@okurveyazarolankiz
|
-Valencia-
Psikoloğun odasında uyuya kalmıştım.
Koltukta üzerimde bir battaniye yatıyordum.
Yavaşça doğruldum.
Psikoloğum yanıma gelirken " Ben çok özür dilerim uyuyakal... " Diyip devam edecekken kucağıma bir tepsi bıraktı.
En sevdiğim yemek. Yumurta kaşar sosis.
Ve yanında kahve ile kruvasan.
" Saat 12 oldu. Sen burda yemeğini ye benim acil bir işim çıktı. " Diyip odadan gidince kucağımdaki yemeğe baktım.
Yemek yemek istemiyordum! Zaten nasıl kilo aldığımı da anlamamıştım.
Kendimi zorlayarak kruvasanı elime aldım.
Yavaşça ısırdım.
İçeriye birden Martina girdi.
" Kraliç.. Valencia biraz konuşabilir miyiz?" Dediğinde karşımdaki koltuğu gösterdim.
Kapıyı kapatıp dediğim yere oturdu. Önce sessiz kaldı.
Ona kahvemi gösterdim.
" İçmedim ve ićmekte istemiyorum. İçer misin?" Diyip ona uzattığımda alıp dizine koydu.
" Konu. Biraz ciddi. Alexe de diyemedim. Sana geldim. " Dedi.
" Söyle. " Dediğim an " Hamileyim " demesi bir oldu.
Ağzıma uzattığım kruvasan havada kalırken ağzımda açık kaldı.
" Ne!" Diyip Kruvasanı indirdim.
" Hamileyim. Hemde 3 aydır. Söyleyemedim kimseye. Şimdi de karnım şişmeye başladı. Ağrılar başladı. Ne yapacağım bilmiyorum!" Dedi.
Kucağımdaki yemeği kenara koydum.
Yanına gelip oturdum.
" Önce bir sakin ol. Bak. Bebeğin cinsi... " Diyip devam edecektim ama lafımı kesti.
" Hiç bir şey bilmiyorum. Sadece test yaptım ve pozitifdi. Nolur bana yardım et. Ben kendime ultrason yapamadım. " Dedi.
Sarıldım.
" Dur içme bakalım cinsiyetine. Ne bekliyorsun. " Dediğimde " erkek istiyorum ama kız de olur. " Dedi.
Güçlerimi kullanarak bizi ultrason odasına ışınladım.
Martina hemen sedyeye yattı.
Ultrason cihazını tutup ucuna biraz jel sürerken karnını açtı.
Karnı gerçekten sişmişti.
" İnanamadım siz. Gerçekten. " Diyip devam edecekken sustum.
Cihazı karnına koyup gezdirdim. Hafif baskılar yapmaya devam ettim.
Sonuç.
Erkek.
Martina " Erkek mi?" Dedi. Başımı salladığımda gülümsedi ve ultrason cihazındaki ekrana dokunup " Benim bir oğlum olacak. " Dedi.
Karnını silmesi için bir peçete uzatıp ayaklandım.
Ayağa kalktı. Bana sarıldı.
Karnını silip peçeteyi attı.
" Kimseye söylemem. Doktora bile. " Dedim.
Başını salladı.
" Çok sâgol " dedi.
O giderken bende kendimi Psikoloğun odasına geri ışınladım.
Kahveyi ne ara içti bu?
Her neyse.
Yumurtamı ayakta biraz yedim ve elimdeki her şeyi ışınladım.
Psikolog Mianın masasının üzerine bir not bıraktım.
Sağol.
Hemen sonra Tiagoya gözükmemeye çalışarak odama gittim.
Yatağıma yattım.
Şeker kutusundan bir ilaç aldım. İçtim.
' Tanrım beni hemen öldür. Hemen şimdi. " Dedim.
Gözlerimi yumdum.
Elime bir bıçak ışınladım.
Kalbime dayadım.
" Şimdi değilse hiç Valencia. " Dedim. Kalbime bastırdım.
Doktor.
" Gel kucağıma "
" Parka gidelim ister misin? "
" Hey! Ben burda kaldım!"
" Çok güzelsin!"
" Tatlılığa bak ya. "
" Yerim seni"
" Küçük Hastam nereye saklandı ?"
" Gel buraya "
" Seni özledim!"
" Günaydın!"
" Benimle yaşa "
Bıçak elimden düşerken ağlamaya başladım.
Yeter.
Yüz üstü yatıp yatağımı yumruklamaya başladım.
" Yeter!" Diye tüm gücümle bağırdım.
O kadar bağırdım ki bu 10 saniye sürdü.
Sonra nefes nefese kaldım.
" Yeter. " Diye fısıldadım.
Yanımda bir sıcaklık hisettim.
Hemen yanımda beni saran kollar.
" Sakin ol. " Dedi biri. " Şimdi geldim. Bağırdın diye. Ama bu bıçak ne? " .... 5. Gün. O ilacı kullandığım 5. Gün. Artık ölümü bekliyordum. İlaç kutusunda hala 10 hap faha vardı. Fazla katmıştım. Dinlenme salonunda koltukta boş boş oturup sigara içiyor duvarı seyrediyordum. İçeriye birden John girdi. " Kraliçem. Tiago Bey toplantıda 4 Kral ile konuşuyor ve sizi çağırıyor. " Dedi. " İyi gelirim birazdan. " Dedim. " Acil olduğunu söyledi. " Dedi. Bacağıma baktım. Şok veriyordu Martina. Artık felç geçmişti. Ama eskisi gibiydim. Sorun şu ki bağırmıyordum. Çünkü acıya bile alışmıştım ve bu son günlerimdi. Son günlerim olmasa acıdan bagırırdım. Ama son günlerimdi,kurtulacaktım. 4 gün sonraki Diana ile Samuelin dügünü sikimde de değildi. " İyi geliyorum. " Dediğim an Martina şoku durdurdu. Kabloları çekti. " Ağrın olursa dinlen. " Diyip kendimi tekerlekli sandalyeme attım. Tekerlekleri tutup ileriye ittirdim. Toplantı odasına yol aldım. Kapıyı açtım ve içeriye gelirken " Ne oldu?" Dedim. Tiago konuşmayı kesti. Havada kalan ellerini indirip bana baktı. Ayağa kalkıp " Özel konuşalım. " Diyecekken " Şimdi söyle " dedim. Kalkmadı. " Sigara keyfi yapıyordum içine sıçtın hadi söyle. " Dediğimde masadaki kelepçeyi eline aldı. Bileğime geçirip kelepçeledi. Sonra kendi bileğini de. Beni kucakladı ve dizine oturttu. " Kaçmaman için yaptım. Şimdi bana cevap ver. " Dedi ciddi bir ses tonuyla. Elindeki şeyi gösterdi. " Bunu kendi isteğinle mı yaptın yoksa biri zorla mı verdi?" Dedi. Şeker kutusu. " Ver şunu. " Diye sinirle bağırıp elinden almayı denedim ama yapamadım. " Soruma cevap ver. 6 gün kullansan krize girip öleceksin! Bu ilacı nerden... " Diyip devam edecekken bağırdım. " Ben yaptım! Duydun mu beni! Ben koydum. Bir bok anlama diye şeker kutusuna da ben koydum! Kendi isteğimle kullandım!" Diye bağırdım. Ellerimi ister istemez Tiagonun yakasına koydum. Başımı ğöğsüne yaslayıp ağlamaya başladım. " Çünkü yoruldum. Bıktım her şeyden. Dün. O gördüğün bıçak da benim intahar etmek için kullandığım bıçaktı. Beceremedim! Aklıma senin sözlerin geldi durdu. Yapamadım. " Dedim. Tiago " Küçük Hastam. " Derken ben daha çok bağırdım. " Şu lanet hap beni gebertir diye son kez bir keyif sigarası yakayım dedim! Şok veriliyordu o sırada. Acıyordu ama bağırmıyordum çünkü son günümdü. O lanet her acıyı aynı anda yaşayıp ölüp gidecektim. Mahfoldu!" Dedim. Göğsümü ona tamamen yasladım. Daha fazla ağladım. " Kabuslardan kurtulurdum. Her şeyden kurtulurdum işte. Bana da siyah bir mezar yapardınız. " Dedim. Biraz nefes almayı denedim ama imkansızdı. Tiago elindeki kutuyu hızla kenardaki şömineye attı ve şömineyi büyü ile yaktı. Elindeki eldivenleri çıkartıp bana sarıldı. Bu diğerlerinden o kadar farklıydı ki. O an sadece Desteklemek için sarıldığını anladım. Yine her duyguyu hisettim ama beni dik tutmak için sarıldı bu sefer. O kadar sıkı sıkı sarıldı ki. Sırtımı sıvazladı. Omzuma öpücükler kondurup bana baktı. Yanağımı göğsüne koyup baktım ona. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. " Ölsen ben bu Kraliyeti nasıl ayakta tutarım. Tek derdin Kraliyet diye bundan başladım. Ölsen ben kahrolurum Valenciam. Ölürüm. O zaman kim ayakta tutacak Kraliyeti. İkimizde simsiyah yan yana me.. " diyip devam edecekken " Aynı mezara katsınlar bizi özlerim ben seni. " Dedim. Gülümsedi. " Tamam aynı mezarda olsak kim ayakta tutacak Kraliyetini. Ha güzelim. Şimdi sen o hapları içtin kaç tane içtin bilmiyorum ama içtin işte. Sen kurtuldun. Ben kurtulacak mıyım? Seni özlemeyecek miyim? Hani ne oldu bizim kuş hikayemiz. Sen şimdi yoksun ben tek uçabilecek miyim? " Dedi. Omuz silktim. " Başka kuş bulursun? " Dedim. Başını olumsuzca salladı. " Kim istesin bir tecavüzcüyü? Hah. Kim ona bagıran onu döven bir adamı istedin Valencia. Ben o insanların boşadıkları heriflerden daha kötü biriyken ben neden isteneyim? Hıh. " Dedi. Bakışları yanağımdaki tokat izine kaydı. Bakamadı gözlerime. Başımı eğdim. " Ben isterim. " Dedim. Sustu. " Eğer ki o değişicem diye bir söz verdi ve de tuttuysa ben severim. " Dedim ve ona baktım. Gözleri dolmuş bana bakmayı becermişti. " Değişmedin mı? " Dediğimde cevap vermedi. Bilmiyorum demek istedi yapamadı. " Doktor. ' dedim. " Bilmiyorum Valencia " dedi. Sustu. " Bağırmıyorsun. Eğlence komiklik dışında hiç bağırmadın? Hep yanımda oldun? Sevdin? Kendimi sevmeme neden oldun? Bak yine kilo aldım. Hadi geçtim. Daha 2 gün önce sevişirken bile gelipte benden izin aldın? Her şeyi geçtim sen bunu yapmak için izin aldın ya. Doktor ben bu izni alan birine sapık bile diyemem ki? " Dedim. Sessizlik. Ama ben bu sessizliği konuşarak yine bozdum. " Geçen kurabiye yapıyordum çikolata sosu dolapta kaldı. Taş mı oldu bilmem " diyip kendimi tekerlekli sandalyeye attım. Kelepçeyi büyü ile çıkarttım. " Kaç tane içtin?" Dedi Tiago hapı sorarak. Yalan söylemedim. "5" dedim. Başını salladı. Akan göz yaşını sildi. " Bak bu ilacı aç karna içiyorsun tamam mı? Şu ilaca panzehir gibi bir şey. Ama bunu burnunu kapatıp iç zehirlenme " dedi bir şişe verirken. İçindeki kahverengi bir şeydi. " Bu senin bokun mu?" Dediğimde uzun bir kahkaha patlattı. " Orası etiket. Arkasını döndür. " Dedi. Evet arkası normal su rengindeydi. Yavaşça şişeyi açıp burnumu kapattım. Hızla içtim. Bitirdikten sonra midem bulanınca yüzümü buruşturdum. " Bu ne be!" Dedim. " İlaç. " Diye en mantıklı cevabı verdi. " Midem kalktı Kusucam. " Diyip şişeyi ortaya koydum. Tiago " Sakın kusma! Bak valla zor buldum ilacı! " Dedi. Elimin tersiyle ağzımı kapattım. " Sakın " dedi Tiago. " Kaç saat kalcak bu şey benim midemde" dedim. " 1 saat sadece. " Dedi. " Mid... " Diyip devam edecekken konuştukça daha çok bulandığının farkına vardım. Odadan hemen çıkıp kendi odama gittim. 1 saat geçti de kustum!
|
0% |