@okurveyazarolankiz
|
-Valencia- Koca bir odaydı burası. Bembeyazdı. Koca bir yatak koca banyo kanepe giysi dolabı ve başka şeyler de vardı.mutfak bile! Akıl hastanesindeydim. Cidden ben deli değildim. Bana niye inanmıyor kimse? Ben deli değilim? Üzerimde beyaz bir önlük vardı. Her delide mı vardı acaba. Yatağımda oturup boş boş beyaz duvara bakmaya devam ettim. Abel beni de mi kandırdı? Tiago? Arthur? Louis? Ben gitmeyeceğim dedikçe beni zorla buraya getirmişlerdi. Sürekli sesler duyuyordum. Saçma sapan şeyler kulağıma fısıldıyordu. İyiydim ben deli değildim. Kilitli bir kapım yoktu. Ama koca bahçede her yer muhafız kaynıyordu. Dediklerine göre iyi bir Kralın akıl hastanesindeydim. Bu umrumda değildi. Önüme bir muhafız geldi. " Valencia Hanım. " Dedi. Elimi havaya kaldırıp ' Ben deli değilim ' dedim. " İşaret dili bilmiyorum isterseniz yetkili biri. " Dedi. Sustu. Başını eğdi. " Yemek yemenizi söyledi hemşire. " Dedi. Gitti. Beni burda kim anlayacak. Tiago da yok. Boğazım hafif ağrıyınca elimi boynuma koyup inledim. " Boynum " diye mırıldandım. Konuşmuştum. İnledim. Tekrar tekrar tekrar. Sonra da gardolapta bir kemer alıp sırtıma doladım. Duvara yine bakmaya devam ettim. Bir kurşun kalem aldım. Duvarı boyamaya başladım. Boş boş birşey çizdim. Sonra ise ayaklandım. İçeriye bir hemşire gelince durdum. " Banyo mı yapacaktın. " Dedi. Başımı salladım. " Anlıyorum. Dikişlerinizi ıslatmayın. Bacağını için tedaviye başlanacak. Yarından itibaren şok tedavisi da başlayacak. " Dedi. Omzuma bir iğne sapladı ve kolumdan çekip beni yatağıma geri yatırdı. " Şimdi uyu. " Dedi. .... 6. Ayım. Konuşabiliyordum. Elektro gitar çalıyor arada voleybol oynuyordum. Hayalim olan Beyin Cerrahlığı için sınava da çalışıyordum. Şimdi ise odamda duvara kafa atıyordum. " Sen salaksın! Aptalsın! Hatta gerizekalı herifin tekisin! Ben mi dedim gel burda ol diye! Niye burdasın lan sen! Niye!" Diye ona bağırdım. İçeriye 2 muhafız girerken duvara " Amına kodumun evladı bana bak gebertirim lan seni! " Dedim. Muhafızlar koluam girip beni yatağa çekerken çırpınmaya başladım. " Yardım... " Diyebildim muhafız ağzımı kapatmadan. Diğer muhafız omzumdan bir sakinleştirici verirken bedenim yavaş yavaş uyuştu. Gözlerim kapanıp açılırken içeriye bir kadın girdi. Bacağımı inceledi ve dizliğimi yavaş yavaş düzeltti. " Sadece 2 dakika etki veren bir sakinleştirici. Birazdan şok tedavisine gideceksin zaten. " Dedi. Bir kaç dakika sonra kıpırdamaya başladım. Kalçama kadar gelen saçlarım dağılmışken ilk onları düzelttim. İçeriye biri geldi. Doktor. Kadın çıkarken o bana yaklaştı. Yaşlı bir doktordu. " Ne var lan " dedim. " Şok var şok. " Dedi. Selamlaşmamız böyleydi. Gülerek getirdiği sandalyeyi işaret ettiğinde oturdum. Tekerlekli sandalyeyi ittirdi. " Benim diğer insanlardan farkım ney? Onlar yemekhanede yerken benim niye mutfağım var. " Dedim. " Bence mutfak daha kullanışlı. " Dedi. " Değil! Bende onlar gibi normal olmak istiyorum. " Dedim. Cevap vermedi. Odaya giderken koridordaki herkes bana bakıyordu. " Şuna bak! Niye bana bakıyorlar! " Dedim odaya girdik. Bir kaç hemşire buradaydı. Bunlar yeniydi. Ayaklandım ve masaya yattım. Doktor kalbime kablolar bağladı. Ellerimi masaya kelepçeledi. Bacaklarıma ve dizlerime halatlar bağlayıp beni sabitledi. " Sadece göğüs kafesini haraket ettirebileceğini biliyorsun. Bu sefer şok en üst voltta. Acın olabilir. Dilini ısırma " derken ağzıma bir sünger koydu. Hemşirelere " Başlıyoruz" dedi. Bir hemşire buradan çıkarken. Diğeri doktora şok cihazını verdi. Doktor kafamın tersine geçti. Ona tersten bakarken şok cihazını sıkı sıkı tuttu. " Hazır mısın?" Dedi bana. Başımı salladım. " Derin bir nefes al " dediğinde derin bir nefes aldım. Gözlerimi kapattığımda şakaklarıma iki yandan demirler geldi. Bedenim kaskatı olurken göğsüm öne gitti. Başım geriye. Kollarım ve bacaklarımı çırpmayı denesemde imkansızdı. Süngeri ısırmaya devam ettim. 5 saniyeydi en fazla. Şimdi ne oluyordu. Eminim ki bedenim kızarmaya başlıyordu. Nefesim kesildi ve monitörden sesler fırladı. Hemşire " Kalp atışı fırlıyor. " Dedi. Doktor " Son 5 saniye hadi Valencia. " Dedi. Dayanamazdım. Masayı sıkmaya başladım. Daha çok kasıldım. Bedenim her acıyı yaşarken doktor kafamdaki şokları çekince bedneim sertçe masaya yapıştı. Bayıldım sonra. En son doktor mönitörden beni çekiyor hemşire kelepćeleri ve halatları açıyordu. Sedyeye yatırılırken bile hala hafif kasılıyordum. " Gerekli ilaçları yazdırın. " Dedi Doktor. Sonrası boşluk. ... Başım çatlıyordu. " Valencia. 3 saat önce sana ölümcül bir şok verdiler. Hafızanı tamamen silinmiş olmalı?" Dedi karşımdaki kadın. " Valencia kim? Nerdeyim ben. " Dedim. Bir şeyler sayıkladı. Neymiş oymuş buymuş şuymuş. .... Tam 1 yıl. Yeni yıl. Yeni bir doğum günü. 20 yaş! Saat tam 8 iken yatakta boş boş yatıyordum. Ama odamın kapısı açıldı. 4 hemşire ve doktorum. Doktorumun elinde pasta vardı. Hemen kapattım gözlerimi. " Uyuyor hala. Hemen şuraya bir tabak getirin. " Dedi doktorum. Tam bu sırada ciddi ciddi uykuya daldım. Ama geri ayıldım. Sıçrayarak. Hemen yatakta oturdum. Bir şey kırılmıştı. Hemşirenin yere düşürdüğü tabak. Doktor " Beceriksiz " desede ben hemen hemşirenin yanına gidip " İyi misin?" Dedim. " Evet. " Dedi. Doktor gülümsedi. " Valencia. 20. Yaşın kutlu olsun tatlım!" Dedi doktor. Gülümsedim. Mumlara baktım. " Dilek mı tutmalıyım. " Dedim. Başlarını salladılar. " Zengin koca. " Diyip üfledim. Hepsi kahkaha atarken doktor pastayı dilimlere ayırdı. " Biz tüm hemşireler birlikte sana bir şey aldık. " Dedi hemşire. Bana pembe bir hediye pakedi uzattılar. " Ne gerek vardı niye zahmet ettiniz. Teşekkürler. " Dedim. Açtım. Bir sırt çantası vardı. Küçük bir sırt çantası. Pembe ile siyah karışımlı bir gün doğumu vardı. Gülümsedim pembe rengini görünce. " İçinde de bir şeyler var. " Dedi bir hemşire. Açtım. Bir ayakkabı. Spor ayakkabı. Ayaklarıma tam olacak türden pembe bağcıklı sporlar. Hemen giydim. Yürümeye başladım ve çantamı da sırtıma taktım. " Bunlar çok güzelmiş. " Dedim. İçerdeki hemşirelere teker teker sarıldım. Doktor " Benden de " dedi ve bir paket uzattı. Açtım. Pembe bir bandana. Kafama hemen taktım. Gülümsedim. " Çok güzel " dedim. ... Şimdi yine odamdaydım. Gözlüğümü temizlemiş pembe bir elbise spor ayakkabı çanta ve bandaj takmıştım. Hediyelerimle boş boş vakit geçiriyordum. Kapım açılırken ruj sürerek yakalandım gardiyana. Ruju dudağıma yedirirken aynadan kendime baktım. Gözlüğümü düzeltip " Sakinleştirici almama gerek yok diye düşünüyorum. Ağrım yok. " Dedim. Arkama baktım. Ama kapıda tanımadığım biri ve yanında doktorum vardı. O kişi bayağı hatta bayağı biraz daha bayağı... Çok bayağı uzundu. 2 metre 10 cm HULK. Bir rengi yeşil değil. Bana şaşkınca bakıyordu. - 11 ay önce- " Dediğim gibi Tiago Bey. Valencia o adamlardan birine hamile kalmış. Bebeğini bugün aldık. Vajinasında birkaç yırtık oluşumu var. Ağrı yapabiliyor. Bacağı iyi durumda. Kilosu 50 boyu 1. 78 oldu. Sizin yaptığınız izler ve geriye kalan her izi geçti. Gözlük kullanmaya bile başladı. Tek sorun bazen tecavüz anlarını hatırlıyor. Sık sık şok tedavisini devam ettiriyoruz. Yeni bir gelişme olursa sizlere haber ederim. " Dedi ve kapattı telefonu doktor. " Ne dedi ney?" Diye bağırdı Louis. Jasmine " Aşkım. İyi misin? Rengin gitti. " Derken Arthur yere çakılınca Katarina bağırarak ayaklandı. " Arthur!" Diye bağırdı. " İyiyim. " Dedi. İçeriye Gabriel geldi. " Katarina kızım gelinlik hazır. Düğün birazdan başlıyor hadi!" Dedi. Boş boş baktım yere. " Ne oldu Valencia mı?" Dedi Gabriel. " Herkesi bekleriz!" Diye bir ses anonstan geldi. Bir kaç saat sonra Arthur ve Katarinanın düğününde son şeyler oluyordu. Arthur mutlu görünmeyi deniyordu. LOuis ise sessizce Jasminenin elini tutuyordu. Gabrielin Kraliyetindeydim. Çünkü doktordum mesleğime daha ağırlık vermeye başlamıştım ve şu durumda yöneticinin kurallarına uymak gerekiyordu. Gabriel " Tiago. Valencia ile ilgili ... " Dedi müzik sesi kapanırken. Herkes susmuştu Valencia diyince. " Hamileymiş. Orda bir adam onu tecavüz etmiş. Hamile ... H-hamileymiş. " Derken bir yaş düştü gözümden. " Aldırmak istemiş. Doktor söyledi. Vajinasında. ... Artık dayanamamış o kadar insanın ona... Delirmiş dedi. Şok tedav... " Derken sesim o kadar titredi ki ben anlamadım devamını. Louis " Boğazını kesmişti. Bebek nasıl ölmemiş. " Dedi. " Düşük yapmış. " Diyebildim dudaklarım titrerken. O kadar insan o kadar Kral ve daha fazla kişi içinde dayanamadım. Ağlamaya başladım. " Onu göndermemeliydim. Ne yaptım ben " dedim. - Şimdiki Zaman - " Kim bu yeni muhafız mı?" Dedim doktoruma. " Sana bahsettiğim dostun. Biraz yanlıs kalmanıza izin veriyorum. 10 dakikaya geleceğim. " Dedi ve kapıyı kapatıp gitti. O erkek sadece baktı bana. Ellerinde neden eldiven vardı? Yaz ayındaydık. Neydi bu dolu gözleri. " Çok güzel bir kadın olmuşsun. " Diye mırıldandı. Elimdeki aynadan bir de kendine baktı. Aynayı masaya koyup " Sen kimsin? " Dedim. Elindeki paketi gösterdi. " Sadece doğum gününü kutlamaya geldim. Bana izin verdiler. Velayet bende diye. " Dedi. Anlamadım? " Teşekkürler ama gerek yoktu. " Dedim. Paketi bana verdi. Odama baktı. Etraftaki saçma karışık resimlere, tablolara, spor aletlerine, voleybol toplarına ve daha bir çok şeye baktı. " Şey. " Dedim. Omuz silktim. " Burası odam. Ve bu kadar." Derken kasıklarıma bir ağrı girdi. Belli etmemeyi denesemde bana yaklaştı erkek. " İyi misin? Canın mı yandı?" Dedi. Derin bir nefes alıp verdim. " İyiyim. Sağol. " Derken gerçekten iyi hisetmeye başlamıştım. Paketi açtım. Koca paket dopdoluydu. Bir elbise vardı. Mavi bir elbise. Pembeden sonra mavi severdim. Gülümsedim bu yüzden. Elbiseyi üzerime tuttuğumda tam olduğunu anladım. Kenara koydum elbiseyi. Alttaki şeyleri kucakladım. Minik çikolatalar. Bunlar çok hoşuma giderdi. Gülümserken son iki şeyi de aldım. Beyin ile ilgili kitaplar. " Beyin cerrahı olmak istediğimi.." dedim ama cümlemi o tamamladı. " Biliyorum evet. Biz iyi dostuz. " Derken başımı kaldırarak bakıyordum. " Niye ćok uzunsun?" Dedim. Gülümsedi. " Sen kısasın. " Dedi. " Hayır ben çok uzunum. " Dedim gardolaptaki boy aynamın karşısına geçerken. Kendime bir baktım. Elbisenin altına sütyen giymediğimden göğsümün ucu belliydi. Koca göğsüm halka açık duruyordu resmen! " Göğüslerim çok mu büyük? Dostumsun. Yani... Bilmiyorum dosta göğüs sorulur mu da? Neyse. Hediyeler... " Dedim. " Göğüslerin çok güzeller. Soldaki bir tık daha büyük. Ama bence bir kadına göre ideal. " Dedi. Bunu nerden biliyordu. Ona döndüm. " Bilirim. Valencia. Biz çok iyiydik " dedi. Yatağıma yattı. İnledi. " Belim !" Dedi. Kahkaha attım. " Bence genç birine göre çok yaşlısın! " Dedim kitapları yere koyup incelerken. " Yaşlılık ve ben?" Dedi. " Ölsem inanmam! " Bende bu sırada ayağa kalkıp yanına gittim. Oturdum. " Kalbini kırdıysam üzgünüm ama ben seni hatırlamıyorum. Şoklar yüzünden olmalı. Tekrar tanışabilir miyiz? Gerçekten çok ama çok özü... " Dedim elini uzattı. " Tiago Trusova. " Dedi. Elini sıktım. " Va.. Va.. " dedim.ismim neydi benim? " Valencia. " Dediğinde başımı salladım. " 1 haftaya burdan çıkacakmışsın. " Dedi. Kasığıma tekrar bir ağrı girdi. Bu sefer çok sancılıydı. Elim kasığıma giderken bakışları bendeydi. İnledim. Ayağa kalkıp beni kucakladı. Yatağıma yatırdı ve yanıma yattı. Yüzümü hafif buruşturdum. " Sancın mi var." Dedi. Başımı salladım. Ayağa kalktım. " Lavaboyu kullanmam gerek. " Dedim. Tuvalete girip kapıyı kapattım ve kilitledim. Elbiseyi indirip işimi hallettim. Dikişler düşmüştü. Yine kanamam olmuştu. Ve idrarımı yaparken yanmam vardı. İnleyerek üzerimi giyindim sifonu çekip ellerimi yıkadım. Tuvaletten çıkıp yatağıma oturdum. " Şimdi iyi misin?" Dedi. " Doktorumu çağırabilir misin? Dikişlerim düştü. " Dedim utançla. Hemen telefondan doktoru arayıp konuştu. Bir kaç dakika sonra tekerlekli sandalyeyle kadın doğum doktorum geldi. " Ooo Tiago da varmış! Sizi tekrar bir arad... " Diye devam edecekken Tiago hapşurdu. Yapaydı ama anlamadım. Bir kez inledim. " Dikişlerin mi düştü?" Dedi. Başımı salladım. " Kanaman mı var ?" Dedi yien basımı salladım. " Yanma " dedi yine salladım. " Hemen bir ultrason çekelim gel " derken ayaklandım ama Tiago elini belime koyup bana yardım etti. Odadan çıkıp doktorumun odasına gittik. Geldiğimizde direkt arkadaki perdeye ilerledi. Makineye baktım. Lanet makine. Tanrı seninde belanı versin. Yutkundum. " Tiago da burda kalabilir mi?" Dedim. İzin verdi. " Ben hemen gidiyorum ve geri gelicem hazırlan. " Dedi perdeyi kapatıp giderken. " Doğumda var bu şey. Aha buraya bacaklarını koyuyorsun. " Dedi Tiago. Başımı salladım. Ayağa kalkma yardım etti. Alete oturdum. Koltuk daha doğru 60 derece arkaya doğru giden kısma sırtımı yasladım. Yavaşça iç çamaşırımı çıkarttım. Tiago alıp kenara koydu. " Bir dost için fazla olay değil mi?" Dedim. Güldü. " Ne yani sen dostuna donunu ver miyor musun?" Dedi. Kahkaha attım. " Bu iyiydi " derken bacaklarımı dizlerimi koyacağım yere koydum. Elbiseden bir yerim gözükmüyordu elbet emindim. Ellerimi dirseklerimi koyacağım yere sabitledim. Perde açıldı. Doktorum elinde cerrahi bir masa ile gelmişti. Onu sürükledi. Ve yerine getirdi. Dizlerim korkudan titremeye başlarken belli etme dedim kendi kendime. Doktorum yavaşça dizlerimi koyduğum mekanizmayı iki yana açtı. Bacaklarım arasında bir kolumun yarısı kadar mesafe kaldı. Aralıklı bacaklarımın üzerine cerrahi bir poşet serdi. Elbisemi karnıma kadar sıyırırken poşeti düzeltti. " Biliyorsun ki bugün biraz uzun bir operasyon olacak. Yine de ağrın fazla arttığında beni uyar. " Dedi. Başımı salladım. Doktorum ellerine eldiven giydi. Önlük de. Sonra maske taktı. Ultrason makinesini eline aldı. Bana baktı. Elimi Tiagonun eline koyup kenetledim. Yavaşça makinenin ucuna jel sürdü ve makineyi içime ittirdi. Başımı geriye atıp yüzümü buruşturdum. Tiagonun elini sıktım. Makineyi biraz daha içime itti. Bir kaç saniye sabit tutup makineye baktı. Yavasça çekerken inledim. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Makineyi çekince başımı dikleştirdim. Ona baktım. " Enfeksiyon yok. Dikişler erken düşmüş yine. 4 dikiş atacağım. " Dedi. Spekulum aletini eline aldı. " 5 cm açıyorum rahim ağzını. " Dedi. Soğuk metali hissedebiliyorum. Yavaş yavaş açınca Tiagonun elini sıktım. Gözlerimi kapattım. " Dur. " Diye mırıldandığımda durdu. " 3 santim açtım daha bir şey yok. " Dedi. Ama ben acıdan gebercek gibiydim. Terlemiştim. " Tamam geri başla. " Dedim. Yine hafif açtığında bu sefer kendimi tutamadan bağırdım. Canım yanıyordu. " Şşt. Bitti hemen dikişi atıyorum. " Dedi. Bağırmayı kestiğim an onun dikişleri bitirmek üzere olduğu andı. Tiago saçlarıma tüy kadar bır buse kondurdu. Ona baktım. Gülümsedi. Alet yavaş yavaş kapanırken ses çıkarmadım. " Evet bitti. " Dedi doktorum elbisemi düzeltirken. Cerrahi poşeti alıp beni bilgilendirdi. Gittiği an Tiago " Bunu hep mi yaşıyorsun?' dedi. Başımı olumsuzca salladım. " Sadece dikiş zamanları. O da ayda bir. Son ay bugün. İyileşiyorum. Az kaldı. Hem bu ağrıdan sonra uyuturlar beni. Çünkü canım yanar diye bagırırım. " Dedim. Üzgün bakışları beni bulurken yavaşça ayağa kalktım. İç çamaşırımı giydim. " Biraz yürürmem gerek. " Dedim. Elini belime koyup bana yardım etti. Odama yürüdük. Koridorda durdum. " Şey. Sen şimdi gideceksin ya. " Diyip geri yürüdüm. Odama girdik. Kapıyı kapattı. " Gitmeden anı kalsın diye fotoğraf veya video. " Dedim. Gülerek bir kamera açtı. Aynama geri gittim. " Düşkünsün aynalara " dedi video çekerken. " Hayır. Güzelliğime düşkünüm. Hem. Güzel değil miyim?" Derken kapıdan muhafız " 30 dakikaya uzatılan süre doldu. " Dedi. " Çok güzelsin. " Dedi. Gülümsedim. Kameraya yaklaştığımda kemarayı kendine çevirdi. Yaklaşıp yanağını öptüm. " Bir daha gel. " Dedim. Videoyu kapattı. " Gelirim. Merak etme. " Dedi ve gitti. Gülümseyerek yatağıma uzandım.
|
0% |