Yeni Üyelik
47.
Bölüm

47. Bölüm

@okurveyazarolankiz

2 hafta geçmişti ve 1 hafta sonra Voleybol maçım vardı. Gabrielin Kraliyetine gidecektim.

Kraliyetteki sarayın arka bahçesindeki savaşçıların spor alanında voleybol haraketleriyle ısınıyor kendi kendime voleybol oynuyordum.

2 gün önce Hocam buraya gelip beni özel olarak eğitmişti. Takım kaptanı hala bendim elbette.

Durumlar o şekildeydi.

Birazdan bir kaç adamla toplantım olacaktı. Gabrielin dostlarıyla desem daha doğru. Onlar Gabrielin komşu Krallığındaki Krallardı.

Bunu bilsemde şimdi şu dakika biraz ağırlık kaldırıyordum.

Ayak bileğime kadar uzayan saçlarım banyo yaptığımdan dolayı biraz ıslaktı. Yanağımdaki tokat izi de bir o kadar belliydi.

Zaten şuan üzerimde bol bir tişört altımda da kısa dar bir şortla bacağımdaki izlerde belli oluyordu.

Birden bire 25 adım uzağımda birini hissettim.

" Ne var?" Dedim.

Halterimin soluna 250 kilo takmıştım zaten. Diğer tarafına da ağırlıkları tek tek takıyordum.

" Adamlar ilerde haberin olsun demeye geldim. " Dedi Alex.

" İyiymiş. " Dedim.

Kenardaki küllükte duran sigarayı parmaklarım arasına alıp bir nefes çektim.

" Geldiler ben kaçar. " Dedi ve gitti.

Gizlice ileriye baktım.

John ve 3 adam. Arkalarında onların karıları yani Kraliçeler ve onların arkasında çocukları Prens ve Prensesler.

Bana bakıyorlardı.

John o sırada " İşte Kraliçe Valencia. Kendisi evrendeki en güçlü Kraliçe olarak da bilinir. Namını duymuşsunuzdur ama onun bir kadın olduğunu bilmiyorsunuz. Sevgilisi var. İsmi Tiago. " Dedi.

Kral Kristen " Şu Tiago Trusova olandan mı bahsediyoruz. Onun tecavüzcü olduğunu duydum. Ama pişman. Benim Kraliyetime hep gelir 4 kadına güller verir. O kadınları tecavüz ettiğini bilirim. " Dedi.

John " Evet o. Kraliçe Valenciayla defalarca kavga etti. Onu darp etti. Bedenindeki izler de bu yüzdendir. Birazdan göreceksiniz ki bacağında da yaygın hastalığın 4. Evresi var. Ama onlar hala birlikteler. Yaralarını sarıyorlar. Yara açsalar bile ... Valencianın hamile kaldığı olayda da o adama emri veren kişi Tiago. Valenciayı o zamanlar tanımıyormuş sadece korkutun demiş ama... Her neyse işte. Valencia Libido,dövüşçü hatta Finale kaldı. Aynı zamanda 1 yıl önce beyin cerrahlığı okuyordu. Sınavı kazanamadığından bıraktı. Defalarca kez insanların hayatını kurtardı. " Dedi.

Biraz nefeslendi.

" Katarina bilmeden birkaç herifle gidecekti. Parayla alakalı sanıyordu işi. Ama Valencia olaya atladı. Kendi bedenini 4 adama sattı. 5 miydi yoksa? Hatırlayamadım. O adamlar Valenciayı ameliyat masasında.... Anladınız işte. Bu yüzden ameliyathane görmekten korkuyor. Vitiligo hastalığı da var. Abisi Louidi ve geriye kalanları biliyorsunuz dur. "Dedi.

Damien isimli Kral " Yatalak mı? Dövüşler fazla geç olacak ve onu görmedim." Dedi.

John " Hayır. Ayakta. Onu ilk gördüğünüzde psikopat deme ihtimaliniz var. Dövmeleri insan korkutuyor. Ama her birinin anlamı var. İşte bakın. Oradaki kişi Kraliçe Valencia. " Dedi ve beni gösterdi.

Tabi bende bu sırada halteri tamamen takmıştım. Ellerim arasında duran halteri derin bir nefes alıp kaldırdım.

Dizlerime kadar getirdiğim an nefesim kesildi.

Hamlamıştım.

Ama dayandım ve omuzlarıma halteri aldım.

Kendi kendime kıkırdadım.

Halteri başımın üzerine kaldırıp biri ileride diğeri geride olan ayaklarımı eşit hizaya getirdim.

Biraz titrerken 5. Saniyede halteriyere bıraktım. Bir gümbürtü koparken nefes alıp verdim.

İyi hissedince kenardaki havlumu alıp terimi sildim.

Ellerime boks eldivenlerini giydim.

Boks torbasının karşısına geçtim.

Hızla yumruklamaya başladım.

Sert yumruklarımın ardı arkası kesilmezken sağlam ayağımı kaldırıp da tekmeler attım.

Ve o an bir şey fark ettim.

Ben eskisi kadar iyi tekme atamıyordum. Bunun sebebi ise sıfır bacak açamamamdı.

Ciddi ciddi çok esnektim bana ne oldu.

Kenardaki duvara gittim.

Duvarın arkasında da beni izleyenler kalıyordu. Biraz uzakta tabi.

Yavaşça sıfır bacak açtım. eee sorun yoktu.

Ardından ellerimi öne uzatıp daha da gerginleştim.

Birkaç saniye böyle durduktan sonra ayağa kalktım.

Boks torbasına geri gelip havaya tekme attım.

İşte şimdi olmuştu.

Torba sallanırken elimdeki boks torbasını da çıkarttım.

Çünkü kenardaki Alex bana bakıyordu.

" Bunlarda bir gelemedi amına koyayım. Her neyse. Duyacak kadar yakındalar. " Dedi.

Yanıma geldi.

Önümdeki masanın üzerine bir sürü ilaç koydu.

Birini kaldırdı. " Ağrı kesici " dedi.

Vay ebesini.. " Alex mal mısın tatlım. Ben doktorum ya hani. Beyinde olsamda ilaçları biliyorum!" Diye bağırdım.

" Sus bir bee! Devam ediyorum. Bu ateş düşürücü ateşin var farkındayım. Bu bacağın için. Bunların hepsini Tiago söyledi buradaki doktorlar demedi yani bil. Ve son olarak bu uyuma hapı yani bir çeşit antidepresan psikolok önerdi. " Dedi.

Antidepresan hapı alıp arkaya fırlattım.

" Bir daha uyumayı düşünmüyorum. 2 gün uyudum zaten. " Dedim.

" Sırf kabus gördün diye mi? Valencia belkide şimdi uyusan kabus görmezsin. Ya 2 haftada 2 gün uyudun!" Dedi.

" Psikoloğuma selamımı iletirsin. " Dedim.

Ama o ilacı geri getirmişti bile.

Bana bir bardak su kattı.

İlaçları aldım ve hepsini aynı anda ağzıma attım.

Ama antidepresanı ağzıma atmadım. Suyla hepsini yuttuktan sonra midem bulanmaya başladı.

" Antidepresan!" Dedi Alex.

Yüzüne dayanamadan sert bir yumruk attığımda geriye sendelendi.

" Sikeyim seni de antidepresanı da! Midem bulanıyor midem! ' dedim.

Sinirle " Ne halin varsa gör!" Dedi ve siktir olup gitti.

5 saniye boş boş yere baktım.

Ama sonra yaptığım hatayı anladım.

Sikik kafam!

O sadece bana ilaç içirmeyi deniyordu yumruk atmak zorunda mıydım.

Sinirlerine hakim olamıyordum bile!

Birkaç yere su damlaması sesi duymaya başladım.

Gerçekten şizofrenleşiyordum.

Kafama bir kez vurdum.

' sus bir be ' diye mırıldandım. Susmadığında kafamı iki yandan yumruklamaya başladım.

Neyimeydi bu sinir!

Daha da sinirlendiğim an yanıma John koşturdu.

Ellerimi tuttu.

" Valencia sinir krizi geçiriyorsun dur. " Diye mırıldandığı an kendimi tutmayı denedim.

Ama sinirden ellerim titriyordu.

Soğuk bir rüzgar esti.

Ve ardından gök kırmızıya boyandı.

" Valencia kendine hakim ol. " Dedi.

Derin bir nefes alıp verdim.

Masadaki telefon çaldığı an John " Bak Tiago sakinleştirir seni. " Dedi ama telefonu ittirdim.

Ellerim titrerken " Eee şimdi olmaz!" Dedim.

" Şimdi olmaz John... Ben sinirle onunla dalga geçerim olmaz" derken kafam ağrımaya başladı.

Beynim patlayacak gibiydi.

Elimi başıma koydum.

" Ağrı kesici iç " dedi.

" İçtim. Ah!" Diye acıyla inledim.

Başımı geriye attım.

" Odamdaki dolapta... " Dedim.

" Evet devam et." Dedi.

" Çekmecesinde gizli bir yer var. Görünür hemen. Şifre 4114 içindekini getir. Uzun zamandır kullanmıyorum diye oldu. " Dedim.

Telefonu yerden kaldırdı ve hemen bir numara çevirdi.

" Hah! Dostum Valencianın odasında gardolapta çekmecede gizli bir bölme varmış. Şifre 4114 içindeki her neyse çabuk getir. " Dedi.

Adam kapı şifresini soracaktı.

" 41 kapı şifresi. " Dedim.

John söyleyip hemen kapattı.

Bu sırada telefon yine çaldı.

Sinirle telefonu uzak bir yere fırlattım.

" Sussa!" Diye bağırdım.

John bedenimi sarmalarken çırpınmaya başladım.

İkimizde yere yapıştığımız an üzerime en iyi askerlerimden biri daha geldi.

James.

John ile kardeşti. Ama Johna göre fazla iri yapılıydı. Dövüşsek beni bile yenerdi. Abartıyorum. John arkaya geçip karnıma kollarını satarken bir yandan elleri kollarımı kenetlemişti.

Telefon bir daha çaldığında gözlerimle telefonu havaya kaldırıp masaya fırlattım.

Önüme James geldi.

Baxaklarıma oturup " Valencia sakin ol. Tiagoyu hatırla. Hadi Tiagoyu hatırla. Mutlu zamanlarınızı hatırla. " Dedi.

Gözümün önüne gelen tek şey beni dövme anıydı.

" Siktiğimin herifi! Keşke onu o an bende dövseydim! Karşısında mal gibi kalıp beni darp etmesini izlemek yerine onu gebertseydim. Doğum günümü bok etti oruspu... " Diye bağırdım.

Biri buraya koşturdu.

Jamesin eline beyaz bir poşet vardiği an çırpınmayı kestim.

James bana uzattığında John ellerimi bıraktı.

Hemen poşetteki hapı alıp ağzıma attım.

Beni yine sıkıca tuttular.

" Dokunma... " Diye mırıldandım son kez.

Benden uzaklaştılar.

Arkamdaki duvara yaslanıp cenin pozisyonu alarak yere yattım.

Gözlerimi ve kulaklarımı kapattım.

Gök eski mavi haline geldi.

Bedenim ise kasılmayı kesti.

Nefesimi verdim.

" Özür dilerim. " Diye mırıldandım.

John üzerime geldi ama beni korkutmak istemedi.

" İyi misin?" Dedi.

Başımı salladım.

" Özür dilerim. " Diye mırıldandım tekrardan.

Kabul etmesenizde özür dilerim.

Yutkundum.

Bedenim uyuşmaya başlarken elim yanımdaki antidepresan uzandı.

Yere en ara düşmüştü bilmesemde alıp ağzıma attım.

Şu olmadan onu da yuttum.

" Toplantıyı biraz ertelesem olur mu? Onları en iyi odalara yerleştirin. " Dedim.

John hemen giderken James burda durdu.

Ayağa kalkıp gidecekken elini tutup onu engelledim.

O an dokunduğumu fark edince elimi geri çektim.

Erkeklere bu ara çok temas ediyordum neler oluyordu.

" Gitme. " Dedim.

Geri eğildi.

Beni kucakladı.

" Biraz dinlen. Ayık kafayla toplantıyı yaparsın. " Dedi.

.... 

Antidepresan kısa bir uyku yapmıştı.

Odamda değil dinlenme salonundaydım.

Lanet olası odam hala şuydu ve birkaç hizmetçi suçu kendinde bulmuş her odayı temizliyorlardı.

Resmen 8-9 gündür her yer biraz şuydu. Ama şuan heryer temizlenmişti.

Dinlenme salonunda boş boş otururken yeni bir kabustan kalkmıştım. Ve sanırım kusmuştum. Uyuşturucunun etkisiyle hiç bir şey hatırlamıyordum ama şuan iyi gibiydim.

Sadece Tiagonun beni dövdüğü zamandan kalkıp uyanmıştım.

Yorgundum.

Uyumak istiyordum ama Tiago yoktu.

Yanımdaki telefon çaldığında hemen açtım.

Numara Tiagoya aitti.

" Sen mal mısın Valencia! Amacın beni korkutmak mı? Az önce burda deprem oldu resmen geberiyorduk! Gök kırmızı rüzgar fırtına olmak üzere! Bir kez de kriz geçirmesen olmuyor mu! Ordaki savaşçıların zaten işleri var seninle mı uğraşsınlar birde! Yormasana insanları! Korkutma bari!" Dedi.

Dinlemedim daha fazla ve kapattım.

Dizlerimi göğsüme çekip ellerimi bacaklarıma bağladım.

Dayanamadım. Ben yıkıldım.

Ağlamaya başladım.

Öyle sesli ağladım ki.

Sinirimdense ağlamayı tercih edmişçesine.

Canım yanıyordu.

Çok yanıyordu.

Saatlarce ağladım. Tutmadım kendimi.

Ateşim yükseldi belki daha fazla ßey oldu ama...

Her şeyde bir ama vardı. Benim hayatım amalardan ibarettti.

Kapı çaldı ses çıkarmadım.

İçeriye biri geldi.

Alex di.

Bir ara ona yaptıklarımdan dolayı da ağlamıştım.

Gidecekken " Özür dilerim. " Dedim ona.

" Sinirlendim sadece. " Dedim.

Yanıma geldi.

Ağlamaya devam ederken sarıldım ona.

Bedenime sarılmadı. Kırmıştım onu.

" Ağlama demek istemiyorum. Ağla." Dedi. " İstersen "

" İstiyorum. " Dedim.

" Bekle burda. " Dedi ve hemen gitti. Geri geldiğinde yanında Psikoloğumda vardı.

Bir şeyler dedi ve gitti.

Psikoloğumsa yanıma oturdu.

Tiz kadınsı sesiyle benden 20.yaş büyüktü.

" Valencia anlat bakalım. " Dedi.

" İlaç verdin... İçtim 2 saat uyudum ama kabus gördüm. Tiago beni dövüyordu. Uyandım. Kabus dedim kendi kendime. Telefon çaldı arayan Tiago. Açtım. Bağırdı. Sen mal mısın dedi. Burda deprem oldu gök kırmızıya boyandı. Ben bir şey demedim. O devam etti. Bir kez de kriz geçirmesen olmuyor mu dedi. İnsanların işleri var seninle mı uğraşsınlar dedi. Daha fazla dinleyemedim kapattım. Çok kalbimi kırdı. " Dedim ve daha da fazla ağladım.

Biraz sessiz kaldı.

Ardından bana yaklaştı.

Sarıldı. Sarıldım.

Biraz benimle konuştu.

En son ben ağlamayı kesip sadece konuştum.

" Onu seviyorum. Çok seviyorum. " Dedim.

" Peki ona sordun mu? O seviyor mu seni? " Dedi.

Omuz silktim. " Darp etti belki taciz belki hamile kalmama sebep oldu ama ben anlıyorum Tiagoyu. " Dedim.

" Sana bunu sormadım. Sence seni seviyor mu dedim. " Dedi.

Cevap veremedim.

" Bugün ona sor. Senin bugünki ödevin bu. " Dedi ve ayağa kalktı.

" Ben burdayım. " Dedi ve gözlerini kırptı.

" Sana bir şey sormak istiyorum psikolok. Ne yapmam gerek. " Dedim.

" Sayfayı çevir. Sayfalar bittiğinde yeni bir kitap al. " Dedi ve gitti.

Her şeyi anlatan bir cümleydi.

Bende odama gittim.

Akşam olmuştu.

" Şu Krallara söyleyin akşam yemek yerken yaparız toplantıyı. Saat 8 e bir masa açın " dedim kapımdaki muhafıza.

Başını salladığı an odama girdim.

Direkt üzerimi çıkarttım.

" O zaman yeni bir kitap alıyorum. " Dedim.

Elime dövme silmek için lazer makinemi aldım.

Tek tek tüm dövmelerimi çıkarttım. Bacağımdakini bile.

" Şimdi benzedim bir kadına... " Dedim. Dövmelerimi tamamen sildim.

Elime bir makas alıp saçlarımı da kestim.

Ben Valencia eğerki bir şey mahfolduysa saçlarımı keserim. Yıkılış anımda bilin ki saçlarımı keseceğim.

Halkıma söylediğim bu kelimeler şimdi gerçekleşmişti.

Saçlarımı düzenle kesmiştim.

Wolf cut bir kesim yapmıştım.

Ve bu kesim beni daha fazla güzelleştirmişti.

Banyoya girmeden önce daha da iddalı bir şey yaptım. Sol ve sağ kulağımdaki 5 deliğe 1er tane daha ekledim.

Burnuma soldan bir piercing de deldikten hemen sonra üzerimdeki demirlere kadar her şeyi çıkartıp banyoya girdim.

Ateşim vardı ve bu yüzden ılık bir suyla duş aldım.

Kustuğumdan dolayı içtiğim her ilaç boşaydı.

Duş sonrası siyah bir bornoza bürünüp odama geri geldim.

Yerdeki saçları ellerimle toplayıp bir çerçeveye koydum. Çerçevenin camını kapatıp tabloyu odamın en görünür yerine astım.

Aynanın karşısına geçtim.

" Yeni Valencia. " Diye mırıldandım.

Şuan fazla güzel olmuştum. Dövemelerim gidince biraz kadına benzemiştim.

Hatta şuan biraz fazla güzeldim.

Üzerime açık bir elbise giydim.

​​​​​​Ve bu muhteşem elbise. Bedenimi tamamen belli etmişti.

Yüzüme de iddalı bir makyaj yaptım. Bu sefer her izimi kapatarak kapatıcı da kullandım.

Makyajımda hazır olduktan sonra bol parfüm sıktım.

Kendime aynada bir kez baktım.

Yeni Valencia eskisinden daha güzeldi.

Kapım çaldı. Ee zaten şifreyi kilitlememiştim.

Yani kapım şuan açılabilirdi.

" Gel. " Dedim bu sefer ne var demek yerine.

İçeriye giren kişi James idi.

" Tüm Kralları davet ettik. Çünkü kutlama varmış. Ee sizde kutlama olduğu zamanlar herkesi buraya davet edin dediniz. Yani 15 Kral bilmem kaç Prenses ve bilmem kaç Pre... " Derken beni gördü.

" Hassiktir. " Diye bağırması bir oldu.

" Ne olmuş?" Dedim ona bakarken.

Başını eğdi.

" Ben sevgilimin yanına gitsem iyi olur. " Dediğinde kıkırdadım.

" Kapıdaki muhafıza bu mektubu da ver. İki dakikaya Tiagoya iletsin. " Diyip bir mektup uzattım. Alıp gittiği an yaptığım ilk şey şifre degiştirmek oldu.

Kapı şifrem 4.

Gardolaptaki çekmece şifrem 44

Kasa şifrem 444.

Mükemmel.

Her şey hazırken ne olur ne olmaz diye sağlam bacağıma bir ip ve ipe bir silah taktım.

Odadan çıkmadan elime kırmızı elbisenin parçası olan eldivenleri giydim.

Kutlamada herkesin maskeyle geldiğine emindim.

Sonuçta bugün maske günüydü.

Ve taktığım maske belliydi.

Bu evrende bu maskenin anlamı güç bende demekti.

Ve evrende maskenin sahibi bendim.

Bunu Tiago dışında kimse bilmiyordu.

Maskeyi taktıktan hemen sonra bir sigara yaktım.

Odamın kapısını açtım.

Muhafıza baktım.

" İlettim. " Dedi sertçe.

Ne oluyor be.

" Gelsene sende ne bekliyon burda. " Dedim.

Koridorda yürümeye başladım. Merdivenden indim. Bu yer tamamen bir odaydı.

Böyle kutlama zamanlarında veya akşam yemeklerinde burayı kullanırdık.

Kocamandı.

Geldiğim an müziğin sesini kıstılar.

James " Kraliçe geliyor susun lan " dedi.

Herkes bana bakarken elimdeki sigaradan büyük bir nefes çektim.

" Siktir maske onda mı!" Dedi Wallace.

Yürümeye devam ettim.

" Yıkılış anımda saçımı keserim demişti. " Dedi Gabrielin yanında oturan Prens.

" Çok güzel. Dövmelerini çıkartmış ve bayağı güzel olmuş. " Dedi başka bir Prens.

" Lan ciddi ciddi mükemmel " dedi başka biri.

Önüme bir garson çıkınca elindeki tepsiden bir bardak şarap aldım.

Sigaramı da bir masadaki küllükte söndürdüm.

Kürsiye çıktım.

" Öncelikle selamlar" diye neşeyle bagırdım.

Alkışlar başlayıp biterken " Davetimi kabul ettiğiniz için teşekkürler. Beni kırmamış olmanız gurur verici. Biliyorsunuz ki savaş kısa süreliğine bitti. Loyal, Wallace öyle bakmaya devam edersen elektrikli testereyle geliyorum. " Dedim.

Kıkırdamalar başladı.

Boğazımı temizledim.

" Konuşulcak pek bir şey yok iyi sohbetler ve afiyet olsun. " Dedim.

Gabriel zaten şuan bile yiyordu.

" Açım ne bakıyon " dediğinde kahkaha atan ben oldum.

" Gabriele 3 tabak daha verin " dedim.

Ve kürsüden indim.

Bir masaya oturup sohbet etmeye başladım.

 

 

Loading...
0%