Yeni Üyelik
64.
Bölüm

64. Bölüm

@okurveyazarolankiz

Biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı.

Bu yüzden odamda uyumak yerine dinlenme salonundaydım.

Koltukta en kenarda dizlerimi kendime çekmiş üzerimde bir battaniye sigara içiyordum.

Bizim savaşçılar da ilk defa sessizce duruyorlardı.

Bana bakıyorlardı.

Başımı bir elimle ovaladım.

İlaç dolabının yanında oturan Jamese " Fentanil versene bir tane. " Dedim.

Dolabı açıp ilacı aradı.

Ve ardından bana fırlattı.

Alıp bir hap çıkarttım.

Kapı açılırken umursamadan hapı ağzıma attım.

Bir su alıp içtim.

John yanıma geldi.

" Psikolok gönderdi. " Dedi. Bir kaç hap verdi.

Elinden aldım.

Antidepresan.

Ve 

Alprazolam. ( Panik atak ilacı )

Nefesimi verdim ve yine sigaradan bir nefes çektim.

Üflerken yeni panik atak ilacımı çıkartıp ağzıma attım.

Su ile yuttum.

Sigrayı küllükte söndürüp antidepresanı da aldım.

Bu küçük bir hap olduğundan kuru kuru yuttum.

Koltuğa yattım.

" Uyandıranın götünde dinamit patlatırım. Gidin bunu Tiagoya da söyleyin. Yerimden kıpırdatılırsam gebertirim hepinizi " dedim.

Gözlerimi kapatıp biraz uyuklamayı denedim.

İçeriye girenler etrafa oturdular.

Bende biraz uyudum.

-Tiago-

İçerde sohbet etmeye devam ederken Arhur duyduklarıyla " Ne?" Dedi titrek bir sesle.

" İşte Valencianın hayatı bu kadar. Bir şey demeyi unuttum. O bebeği hala saklıyor. " Dedim.

3 saattir Valencianın çektiğim videolarını izliyorduk.

Hiç konuşmamıştım.

Sadece uyuyan Valenciayı izlemiştim.

Ayakları bacaklarıma deydiğinden dolayı 3 saattir uyuyordu.

Ateşi yoktu. Ama terledi diye Sweatini çıkarmıştım.

Onu izlemeye devam ettim.

" Bu kadar şey nasıl kaldırdı. " Dedi Arthur.

Valencia yavaşça yüz üstü yattı.

Sırtında bir kaç kesik vardı. Ameliyatta greftleri sırtından yapmışlardı.

Ve bu greftler sağlam olsun diye uğraşmışlardı.

Bu yüzden büyük kesikler vardı sırtında.

Sırtının tamamı spançlarla doluydu. Yapışkanlı spançları dün ben değiştirmiştim.

Valencia biraz mırıldandı.

" Ne gôtü be yok öyle bir şey " diye mırıldanmıştı.

Louis kendini tutamadım kahkaha atarken Arthur gülümsedi.

Ben zaten gülümsüyordum.

Geçenlerde John ona götünün büyüdüğünü söylemişti.

Aslında ona ben söylemesini istemiştim.

Valencia ile dalga geçmek hoşuma giderdi. Mesela onun boyu 1. 70 idi. Manken gibi uzundu. Ama zamanında 1. 60 bile demiştim ona.

Eğlenceliydi.

Valencia bu sefer yine mırıldandı.

" Bok böceğim. Hıhı. Yok çiş böceğim sus bir Tiago " dediğinde Louis daha çok güldü.

Hatta öyle güldü ki yere çakılınca Arthur da kendini tutamadım kahkaha attı.

Ben de kıkırdamakla yetindim.

Valencia bu sefer elini sırtına attı.

Sütyenin demirini açıp üzerinden çıkarttı.

Yere bıraktı ve koltuğun tarafına döndü.

Şimdi onun sırtı Arthur ve Louise dönüktü.

Ben yine onu görebiliyordum.

" Farların açık rahatsın he. " Dediğimde bir mırıltı çıkarttı.

" Uyuşturucu istiyorum. " Dedi.

" Yok uyuşturucu. Bırakçaksın o şeyi. " Dedim.

Uykusuna geri gitti.

Bir kaç dakika sonra sırtına attı elini. Sırtı kaşınıyor olmalıydı.

Biraz kaşımayı denedi ama beceremeyince elini çekti.

Yaklaşıp sırtını biraz kaşıdım.

Huzurlu bir ses çıkarttı.

Gülümseyişim büyüdü.

Elimi çektiğim gibi sırtındaki spançları sertçe çekti.

Bunu yaparken kesimlerini de dikişleyince sırtından kan fışkırmasını becerdi.

Elimi hemen sırtına bastırdığımda inledi.

Arthur " Valencia " diyip ayaklanınca Louis " Otur bir sorun yok " dedi.

Elime bir kaç doktor eşyası ışınladım.

Önce biraz gazlı bez basıp kanamayı durdurdum. Hemen sonra da kesiklerine dikiş atmaya başladım.

Bitince spanç yapıştırmadım çünkü kaşındırdığı belliydi.

Ben bezleri çöpe atmak için kalktığım an uyandı.

-Valencia-

Çöpe giden Tiagonun arkasından baktım.

Dizlerimin üzerine çöküp ona bakmaya devam ettim.

Dirseklerime koltuğa dayayıp ellerimi çenem koyup yüzümü avuçladım.

Tatlı bir ifadeyle başımı sola eğdim.

Tiago çöpleri attı.

Bana bakıp " Günaydın. " Dedi sevecen bir sesle.

" Günaydın!" Dedim.

" Tatlı yer misin? " Derken buz dolabını açmıştı.

" Yerim. " Dedim.

Bir tabak pasta çıkarttı. Dilim di.

" Psikoloğun yanında uyuduğun günün sabahı kutlama vardı. Sana da bir tane ayırttırdım. " Diyip pastanın üzerine biraz pudra şekeri döktü.

Severdim.

" Bence o pasta dilimini sana verdiler ve sen pasta sevmediğinden dolayı bana verdin. " Dedim.

Yanıma geldi.

Pastayı bana verince koltuğa koyup yeneğe başladım.

Çikolata muz ve çilek karışımlı soslu bir pastaydı.

" Kimin doğum günüydü?" Dedim.

" Alexsin. " Dediğinde şok oldum.

" Sen şaka mısın? Ona aldığım hediyeyi vermedim!" Dedim.

Tiago gülümsedi.

Elindeki eldiveni rahatça çıkartıp koltuğa koydu.

Kollarını belime sardı.

" Şimdi bir şey sorayım mı sana?" Dedi.

Gülümsedim ve pastamı yuttum.

Yeni bir dilim kesip yerken " Sor " dedim.

Bakışlarıyla göğsümü gösterince kahkaha attım.

" Git ne yapıyorsan yap. " Dedim.

Göğsüme sertçe yapıştı.

Hiç beklemeden emmeye hatta ısırmaya başladı.

Dişlerini geçirdiğinde inledim.

" Doktor. Beni delirtiyorsun ama. Bak pasta yiyorum. " Dediğim an daha sert ısırdı.

Bağırıp " Tiago!" Dediğimde gülerek öpmeye başladı.

Louis " Valencia. Eskiden sırtın kılıç dövmesiyle doluydu. Gözünde göz yaşı dövmesi dudaklarında joker döğmesi vardı. Senin dövmelerin nerde?" Dedi.

Tiago cevap verdi.

" Erkek diye dalga geçiyorlardı ya bununla. Gitti sildi her dövmesini. O silince bende sildim. Eskisi gibi güçlü hisettiğinde dövme yapacaktık. " Dedi.

" Harbi dövme yapalım. " Dedim.

Bir telefon ışınlayıp numara çevirdim.

John açtığında sesi fulleyip -hoperlöre alıp- koltuğa bıraktım telefonu.

" Buyrun Kraliçem. " Dedi.

" John. Senden bir şey rica edebilir miyim?" Dedim.

" Elbette Kraliçem. " Dedi.

" Osamın kapısı kilitli değil. Gidip yatagın üzerindeki hediye paketini Alexe verebilir misin? Geçen kutlama varmış? Bilmiyordum. Neyse birde bizim abilere de Kraliyet odalarından ayarla. Dekorasyon kıyafet filan onla... " Diyip bizimkilere baktım.

" Var mı la paranız. " Dedim.

Louis kahkaha attı.

" Oğlum yanlız bizde Prensiz he. Zenginiz! Anla. " Dedi.

Arthur " Sırtındaki yaralar iyi görünmüyor haberin olsun " dedi.

Kaşlarımı çattım.

Ona cevap verecekler John konuştu.

" Peki Kraliçem. Başka bir isteğiniz var mı?" Dedi.

" Dövme odasını da boşaltın. Bu arada yarın bir şey mi var. " Dedim.

" Evet. Tüm Krallıklar yani sadece birbirleriyle komşu ve birlik olan Krallıklar ile bir açık arttırma olacak. Kız ve erkek diye. Her sene olduğu gibi bir açık arttırma. " Dedi.

Gülümsedim.

" Tüm Krallıkları bizim Kraliyete toplayın. Ha birde şu Arthur ile Louisin gelmesi olayını da kısa özetle anlatın. Toplantı salonuna özel bir podyum kurulsun başka da bir isteğim yok teşekkürler. " Dedim.

Kapattım. Pastamın tabağını ışınladım.

Ayağa kalkıp Tiagonun üzerine atladım. Ayaklarımı beline sardım.

" Diyorum ki bugün biraz birbirimize zaman ayırsak. Dövme yapsak sohbet etsek. " Dedim.

Devamını Tiago getirdi.

" Sevişsek. " Dedi başımı salladım.

" Öyle yani. " Dedim.

" Dövme yapmakla başlayalım. " Dedi.

... 

Masada Tiago yatıyordu.

Sağ kolunu tamamen karışık dövmeler ile kaplamıştım.

Bacağına da koca bir çarpı atmıştım.

Şimdi göğsüne bir V harfi yapmıştım.

Sırtını döndü.

Bir kuru kafa yaptım. Tamamen.

" Evet bitti mi dövmecimiz. " Dediğinde kıkırdadım.

" Evet. " Dediğim gibi beni çevirip altına aldı.

Şimdi o benim üzerimdeydi.

" Ne istersin. " Dedi. Dövme makinesini elimden aldı.

" Boynuma bir yılan yapabilirsin. " Dedim.

Gülümsedi ve yapmaya başladı. Canımı yakmıyordu.

Bitirdikten sonra peçeteyle sildi.

Kendi kendine yapmaya başladı.

Göğsüme T harfi yaptı.

Yaparken gülümsedim.

Sonra beni döndürdü.

Sırtıma kocaman bir kılıç çizdi.

En son kılıcın ucu benim kürek kemiklerine kadar ulaştı.

Üzerimde bir şey yoktu ama altımda eşofman vardı.

Beni birden döndürdü.

Kendine çekti ve eşofmanımı çıkarttı.

" Yani diyorsun ki bunu biraz eğlenceli hale getirelim. " Dediğimde bir sandalye alıp oturdu.

Dövme masasını dik bir sandalyeye getirdi.

İç çamaşırımı çıkarttı.

Bacaklarımı kırdım ve iki yana açtım.

Ama o bacaklarımı geri indirdi.

İki göğsümün ortasından bir şey çizmeye başladı.

Aşağıya karın kaslarıma indi.

Devam etti.

Hemen sonra kadınlığıma geldi.

İçki şişesinden bir yudum aldı.

Etime çizmeye devam ederken hissettiğim acı beni deli ediyordu.

Bacağıma indi.

Ve kenarda son şeyi çizdi.

Bu dövme 1 saat sürmüştü. Merak ediyordum.

Bacağıma indi.

Başka bir şey çizdi ki bu bir alevdi.

" Tamam mı?" Dedim.

Başını salladı ve ayaklandı.

" Yüzüne yapmayalım. Güzel yüzüne dövme yapınca bazen senden korkuyorum. " Diyince kıkırdadım.

Ayağa kalkıp boy aynasına gittim.

Boylu boyunca bir ejderha çizmişti.

En son ejderhanın dili şah damarıma geliyordu.

Kanatları karnıma geliyordu.

Mükemmeldi.

Benim ejderhamdı bu.

" Ejderha lordu olduğunu hala Arthur Louis ve ben biliyorum. Yada bir kaç kişi daha. Ama olsun. " Dedi.

Sırtına baktı.

" Of kuru kafaya bak be. " Dedi. Kollarını havaya kaldırıp sıktı.

" Kaslara bak " dedim gülerek.

Gülümsedi.

" Of yoruldum be. " Dediğimde Tiago beni süzdü.

Gülümsedi.

" Çıplaksın. Güzelsin. " Dedi dudağıma eğildi.

Altındaki şort ve baksırı hızla çıkarttım. Dudağımı öpmeye başlarken kenardaki koltuğa benimle gitti.

Oturdu ve bende kucağına oturdum.

İçime girdi.

Ben direkt ileri geri gitmeye başladığımda güldü.

Dudağımdan ayrıldı.

Güldü.

Hemen sonra giyindik. Ama farklı kıyafetleri buraya ışınlayıp giydik.

Ben siyah bir şort ve üzerime tişört giymişken Tiago da bunları giymişti.

" Off bugün de toplantı var. Konseye haber verilcek ya. Yarın ki açık arttırma için. " Dedi.

" Sen gitsen olur mu? Ben biraz Martina ile konuşacağım. " Dedim.

Başını salladı. " Onun nesi var. " Dedi.

3 aydır hamile diyemezdim.

" Regl olmuş ağrısı da çokmuş. " Dediğimde başını salladı.

" Agrısı için ne yapacağını bilir. Sen yine de " dedi. Başımı salladığımda gülümsedi.

" Seni hala çıplak görmem normal değil " dedi.

Kucağına atladım.

" Kimle toplantın var?" Dedim.

" Gabriel,Wallace ve Damien. " Dedi.

Güldüm.

" Damien,Gabrielin komşusu. Tanışmıştık. " Dedim.

Toplantı salonuna doğru ilerledi.

Kalçalarımı okşayınca " Doktor. Seni seviyorum be. " Dedim.

Toplantı odasına girerken dudağına yapıştım.

Onu öpmeye başladım.

Bir sandalyeye otururken ellerini belime doladı ve karşılık verdi.

" Aha yine bunlar. " Dedi Gabriel.

Tiago beni öpmeyi kesti.

Bende geri çekildim.

Kaşlarımı çattım.

" Ne oldu?" Dediğimde kahkaha attı.

" Seni deniyorum. " Dediğinde " Gider başka herifleri öperim " dedim.

Sustu.

İçeriye birden John girdi.

Başını eğdi.

" Kraliçem. Şu yarın olacak açık arttırmanın alanı hazır. Arthur ve Louis Kr.. Pr... Yav. Neyse işte Arthur ile Louisde podyumu beğendiler. " Dediğinde kahkaha attım.

" Sana ne dediler. " Dedim.

" Arthur bak bize prens diyeceksin Kral yok tamam mı filan dedi. Louis sen bana Louis de dedi. Siz başka bir şey diyonuz kafam durdu. " Dediğinde uzun bir kahkaha attım.

" Tamam geliyorum bende. " Dedim gitti.

Tekrar bir kez kahkaha attığımda Tiago buraya eldivenlerini ışınladı.

Dövme yaparken cerrahi bir eldiven kullanmıştı.

Eline o eldivenleri giyerken duraksadı.

" Gel bir dokunayım. " Dedi.

Boynuma dokunmaya başladı.

Elini tokat attığı yere getirdi.

O an elleri kendine sinirimden kasıldı.

" Gerizekalı herifim ben ya. " Dedi tokat izini okşarken.

" Deme öyle hem o geçmişte kaldı. " Dedim ve kucağından kalktım.

" Ben gidiyorum. " Diyip yanagını öptüm. Hafif çıkan sakalları hoşuma gitmişti.

Ben tam gidiyordum ki kapı açıldı.

" Sevgi olarak babamı canlandırmak istiyoruz ama sevgi niyetine değil. Yüzleşmek için. " Diyerek içeriye girdi Arthur.

Arkasından Louis girdi.

" Aynen öyle. O herifi sana yaptıklarından dövmem gerekiyor! " Dedi.

" Baba işi demişken. Şu salak babam olacak hayvan annemi tecavüz etti de ben doğdum değil mi? Sakladığınız buydu?" Dedim.

Tiago " Valencia ' diye mırıldandı.

Sesizlik.

" Her neyse. Ne yapacaksanız gidin yapın. O herifin karşına cıkmam. " Dedim.

" Neden?" Dedi Arthur.

" Benim yerime de dövün. Kolumun hesabını da sorun. " Dedim.

Gidecekken Louis bileğimi tuttu.

" Hadi ama. " Dedi.

" O herifi canlandırırsanız Kraliyeti eline alır. Bizi de dövme yaptık diye gebertir" dedim.

Arthur " Onu Louis düşündü. Canlandıracağız ama yine geberteceğiz. " Dedi.

Kaşlarımı çattım ama saçma da olsa mantıklı bir fikirdi.

" Tamam. O zamanda. Şu cini nasıl ça.. " diyecekken havada cin belirdi.

" Lan!" Dedi Louis.

Korkmuştu.

" Sevgi diye babamızı çağırmak istiyoruz. " Dedi Louis.

" Bence burda değil aşağıdaki konuşma yerine gidelim. Kameracılar var orda. Millete olay açıklamaktansa direkt gazeteciler çeksin. " Dediğimde dediğimi yaptık.

.. 

" Ben şu kenardayım. Sana bir şey yapamaz biliyorsun. " Dedi Tiago.

" Evet. O zaman Kral Victoru getiriyorum. " Dedi Ciniko.

Karşımıza bir adam geldi.

Babam olacak adam.

55 yaşında Filandı.

Saçları hafiften beyazdı.

Önce biraz etrafına baktı.

" Baba. " Dedi Louis.

Bize baktı.

" Ooo. Kimler varmış kimler. Oğullarım. " Dedi.

Bana bakmamıştı bile.

İşte bu kadar.

" Gerçekten mi ya. Yalakalık mı yapacaksın birde " dedi Arthur.

" O nasıl laf oğlum. " Dedi Victor.

" Sen buna laf diyorsan senin dediklerin ne oluyor baba " dedi Louis.

Onlara yaklaştı.

" Sakın bir adım daha atma. " Dedi Louis.

Arthurun bir eli silahındaydı.

" Sakin olun oğullarım! Ne bu stres sinir. Sizleri çok öz... " Diyip devam edecekken gök gürledi.

Benim büyü güçlerimden olmuştu.

Hızla oradan ayrılıp saraya girdim.

Arkamdan Tiago koşuştururken toplantı odasına girdim.

Kapıyı çarptım ama Tiago tuttu.

İçerdeki Krallar pencereye toplaşmış o alanı izliyorlardı.

Sinirle masanın üzerindeki her şeyi bağırarak fırlattım.

Bana baktılar.

O an içerde bir sürü savasçı olduğunu da fark ettim.

Psikolog ve bir kaç doktor bile içerdeydi.

50 kişi filan vardı koca toplantı salonunda.

Masaya kafa atmaya başladım.

Tiago beni durdurmaya çalışsada daha fazla sinirleniyordum.

Sinirden ellerim titriyordu.

Masadaki aynaya da yumruk attım.

O an kırık aynada fark etmiştim.

Tüm damarlarım belirginleşmişti.

Hele de yanağımdaki yıldırım şeklindeki damar simsiyah olmuştu. Patlayacak gibiydi.

Yeşil gözlerim tamamen siyah rengini almış kıpkızıl saçlarım bile gece gibi simsiyah bir renk olmuştu.

Sinirden her şeyi parçalayabiliridim.

Tiago beni yakaladı ve koltuğa yatırdı.

Tam boynuma bir şırınga sapladı.

" Özür dilerim ama valla zorda kaldım." Dedi.

Bilincim yavaş yavaş kapanırken direnmeye calışsamda imkansızdı.

Bu narkoza karşı hasasiyetim vardı.

İstemezdim. Çünkü komalık eden türdendi ama.

 

 

 

 

Loading...
0%