@okurveyazarolankiz
|
İttirmedim. Bir şey yapamadım. Karşılık da vermedim. Ama kendimi gözlerimi kapatırken buldum. Susmalıydım. Gerćekten susmalıydım. Tamam belki o benim kalbimi kırmış olabilirdi ama bende onun kalbini kırmak zorunda değildim. Neler demiştim ona. Hem böyle diyordum hemde eldivenlerini çıkartamasını istiyorum. Niye çıkartsın ben böyle dedikten sonra. Ellerimi boynuna doladım. Ve öpüşüne karşılık vermeye başladım. O da verdi. İkimiz de sinirimizi bağırarak değilde öpüşerek çıkarmaya başladık. Islak eldivenleriyle yanağımdaki tokat izini okşadı. Ben ise bir elimi saçına daldırıp okşadım saçlarını. 30 saniye geçtikten sonra nefes almak için ayrıldık. Ben başımı eğdim. Başımı eğdiğim ilk ve son kişisin Tiago. Gözlerimi açtım. Başımı kaldırıp Tiagoya baktım. " Ne olacak bizim bu kavgalarımız Doktor. Var mı buna çaren ? " Dedim. Yutkundu. " Bilmiyorum küçük hastam inan bilmiyorum. " Diyip alnını alnıma yasladı. " Bildiğim tek bir şey var. " Dedi. " Ney?" Dedim. " Boyun yüzünden kambur olcam. " Dediğinde kıkırdadım. " Doktor şurda ciddi bir şey konuşuyoruz. Derdin kambu olmak mı?' dedim. " Sanırım. " Dedi ve yanağımdaki izi öptü. " Doktor benim vitiligoları ne yapacağız. " Dedim. " Bayağı arttmışlar değil mi? " Dedi. Başımı salladım. Göğsüme baktı. Daha da yakından. " Doktor ne yapıyorsun tam olarak. " Dedim. " Hassiktir! Valencia sen deri değiştiriyorsun!" Dedi. " Ney!" Diyip gögsüme baktım. Cidden göğsümde kabuk vardı. Yavaşça çektim. " Sikeyim Tiago! Yaranın kabuğu bu !" Dedim. Kanıyordu biraz çünkü. Tiago eliyle göğsüme baskı yapıp biraz durdurdu. .. Pazardaydım ve saat 5 idi. Halk pazarı benim halkımda olunca daha kalabalıktı. Gabriel bugün pazardaydı. Fiyatlara bakıyor insanların onun dediği miktarda mı sattığını ölçüyordu. Bende elimde bir poşet kayısı ile etrafta dolanıyordum. Bir yandan kayısımı yiyordum. Kayısı ve çileğe bayılırdım. Aç değildim ama bunları yemek istiyordum. Altımda pembe ayıcıklı peluş pijamam üzerimde ise pembe ayıcıklı tişörtüm vardı. Bunları bana Tiago almıştı. Hemde dün. Bacağımdaki ağrımdan beni oyalıyordu. Unutmamı istiyordu. Bu pembe pijamayı elbette odamda giymeliydim. Ama ben dışarı çıkarken üzerimi değiştirmeyi unuttum. Ki bu bir sorun değildi. Etrafta gezmeye devam ederken hala benim domatesçi abiyi arıyordum. Miayı gördüm. Mia peynir ürünleri satıyordu. Biraz peynir de almalıydım. Kraliyetteki mutfağıma koymam lazımdı. Geldiğim an " ooo Valencia hanım nasılsınız!" Dedi. Kıkırdadım. " Dalga geçme Mia. Kaşar peynir lazım bana. En iyisinden 1 kg verir misin ?" Dediğimde hemen hazırladı. Bana uzatınca alıp cebimden eline 30 dolar verdim. " Kalanıyla çocuklara şeker alırsın. " Dedim. " Teşekkürler Kraliçem. ' dedi. Başımı salladım ve " Benim domatesçiyi gördün mü ya!" Dedim. " Solda " dedi. ' sağol ' diyip sola ilerledim. Ve direkt gördüm. " Rally amca !" Diye bağırdım. Bana döndü. " Valencia kızım hoşgeldin!" Dedi. Yaşı 60 vardı. Ama kendisi babam gibiydi benim için. Yanına geldiğimde o beni ben onu yanaktan öptüm. " Nasılsın Ralley amca. " Dedim. " Tanrıya şükür kızım sen. " Dedi. " Bende deniyorum işte. Dedim ben bir domates alayım. Ama domatesin ağası olsun! " Dediğimde bir poşet çıkarttı. " Kaç kilo olsun?" Dedi. " 1 kg yeter " dedim. Hemen kattı ve tartıya koydu. " 2 dolar. " Dedi. 5 dolar verdim ve domatesleri aldım. " Kolay gelsin Ralley amca. " Dedim. " Sağol kızım görüşürüz!" Dedi. İlerledim. Poşetimden başka bir kayısı alıp elimdeki çekirdeği çöpe attım. Kayısıyı ısırdığım an bir çocuğun başı kasıklarıma çarptı. Çocuk düşecekken onu tuttum. " Ah. Kraliçe özür dilerim ama annemi kaybettim. " Dediğinde etrafa bakındım. " Neydi annenin ismi?" Diyip onu tek elimle kucakladım. Kollarını boynuma sardı. " SİNKA " DEDİ. SİNKA. ' Pazarcıydı demi?" Dedim. " Evet ama kayboldum ben!" Dedi. Ağlamaya başladı. ' korkma ben seni annene götüreceğim. " Dedim. " Tamam. " Dedi burnunu çekerek. İleriye yürüdüm. Annesinin yerini biliyordum. Geldiğimde kimse yoktu. Nefesimi verdim. " Kralın huzurundalar Kraliçem. Kızını arıyordu. " Dediğinde başımı salladım. Ve kendimi direkt odama ışınladım. Minik kızı yatağıma oturttum. " Biraz bekler misin? " Dedim. Basını salladı. Elimdeki eşyaları hemen masaya koyup üzerime siyah bir elbise ışınladım. Elbise saten ve ayak bileğime kadar gelen yırtmaçlı bir elbiseydi. Ayağıma da siyah topuklu giyip kızı kucakladım. " Annem!" Dedi. " Gidiyoruz annene. Kral benimle dalga geçmesin diye giyindim. " Dedim. Güldü. 3. Kata merdivenle çıktım. Ve Kralın halkla konuştuğu büyük odaya geldim. Kapıdaki muhafızlar " Giremezsiniz Kraliçem. " Dedi. Göz devirdim. " Kral kimseyi almayın dedi. " Diyerek beni uyardı. " Ondan daha üstün birini de mi alamaz?" Dedim. Muhafız başını eğdi. " Eğme başını muhafız. Sorun sende değil bu senin görevin. " Diyip kapıyı ben açtım. Şöyle bir baktım etrafa. Kral tahtında oturuyordu. Solundaki Tahtta Diana sağındaki tahtta Katarine oturuyordu. Ortada bir kadın vardı. Sinka! Ağlıyordu. Hemen yanında Tiago vardı. Elini kadının sırtına atmış sıvazlıyordu sırtını. " Onu bulacağız Sinka Hanım ağlamayın' dedi. Tiago yardımseverdi. İnsanlar fark etmese bile. " Anne!" Diye bağırdı kucağımdaki kız. Herkes bana bakarken indirdim onu. Sinka koşarak geldi ve kızına sarıldı. " Annem! Nerelerdeydin sen?" Dedi. Onlar bir kaç saniye özlem giderip konuşurken Sinka bana döndü. Sinka benim Krallığımdan bir pazarcıydı. " Çok teşekkür ederim Kraliçem. Tanrı size yardım etsin. " Dedi ve bana sarıldı. Bende sarıldım ona. Ve elime ışınladığım şekeri kızına uzattım. " Teşekkür ederim " dedi. Aldı ve açıp yemeğe başladı. O bugün şeker yememişti biliyorum. Annesinin de parası yoktu. Babası desen hapiste. Yokluk içindelerdi. Elime bu sefer bir tomar para ışınladım. Cebine gizlice koydum. " Bir dahakine dikkat eder " dedim kızına bakarak. Başını salladı. " Annemin elini bırakmam " dedi. Annesi gülerken bana sarılmayı kesti. " Ne zaman eve döneceğiz anne ?" Dedi kızı. Kızını kucakladım. Havaya atıp tuttum. Kahkaha attı. " Ben cevap vereyim sana küçük hanım. Yarın sabah 8 de gidiyoruz! Hepimiz toplancaz ve gidicez! " Dedim. " Sen kırmızı elbise giy tamam mı Valencia abla! Uzun kırmızı elbise giyip ata binince prenses gibi oluyorsun. " Dedi. Gülümsedim. " Sende hep prensezsin!" Dedim. " Giycen demi söz ver" dedi. " Söz. Abla sözü. " Dedim. Ayaklarını sallayınca " O zaman anneye gidiyoruz. " Diyip Sinkanın kucagına bıraktım kızı. Bana tekrar teşekkür edip gittiler. Tiagoya baktım. " Kızını nerde buldun?" Dedi. " Pazarda. Bana çarptı. Ve olayı anlattı. Benim halkımdan vatandaşlar. Durumları da kötü. Tiago bir şey diyeceğim. Konuyla alakasız. " Dedim ve Tiagoya yaklaştım. Topuklu giydiğimden boyum onun çenesine geliyordu. Yine de başımı kaldırıyordum. Ellerini belime doladı. Ne zaman çıplak elleriyle dokunacaktı. Başımı eğdim. İçimdeki şeytan' Daha sana çıplak elleriyle dokunamıyor. Ondan ne bekliyorsun seni darp etti ayrıl!' diyorken içimdeki melek ' Dokunmak için çaba sarf ediyor. Seni koruyor ve dik tutuyor ' diyordu. Meleği dinlemeliydim. Biliyorum. O an bir şey oldu Tiagonun belimdeki elleri hafiften titredi ve ellerini çekti. Başımı kaldırdım. Gözleri dolmuş bana bakıyordu. " Şeytanı dinle Valencia. İçinde konuşan şeytanı dinle. Çünkü şeytan haklı. " Dedi ve odadan gitti. Arkasından bir adım atıp " Doktor. " Dedim ama çok geçti. O kendine güvenemiyordu. Sinirle yere vurdum ayağımı. Saçlarımı yolup " Ne bekliyorum ki! Bana eldiven olmadan dokunmasını mı? Çok komik! Şu lanet herife demedik şey bırakmıyorum ve sonra bana dokunmasını bekliyorum! Çok iyi ya! Çok iyi !" Diye bağırıp masadaki -emin değilim ama kenarda oturan Samuele ait - sigarayı alıp dudağıma koydum. Çakmakla yakıp işaret ile orta parmağım arasına aldım sigarayı. Pencereye gittim ve diğer elimi pencerenin kenarına koyup derin bir nefes çektim.
|
0% |