indirdi ama sonra gülümsedi. " Biliyor musun! Az önce buraya gelmeden kendi kendime volaybol oynadım ve duvar çatladı. " Dedi gülerek. Gülüşüne bakarak güldüm. Gözlerine baktım. " Hey öyle bakma!" Dedi itiraz edercesine. " Nasıl bakıyorum ki?" Dedim. Cilveli bir ses tonuyla " aşık gibi " dedi. Yüzüne yaklaştım. " Çünkü aşığım. " Sustu. Yanakları kızardığında başını sola çevirdi. Elleriyle yüzünü kapattı. Kahkaha attım. " Çok tatlı utandın. Küçük bir kız gibi. " Dedim. Sinirle bana döndü. Dudaklarını büzüp " Ama ben küçük bir çocuk değilim!" Dediğinde kahkaha attım. Ağlamaya başladı. " Bağırma " dediğinde dokunlaştı gülüşüm. Daha fazla ağladı ve kulaklarını kapattı. " Valencia. " Dedim. Kucağıma yattı birden bire. Ağlamaya devam etti. ... Uyuya kalmıştı ağlayarak. Defalarca o 5 herifin onu tecavüz ettiği anları anlatmıştı. Üstüme çıktı kelimesini tam 57 kere söylemişti. Kafasına vurmuş kendini tırnaklamıştı. En sonunda uyudu. Saat sabah 5 e geliyordu. Ve onun kolunda bir serum vardı. Ben takmıştım. Serumda bir demire bağlıydı. Aynı zamanda alnında da ıslak ve siğuk bir bez vardı. Ateşi 40 olmuştu ve havale geçiriyordu. Ateş düşürücü serum takmıştım ama şuanlık pek bir faydası yoktu. Uyurken yine sayıklamıştı. Şimdi ise sakindi. Titremeleri durmuş ve sayıklamıyordu. Mışıl mışıl uyuyor göz yaşları dökmüyordu. Saçlarını okşadım. " Valencia. Valencia. " Dedim isminin ne kadar güzel olduğunu anlatmayı deneyerek. " Valencia isminin anlamı ne biliyor musun? Güç demek. Cesaret demek. Git kitaplardan araştır. Valencia güç demek. " Diyip saçları arasına tüy kadar hafif bir ôpücük kondurdum. " Sen çok güçlüsün. İsminin anlamı gibi. Atlatcaksın her şeyi. Güzel cıvıltılı bir hayatın olacak. " Dedim. Yüzünü buruşturdu ve yine sıçradı. Onu sıkıca tuttum. Yine korkmuştu. Birden bire göz yaşları düştü gözlerinden. Birden neler oldu? Fısıldadı. " Büyükler dedi göğsüme. " Dedi. " Yalan söylemiş küçük senin göğüslerin benim avucum kadar. " Dedim. " Büyük senin avucun" dedi yine. Havale geçiriyordu. Ne dediğini bilmiyordu. " Göğüslerin büyük olsaydı sarkardı. Ama bak sarkmıyor seninkiler. Tam orta duruyorlar. Hem ben seviyorum göğsünü. Yeter bu orta boyluk. " Dedim. " Sen seviyorsun. " Dedi. Gülümsedim. Ama yine ağladı. " Çok çirkinsin dedi. Vitiligo seni çirkin yapmış dedi mahremimdeki beyazlıklarla dalga geçti. Güldü. " Dedi. Kaşlarımı çattım. Bu kadar şey dediğini bilmiyordum. " Valencia. Ağlamak sana hiç yakışmadı. Ağlama bakim. " Dediğimde sustu. " Hah tamam. Bak şimdi. Vitiligo senin bir parçan oldu artık. Onları sen makyajla kapatsanda belli olacak onlar sen göreceksin. Ve ben vitiligonu seviyorum. İzlerin hoşuma gidiyor. Bence çok güzel oluyorsun öyle. Çok tatlı oluyorsun. Kapatmasan olmaz mı? " Dedim. Çenesi titredi. " Üşüyorum. " Dedi. Biraz daha bana sırnaştı. Cenin pozisyonu alıp kucağımda yattı. " İçeriye gidelim mi?" Dedim. Başını salladı. Onu kucakladım. " Ama senin odana gidelim benim odama gitmeyelim. " Dedi. Altına yaptığından yatak hala ıslak olmalıydı. Zaten banyo yapmıştı o. Banyo apmasaydı bana yaklaşmazdı bile. " Tamam kraliçem. " Dediğimde gülümsedi. " Ben küçük bir kızım deme öyle bana. " Dedi. Eliyle kendi demirini tuttu. " Yorma kendini ben tutarım onu. " Dedim. " Beni taşırken nasıl olacak o. " Dedi. Onu bu sefer sırtladım. Başı belime ayakları dizlerime gelirken bir elimi kalçasının altına ötekini de demire koydum. Odama gittim. Gelince kapıyı yavaşça kapattım. Onu yatağa yatırdım. Demiri baş ucuna koydum. Hemen üzerini örtünce " Valencia ateşin var. " Dedim. Üzerini açtım. Yanına yattım. Bana sokuldu. Bedenlerimiz birbirine yapışık duruyorken ellerimi ona sardım. Titriyordu. Sırtını sıvazladım. " Valenciam güç senin ismin. " Dedim. Yutkundu. " Ôzür dilerim. " Dedi. " Neden?" Dedim. " Bilmiyorum kendimi çok zavallı gibi hissediyorum. " Dedi. |
0% |