Yeni Üyelik
65.
Bölüm

65. Bölüm

@okurveyazarolankiz

-Tiago-

" Onunla biraz konuşun. Yüzüme bakmak istemez şimdi. İğneden korkuyordu. " Dedim Louise.

" Arthur da babama sinirlendi. O herifi hala gebertmediğime inanamıyorum. Valencia da görüşsün hemen geberticem. " Dedi.

" Nerde o?" Dedim.

" Hapiste. Bir sürü şovalye onun yanında. Bağırıyor bu benim Krallığım diyor. Ama çıkartmamaya niyetim var. Şimdi Arthur, Valencianın yanında." Dedi.

-Valencia-

Yanımda farklı bir kokuya sahip biri yatıyordu.

Tiago değildi.

Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda bana bakan yeşil gözlerle karşılaştım.

Tiago değildi. Tiagonun gözleri yıl yıl renk değiştiriyordu ama maviydi onun gözleri.

Abimdi. Arthur olan.

Konuşmadan bana bakmaya devam etti.

Biraz uzağımdaydı. Sanki dokunmamak için uğraşıyordu.

Yutkundu.

Gözlerimi geri kapattım.

" Gerizekalı Tiago beni bayılttı demi?" Dedim yüksek sesle.

Arthur ise bağırmadı. " Ona değil Victora sinirlisin. Onu hala gebertmedik. Belki konuşursun daha doğrusu hesap sorarsın diye. " Dedi.

Ayağa kalktım.

O da oturma pozisyonuna geldi.

" Hey nereye" Dedi.

Mutfağa geçip bir bardak su aldım. İçip bardağı kenara bıraktım.

Yanına geri geldim ama bu sefer baldırına yattım.

" Saçlarımla oynar mısın?" Dedim.

Geçmiş aklıma geldi.

Ameliyattan yeni çıkmıştım. Sağ kolumda sargılar vardı.

Çok acıyordu.

Minik bedenimde de bir çok kablo vardı.

Ne annem ne de babam beni hastaneye götürmüştü. Farklı bir yerdeydim.

Burası bir mağaraydı.

LOuis abim kolumu bir beze sarıp beni getirmişti.

Arthur abim de burayı bulmuştu.

Başımda duran Arthur " İyi misin?" Dediğinde ona baktım.

Cevap vermeden eğdim başımı.

Bir hekim ameliyat etmişti beni. Canlı kanlı. Ama sonunda dayanamadan bayılmıştım.

6 Yaşındaydım.

" Ne oldu? " Dedi Arthur.

" Kolum acıyor. " Dedim.

" Ölmüş bir çocuğun kolunu sana verdiler. Tanımıyoruz. Ameliyat zormuş. Kolunun acısı için doktor bunu verdi. Ağrı kesici bir şurup " dedi.

ŞÜrünü bir kaşığa döküp kaşığı dudaklarıma yaklaştırınca şurubu içtim.

... 

Açık arttırmadaydım. Tüm Kraliçeler Krallar Prensler ve Prensesler.

Üzerimde siyah bir elbise vardı.

Gala değildi sonuçta.

Açık arttırma saçma salak devam ederken boş boş sigara içiyordum.

1 saat bitmişti ve erkeklere mükemmel kıyafetler gelirken kadınlara klas elbiseler geliyordu.

Aslında burdaki her kadın bu elbiselere bayılıyorlardı ama benlik değildi.

3. Sigaram biterken küllükte söndürüp yeni bir tane yaktım.

Tam bu sırada muhteşem bir elbise geldi.

Gerçekten muhteşemdi.

Sunucu " Üzerinde tamı tamına 1 milyon elmas bulunduran özel tasarım elbisemiz. Gerçekten her kadına yakıdabilecek kadar muhteşem bir elbise. " Dedi.

Erkeklerin olduğu yerden Tiago " Bu elbiseyi Valencia alır. " Dedi.

Gerçek oydu.

Sunucu " 2 milyon dolardan başlatıyorum. " Dedi.

Gecenin en pahalı elbisesini alacaktım.

Gabrielin Karısı 5 milyon verdi.

Wallacenin kızı 10 milyon.

Sonra Gabrielin Karısı 30 milyon dolar dedi.

Devam etti.

En son Gabrielin Karısı 60 milyon dolara elbiseyi almak üzereydi.

Sunucu " Satıyorum... Satıyorum sat.. " diyip devam edecekken elimdeki beyaz 4 numaralı tahtayı kaldırdım.

" 150 milyon dolar. " Dedim.

Sessizlik.

Ama sunucu " Kraliçe Valenciadan 150 milyon dolar!" Dedi.

Ses çıkmadı.

" Ben daha arttıramam valla. " Dedi Gabrielin Karısı.

Gülümsedim ve elimdekini indirdim.

" O zaman Valencia Hanıma elbiseyi sattım!" Dedi.

Tiago ıslık çaldı.

Ona baktım.

Dudaklarını kıpırdatarak " Giymeni istiyorum. Koca göğüslü ve götlü biri olarak sana fazla yakışacak " dedi.

O sadece bir takım elbise almıştı.

Arthur ise bir pantolon almıştı.

Louis saat almıştı.

" Ve günün son parçası erkeklerden. Dövüş seti!" Dedi sunucu.

Bir set geldi.

Siyah ve kırmızı karışımı,boks eldivenleri,el bandajı,şeffaf dişlik ve yarısı siyah yarısı kırmızı dövüsçü şortu.

Sen ciddi olamassın!

Louis " Aynısı var bende. Mavisi lazım bana bu setin!" Dedi.

Tiagonun bakışları bendeydi.

Dövüşe de 2 hafta kalmıştı.

" Biliyorsunuz ki ünlü dövüsçüler bile bu markanın farklı renklerinden kullandılar. " Dedi.

Bir kaç fotoğraf gösterdibki fotoğraflarda bende vardım.

Dövüşte terler içinde kalmış yumruklarımı havaya kaldırıp çığlık atıyordum.

Bilinmeyen kişi maskenin açıldığı dövüştü.

Neredeyse herkes bana bakarken Tiagoya kaşlarımla dövüş setini işaret ediyordum.

Başını salladı.

" Bu seti 10.000 dolardan başlatıyorum! " Dediği gibi Tiago elindeki tahtayı kaldırıp " 50.000 dolar. " Dedi.

Bir çok Prens bunu isterken neredeyse 30 dakika sürdü bu arttırma.

En sonunda Tiago " 200.000 dolar" dedi.

" Satıyorum satıyorum sattım!" Dediğinde Tiago sunucuyu yanına çağırıp kulağına bir şeyler mırıldandı.

Sunucu başını sallayıp arka platforma giderken bazıları konuşmaya başladı.

İçeriye bağırarak bir adam girdi.

" Sevgili dostlarım!" Diyen babam.

Masadaki silahı elime alıp ona doğrulttum ve ayaklandım.

Bunu Louis ve Arthur ile aynı anda yapmıştım.

Hepimiz ortaya geldik.

En ortada ve önde ben vardım ama lanet herif bana bakmıyordu.

" Oğlum Louis. Beni dövmen hiç hoş değildi. " Dedi.

Arthura baktı.

" Beni hapishaneye atman.. " dedi sustu.

Güldü.

" Anneniz kadar aptalsınız Louis ve Arthur. " Dedi.

Ben senin kızın değil miyim baba?

" Biraz dolaştım. Kraliyetim çok değişmiş. Kasabalar park ve çocuk dolu. Gerçekten iğrenç. Bir silah odası bile yok! Yataklar altın kaplama! Misafirlere hapishane yatağı bile yeterdi!" Dedi.

Louise baktı.

" Sen yönettin demi la Kraliyeti. Kral Louis. " Dedi ve Arthura baktı.

" Ya da sen Kral Arthur. " Dedi.

Ama Louis ile Arthur aynı anda ellerini sırtıma koydular ve beni bir adım öne ittirdiler.

Louis " Kraliçe Valencia. " Dedi.

Arthur ise devamında " Seni bile dizlerin üzerine düşürebilecek kadar güçlü. En çok acı çeken kişi diye yönetici gibi seçildi. Seni canlandıran o. Ama seninle yaşamak için değil ödeşmek için çağırdı. " Dedi.

O an baktı işte bana.

Belki her anı her yaptıkları gözümün önünden geçti.

Tecavüzü bile.

" Burda kimler de varmış. Valencia. " Dedi.

Onlara oğullarım derken bana Valencia diye seslenmesi biraz kırsada umrumda değildi.

Silahımı indirdim.

" Sen benim kızım değilsin. " Dedi.

Bana yaklaştı.

Tiago bu sırada ayaklandı.

Tetikte duruyordu.

" Sen. Sen hala yaşıyorsun! Anneni tecavüz ettiğim zaman ortaya çıkan bir şeymişsin! Doktorlar sorduğunda 3. Bir çocukla daha mutlu bir yaşantımız olur demiştim. Rolume ben bile inanmamıştım. Valencia sen annenin karnını defalarca tekmelesem bile geberemeyen bir şeydin! Erken doğdun. Savaştayken. Birde annenin doğumuyla uğraştım. Doğduğun gibi seni yere çarptım. Annen bir şey yapmadı çünkü o da istemiyordu seni. Asıl komik olan seni orda bırakıp gitsek de birinin seni kurtarmasıydı. Ve o kişi Abin Louismiş! " Diyip güldü.

" Seni 4 yaşına kadar büyütmeyi başarmış! Nasıl oldu? Anlayamadık. Ama keşke seni gebertseymiş! Seni Kraliyete getirip bir bebek buldum dediğinde annen senin Valencia olduğunu söyledi. İsmini Louis koymuştu. Bize de anlatırdı. Seni bana emanet etti. Peki ben. Söylesene bana emanet ettiği 4 hafta neler yaptım sana. Kendi ellerimle besledim. " Dedi.

Krallar olunca neler yaptığı hakkında yalan söylüyordu.

Bu sefer kahkaha atan ben olduğumda susup bana baktı.

Öyle çok güldüm ki gözlerimden yaş geldi.

Yine oluyordu. Yine sinir krizi geçiriyordum.

Saçlarım ve gözlerim tamamen siyah rengini alırken bedenimde her damar kasıldı. Farklı olan tek şey suratımda beyazlaşmış gözlerim kırmızı bir renk almıştı.

En sonunda ona baktım.

" O 4 hafta. Önce dövdün. Hemde ne güzel dövdüm diye diye. Çin işkencesi çektirdin. Aç bıraktın. Küflü ekmekler verdin. Son hafta. Her gün. Soğuk odalara çıplakken attın beni. Her gün her saat başı gelip tecavüz ettin. 4 yaşında!" Diye bağırdım.

Ona bu kadar bağırmamı beklemiyor gibiyken ona yürüdüm.

" Sonra ne oldu? Kalbim durdu hipotermi geçirdim. Kustum. Ama en sonunda yine yaşadım. Evren bile! Biliyor sana yaşattıklarımı yaşatmadan ölmeyeceğini. Seni en son 7 yaşında geberttiğimde iyi bir baba diye geçiştirmiştim. Kaç kurtar kendini kızım dediğinde seni iyi biri sanmıştım! Ama şimdi anlıyorum. Ne kadar boktan biri olduğunu!" Diye bagırdım.

Louis gelip beni biraz geriye çekti.

" Sakin ol " dedi Arthur.

Arkadan elimi tuttu.

Derin bir nefes alıp verdim.

" En çok acı çekenlere verilen güç ha. 3 dilek hakkı. Sadece sana bunları yaşattım diye ha. " Dediğinde Arthurun elini bırakıp bağırdım.

" Neler yaşadığımdan haberin bile yokken burdaki zırvalayışlarını dinlemek istemiyorum. " Dedim.

" Ne yaşadın. Pamuk sekerin yere mi düştü!" Dediğinde en gür sesimle bağırdım.

" Hamile kaldım!" Dedim.

Gözümden bir kaç yaş düşünce hemen sildim.

" Senin gibi pislik bir herifin aldığı emiri değiştirdiğinden dolayı. O herif var ya. Sizi gebertirken yanımda duran herif. İşte o heriften bebeğim oldu benim! Senin gibi patakladı beni! Aç bıraktı! Daha fazlası! Bebeğimi tekmeledi. Annem gibi izin vermektense korumaya çalıştım o bebeği! Başardım da. Sa... " Diyip devam edecekken gözlerim karadı.

Bu kadar konuşma midemi fazla bulandırmaya yetmişti.

Devam ettim.

" Öldü. Senin gibi fırlattı. Siktir olup gitti. Bebek ölse bile 11 yaşında emzirdim ben onu. Her gün. Ölse bile ben onun annesiyim diyip emzirdim. Bazen delirip şu yaşımda bile onu emzirmeyi deniyorum! Seni canlandırmadan önce o Kainden bebeğimi canlandırmasını istedim. Olmadı. " Dedim.

Bu sırada hıçkırarak ağlıyordum.

" O herif beni o kadar dövdü ku şu lanet bacağıma.. " dedim.

" Hastalık seni gebertememiş. " Dedi.

" KAP'a çeneni! Dinle! " Dedim.

Tiago bir adım bana yaklaştı.

" 14 yaşında bedenimi sattım. Bir herife bedenimi sattım! Yaşantımda ya doktor ya libido olarak kalacaktım. Ki öyleyim hala. " Dedim.

Arthur " Dövüscü " dedi.

Devam ettim.

" 18. 4 herife bedenimi verdim. Ama şimdi. Şimdi çok mutluyum. Mükemmel bir hayatım var. " Derken sinirim yavaş yavaş diniyordu.

Bağırmayı kestim.

" Kardeşlerim yanımda. " Derken hem Louise hemde Arthura bakmıştım.

Boyum onların çenesine geliyordu çünkü topuklum uzundu.

Arkamı döndüm.

İçerdeki herkesi gösterdim.

" Bazıları beni sevmese de sevdiklerim yanımda. " Dedim.

Babama döndüm.

" Ama şu kadarcık hayatımdam 12 yasımdan beri. Doktorum yanımda. " Dedim.

Tiagoya baktım.

Ben o kadarda iyi biri değilim ki bakışı atıyordu.

Ona bakmaya devam ettim.

" Zamanında defalarca hata yaptı belki. O emri veren Tiagoydu. Belki bacağımın daha kötü olma sebebi Tiagoydu. Bir kere beni döven su tokat izinin olmasına neden olan Tiagoydu. " Dedim.

Bunları söylerken Tiago pişmanca başını eğdi.

" Ama zamanında bana en çok destek olanda Tiagoydu. Kraliyetin Velayetini ona vermiştim çünkü ćok güveniyordum. Ben bir tek onun yaninda çocuk olabilmiş bir tek onun yanında özgür hisedebilmistim. Yaralarımı saran,bana destek olan motive veren tek kişi oydu. İlk defa onunla birlikte kutlamistim doğum günümü. 19uma girerken. Aldığı hediyeler benim için o kadar değerli ki her gün banyodan sonra giyip kendime bakardim. Doğum günü dileğim o olmuştu. Bana dokunsun olmuştu. Eldivenlerini rağmen bana dokunmaya baslad8ginda o kadar mutlu olmuştum ki. İnsanlar beni zor seven biri olarak düşünür. Pahalı hediye sever alamam derler. Ama o bana dokununca bile çok mutlu olmuştum. Bir gelse öpse beni. Ölürüm ben ya. " Dediğimde gülümseyerek bakıyordu bana.

Babama döndüm.

Ona yürüdüm ve tam karşısına geldim.

" Asıl konu Kraliyet. Senin yapamadıklarını yaptım ben. 12 krallıkta birlik kurdum. Sınırları genişlettim toprak aldım savaş durdurdum. Kaç kez insanlara toprak vermekten vazgeçtim. Kraliyet sadece iş güç değil baba. Seni ayakta tutan şeydir Kraliyetin. Halkındır seni ayakta tutan. Ve sen Halkı sevmeyen birisin. Bu yüzden hiç sevilmedim. Ama ben. Canımdan daha çok değer veririm Halkıma. Her çocugun eğitimini yemeğini düsünurum. Her çocuğun ismini bilir arada sırada pazara bile çıkarım. " Dedim.

Çenemi dikleştirdim.

" Bu Kraliyeti bu noktaya getiren benim. Senin bu benim kızım değilsin dediğin kişi getirdi. Bu noktaya kadar yanımda yoktun. Bundan sonra da yanımda olmayacaksın " diyerek elime ışınladığım kılıçla boynunu kestim.

Bedeni sola boynu sağa düşerken " Elveda Victor İgnatova" dedim.

 

 

 

Loading...
0%