Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm LANET

@okuryazar

Vampir Krallığı Adı: Yurentus

Kurtadam Krallığı Adı : Artheus

 

'Ne!'' Hayır, olamaz hala kovalıyolar mıydı gerçekten? En başından bu işe bulaşmamalıydım. ''Sakın dokunayım deme'' . Olamaz artıyorlar, ne yapacağım. Ah kanlı ateşler aşkına bu taşlar neden bu kadar büyük ya takılıp düşsem diyecektim ki, o uğursuz ağzımla kendimi lanetledim. ''AHHH''...

En son gerçekten çok büyük hatta neredeyse kafamla eşit büyüklükte bir taşa takıldığımı hatırlıyorum. Sonrası çok bulanıktı ve evet, şu anda da kendimi bir sandalyeye zincirlenmiş kapkaranlık bir odada buluyorum. Burada geçireceğim sürede yaşadıklarımı film izler gibi gözümden geçirdim. En başında şöyle başladı;

 

Öncelikle benim adım Arya ve Yurentus krallığının tek prensesiyim.O gün çok heyecanlıydım. İnsan yaşı olarak 18 fakat asıl yaşım 1899 idi. Akşamki kutlamalar için büyük hazırlıklar yapılıyordu ne de olsa bir prenses hatta kraliçe adayıydım ve tek çocuktum -hayattaki şanslarımdan biri tek çocuk olmamdı aslında-. O gece giyeceğim elbisenin sadece bir incisi bile dünya parasıyla 4 milyonu aşıyordu. Her yerden, her alemden prensler ve kral-kraliçeler gelecekti -tek davet edilmeyen tür kurtadamlar soyundan olanlardı ARTHEUS KRALLIĞI-. Aralarından en tehlikelisi olmasına rağmen bizim krallığımız türler arası en sevilen krallıktı. Kurtadamlar da bi o kadar tersiydi, onlar hiç sevilmez hatta sözleri dikkate bile alınmazdı çoğu tür tarafından. Daha önceden şüphelendiğim ama hiç farketmediğim büyük bir sırrı o akşam öğrenecektim. Saat akşam 7.45'e kadar telaşlar sürmüştü. Bütün hazırlıklar tamamlığında kapılar açılmış ve davetliler içeriye alınmıştı. Önce havai fişekler patlatılmıştı. Çok eğlenceli geçiyodu ta ki saat gece 11.45'i gösterene kadar. Pistten hiç inmemiş kimseyi de indirmemiştim. En sonunda yorgun ve bitik hale düştüğümü görünce annem beni saraya geri götürmüştü. Saraya girdiğim andan itibaren yetişkin sayıldığım için herşeye daha çok özenilmiş ve herkes karşımda boyun eğiyordu. Benim için çok güzel bi his olmasına rağmen hala onları düşünüyor ve her seferinde kalkmalarını emrediyordum. Odam da artık en yüksek kata taşınmış orası düzenlenmişti fakat yeni odama bu yaşıma kadar hiç girememiştim. Kapıların önünde 3 tane görevli bekliyor ve girişi iki kapıdan oluşuyordu. İlk defa odama girmiştim ve çok meraklıydım, her yeri inceliyor kurcalıyordum. Ta ki annem kapıyı üstümüze kitleyip konunun ciddiyetini belirtene kadar. Odada; Annem, Babam, Babamın üvey erkek kardeşi (Owen. ama ona abi diyordum çünkü benden sadece 2 yani yaklaşık 1200 yaş büyüktü) Annemin sağ kolu (Angelo) bulunuyordu. Annem beni yatağın üstüne oturttuktan sonra hepsi karşıma dizildi ve anlatmaya başladılar:

Annem: Kızım şimdi sana söyliyeceklerimizi çok dikkatli bir şekilde dinlemen gerekiyor.

Başta şaka yapacaklarını düşündüğüm için beni çok büyük bi gülme almıştı. Tam o sırada Angelo konuşmaya başladı:

Angelo: Şaka yaptığımızı mı zannediyorsunuz küçük hanım? Öyleyse yanılıyorsunuz çünkü bu anlatacaklarımız krallığımızın yaşamının sürdürmesi için çok önemli. Biliyorsunuz ki küçük hanım, bizler yani vampirlerin hiçbir türe tehlikesi yaşam anımızdan beri olmamıştır. Fakat çok eskiden kurtadamlar ve kasabalarındaki bütün herkes dolunay geceleri atalarımıza saldırarak kasabamızı katletmişlerdir. O katliamdan sadece 6 kişi kurtulabilmişlerdir bunlar ise 3 dişi -cale,may,manie- 3 erkek -angelo,maya,caler- tirler. Onların çocukları ve onların çocukları ve onların çocukları sayesinde kasabamız tekrar büyümüş ve eski haline dönmeye başlamıştır hatta türler arası nüfuslar azalınca kurtadamlara aşılar bile yapılmıştır bunu önlemek amacıyla.
Babam: Tabii ki bu huzur ve mutluluk sonsuza dek sürmedi. Bazı küçük kurtadamların bu aşıdan kaçtığını tespit edilmişti. Daha doğrusu ailelerinin onları aşıdan saklayıp eskilerdeki gibi soyumuzu katletmek için kullanacakları koz olarak kenara ayırmışlardı yavrucakları dediğim gibi fark edilene kadar. Sonrasında tekrar saldırılar başladı ve bu sefer soylularımız sessiz kalamadılar ve kurtadamlar ve bizim aramızda çok büyük bi savaş çıkmıştı. Bu savaş türümüzün yarısı katlolduktan sonra diğer türlerin araya girmesi nedeni ile belirli bir süreliğine bitmişti.

Owen: Tekrar başlamasından korkan halkımız kiliselere yığılıp ilahi den güç istiyor, yalvarıyorlardı. İlah bizleri duymuş ki...

- Ne. Ne olmuş. Konuşsanıza ya! Bana bişey mi olacak? Ne demek istiyorsunuz cevap verir misiniz?

Artık yataktan kalkmış vaziyette aralarında dönüp duruyodrdum. Kimse cevap veremiyordu ve bu yüzden iyi mi kötü mü anlayamıyordum. Tek istediğim bana bişey olmamasıydı.

Annem: Sana sakin olmanı söylemiştim eğer biraz daha devam edersen evi yakacaksın!

Ne? Evi mi yakacaktım. Nasıl? Elimde herhangi bişey yoktu ki? Yoktu değil mi? Ellerime baktım o sırada ve anlatmak istedikleri şeyi bi nebze de anlamıştım. ELLERİM YANIYORDU! Evet yanıyordum. Birdaha ve birdaha baktım ellerime ama değişmedi. Hatta gerçeği söylemek gerekirse bana huzur ve intikam duygusunu tattırıyordu. Ellerim havada sürtünüyor, hem bu alevden kurtulmak istiyor hemde kendimi alevimin içine atmak istiyordum. Aralarında dönüp duruyor onlardan açıklama bekliyordum. Ben telaş yaptıkça vücut sıcaklığımın yükseldiğini sanki cehennemin içine düşmüşüm gibi hissediyordum. En sonunda olduğum yerde durdum ve düşünmeye başladım. Olabilecek veya başıma gelebilecek her ihtimali düşünmeye çalışıyordum ki kolumda buz gibi ellerin benliğini hissettim. Owen. Kolların sahibi Owen'dı. Kollarımdaki elleri yavaş yavaş benim ellerime doğru kayıyordu. Bu beni hem endişelendiriyor hem de farklı, özel hissettiriyordu. Kafamı kaldırdığımda haki yeşili gözleriyle beni süzdüğünü fark etmiş olucaktım ki bi anda konuşmaya başladı

Owen: Bunu yapman zaten bekleniyordu. Sakinleşmen için derin derin nefesler alman gerekiyor.
​​​​​​
bunu dedikten sonra kesintisiz bakışmaya başladık. Arkadan uğultulu sesler geliyordu. Gözlerine dalmıştım. Gözleri; beni yazları tavşanların fotoğrafını çekmek için götürdüğü ormanın ağaçlarının yapraklarının rengine benzetiyordum, Nilüfer çiçeklerinin yaprağına benziyordu rengi. İçine çekiyordu kendini. Ben bunları düşünürken arkadakiler bana bişeyler anlatmaya çalışıyorlardı ama duyamıyordum. Sonra bir anda kendimi kaybettim ve Owenin kollarına atıldım. Bedenim titremeye başlamış herkes şaşkınlıkla bizi izliyordu. Tam o sırada biri beni ele geçirmiş gibi odanın diğer tarafına sürüklenmiş ve bayılmıştım. Uyandığımda Owen odanın en köşesine cezalı çocuk gibi başı aşağıda bekliyordu, annem ve babam kavga ediyor Angelo da başımın ucunda uyanmamı bekliyordu. Uyanmıştım, doğrulmak istediğimde Angelo beni elinin tersiyle ittirdi ve geri yatırdı. Başım o kadar ağrıyordu ki sanki kafamı duvardan duvara çarpıyorlar gibi hissediyordum ve bu yüzden yerimde duramıyordum. Sonrasında başıma toplandı herkes owen dışında. Uyandığım gibi başıma üşüşmeleri yetmezmiş gibi bir de bağırarak konuşuyor ve ne konuştukları anlaşılmıyordu. Biraz bekledikten sonra cevap veremediğimi görünce sonunda herkes sessizleşmişti.

Angelo: İyi misin hepimiz onu merak ediyoruz.
Evet ben iyiydim ama kendimden çok owenın neden öyle durduğunu merak ediyordum.

- Ben iyiyim ne oldu bana? En son Alev çıkarabiliyordum ellerimle ve Owen geldi sonr-

Babam: Yeter. Dinlenmen gerekiyor bu konuları sonra halledeceğiz.

- Baba Owen bişey yapmadı, gerçekten! Sanki. Sanki biri beni ele geçirmiş gibiydi. Zihnimi ve bedenimi ben kontrol edemedim ve sonra bayılmışım. Başım çok ağrıyor neden olduğunu bilmiyorum ama bunun Owen'la bi ilgisi olmadığına yemin edebilirim.
Ki Owen'ın bana böyle bişey yapmayacağını babam da biliyordu sadece beni korumak istiyor ve beni düşünüyordu.

Babam: Ben. Ben sadece olayın şokundayım kızım. Eğer öyleyse bu Artheus'un işi olmalı. Ben ve annen şimdi gideceğiz ve olanları bir bir anlatacağız siz de hikayemizin geri kalanını anlatın. Geç oldu herkesin uyuması lazım. Angelo sen de bu gece burda uyuyacaksın, Owen seninde işin bitince yanıma gel! (kapıyı çok sert bi şekilde çarpıp çıkmıştı odadan.)

Owen ve Angeloyla yalnız kalmıştık. İkisi de birbirine bakıyorlardı. Konuşmayı ben başlattım.

- Evet. Konuşmayı düşünmüyormusunuz?

Angelo: Devam ediyoruz. İlah bizi duymuş olmalı ki sadece krala ve kralın ilk olacak prensesine ateş gücü onun dışındaki diğer kabanlara da (kaban kasabada yaşayanlar, soyu krallıktan olmayanlara denir tüm türler için geçerlidir) buz yani soğukluk gücü vermiştir. Artheuslulara da kral ve kralın ilk olacak prensine su gücü onun dışındaki kabanlara da zihin gücü vermişlerdir.

Owen: Biliyorsundur ki Artheus krallığının da bir oğlu var ve o da bu gün 1900. yaşına girdi. Onunda aynı şekilde bir sorumluluğu var artık. Eğitimlerinize başlayacaksınız ve sonrasında, gün geldiğinde savaş tekrar başlayacak. Ondan öncesinde birbirinizle maalesef çok karşılaşacaksınız bu eğitimler de onun için Arya.

Angelo: Herşey bittiyse sen çıkabilirsin Owen ben burdayım. Evet kıskançlık seansı iki taraf için de başlıyorudu.

Owen: Ben burdayken de güvende ne demeye çalışıyorsun!

Angelo: Sen yanındayken neler yaşandığını gördük sen çok bekletmeden gitsen iyi olur. Biz beraber yatıcaz çünkü. Ooooo. Şimdi atışma harlanıcaktı ve korkmaya başlamıştım.

Owen: Beraber derken? Kralın buna izin vereceğini sanmıyorum. Ayrıca sana yanında dur dedi YAT demedi. Eğer öyleyse bende kalayım senden korurum onu.

Angelo: Yatacak başka yer mi var? Yanında yatabilirim sadece. Merak etme ben sırnaşmam senin gibi. Olaya karışmam gerektiğini anlamıştım ve "sohbetlerini" bölmüştüm.

- Evet beyler kusura bakmayın ama ben burdayım ya. Kavgayı bitirseniz mi? Hadi sen git Owen ben iyiyim teşekkür ederim ayrıca Angelo yanımda yatabilir sana da ona da güveniyorum lütfen şimdi uzatmasak. Ben bunu dedikten sonra ikisi de sessizleşti. Owen dışarı çıktı Angelo da yatağıma uzandı. Owen kadar değil ama Angelo ya da güveniyordum. Yanıma yattığı gibi ellerimi karnına doğru koydum ve kafamı da kolları arasına aldım. Evet o da abim gibiydi ama beni korumak için vardı sonuçta. SARILMIŞ bir vaziyette UYUMUŞTUK.

DEVAM EDECEK...

 

Loading...
0%