@okurveyazarolankiz
|
Öleceğimden dolayı herkes Kraliyetini bölüşmeyi planlıyordu. Tiago hariç. Velayeti ona vermiştim. Kimse Kraliyetini alamazdı. Yine de toplantılar başlıyordu. Bugün Tiago 7 Kraliyetin de Krallarıyla buluşacak Kral diye toplantıya girecekti. " Valenciam. Oldu mu? Hıh?" Dedi bana bakarken. Takım elbise içindeydi ve kravatı bayağı sıkmıştı. Kahkaha attım. " Ne? Olmadı mı?" Dedi aynaya bakarken. Sihirli havada duran gardolabından bir sürü kıyafet çıkartmaya başladı. " Yanıma gel. " Dediğimde geldi. Önce kravatı sonra da ceketini çıkarttım. Lacivert kot pantolon ve siyah gömlekle duruyordu şimdi. " Rahat olsana biraz. " Diyip gömleğinden 3 düğme açıp yakasını düzelttim. " Kral olmadığım çok mu belli! Lan ben ne konuşcam ki! " Dedi. Etrafta koşmaya başladı. " Doktor. Sakin olsana bir. Ben toplantıda sigara içiyorum. " Dedim. Durdu. " Normalde içmek yasak mı?" Dedi ve birden bire bağırdı. Kapıyı açıp gidince daha çok kahkaha attım. " Tiago! İçeriye gel dosyalar kaldı!" Diye bağırdığımda kapı geri açıldı. Tiago dosyaları aldı. Beni kucaklayıp tekerlekli sandalyeme oturttu. " Çişin gelirse toplantıda ara. " Dedi ve koşarak gitti. Arkasından kahkaha attım. " Tiago geri gelir misin?" Dediğimde geri geldi. " Kapat kapıyı sana bir şey göstereceğim. " Dedim. Kapattı. Duvardaki büyük tablonun olduğu yere gittim. Hemen sonra tabloyu kaldırdım. Kapı vardı. Kapıyı açtım. İleriye gittim. Bir misafir odası vardı. Sadece yatak ve banyodan oluşuyordu. Sonra oradaki duvara gelip 2 noktaya bastım. Bir kapı açıldı. Burası da benim tahtımın olduğu odamdı. Bazen olaylar olduğunda burdaki masamda çalışmalar yapardım. Kenarda da madalyalarım ve kupalarım vardı. Şey bir kaç beyin ile ilgili kitap da. Bu oda son odamdı. " İlerdeki koca kapıdan çıkabilirsin. Şifre eldiven. " Dediğimde Tiago gülümseyerek bana baktı. " Git hadi geç kaldın!" Dedim. Dudağıma minik bir ôpücük bırakıp gitti. Gizli bölmelerden tamamen çıktım. Tabi her yeri kapatıp. Sonra Tiagoya lezzetli kurabiyeler yapmaya koyuldum. ..... " İyi misin?" Dedi Psikoloğum. " Başım döndü sadece iyiyim. " Dedim. " İstersen Tiagoya haber edebilirim. " Dedi. Başımı olumsuzca salladım. " Toplantıda işi var şimdi. " Diyip yatağıma yattım. " Biraz dinlen. Çok ağladın. " Diyerek çıktı psikoloğum. Gözlerimi kapattım. Artık yoruluyordum. Bir kaç dakika önce içeriye Martina gelmişti. Beni monitöre bağlamış ve gitmişti. Bedenimde kablolar vardı. Gerçekten herkes ölmemi bekliyordu. Martina eskisi gibi değildi. Benimle dalga geçiyordu. Alex de öyle. Birden bire kapım açıldı. Psikoloğum " Valencia. Alex ve Martinanın neden öyle davrandıklarını Tiago bulmuş! Şimdi hapis odasında onlar baygınken çiplendiklerini söyledi. Çipleri çıkartmış!" Dedi. Omuz silktim. " Peki. " Dedi. " Kendine iyi bak. " Dedim. " Sende " diyip çıktı. Onlar çiplendiler. Ama bana yaptıkları değişmeyecekti. Biraz uyudum. Sadece 20 dakika filan. Sonrasında mide bulantısıyla geri kalktım. Yatağımın yanındaki küçük dolabın alt kapağındaki çöp poşetini alıp kusmaya başladım. Tamamen kustum. Bir kaç dakika sonra iyi hisedince çöpe poşeti atıp dolabı kapattım. Saatin yanındaki şeker kutusunu alıp içinden bir ilaç çıkarttım. İlacı ağzıma atıp yuttum. Şeker kutusunu yerine koyup yine yattım. Umarım kurabiyelerimin çikolata sosları dolapta donmak üzerelerdir. Gözlerimi yumdum. Ama bu sefer bir kabusla uyandım. Nefes nefes yatakta doğrulduğumda saate baktım. 4 e geliyordu. Başımda doktor önlüğü ile Tiago vardı. Bana baktı. " Off... " Diyip geri yattım. Derin nefesler alıp verdim. Bu sefer elimi kaybediyordum. Bir çocuğun kolunu bana veriyorlardı. Koluma baktım. Bana ait gibi duruyordu ama değildi işte. Tiago bezle alnım ve boynumu sildi. Yanağımı öptü. " Seni mönitöre kim bağladı güzelim. " Dedi. " Martina. " Dedim. Başını sallayıp bezi masaya koydu. Kalp atışlarıma baktı. Yüksekti çünkü yeni kabustan kalkmıştım. Tiago bana yaklaştı. " İyisin. Gećti. " Diyip sarıldığında tek elimle sarıldım. " Toplantı... " Dedim güldü. " Adamlar saat 4 de geleceklermiş. Bende bu sırada Alex ve Martina ile ilgilendim. Uyanıyorlar. Sanırım salak yönetici bunları çipledi. Sana... Seni düşürmek için. " Dedi. Gözlerimi kapattım. " İstediğini yaptı. Düştüm. Bitti hayatım. Her şey. " Dedim. " Deme öyle. " Diyip beni tekrardan öptü. Gülümsedim. Gözlerimi geri açıp kısık kısık baktım. " Neden öyle bakıyorsun?" Dedi Tiago bu bakışıma. " Yorgunum. Yoruldum. " Diye mırıldandığım an bir bomba patlayınca sıçradım. Tiago " Ne oldu?" Dedi. " Bomba patladı!" Dediğimde burukça gülümsedi. " Kabusun etkisi. Patlamadı bomba korkma. " Dedi. Yutkundum. " Toplantın var gitsene. " Dedim. Üzerine pantolon ve gömlek ışınladı. Dudağıma minik bir buse kondurdu. " Çişin var mı?" Dediğinde yorgun olsam da bir kahkaha attım. " Yok. " Dedim. " Gülme. Ben gittikten sonra çişim var çişim var dersen görürüm ben seni. " Dedi. " Öyle bir şey demem ama sanırım çişim geldi beni tuvalete götür. " Dediğimde gülerek göğsümdeki kabloları çıkarttı. Beni kucakladı. Tuvalete gittik. Yavaşça altımdakileri çıkartıp beni klozete bıraktı. Kapıyı kapatıp " İşe çabuk. " Dedi. Gülümsedim. Bir kaç dakika tuvalette kaldıktan sonra kalan son peçeteyi kullanıp sifonu çektim. Altımı kendim çektim. Tuvaletin hemen yanındaki lavaboya uzanıp ellerimi yıkadım. " Bitti mi?" Dedi ve cevabımı beklemeden içeriye girdi. Bana bakarak gülümsedi. " Gel buraya " diyip beni yandan kucakladı. Kolunu kalçamın altına dolayıp yavaşça elimi yıkamama yardım etti. Suyu kapatıp ellerimi kurulamam için bir havlu verdi. Ellerimi silip kollarımı onun boynuna doladım. İçeriye beni getirdi. " Kilona bakalım hadi. " Dedi tartıyı ortaya koyarken. " Ama ben ayakta duramam ki. " Dedim. " Biliyorum. Seni tutucam o yüzden. " Dedi. Yavaşça beni tartıya koydu ama ayaklarımı koymamakta ısrarlıydım. " Acımaz bacakların. Hadi. " Dedi. Yavaşça dik durdum. Beni tartıya koydu. Ellerini belime kenetledi. Birden bıraktığında durdum. Ayakta durdum. Ben ayakta... Durdum. " Va... Valen... Valenciam." Dedi şok olarak. Gülümsedim. Ve sonra Tiagoaya baktım. " Duruyorum. Doktor. Ben... Hisediyorum. Ayağımın altı soğuk... Tartı soğuk... " Dedim. Birden beni belimden tutup kucakladı. Bedenime sarıldı. Odadan çıkıp koridorda koşturmaya başladı. Beklemeden toplantı salonuna girdi. Çığlık atıp etrafta koşturdu. Durdu. Beni belimden tuttu. " Bir kez daha. Bir kere daha yap. " Dedi. Yavaşça yere indirip bıraktı. Dengede durmayı becerince elini tutmayı kestim. Oda belimdeki ellerini çekti. Durdum. Titremedim destek almadım durdum. " Doktor. " Dedim ayaklarıma bakarken. Kısa bir şort giymiştim. Şiş bacağımdaki şiş bile yok olmuş sadece morluklar biraz kalmıştı. " Küçük Hastam. " Dedi mutlulukla. Ellerini iki yana açtı. " Bu bu bu... İmkansız. " Dedi. Mutluluktan gözleri dolmuştu emindim. Yavaşça adım atmayı denedim. Öne doğru sol bacağımla bir adım attım. Ama dengemi kaybedip düşecekken Tiago ellerini belime sardı. Başımı kaldırıp ona baktım. Eldivenlerini çıkartıp masaya koydu ve bana sımsıkı sarıldı. Sarıldım. Birden bire boynumda bir kaç su damlası hisedince Tiagoya baktım. Mutluluktan ağlıyordu. " Doktor. " Dediğimde başını kaldırıp bana baktı. " Şuan feci mutluyum. Ağlıyorum hatta! Sen... Sen adım attın az önce. İmkansızdı bu.. " dedi. Omuz silktim. " Ben sana dokunuyorsam imkansız yoktur Küçük Hastam diyen sendin. Yokmuş işte imkansız. " Dedim. Gülümsedi. " Valenciam bu... Konuşmayı unuttum. Kilo da almışsın. 40 kilo olmuşsun. Sen... Çok iyisin. " Dediğinde gülümsedim. " Bir daha yapıcam. " Dediğimde ellerimi tuttu. " Benden destek al. " Dedi. Başımı sallayıp ileri bir adım attım. Gülümsedim. Ardından başka bir adım. Tek sorun. Dizlerimi bükemiyordum. Kaşlarımı çattım. " Niye bükemiyorum dizlerimi. " Dedim. " Hala felçlisin o yüzden. Felçlisin ama yür... Anlamıyorum. Bu ayrı bir şey. " Dedi. Kıkırdadım. Tam o an tepemizdeki lambanın düşeceğini hisedince yukarı baktım. Lamba tam düşecekken büyüyle onu ileri fırlattım. Tiago bağırdı. " Güçlerin geri gelmiş!" Dedi. Gülümseyerek ellerime baktım. " Doktor. Ben.. " dedim sustum. " Eskisi gibisin sen. " Dedi. İçeriye John,Alex ve Martian girdi. 3 doktor daha. " Martina! Şuna bak! Valencia... Güçleri geri gelmiş. Yürüdü az önce. Felç bitti sanırım. " Dedi. Martina ise direkt bana gelip sarıldı. Birden bire ağlamaya başladı. " Özür dilerim. Çok özür dilerim. " Dedi. Birden bire Alexde geldi. Açık olan yerlerime temas etmemeye özen göstererek bana sarıldı. Sarılmak. O kadar iyi geliyordu ki bazen. " Ben... Tiago çiplendiğimi söyledi. Neler yapmışım. Seni aşağılamışım bildiğin. Kraliçesin niye infazımı vermedin ki?" Dedi. Alex " Kraliçe bende özür dilerim. " Dediğinde onlara baktım. " Ne Kraliçesi be. Ne oldu Valenciaya. Ve sorun değil alışkınım. " Dediğimde Tiago eydi başını. Ona bakarken yutkundum. " Şimdi eskisi gibi miyim yani ben? Yine o lanet makinelere mi bağlanacağım. " Dedim. Tiago cevap vermedi. " Doktor. " Dedim. Martina " Evet. Öyle olacak ama önce röntgen çekip bacağındaki kırık kaynamış diye bakmalıyız. " Dedi. Bana sarılmayı kesip biraz uzaklaştı. Alexe baktım. Yavaşça o da çekildi. " Ben yine özür dile.. " diyip devam edecekken karnı ağrımış olacak ki biraz durdu. Elini karnına bastırdı. Alex ona hemen " Martina. İyi misin?" Dedi. " İyiyim. " Dedi Martina. Alex ise bekleyemedi. Yavaşça Martinayı kucakladığında şaşkınca onlara bakmaya başladım. " Sevgilim. Matrina ile sevgiliyim. Hatta... Evliyim. 3 yıldır. Burda evlenmedik. Sonra anlatırım. Şimdi gitmem gerek. " Diyerek gitti Alex. Bağırarak " Ne!" Dedim. Tiago güldü. " Sanırım evli çıkacak en saçma kişiler bunlardı. " Dedi. " Aynen öyle " dedim. Birden dengemi kaybedince arkaya düştüm. Düşerken Tiagonun kolunu tuttum ama Tiago da dengesini kaybedip üzerime düştü. Kafamı tam vuruyordum ki Tiago elini kafama koydu. Alınlarımız çarpışırken başını kaldırıp bana baktı. " İyi misin?" Dediğinde başımı salladım. Üzerimden yavaşça kalktı ve beni kucakladı. Bir tekerlekli sandalye ışınlayıp beni oturttu. " Niye gülümsemen soldu. " Dedi Tiago. Omuz silktim ve tekerleklere elimi koyup odadan çıktım. Bir daha o ağrıları çekmek istemiyordum. Gözümden bir yaş düşünce hızla koridorda ilerledim. Ağlamaya başlayınca önüme çıkan ilk odaya girdim. İleri geldim ve kapıyı kapatıp ağlamaya başladım. Geldiğim oda psikoloğun odasıydı. Biraz kahve içiyor telefonla konuşuyordu. " Seni birazdan arayacağım. " Diyip kapattı. Ayağa kalktı. " Valencia. İyi misin güzelim. " Dedi. Onu bazen annem gibi görmek iyi geliyordu. O da beni kızı gibi görüyordu. O 40 yaşında bir kadındı. Tek kızı doğumda ölmüştü. Ama yine de dik duruyordu. Ona doğru sürdüm tekerlekli sandalyemi. Yavaşça tekelelekli sandalyeden ayağa kalkıp kendimi koltuğa fırlattım. Oturup ağlamaya devam ettim. " Yürüdüğünü öğrendim bir kaç dakika önce bağırıyordu Tiago. " Dedi. Yanıma gelip oturdu. Başım ister istemez onun omzuna düştü. Ağlamaya devam ettim. Elini omzuma attı. Tam 2 saat aralıksız ağladım. En sonunda " B-ben yürüdüm. Ama e-eskisi gibi o aletleri kullanacakmışım. B-bir daha o aletlere bi-binmek istemiyorum ben. C-canımı çok yakıyorlar. " Diyip ağlamaya devam ettim. " Zorunlu muymuş? Sordun mu?" Dedi. " B-bilmiyorum ama Doktor cevap vermedi bana. Eğdi başını daha da korktum. Ç-çok canımı yakacaklar. " Dedim. -Tiago- Saat akşam 8 e geliyordu. Dinlenme salonuna girdim. Bir kaç kişi vardı. Alex başını pişman gibi eğdiğinde " Valenciayı gören var mı?" Dedim. Martina biraz bitki çayı içerken " Görmedim " dedi. Onu görmüşken iyi olup olmadığını sormalıydım. " Ne oldu sana birden?" Dedim. Alex cevap verdi. " Karnına ağrı girmiş. Hala geçmedi. Doktorum doktorum diye geçinip bitki çayları içiyor. " Dedi. Martina,Alexe " Çünkü ciddi bir şey değil Alex. Hem. Biz uzun zamandır yanlız kalamıyorduk. " Dedi. Odadan çıktım. Ellerimi pantolonun ceplerine koyup ofladım. " Nerdesin be güzelim. " Dedim. John. Belki de ona sormalıydım. Üst kata çıktım. Erkeklerin giyinme odasına. İçeriye girdiğim gibi " Benim Valenciayı gören var mı?" Dedim. Üzerini giyinen James " En son koridordaydı. Toplantı odasının koridorunda. " Dedi. " Oraya baktım yoktu. Kasabaya baktım orada da değil. Terasa da odalarına da baktım yoktu. " Dedim. " Spor odasına bak. Belki ordadır. Genelde orada oluyor. " Dedi bir başka tanımadığım asker. " Oraya da baktım. Sarayın her yerine baktım. Kaçırılsaydı siren çalardı demişti Alex. Siren de çalmadı. Yer yarıldı içine mı girdi bu kadın. " Dedim. Birden kapı çaldı. " Tiago burda mı?" Diye ait psikolog sesi. Kapıyı açtım. Sadece başımı çıkarttım. " Efendim. " Dedim. " Meraklanma diye söylüyorum Valencia benim odamda. Biraz uyuyor. Başımda dur Tiago gelmesin yanıma dedi. " Dediğinde odadan çıktım. " Neden ve niye senin odanda?" Dedim. " Ağlayarak girdi odama. Normalde evet bugün konuşmuştuk. Ama... Aletlere bağlanmaktan korkuyor. Bir daha dayanamam o acılara duye ağladı. Çok korktuğunu hatta ve hatta tecavüz edilirim aletlere bağlanmayayım bile dedi. Ağlaya ağlaya uykuya daldı. " Dedi. Sessiz kaldım. " Tamam. Bugün senin odanda kalsa olur mu?" Dedim. " Elbette. Bende.. biraz... " Dedi. " Onu kızın gibi gördüğünü biliyorum. Psikolog Mia. Bu yüzden emanet ediyorum. Çok sağol. " Dedim. Başını eğip gittiğinde boş boş yere baktım. Ardından içeriye girdim. Kendi dolabıma geldim. Kilidi açıp içinden eşofman ile bir tişört aldım. Bir yere oturdum. Yavaşça gömlekteki düğmeleri açmaya başladım. Yanımdaki James " Ne oldu? Yerini bulamadın mı? " Dedi. " Buldum. " Dedim. " Ee o zaman sorun ne?" Dedi. Güldü. " Artık Kraliçemiz iyileşiyor!" Dediğinde herkes bir an konuştu. Ama ben konuşmayınca hepsi sustu. Gömleğimi çıkarttığım gibi tişörtü giydim. " Sorun ne ?" Dedi James daha ciddi bir şekilde. " Eskisi gibi. Aletler kullanacak. Yürüdü ama bu kadar değil. Sinir,kas ve daha fazlası için şok verilecek. Bacağına verilen şok beynine kadar gidecek. Hani şu savaşçı olmak için girdiğiniz testteki şok var ya. Onun gibi. Tüm kasları kasılacak. Her siniri ölçülecek. Sonra bacağına şok verilmeye devam ederken aralıksız aletleri kullanacak. Dizini bükmeyi deneyecek. Fizik tedavi... Daha 12 yaşındayken kullandı o şok aletini. " Diyip 12 yaşındaki boyunu gösterdim. Jamese baktım. " Şu kadar bir kız. Ailesini öldürmüş kendi elleriyle,akrabaları her bir dostu öldürülmüş. Bir tek Louis kaçmış. Kraliyette Arthur,Elizabeth,Valencia ve Victor olmayınca bir şeylerin ters gittiğini anlayıp kaçmış. Her neyse işte. " Diyip elimi indirdim. Başımı eğdim. " 12 yaşında ya. Çocukların eğlendiği yaşta. O zamanlar tanışmıştım onunla. Bacağındaki hastalığı görünce kahrolmuştum. Çok küçüktü çünkü. Ölmek için... Bak ben bunun acısını kelimelerle anlatamam. " Diyip dolabımdan bir bellek çıkarttım. Ortaya koydum ve büyü ile koca bir ekran açtım. Eski ben. 20 yaşındaki ben. Kameradaydım. Boyum o zamanlar 1.80 idi. Valencianın ise 1. 45 filan. Çok kısaydı. Onun Gabrielin Kraliyetindeki evindeydik. Kamerayı masaya koymayı deniyordum. " Hadi ama!" Diye bir kız çocuğu bağırdı. Kamerayı düz koymayı becermiştim. " Bana diyeceğine kendine bak! Tuvaletten çıkamadın!" Diye bağırdım. Tuvalet kapısı açıldı. Dizlikler koltuğunun altındayken bir kız çocuğu buraya geldi. Bir ayağı alçıda ve kırıktı. Gözlükleri vardı gözlerinde. Kızıl saçları yerde sürünüyordu. Yavaşça geldi. " Şimdi yan dön " dedi kendi de dönerken. Bende dediğini yaptım. " Bedenini öne kalçanı arkaya at " dediğinde yapmadım. " Sen bana twerk attırmak mı istiyorsun?" Dediğimde uzun bir kahkaha patlattı. Kendini yatağına fırlattı. " BEklediğimden fazla zeki çıktın! " Dedi. " Eğerki video işin bittiyse tanışalım. Ben Tiago. Tiago Trusova. " Dedim. " Güzelmiş. Bende Valencia. " Dedi. Kaşlarım havalanıp indi. " Prenses gibi. " Dediğimde " Emin ol halk bana terminatör diyor. " Dedi. Ben ise gözlerimi kırpıştırdım. " Dostlarına halk demen biraz anormal " dediğimde bana baktı. " Benim dostum yok. Olmaz da. " Dedi. " Niyeymiş ya. " Dediğimde masadan bir sandalye alıp karşısına oturdum. " Sevilmiyorum. Sevilmediğim ortamda durmam. Niye soruyorsun sana hesap vermek zorunda mıyım ben?" Dedi. " Burda tanışıyoruz farkındaydan. Doktorum ya senin hani. Kapıyı açtın tuvalete giriyorum video aç dedin. Karşılar insan. Bu arada. Annen pazarda filan mı? Kardeşin var mı? Babann ismi ne hangi savaşç... " Diyip devam ediyordum ki konuştu. " Annem de babamda abimde öldü. Biri... Öldürmek zorunda kaldı. Duydun mu? Şöyle sorular sorup dellendirme beni. Ben delirince kıyamet kopar dedi savaşçılarım. " Dedi. Yavaşça ayaklandı. Dizlikleriyle kenara gitti. Bir dolap açtı. İçinden bir tava aldı. Tek bir dizlikle mutfağa gitti. Ocağa tavayı bırakıp bir yumurta aldı. Ocağı yakıp yağ döktü. Bende ayaklanıp dolaba gittim. İçi altın kaynıyordu. Bir kaç dosya da vardı. " Seni ilgilendirmeyen işlere bulaşma. " Diyip sırtıma bir tabanca uzattığında dolabı kapattım. Elindeki silaha baktım. " Küçük hasta. Haberin olsun elindeki oyuncak değil. " Dediğimde " Vay anasını. İnanamıyorum! Sen aptal mısın? Yada beni aptal mı sanıyorsun. " Dedi. Tabancayı ranzasının üstüne attı. " Erkeklerden hoşlanmam. Kadın doktor yok mu?" Dedi. Geri yemek yapmaya koyuldu. " Bu altınlar ne?" Dediğimde " Annemle babamdan miras. " Dedi. " Zenginler demek? Bu kadar altının var niye böyle bir evdesin? " Dediğimde bana baktı. " Zenginlikle ne alakası var bunun. Ben küçük normal evlerden hoşlanırım. Saraydaki salak görevliler gibisin?' dedi. " Burdaki görevliler bence yeterince zeki ama sen bilirsin. Artık konuşma bittiğine göre şu bacagını muayene edebilir miyim?" Dedim. Kaşlarını çattı. " Baxağım gayet iyi niye burdasın?" Dedi. " Alçın bile yamuk. Bari alçı takayım yeni. Bacağını sıkar o " dediğimde elindeki kaşarı kesen bıçağı bana doğrulttu. " Uslu dur. Bacağımdaki alçı gayet iyi. " Dedi. " Hangi doktor yaptı. " Dedim. " Ben taktım alçıyı da ben yaptım. Ormanda doktor yoktu. Üzgünüm. " Dediğinde kaşlarımı çattım. " Orman..." Dedim. " Çok soru soruyorsun? " Dedi. Sustum. Evinde gezinmeye başladım. Yatağın yanındaki gizli bölmeyi görünce eğilip açtım. Bir sandık vardı. Valencia birden bacağıma bir silah ateşleyince ayaklandım. " Çabuk ordan uzaklaş!" Diye bağırdı. Gerilediğimde yerdeki sandığı alıp hızla yanına getirdi. " Seni uyardım. " Dedi bana. " Manyak mısın be! Sandık sadece!" Dediğimde bağırdı. " İçindeki şey içini canımı veririm ben canımı! Duydun mu! Benden kıymetli " dedi sandığın önüne geçerken. " Şimdi sıktır git evimden! Delirtme beni! " Dedi. Başka bir gün. Geldiği için video ileriye sarıldı. " Doktor sadece iki dakika arkanı döner misin? Doğum günlerimi yanlız kutlarım bakma. " Dediğinde dediğini yaptım. Valencia elindeki minik kapkeke bir mum koyup bir şey mırıldandı. Mumu üfledi. Kapkeki yedi. " Bir pasta alabilirsin? Yada alan.. " diyip devam edecektim ama inledi birden. Arkamı döndüğümde bacağını tutuyordu. Alçısı o zamanlar yoktu. Bacağı normaldi. Tek normal olduğu zaman. Ona yürüdüm. " İyi misin?" Dedim. Başını olumsuzca salladığında onu hemen kucaklayıp yatağına oturttum. Arkasına yaslandı ve nefesini verdi. Bir steteskop alıp kulaklarıma taktım. Ucunu tuttum. Yavaşça sweatinin altından elimi içine soktum. Tabi o yanlış anlayıp bileğimi tuttu. " Sapık mısın be!" Diye bağırdı. " Kalp atışına bakıcam. " Dediğimde elimi bıraktı. Yavaşça göğsüne steteskobu dayadım. Nabzı yüksekti elbette. Steteskobu çıkarttım. Bacağına baktım. Hastalık vardı. Video ileriye gitti. Valencianın çığlığı giyinme odasını sardı. Şok veriyordum. Kamera biraz aşağıyı çektiğinden sadece Valencianın yatağın kenarını sıkan eli ve benim onun yanında oturan bedenim görünüyordu. Birde Valencianın kafası. 14 yaşındaydı. Öyle bir bağırıyordu ki. 20 saniye aralıksız bağırdı. Sonra nefesi yetmediğinden dolayı durdu. Nefes nefese kalmış terlemişti. " Durdur şunu. " Dediğinde durdurdum. Göğsü hızla inip kalkmaya başladı. " Sakin ol. Bak bir kez daha söylüyorum. Bacağın kasılmaya başladığında bağırmak yerine şu kolumu sık. Kasılmadan önce bir nefes al ve kasıldığında nefesini tut. " Diyip makineyi açtım. Video ileriye sürdü. Valencia bu sefer şu ağırlık makinesindeydi. Yine yaşı 14 idi. Makine bu sefer ayarlıydı. Bitene kadar dayanması lazımdı. Ama dayanamıyordu. Bağırması kesilirken bilinci kapandı. Bedeni öne düşecekken onu tuttum. Video ileri sürüldü. Valencia. Simsiyah bir battaniye içinde yatıyordu. " Bana doğruyu söyle Valencia. " Dedim. Bana baktı. " Dün seni direk dansı yaparken görmüşler. Seni 17 yaşında sanmışlar çünkü perde arkasındaki gölgen ve haraketlerin fazla büyükçeymiş. Bir adam. Bir adama bedenini satmışsın. Doğru mu bu?" Dedim. Valencia ise boş boş yere bakmaya devam ederken dudakları biraz şiş ve mordu. Öpmüştü işte adam. O kadar belliydi ki çenesinde biraz parmak izleri de vardı. " O adam 40 yaşındaymış! Seni.. senii..Adamla sevişmişsin diyorlar!" Dedim. Valencia susuyordu. Bakışları bana kaydı. " Seni ilgilendirmiyor. " Dedi. " Sen manyak mısın? Bir adama bedenini mı sattın! Direk dansı yapmak ne demek! Hemde bir içki dükkanında!" Dedim. Dinlemedi. Önüne bakmaya devam etti. " O adam seni... Lan olayda prezervatif buldular! Sen onun acısına nasıl dayandın! Hadi geçtim aptal mısın sen! Şu bana sıktığın silahları sıkamadın mı adama!" Dedim. Cebinden bir sigara paketi çıkarttı. Çakmak da. Bir dal sigara alıp dudakları arasına koydu. Çakmak ile yaktı ve iki parmağı arasına aldı. Derin bir nefes çekti. Üfledi. Bana baktı. " Daha önce çok yaşadım. Anormal bir durum değil merak etme. " Dedi. Video ileri sürüldü. "Büyüyünce ne olmak istersin" diye sordum Valenciaya. 16 yaşındaydı ve Louis ile yan yana oturmuş yemek yiyordu. " Büyüyecek miyim sanmıyorum!" Dedi. Video bittiğinde büyüyü çektim. 1 saat boyunca hepimiz oturmuş izliyorduk. Omuz silktim. " O güçlü bir kadın. Başarabilir. Ama bir daha bu acıyı yaşamaya korkuyormuş. Psikoloğun odasında uyuyor. Psikoloğa Tiago gelmesin demiş. Gidemiyorum. " Dedim.
|
0% |