@okurveyazarolankiz
|
Bacağımdaki demirlere 10. Günümdü. Volaybol maçı iptal olmuştu çünkü karşı tarafın koçu kalp krizi geçirmişti. Ve ben kötü durumdaydım. Kimseyle konuşmak istemiyordum artık. Bir zamanlar karanlıktan korkan Valencia şimdi karanlığa hapsolmak istiyordu. Uyuyamıyordum. 34 kiloya inmiştim. Ne diyecektim bilemiyorum ama bacağım çok kötü durumdaydı. Mor ile siyah karışımı morluk baldırımdan ayak bileğime kadar geliyor, bacağımın boyutu ise Tiagonun kadar olmuş o kadar şişmişti. Şimdi ise Tiago, Gabrielin Kraliyetine gitmiş orada Gabriel ile konuşacaktı. Konu bendim. Büyük ihtimalle Gabriel onu yöneticiye yönlendirecekti. Yönetici en büyüğümüzdü. Belki şuan kendimde olsam yönetimi elime almayı denerdim ama... Nefesimi verdim. Yatagımın soluna baktım. Kenarda iki çift koltuk değneyi vardı. Sağımda ise tekerlekli sandalye. Önümde bir sürü ilaç... Başımı eğdim. Aklıma o an Tiagonun 2 gün önce halkımla konuşması bittikten sonra konuştuğu şiir geldi. Ağlamak için gözden yaş mı akmalı dudaklar gülerken insan ağlayamaz mı sevmek için güzele mi bakmalı çirkin bir tane güzel bir ruh kalbi bağlayamaz mı hasret özlenenden uzak mı kalmaktır özlenen yakındayken Hicran duyulamaz mı öldürmek için silah hançer mi olmalı saçlar bağ gözler silah gülüş kurşun olamaz mı? Victor Hugo ya ait bu şiiri bana sunmuştu. Ağlamak için gözden yaş mı akmalı sözü en çok da beni anlatırdı. Şu durumda aklıma geliyordu. Boş boş bacağıma bakmaya devam ettim. -Tiago- " Misafirimiz varmış!" Diyerek tahtına yaklaştı lanet olası kadın! Bu salağın yönetici olduğuna inanmak zordu. Para olunca istediğini yaptırmayı becermişti. Kandırıkçı bir insandı. İsmi neydi bunun ? Rosalie. Hah evet. Salak diye hitap edebilirdim. Kendine gel Tiago. Tahtına oturup bacak bacak üzerine attı. Elbisesini biraz yukarı çekti. Ayak bileğine gelen elbiseyi baldırına kadar çekmişti. Beni deniyordu. Bacaklarına bakmadım elbette sapık değildim. Yani şuan değildim. " Valencia için burdasın değil mi tahmin edeyim? Ama cevabım belli, hayır. Hiç bir doktor savaş dışında başka bir Krallığa gidemez. Bu önemli birinin rahatsızlanmasına da dahil değil. Geçen 4 doktor bir Kralın ameliyatı için Kraliyet değiştirmişlerdi ki sebep belli ' dedi. " Ona bakılırsa Valencia da rahatsız ve doktor olarak yanında olacağım. " Dediğim an göz devirdi. " Hayır bu da yasak. O rahatsızlığı iyileşecek bir şey değil geberip gidecek ne diye yanında oluyorsun ki! Bırak gebersin. " Dediğinde belimde sol avucunun içinde olan sağ elim yumruk oldu. Nefesimi verdim. Sinirleniyordum. " Neden? Valencia senden daha üstün ve güzel diye onu kıskandığından dolayı sebep mi arıyorsun?" Dedim. O kadar sert ve sinirle demiştim ki bir an şaşırdı. " Ne diyorsun ya? Ben ve o çirkini kıskanmak! Rüyanda göre... " Diyip devam edecekken arkamdaki maskeyi çıkarttım. Elimdeki maskeyi havada salladığımda ayağa kalktı. " Kıskanmıyorsun demek? " Dedim. " Maske Valenciada mı? " Dedi " Şaşırdın mı? Beklemezdim. " Dedim. Bana yaklaştı ve elimdeki maskeyi almayı denedi ama ben diğer elime atıp ileriye bir kaç adım attım. " Valencia güçsüzün teki! Bu maske bende olmalı onda değil!" Dedi bağırarak. Kenarda bizi çeken gazeteciye bir bakış attı. " Ne oldu ?" Dedim ona bakarak. Rahat bir tavırla tahtına oturdu. " İstersem onu senden alırım " diyip büyü yaparak elini uzattı. Ama alamadı. " Evren bu maskeyi ona layık gördü! Onu büyü yada herhangi bir lanetle alamazsın! " Dedim bağırarak. Eline elektirik çarptığında vazgeçti. " Buraya gelmem hataydı! Valencia hepinizden güçlü! Sana veya kimseye ne yapacağımı da sormuyor!" Dedim. " Kumar oynama benimle " dediğinde onun önüne geldim. Ellerimi tahtının iki yanına kayıp üzerine eğildim. Başını tahtaya yaslayıp yutkundu. Onu tek bir bakışımla korkutmak hoşuma gitmişti. Yüzüne yaklaştım. Burunlarımız değmek üzereyken " İstediğimi yaparım ve kimseden izin almam. " Dedim. Geri çekildim. Arkamı dönüp kapıya yürüdüm. O sırada sırtıma gelecek bir oku hisederek gelen oku saniyesinde elime aldım. Arkamı dönüp oku sertçe Rosalienin kafasına fırlattım. Tam kafasının üzerinden tahta saplanan ok onu ürkütmüştü. " Bence daha fazla uzatma ve benimle oynama. " Diyerek Kraliyetinden çıktım. ... -Valencia- Tiagonun geldiğini öğrenince kendimi zorlayarak tekerlekli sandalyeye oturmuştum. Gelmeden ona bir sofra hazırlamak istiyordum. Bu yüzden leziz yemekler yapmıştım. Fırındaki yemeklerin çıkmasını beklerken salata da hazırlamıştım. Ve şöyleki bacağıma sinirlendiğimden dolayı odam biraz dağınıktı. Her şeyi dinlenme salonunda yapmıştım. Bizimkilerin de saat 6 olduğunda savaş eğitimleri bitiyordu hepsi yorgun oluyordu. Ve saat 6 ya gelmek üzereydi. Onlara da yemek hazırlamıştım. 10 kişi filanlardı. Çünkü her vakita 10 kişiya ayrılıyordu. Saat başı değişim vardı ve bu saatlerde ki bu grup hep açtı. Onlara da tavuk +pilav yapmıştım. Genel olarak aralarında en çok bunu seviyorlardı. Ünlü yemeklerde de bu yemekleri sevmelerine saygı duyuyordum çünkü bende pilavla tavuğu severdim. 10 büyük tabağa salata,pilav ve 4 but koymuştum. Aynı salatayı Tiago ile kendim içinde yapmıştım. Tezgahta boş boş oturup Tiagoyla kendim için olan salatayı yapmaya devam ederken fırındaki yemekleri de bekliyordum. İçeriye birden yüksek sesli bir grup girdi. Alex,James John ve 7 askerim daha. Beni gördükleri an susup sıraya girdiler. Hepsi ter içindeydi. Başlarını eydikleri an onlara bakmadan salatayı kesmeye devam ettim. " Tam olarak ne yapıyorsunuz Kraliçem?" Dedi John. Elimdeki bıçağı kendime yakın bir şekilde onları gösterircesine salladım. Ardından soldaki koca masayı gösterdim. Gördüler. Her yemek salatalar ve bir kaç içki şişeleri masadaydı. Kısa bir konuşma yaptım. " Yorgunsunuz gidin yiyin afiyet olsun. " Dedim. Alex hiç beklemeden oturdu. Ardından diğerleri de. Fırın birden ötünce korktum ve parmağımı kestim. Sinirle " Ya sikeyim!' dedim. Kucağımdaki salatayı tezgaha koyup elimle fırını kapattım. Yavaşça yere indim. Sağlam bacağımın üzerine basarken kendimi tekerlekli sandalyeye attım. Bunu yaparken bacağım biraz acıdı ama belli etmedim. Fırını açtım. Tepsilerdeki yemekleri çıkarttım. Bizimkiler kendi aralarında konuşurken tezgaha yemekleri bıraktım. Kendim için bir oturma yeri açtım. Oraya tırmanıp oturdum. Tepeden bir tabak alacakken mal gibi bir tabağı kırdım. Yere düşen tabak parçalara ayrılırken irkildim. Bana bakan savaşçılara bakmadan yeni bir tabak aldım. Ama o da ortadan ikiye elimde kalıp kırılınca sinirle tabağı kapıya fırlattım. Ardından yanımdaki bardağı da kapıya fırlattım. Bunu yaparken bağırmıştım da. " Siktiğimin tabakları!" Diye bağırdım. Derin bir nefes alıp verdim. Uyuşturucudan dolayı her şeye sinirleniyordum. Tiago yasaklamıştı kullanamıyordum. Ellerimi tezgahın yanlarına koyup başımı eğdim. " Sakin. Sakin ol Valencia. " Diye kendi kendime mırıldandım. Derin bir nefes alıp verdim. Bir daha bir daha ve bir daha. Sinirim az biraz geçince yeni bir tabak aldım. Önümdeki siyah yemek arabasının içine tabağı koydum. Tepsiyi kucağıma alıp yemekten bir parça böldüm. Özenle Tiagonun tabağına yerleştirdim. Kendime de aynısını yaptım. 2 tabak da salata aldım. Salata buydu. Lyonnaise isimli salataydı. Biz Fransızlara özgü mükemmel salatalarda biriydi. Ana yemek Coq Ay Vin idi. Kırmızı şarapla pişirilen tavuk yemeği. Diğer ana yemek. Biftek idi. Bifteği dilimlere ayırıp özel bir sos dökmüştüm. Tamı tamına bu yemekleri restorantta yesem 1000 Euro bile ederdi. Üstüne tatlı da yapmıştım. Chocolat Mus! Bayıldığım tatlılardan biriydi. Ve şuan dolapta soğuyordu. Aynı zamanda Pain Au Chocolet de yapmıştım. Yaptığım bu atıştırmalık da şuan uzakta bir köşemde tepside duruyordu. Tam bu sırada kapı açıldı ve içeriye Tiago girdi " Valencia kaçırıldı mı odası niye darma... " Diyip içeriye telaşla girdi. Bakıştık. " Hay ben senin ananı avradını Tiago! 5 dakika geç kalamadın mı?" Dedim. " Tamam tamam yok oldum görmedim!" Diyip kapıyı kapatınca daha hızlı bir şekilde tabaklara koydum.
|
0% |