Yeni Üyelik
72.
Bölüm

72. Bölüm

@okurveyazarolankiz

-Tiago-

Aynı videoyu 1000 kere izlemiş bile olabilirim.

Sadece ôptüğü an!

Yanağımda hala ruju vardı.

" Gebereceğim!" Dedim koltukta yatıp videoyu bir kez daha izlerken.

İçerideki Louis " Tİago bana yardım et. " Dedi yalvarırcasına.

Ona baktım.

" Jasmine hamile. " Dediğinde şok olmuş bir biçimde baktım.

" Hamile mi? Siz onu!" Dedim.

" Bir kez. " Dedi.

" Oğlum siz!" Dedim.

Başını eğdi.

" Ben hazır değilim. Hiç değilim. Bir çocuk. Lan ben baba... Ya şu şerefsiz gibi biri olursam. Ya... Valencia Teyze oldu. " Dedi.

Yutkunduğu an bir şey içimde burkuldu.

" Bence Jasmineye git. O da hazır değildir. Bak o 26 yaşında. Küçük değil " dedim.

Nefesini verdi.

" Haklısın. O da korkuyordur. " Dedi.

Odadan gitti.

" Keşke benimde olsa be çocuklarım!" Dedim.

Güldüm.

-Valencia-

1 hafta geçmişti.

Ve ben Tiagonun gelmesini bekleyemeden kendi Kraliyetime gitmiştim.

Yolu büyülü bir at ile gitmiştim.

Girişteki askerler bana " Kraliçem ! Geldiniz!" Derken kaşlarımı çattım.

" Ee ne oldu ki?" Diyerek hızla atla girdim Kraliyetime.

Unutmamalıydım.

2 abim vardı. İkisi de evliydi. Arthur Katarina ile. Louis Jasmine ile.

Jasmine hamile.

Alex ilse bir kadının çocuğu var. Kadının ismini şimdiden unuttum.

Derin bir nefes verdim.

Tüm Krallar toplantı odasında.

Hepsini ezbere biliyordum.

Loyal ile Wallaceye daha önce işkence etmiştim.

Evet. 

Biraz daha hatırladım.

Wallacenin üvey kızı Jasmine.

Ben Kraliçeyim.

Evet. 

Bavulları kendi odama sınıra gelince ışınlamış birkaç kez ejderhalarım ile konuşmuştum.

Attan indim.

Kraliyete girdim.

Ve o an üzerime bir elbise ışınladım.

Arkama baktım.

Lanet saćlarım yere değiyordu.

Hemen saçlarımı ördüm.

Siyah gözlüğümü düzelttim ve ruju bir kez daha sürdüm.

Kalıcıydı.

3. Kata geldim.

Tamam 3. Kattaydı toplantı odası.

Ama hangi oda!

" Şey. " Dedim bir erkeğin önüne geçip.

" Aaaaa Kraliçem! " Dedi.

" Hiç bir şey bilmiyorum? Ve seni de bilmiyorum. " Dedim.

" John ben. Hizmetçiniz. " Dedi.

Aaa! Bana hep Kraliçe diyen eleman.

" Hatırladım! John. Toplantı odası nerede? Her Kral oradaymış ama odayı bulamadım!" Dedim.

" Şu koca kapı " dedi.

" Sağol. " Dedim ve o kapıya gittim.

İçerden Tiagonun sesini duydum.

" Ney ne ney! Valencia hastaneden mı çıktı! Bir hafta ne ara geçti! Beklesin orda hemen geliyorum!" Dedi.

Kapıyı ittirdim ama açılmadı.

Sinirle bir kez daha ittirdim.

John " Anahtarı getireyim! Güvenlik için kilitliyri! Buyrun anah... " Diyip bana bir şey uzatırken kapıya sert bir omuz attım.

Kapı kırıldı.

Açılırken sacımı düzelttim.

" Bir şey olmadı ya kırıldı boşver " dedim.

Güldü.

" Eskisi gibi olmanız sevindim. " Dedi.

Anlamadım.

" Ben eskiden nasıldım ki!" Dediğimde gülmeye devam etti.

" Neyse ne. Ben dostum Tiagoya gidicem. Hemen buraya onu çagır. Hemen şimdi şu dakika şu saniye şu ... " Derken onun sesini duydum.

" Valencia. " Dedi.

Valencia kim?

" İki dakka bekleyemedi mi gelirdim. " Diyerek ayaklandı?

" Valencia kim?" Dediğimde uzun bir kahkaha patlattı.

" Son şok biraz kafanı bunaltmış gibi. Senin ismin Valencia. " Dedi.

" Ha!" Dedim hatırlamış gibi.

Ona baktım sonra.

Gülümsedim.

" Koca yürekli hastaneden cıktım. Deli Mosto sırtıma atladı gitme diye ağladı. Mal " dedim.

Güldü.

" Ona neden Mosto diye hitap ediyorsun. " Dedi.

" O öyle istiyor. Ben gidince salak kolunu kesmiş. Mal " dedim.

Kıkırdadı.

Gülümsedim ve onu süzdüm.

" Tamam ismimi bildiğine göre beni hatırlıyorsun. " Dedi.

" Evet sen Tiagosun. Ve bana senin dilinden gelen söze göre biz iyi dostmuşuz. " Dedim.

Gülümseyerek başını eğdi.

Neden böyle yapıyordu.

" Sen neden eldiven takıyorsun?" Dedim.

" Temas edemem kimseye. Eldivenle bile olsa. Sadece sana sarılabilirim. " Dedi.

Anlamadım? Neden ben? Her neyse.

ÇOk konuşma sadece gerekli şeyler söyle.

Abelin sözü aklıma gelince sustum.

Tiago yanıma geldi ve sıkıca bana sarıldı.

" Çok özledim. 1 hafta geçse de. " Dedi.

Sarıldım.

Bedeni daha doğrusu kıyafetleri sıcaktı.

Kendisi uzun ve iri yarı biriydi.

Boyu 2 metre 10 santimdi evet eminim.

" Doktor İgor bazı şeyleri unutmak istediğimde burada da şok verilebileceğini söyledi. " Dedim.

" Ne gibi şeyleri unutmak istiyorsun ki?" Dedi Tiago.

" Hayıe hayır. Sadece burda da varmış o cihaz. " Derken kasığıma bir ağrı girince inlememek için kendimi kastım.

" İyi misin?" Dedi Tiago bana sarılmayı keserken.

" Bilmiyorum. İnan Tiago hiç bir şey bilmiyorum. " Dedim.

Elini boynuma koyup yavaşça okşadı.

Canımı yakmak istemezcesine yavaşça yapıyordu bunu.

" Valencia sana bir şey söyleyeyim mi?" Dedi.

Başımı salladım.

" Ya da neyse sonra derim. " Derken elini çekti boynumdan.

Belimden tutup beni çevirdi ve ileriye ittirdi.

" Git hadi odana. " Dediğinde önüme döndüm.

" Ama neden?' dedim.

" Bilmem yani odana yerleşmek istersin diye düşündüm?" Dedi.

Aslında doğru. Bir çok kıyafetim vardı.

Ama...

" Odamda böyle siyahsa hiç girmeyeyim. " Dedim.

" Değiştirdim ben hadi git. Abilerin doğum gününü kutluyacakmış. Odandalar. " Dedi.

" Ben pasta yedim ki? Hatta " dedim ve odamdaki bir bavulu buraya ışınlayıp bavulu yere yatırdım.

Dizlerim üzerine çöküp bavulu açtım.

İçindeki her sütyeni - genel olarak iç çamaşırlarım dantelli ve açık- ve her kıyafeti dağıtmadan üzerinde ki eşyalarımı aradım.

Tiagoyu gizlice çektiğim fotoğrafı da atladım.

" Sen bunu ne zaman çektin. " Dedi.

" Seni öperken benimde elimde kamera vardı. " Dedim gülerek.

Sırtıma bir şaplak attı.

" Hilebaz!" Dedi.

" Ne alaka " dedim.

Ve jelibonu buldum.

Bir paket jelibonu ona uzattım.

" Doktor İgor getirmişti. 3 paketi bitiremediğimden birini sana getirdim. Jelibon seviyorsun. Bunu unutmadım. " Dedim.

Gülümseyerek elimden aldı.

Paketi açıp ağzına hemen bir jelibon attı.

Bavulu kapattım.

Tiago içinde yüzük şeklindeki jelibona baktı.

Ayağa kalkıp " Bana ver bana!" Dedim.

Bana 3 yüzük verince parmaklarıma taktım.

" Evlenmeye meraklı mısın?" Dedi.

" Kesinlikle evet. Doğum günü dileğim bile zengin koca bulmak oldu!" Dedim.

Güldü.

" Ama bu koca kesinlikle bir prens yada Kral olmasın. Genelde hepsi egoist. Yani belki bende biraz egolu olabilirim. Her neyse işte. 1. Kural uzun olsun ama öküz olmasın. 2. Kural mantık evliliği yapmam aşk evliliği olsun. 3. Kural odamız bir olsun. 4. Kural kesinlikle benim sözümü dinlesin gıcık olmasın. Bu kadar. " Dedim.

Tiago " 4. Kural olmadı. " Dediğinde anlamadım.

Güldü.

" Boşver boşver. Hadi odana " dediğinde kendimle birlikte odama ışınlandım.

Birden konfeti patlayınca çığlık attım.

" İyi ki doğmuş kardeşimiz! Oha çok güzelleşmiş lan bu!" Dedi Louis.

Çığlığımı kesip elimi kalbime koydum.

" Manyaklar!" Dedim.

Arthur bana sarıldı.

" Bir yıldır yoksun. Seni özledik. Gel " dedi.

Bir kaç dakika özlem giderdik.

Ve ardından bana pastayı uzattılar.

" Dilek " dedi Louis.

Tanrım bana beni seven ve koruyan bir adam verir misin?

Üfledim.

" Kes şimdi " derken alkışlıyordu Arthur.

Kesip dilimlere ayırdım.

Muzlu pastaydı.

Tiagonun tek sevdiği pasta.

Bir dilim de boş tabaga koydum.

Odamdan çıktım.

Yerini unutmadığım toplantı odasına geri girdim.

Biriyle telefonda konuşan Tiagoya baktım.

Yanına geldim.

Elini belime doladı ve beni kendine çekti.

İnsanları rahatsız etme. Ben diyorum bunu. X diyor Abel diyor. İnsanları rahatsız edersen senden nefret ederler. Konuşmalarını bitirmelerini bekle.

Bekledim.

Sadaca başımı kaldırıp boş gözlerle ona baktım.

Bana bakınca gözlerimi kırpıştırdım.

Gülümsedi ve parmağı belimi okşadı.

" Anlıyorum doktor İgor. Gerkince elbette yapacağım. Tekrardan teşekkürler. " Diyip telefonu kapattığımda yüzüm düştü.

Başımı eğdim.

" Ne oldu?" Dedi.

Ses çıkartmadan omuz silktim.

" Valencia. Doktor İgor senin iyi olduğunu söyledi. Sadece gerektiği zamanlar sana sakinleştirici yapacağımı söyledim. " Dedi.

Yine de..

Pastayı bırakıp gittim.

Odama da değil.

Kattaki tuvalete.

Geldiğimde sadece aynaya baktım.

Üzgün görünüyordum. Çok belliydi.

Gözlerim dolunca başımı yukarı kaldırıp " Ağlama " dedim kendime.

" Ağlama Valencia. Çok zayıf olursun ağlama" dedim.

Gözlüğümü çıkartıp lavabonun kenarındaki zemine koydum.

Yüzümü yıkadım ve peçeteyle kuruladım.

Gözlüğümü temizleyip geri taktım.

Derecesi 1. 75 idi.

Üzerime bu sefer geceliklerimi ışınladım.

Saçımdaki örgüleri çözerken odama ışınladım kendimi

Louis ve Arthur beni bekliyorken pastamı alıp hemen yedim.

Arkasına suyu da içip eşyaları topladım.

Louis ısınlarken " Biraz yanlız kalabilir miyim?" Dedim.

" Neden?" Dedi Arthur.

" Odamı değiştiricem " dediğimde hemen çıktılar.

Şöyle baktım odama.

Pembe duvarlar yeni kuruyordu.

Pemeb yatağımın örtüsü Hello Kitty şeklindeydi.

Gardolabım beyaz ile pembe karışımıydı.

Mutfak tezgahım beyazdı.

Koltuklarım yumuşak armut koltuk gibi ve pembeydi.

Boş duvar çoktu.

Banyoya gittim.

Beyaz bir banyoydu.

Gülümsedim.

Küvet bile pembeydi.

Hızla bavullarımı açtım.

Kocaman gardolabıma önce eşofmanlarımı sonra şortlarımı koydum. Aynı yere tişört ve crop da koydum.

O bölümü kapatıp aşağıdaki çekmeceleri açtım.

Ćoraplarımı ve donlarımı koydum.

Bir alt çekmeceye sütyenlerimi doldurdum.

Yandaki diğer kapağı açtım.

Her renk geceliklerimi dizdim.

Sonra da pembe ve sarı pijamalarımı.

Sarı olanda civciv varken pembe de hello Kitty vardı.

Dolabı kapattım ve ortadaki en büyük yeri açtım.

Önce up uzun elbiselerimi koydum.

Sonra kısa elbiselerimi. En son mayo ve bikini koydum.

Akıl hastanesinde bir ara kutlama varken havuza gitmiştim.

Orda kendi kendime yüzme öğrenmiştim.

Yoksa bilmiyordum.

Gardolabımı kapattım ve 8 bavulumu gardolabın yanına üst üste koydum.

Kalan 2 bavuldan birini kendime çektim.

Makyaj masama gittim.

Aynada kendime baktım.

" Güzelim demi. " Dedim.

Hızla çekmeceyi açtım.

Önce kapatıcılarımı koydum. Asla fondöten kullanmazdım.

Kapatıcılarımı dizdikten hemen sonra kenardaki ince bölmeye dudak kalemlerini sıraladım.

Ora dolunca kapatıcılarımın yanına kremlerimi sıraladım.

Sonra da rujlarımı maskaralarımı rimellerimi eyelinerlerimi ve makyaj temizleyici spreyimi koydum.

Kullandığım-elimde kalan tek - glossu bir yere sıkıştırdım.

Çekmece dökünce masanın üzerine 10 parfümü sıraladım.

Yatağıma kullandığım hafif parfümden 2 pıs sıktım.

Gardolabımdaki boy aynasını temizledim.

Mutfağıma gectim.

Küflenmiş yemekler.

Elime eldiven giydim.

Koca bir çöp poşeti çıkartıp kusmadan her şeyi attım. Dolabı bir güzel temizledim.

İçeriye biri geldi.

" Ne var be. " Dedim.

John du.

" Kraliçem ne yapıyorsunuz hizmetçiler yapardı. " Dedi.

" Ne hizmetçisi bura benim odam. Neyse git hadi niye geldiysen. " Dedim.

Gidi verdi.

Dolabı kapatıp fişini taktım.

Ayaklandım.

Cöpü hemen aşağıdaki koca cöp yerine attım.

Tam isabet.

Pazar mı var? Biraz daha dikkatli baktım.

Evet pazar var!

Hemen cebime bir tomar para aldım.

Koşarak odamdan çıkarken birine çarptım.

Tiago.

Düşecekken belime sarıldı.

" Dikkat et. Ne bu heyecan. " Dedi.

" Pazara gidiyorum. " Dedim.

Gülerek beni omzuna aldı.

Bacaklarımı tutarken bende kafasına ellerimi koydum.

" Ne oluyor be!" Dedim.

İleriye gitti.

O an anladım benim tavan çok uzunmuş.

" Pazara gidiyoruz. " Dedi.

" Omzunda mı?" Dedim.

" Evet. Bu omza çıkmak isteyen çok var. " Dedi.

" Ben istemiyorum çünkü çok yüksek! Ya düşersem!" Dedim.

" Düşürmem " derken saraydan çıkmıştı.

" Millet bize bakıyor!" Dedim.

" Olabilir güzelsin. " Dediğinde bir an gülümsedim.

Çenemi başına koydum.

Pazara girdiğimizde beni indirdi.

O gömlek ve pantolonlayken yanında mavi gecelikle olmayı umursamadım.

Domates alıyorum.

Salatalık alıyorum.

Maydonoz alıyorum.

Marul alıyorum.

Havuç alıyorum.

Biber tatlı alıyorum.

Yumurta 50 adet alıyorum.

Peynir her çeşitten alıyorum.

Süt alıyorum.

" Başka ne kaldı?" Derken Tiagonun elinde 10 kilo vardı.

Benim elimde 5 kilo.

" Ne kaldı? Tavuk ürünleri. Kapalı yere geçelim. " Dedi.

Kapalı bir alana geldik.

Beni gören herkes başını eğiyordu.

" Tanrı mıyım ben eğmesenize başınızı. " Dediğimde içerde kahkaha sesleri duyuldu.

" Çok güzelsin !" Dedi minik bir kız çocuğu.

Burnunu çekip " Sen benden daha güzlesin. " Dedim.

Yanagını öptüm.

Tiago " Valencia! Karides yer misin?" Dedi.

" Bayılırım nerdesin sen?" Dedim ama uzun boyundan ilerde olduğunu görmek çok zor değildi.

" Ben seni göremiyorum ama " dedi.

' uzunum ben!" Dedim.

Yanına geldim.

" Abi sen bize. Ver bayağı. 30 adet ver abi " dedi.

Bir miktar parayı kutuya bıraktı.

Yanımızdan baloncu geçerken balonlara baktım.

Tiago hemen baloncuya " Abi bir kalpli balon verir misin?" Dedi.

" Buyrun. " Dedi.

Tiago bizden olsun demeden cebine 2 dolar sıkıştırdı.

Gelip benim bileğime balonu sıkıca bağladı.

O an bir flaş patladı gözümde.

" Doktor. Şuana kadar her balonumu sakladım. " Dedim.

Tiago yanımda yatarken " Bende verdiğin her jelibon paketini. Hem bak öpesim geldi seni. " Diyip dudagımı öptü.

Karşılık verdim.

Çekildi.

" Dikişlerin canını yakmadan yeter bu kadar. " Dedi.

" Bana ne zaman evlilik teklifi edeceksin?" Dedim.

" Büyü öyle gel küçük hastam" dedi.

" Valencia dondun iyi misin?" Dedi Tiago.

Ona baktım.

" İyiyim gözüm daldı bir an bir şey hatırladım. " Dedi.

" Hatırlaman bence iyi. Ee başka ne balık alalım?" Dedi.

" Balon balığı alıp Louisin götüne soka... " Demeye kalmadan Tiago gülmeye başladı.

O kadar güldü ki yeri tepikledi.

" Ohhh Valencia karnım!" Dedi.

" Ama sabah öyle dedi. " Dedim.

Kıkırdadı.

" Gel hadi. " Dedi ve tavuk yerine ilerledi.

Bir kaç bir aldık.

Sonra da hemen saraya ilerledik.

Odama gittik.

Ben hemen dolaba aldıklarımı dizdim.

Tiago da yatağıma oturup beni izledi.

" Güzel olmuş. " Dedi odama bakarken.

" Sen mi boyadın duvarları. " Dedim.

Başını salladı.

Gülümserken her poşeti çöpe attım. " Yatağının altında silah deposu var. " Dedi.

Yatağımı ittirip halıyı açtı.bir kasa.

444 yazıp açtı.

" Ayyy!" Diye heyecanla bağırdım.

Taramalı tüfekler!

Tabancalar!

Bombalar.

" Ve şurda gizli odalar var. " Dedi.

Oraları biliyordum.

" Şimdi. Gitmem gerek. Malum hasta çok. " Dedi.

Yatağımı geri yerine koydu.

" Doktor musun sen?" Dedim.

Başını salladı.

" İşin ne zaman biter?" Dedim.

Saate baktı.

" Saat şuan 4 O zaman saat 8 gibi biter işim. " Dedi.

Başımı salladım. Yanagımı öpüp gittiğinde bir kaç dakika sessiz kaldım.

Sonra ise gülümseyip koltuğuma oturdum.

Yorulmuştum.

Bir kaç dakika dinlenip tekrar ayaklandım.

Soldaki boş alanı spor aletleri ve voleybol toplarıyla donattım.

Duvara Tiagoyu öptüğüm fotoğrafı tablo yapıp en görünen yere astım.

Aynı zamanda 20 madalyamı da duvara astım.

En köşeye bir de bacagım için gerekli olan aleti ve yanına sehpa koydum.

Sehpanın üzerine peçete ve havlu bıraktım.

Kendi yatağımın yanındaki çekmeceyi ilaçlarla doldurdum.

Ve o minik masanın üzerine de bir bardak su ile antidepresan hapımı koydum.

Koltuğa oturup bir kez daha soluklandım.

 

 

Loading...
0%