@okurveyazarolankiz
|
Kremi açıp bacağıma sürmeye başladı. Acıtmadan nazik nazik sürüyordu. " Ödem tutmuş bacağın. " Dedi. Cevap vermedim. Bacağımı kıpırdatırken bile acıyordu. Ayağa kalkamıyordum. " Ben ne zaman yürüyebileceğim. 5 gün geçti. " Dedim. Gülümsedi. Kremi sürmeyi kesti. İç çamaşırıma bakışları kayarken gözlerime baktı. Kremi kenara koyup ayağa kalktı. Gardolabımdan bir şort aldı. Yanıma geldi. Yavaş yavaş simsiyah şortu bana giydirdi. Hemen sonra bacaklarımı narince tutup yatakta oturmamı sağladı. Ayaklarımı yere bıraktı. Bir elimi tutup omzuna koydu. Diğerini de kendi eliyle kenetledi. Yavaşça beni kaldırdı. Refleksle elini bırakıp ellerimi boynuna sardım. " Doktor. " Dedim inleyerek. " Hıh" dedi. " Çok acımıyor. " Dedim. " Yürüyünce acır. Kasların hala iy.." diyip devam edecekken bir adım attım. Evet acıdı. Ama bağırmadım. " Küçük hastam. " Dedi. Bir adım daha attım. Gülmeye başladım. Bacaklarıma bakarak. " Doktor yürüdüm! Gördün mü? Yürüdüm!" Dedim. Gülmeye o da başladı. Beni birden bire kucakladı. Yatağa geri yatırdı. " Şimdi sevgilin sana mükemmel bir yemek hazırlayacak ve sen onu izleyeceksin!" Dedi. Mutfağıma gitti. " Yemek yok dolapta. Yemiyorum. " Dedim. Geri geldi. Kapının önüne gidip siyah terliklerimi aldı. Getirip ayağıma giydirdi. Beni yine kucakladı ve bu sefer beni odadan çıkarttı. Onun ayağındaki kocaman terliklere baktım. " Ayakların kocaman! Benimkiler minnacık kaldı!" Dedim ve ayaklarımı salladım. Kılırdadı. " Sen çok küçüksün! Ben senden 7 yaş büyüyüm!" Dedi. " Dede pisliği! Koca ayak. " Dediğimde kahkaha attı. Merdivenden indik. Ve Kraliyetin dinlenme salonuna yürüdük. Aslında Tiago beni taşıdı. " Saçların ne güzel sallanıyor bak yürürken. " Dedi. Kızıl saçlarım fazla uzunlardı. " Onları seviyorum. " Dedim. " Bende. " Dedi. Odaya geldiğimizde kalçasını kapıya dayayıp ittirdi kapıyı. Dikkatla bacağımı bir yere vurmamama emin olup içeriye geçtik. Gabriel,Gabo,Katarina,Samuel ve Diana buradaydı. Gabriel kızı ile sohbet ediyordu. Katarina ile. Samuel gazete okuyor Diana onun kucağında uyukluyordu. Savaşçı Gabriel yani Gabo ise sandalyeye oturmuş klasik portre çiziyordu. İçerde ismini bilmediğim bir kaç savaşçı daha vardı. Benim Krallıktan Leo da buradaydı. Ağırlık kaldırıyordu. Tiago beni mutfağın ordaki tekli koltuğa oturttu. Ve kendine önlük taktı. Eline bir bıçak alıp " Bak izle sevgilini izle. Senden daha iyi yemek yapıyor " dedi. Güldüm. " Tabi tabi öyledir kesin. Yap da görelim. " Dedim. Kafasına aşçı şapkası taktı. " Ben şef Tiago. Siz matmazele pizza yapmayı düşünüyorum. Madam izninizle " dedi. Kahkaham büyüdü. Elimle Tiagonun sırtına bir kez vurdum. " Salak! " Dedim ve yine gülmeye başladım. O ise lazım olan şeyleri önüne aldı. Sonra hamur yapmaya başladı. Onu izledim. Dakikalar sonra hamuru açmayı becerdi ve elinde döndürdü. " Fırlatsana yukarı!" Dedim heyecanla. Yukarıya fırlatıp el değiştirdi. Kıkırdadım. " Bak bak !" Dedi. Belinde hamuru çevirip önündeki tepsiye koydu. Sos falan filanda koydu. Fırına attı. " Şimdi! O pişerken ne yapabiliriz!" Dedi. " Salata! Canım feci salata çekti salata yapmalıyız ama onu ben yapacağım!" Dedim. Ayağa kalktım. Tiagonun yanına 3 adımda geldim. Ve bir bıçak aldım. Tiagonun boynuna uzattım. " Doktorcum. Dün yanına gittiğin kadınlar kimlerdi acaba. " Dedim. " Tecavüz ettiğim kadınlar. Çiçek götürdüm yine onlara. " Dediğinde bıçağı hızla geri çektim. " Haa bende şey sandım. " Dedim. " Seni aldatmam ben aptal kadın. " Dedi. " Bu kadınlar niye çiçek seviyorlar ki!" Dedim. " Bilmem. Bu soru çiçek yerine bıçak seven bir kadına gülünç geliyor olmalı. Bu arada sana bıçak aldım. " Dediğinde heyecanla çığlık attım. " Nerde!" Dedim. Gülerek cebinden bir mendil çıkarttı. Sonrada mendili açtı. Bana uzattı. " Valencia yazıyor üzerinde. Özel tasarım. " Dedi. Elinden aldım. Fazlasıyla keskin ve sivri bir bıçaktı. Altın ve gümüş renginin karışımıydı. Parlıyordu. " Lan aşık olma !" Dedi Tiago. Ama çok güzeldi. " Çok iyi lan!" Dedim ve Tiagoya sarıldım. Biraz eğildi tabi. " Zürefa teşekkürler" dedim. " Zürefa " dedi Tiago kahkaha atarken. Ona sarılmayı kestim. Bıçağa tekrar baktım. " Abime de göstereyim mi?" Dedim. " Git göster. " Dedi. " Ama bacağım. " Dedim. " 3 adım attın Valencia. " Dedi. Ama sadece 3 " Louis!" Diye bağırdım. " Hee!' diye bir bağırış koptu. Ve sonra bir silah sesi. Acı bir haykırış. ... " Tiago. " Diyip ayaklandım ameliyathane kapısının önünde. Ellerimi Tiagonun göğsüne koydum. Gözleri kızarmıştı. Ağlamıştı. " L-louis. Beyin ölümü gerćekleşmişti zaten. Çok da kan kaybetti. " Dediğinde elim ağzıma gitti. " Ö-öldü mü?" Dedim. Arkamdan Gabrielin küfürü ve Katarinanın ağlayış sesi geldi. " Kurtaramadım. " Dedi. " Hayır. Hayır. Hayır. Hayır hayır hayır!" Dedim. " Yalan söylüyorsun. " " Valencia. " Dedi ama ameliyathaneye girmeye çalıştım. Kesti önümü. Acıyla bağırdım. Bu sefer bu bağırış yeni birini kaybetmemden gelen yürek burkan bir çığlıktı. Dizlerim üzerine düştüm. Dayanamadım. Tiago bir dizi üzerine çöktüğünde kucağına yığıldım. O da duvara yaslandı ve kucağına beni çekti. Louis. Abim ölmüştü. ... -Tiago- 3 saattir kucağımda baygın olmasına rağmen ağlıyordu. Herkes yıkılmıştı. Louisin kefen içindeki bedeni ameliyathanede duruyordu hala. Valencia onu yaktırmayacaktı eminim. Bir şey yapamıyordum. Bende göz yaşları dökmekten başka bir şey yapamıyordum. - Valencia- Gözlerimi iğrenç bir ana araladım. Abim ölmüştü. Tiago bana baktı. Sonra bedenimi kendine çekip sıkaca sarıldı bana. " Benim yüzümden oldu. Onu çağırmasaydım. Vurulmazdı. " Dedim. " Şşt. Unutmaya çalış Valenciam " dedi. Saat sabah 7. Resmen 9 saattir baygındım. " Nasıl. Tiago. ' dedim. " Bilmiyorum. Bende bilmiyorum ama... " Dedi. Sustu.
|
0% |