
Bu, bu ses, bu ses Selen'in sesiydi...
Kenyon bu sesi duyar duymaz tabi ki benim gibi anlamıştı. Holün ucundaydık, bi anda koşmaya başladı. Ardından bende koşmaya başladım, tek nefeste piste varmıştık. Kenyon çaresizce Selen'e sesleniyor, duyması umuduyla etrafı arıyordu fakat ikimizde Selen'in çoktan gittiğini biliyorduk. Jadon'un da Kenyon'un da kabullenmeleri zor olsa da elbet kurtaracaktık. Şimdi de Kenyon'u ben götürüyordum diğerlerinin yanına. Odadaki koltuklardan birine oturtturmuş bende kenara çekilmiştim. Oda bir anda sessizleşmişti, belki de benden bir şey söylememi bekliyordu. Benden hiç ses çıkmayınca sessiz uğultular başlamıştı. Ben bu dünyaya çok gelmezdim, bizi tanıyanlar da nadir olurdu, ne oldu da arkadaşlarım bir anda kaybolmaya başladı. Neler oluyordu? Bu olayı düşünmekten kafayı yiyecektim. Arka odadan çıktım ve diğer kızların nerye gittiklerini bulmaya çalıştım. Sonra seslerin geldiği yöne doğru gittim. Holün sonunda en sağdaki odadalardı, her zamanki gibi içeri girmeden önce kapıyı dinledim. Angelo ve Cedric beni tartışıyor diğer kızlarda ikisinden uzak bir köşede kimi ağlıyor kimi de içlerinden hangisinin yeni kurban olacağını konuşuyorlardı. Herşey çok normaldi ve bir anda kötü olmaya başladı. Eski zamanlarıma dönmek çok isterdim, bunları düşünürken yere çökmüş dizlerimi karnıma kadar çekmiş ağlıyordum. Sessiz çığlıklarımla boğuşurken bir el bana sıcaklığını hissettirdi, bu elin sahibini tanıyor muydum? Elbette bu Owen'dı. Owen'a ben haber vermediğime göre tabi ki Angelo haber vermiş olmalıydı, buraya geldiğimizden babamın haberinin olmamasını umuyordum. Yavaşça elleri ellerime kaydı, o da oturur pozisyonda dizlerini karnına çekmiş karşımda gözlerimin içine bakıyordu. Gelmesine mi şaşırmalıydım yoksa beni bu halde gördüğü için üzülmeli miydim bilmiyordum. Yüzüme bakışları gittikçe daha da anlamlaşıyordu fakat önüne yaslandığım kapı bir andan açılınca bu an mahvolmuştu. Yere yığılmıştım, Angelo başımın üstünden bana ters ters bakıyordu ben ise ağlamaklı gözlerle küçük bi gülümseme ifadesiyle ona bakıyordum. Cedric yanıma gelip beni yukarı kaldırdı. Üç kafa da aynı anda bana bakıyordu ki bence bu çok korkunçtu.
-Owen senin ne işin var burada? Nereden öğrendin?
Owen: Hadi ama, gerçekten beni Angelo'nun çağırdığını anlayamayacak kadar mantıksız biri değilsin
Angelo: Konuşmanız bittiyse olaya dönelim. Bu yeni kaçırılan kız bizim yanımızdaydı ve iyi hissetmediğini söyleyerek banyoya gitti ve bende ona eşlik ediyordum, banyoya götrdüm ve kapıda bekledim bir süre sonra içeriden hiç ses gelmediğini fark ettim ve kapıyı kırdım. İçeri girdiğimdeyse Selen'in kıyafetleri kalmıştı sadece, kendisi ortalıkta yoktu. Olayı hazmedecekken bir çığlık sesi duydum ve hemen diğer kızların yanına koştum fakat çok geçti.
Cedric: Ben kızların yanındayken bir şey olmadı sadece Selen'in sesini duyduk, onun dışında her hangi bir ses de gelmedi.
Owen: Bekleyin durum düşündüğümden de vahim. Şimdi 2 kız kayıp ve vahşetten bahsediyorsunuz. Bu olayın umarım diğer dünyayla bir alakası yoktur Arya.
- Umuyorum Owen.
Cedric: Prenses eğer iyi değilsen seni içeri götürebilirim.
Owen: Öhm, öhm... Iıııı bu şahıs kim Arya senin dibinde duran?
Angelo: Aynı soruyu bende sormuştum.
- Cevabı şu ki sizi hiç ilgilendirmez bu bir, ikincisi değer verdiğim biri olduğu için ona iyi davranırsanız sevinirim.
Owen: Tam olarak değeri ne kadar acaba sormam sakıncalı değilse?
- Kusura bakma ama sakıncalı. Soramazsın ve şimdi olaya odaklanalım.
Angelo: Bu durumun diğer dünyayla alakası olup olmadığını çözmek için gidebileceğimiz bir kişi var. Owen'la bakışmaya başladılar. Bu bakışma hem aydınlanma hem de biraz korkutucu hisler içeriyor gibiydi.
- Peki bu olayı çözebilecek kişiye nasıl ulaşacağız? Kim kim gideceğiz? Nasıl gideceğiz? ben soruları artırmaya devam edecekken Cedric elllerimden tutmuştu.O şaşkınlıkla önce onun gözlerine baktım ardından içimden büyük ''Eyvah'lar'' çekmeye başladım, tam karşımızda Owenla Angelo'ya bakmamak için büyük çaba sarf ediyordum.
Owen: O ellerinizi bir ayırın. Ben yapmayayım ,Angelo bir şey demeyecek misin?
Angelo: Ben ne zaman konuşsam ağzımın payını alıyorum bu sefer konuşmayacağım top sende kardeşim.
Cedric: Abilerin seni biraz fazla kıskanıyorlar galiba.
Angelo ve Owen: Abi mi?
Owen: Abisi mi sanıyorsun beni? Ben onun s-
- O da sevdiğim biri kendisi, o da bizim aileden
Owen: Evet, evet sevdiği biri... bunu derken yüzü düşmüş ve kırılmışa benziyordu. Elbette geçirdiğimiz zamanlara göre kendisini belli ki sevgilim diye tanıtacaktı fakat bunu henüz babama bile söyleyememişken Cedric'e söylemek nası olurdu bilememiştim. Ve de Cedric'e söyleyemezdim, neden bilmiyordum ama söyleyemezdim işte. Neyse ki konuyu uzatmadan kapatabilmiştik. Angelo sözü hemen aldı.
Angelo: Lilith' e gideceğiz tabii ki.
-Lilith mi?
Cedric: Bekleyin, bu bildiğimiz lilith mi? İnanamıyorum o hikayelerin gerçek olmadığını düşünüyordum, o gerçekten bir şeytan mı?
Owen: Hayır aptal, bizim dünyamız ve bu dünyada gerçek değil onun hikayesi ölüm dünyasında gerçek. Sizin ve bizim bilmediğimiz daha bir sürü evren var ve hepsinde de farklı farklı kaderlerimiz, hikayelerimiz var. Onun kaderi ise sadece bu dünyada şeytan rolünün oynayarak öyle bilinmek, en azından bildiğimiz kadarıyla.
- Eeee, ne zaman çıkıyoruz yola?
Owen: Bence vakit kaybetmeye hiç gerek yok hemen yola çıkalım.
Angelo: Katılıyorum kardeşim, hadi
Cedric: Ne? Bekleyin hemen mi? Ben çok heyecanlandım hep böyle filmlerdeki gibi aksiyonlu birşeyler yaşamak istiyordum sonunda oluyor!
- Benimle olduğun sürece daha çok maceralara kapılacaksın bakalım o zaman ne diyeceksin.
Cedric: Bu süre içerisinde seninle olacaksam inan bütün hayatımı macerayla geçirebilirim. Biz böyle konuşurken Angelo öğürme ifadesi ve sesleriyle dikkatimizi dağıtmaya çalışıyor Owen ise üstten ve ters ters bakıyordu. Bakışlarının son bulması için aralarından ayrılıp hazırlanmaya gittim. Kıyafetlerimi değiştirip kızların yanına uğradım. Onları yanımıza alamayacağımız için üzgündüm ve büyük tehlikedeydiler. Bende kızları alıp, Jadon ve Kenyon'un yanına götürdüm. Biraz daha toparlanmışa benziyorlardı. İçeridekiler ise büyük bir sessizlik içinde günlük yemeklerini didikliyor ağızlarına bir lokma atamıyorlardı. Bunların hepsi benim yüzümdendi... Bu düşünce aklıma geldikçe gözlerimden fışkıran o alevi durduramıyordum, yaşlar volkanik patlama gibi dökülüyordu. Ben ise güçlü durmalıydım, benim yüzümden olanları düzene koymalıydım. Göz yaşlarımı sol kolumla tek hamlede sildim. Odadan ayrılıp çocukların yanına gittim, herşey tamamlanmıştı. Yola çıkmak için bir araca ihtiyacımız vardı fakat tabii ki bide o da yoktu. Cedric filmlerden o kadar etkilenmiş olmalıydı ki yolda gördüğü ilk arabayı kafasına koydu, bir kesici alet yardımıyla hemen kapıları açtı, düz kontakla arabayı çalıştırdı. Biz şok içerisinde Cedric'i izlerken o işine öyle bir odaklanmıştı ki neredeyse bizi almadan gidecekti.
Owen: Hey dostum, bizi bu kadar istemediğini bilmiyorduk
Cedric: Kahretsin, pardon bir an kendimi filmde gibi hisstettim kendimi çok kaptırıyorum galiba
- Bu kadar heyecanlı olma Ced bir yerden sonra gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaksın...
DEVAM EDECEK...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
