Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@okuryazarbirkiz00

bölüm 2

Bunu kabullenmek istemedim. Az önce ben odaya girerken çıkan hemşireyi bulmak adına titreyen ellerimle odada. çıktım. Ben sadece stajyerim. Ben bu hastanede yalnızca stajyerim. Hastane koridorunda tanıdık bir sima gördüm.

Giraydı, ben ona soracağım sorumu sormadan o bana sordu. "Ahsen, iyi misin? Rengin bembeyaz olmuş, titriyorsun. Ateşin mi var?" Eli alnıma doğru gitmişken kendimi geri çektim. "Arşivdeki kızı nerden bulabilirim?" Sesim buz gibi olmasına rağmen titriyordu. "İyi değilsin neden Ravzayı soruyorsun? Sen gel benimle bir değerlerine bakalım hadi abicim." Bir abi edasıyla söylüyordu bütün bunları, karşımda Caner olsa ondan farklı davranmazdı.

"O kızı bula-" Gözümün anlık olarak kararmasıyla onun koluna sıkıca tutunmuştum. Bilincin açık olmasına rağmen Girayın başka birine seslenişini duydum. "Sedye getirin buraya." Gözlerimi açmayı denedim ama başım döndüğü için açamadım. Sıkıca tutunduğum kolunu bırakıldığım sedyede de bırakmadım. Bir elim onun kolunu sıkıca tutuyorken diğeri arşivden aldığım dosyayı sıkıca tutuyordum.

Bilincim hiç kapanmamıştı ama gözlerimi de açamıyordum. Giray mesela başımdan bir saniye dahi ayrılmamıştı ya da sıkıca tuttuğum kolu yüzünden ayrılamamıştı. Odaya Melis ve Selen girip çıkmıştı. Melis dedeme haber vereceğini söyleyerek çıkmıştı 10 dakika önce şimdi kapı tekrar çalınmış ve içeri bir kişi daha girmişti.

"Giray!" Ses dedeme aitti. "Neyi var Ahsenin?" Endişesi sahteydi, o benden ben de ondan nefret ediyordu. "Serdar amca bilmiyorum arşivden yeni çıkmıştı bir anda bayıldı. Kanlarına baktırıyorum." Dedemin bir kez daha sesini duymadım ama elimdeki dosyanın çekilmeye çalışıyor olduğunu hissettim. Sıkıca sarıldım dosyaya kalp ritmim değişmişti, tekrardan korkuyordum. Serdar Karasoydan yeniden korkuyordum.

Elimdeki dosyayı alamamıştı, bense yeni yeni gözlerimi açıyordum. Odanın içindeki Giray kolunu sıkıca tuttuğum için gitmemişti. Hemen sağımdaki koltukta gözleri hafif kapalı oturuyordu. Dedem burada değildi. Girayın elini bırakıp kolumdaki serumu çıkarttım.

Kapının önüne geçtiğimde bir kez daha kontrol ettim elimdeki dosyayı. Bu defa o kızı aramak yerine Melisi aradım. Babası ile görüşme istedim, daha doğrusu muhtemelen babamız olan adamla:)

"Ahsen İzem sen neden ayaktasın canım?" Melis beni hemşirelerin bulunduğu odaya girer girmez görmüş hemen ayaklanmıştı. "Melis hanım, babanızı nereden bulabilirim?" Sesim de ellerim gibi hala titriyordu. "Babamı neden arıyorsun? Geç otur şuraya o Giray seni nasıl tek başına buraya yolladı?" Bu defa titreyen sesime rağmen sertçe sordum. "Babanızı nereden bulabilirim Melis hanım?" Yanıma doğru ilerlemeye devam etti. "Beraber gidelim olur mu? Oradan da yemek yemeye geçelim. Hala bembeyazsın." Bir cevap vermedim zira dediklerimden sonra onun da yemek yemek isteyeceğini düşünmüyordum.

En üst katta yan yana 2 oda vardı. SELİM KARASOY - SERDAR KARASOY
biri nefret ettiğim adamın odası diğeri ise babam olduğunu düşündüğüm adamın odasıydı. Biz Selim beyin odasının önündeyken dedemin odasının kapısı açıldı. Suratını gördüğümde elimdeki dosyayı daha da sıktım. "Ahsen, uyanmışsın." Bana doğru ilerledi nefret ettiğim şekilde bana sarıldı hemen ardından nefesi kulağıma vuracak şekilde konuştu. "O dosyayı hemen şimdi ellerimin arasına bırakacaksın minik şeytan." Derince bir nefes aldım dediğini yapacağımı düşünüyordu, çünkü ben ona karşı gelemeyen küçük torunuydum. Daha doğrusu o öyle sanıyordu.

Ondan ayrılır ayrılmaz arkamdaki kaoıyı hızla açtım. Ne Melis ne de dedem böyle bir şey beklemiyor olacak ki ben kapıyı kapatırken şaşkınlıkla bakıyorlardı. "Bu ne hadsizlik?" Selim beyin oldukça sert sesi ile beraber ona doğru döndüm kapıyı kilitlediğim için yalnızca kolu oynuyordu. "Kızınızı bulmamı istemediniz mi?" Kaşları havalandı. "Buyrun, bakın. Anladığım kadarıyla bir dosya tam olarak doğum sırasında diğer dosya doğumdan sonra hazırlanmış." Titriyordum boğazımdaki büyük yumruya rağmen konuşmak o kadar zordu ki. "16.09.2006 tarihinde eşinizle aynı anda doğuma giren 2 kadın var." Yutkunmaya çalışarak devam ettim karşımdaki adam hem titreyen bedenime şaşkınca bakıyor hem de oldukça tedirgin bir şekilde beni izliyordu. "Selma Demirel ve Buse Karasoy." Kaşları oldukça çatıktı önüne koyduğum dosyanın kapağını açmamıştı bile. "16.09.2006 tarihinde hastanenizde bir anne ve bir çocuk ölmüş." Derince bir nefes daha aldım fazlasıyla ihtiyacım vardı. "Ölen anne Buse Karasoyken ölen çocuk Cansu Demirel. İlk kayıt bu şekildeyken ikinci kayıtlarda ölen çocuğun sizin çocuğunuz olduğu gösterilmiş." İlk kayıt doğum anında gösterilen kayıttı ikinci kayıtlarsa hastaneden çıkılmadan önceki kayıtlardı.

"Odamdan çıkıp bana Melisi veya Girayı bul. Caner Demirele ulaşsınlar!" Sona doğru sesini yükselttiğinde gözümden bir damla yaş aktı. Ailemin yaşamadığını o da biliyordu, beni Serdar Karasoy'un yönlendirdiğini biliyordu ama kim olduğumu bilmiyordu. "Abimi aramanıza gerek yok Selim bey. Ben Ahsen İzem Demirel." Elindeki dosyaya indirdiği bakışlarını hızla bana çevirmişti. Öyle bir baktı ki, benden nefret edeceğine o an emin olmuştum.

Oturduğu sandalyesinden kalkarken şiddetli bir şekilde bağırdı. "Baba, baba! Allah senin belanı versin." Yanımdan öylece geçip kapıyı açtı, o kapının ardındaki kişi beni öldüren kişiydi. Annemi babamı öldüren kişiydi. Bir katildi, o katil babamın öz babasıydı. Ne yani ben aslında dayım olacak adamın öz kızı mıydım? Neden bu kadar saçma bir bok çukuruna düşmüştüm ben?

Onun açtığı kapının yanından konuştuklarına bakıyordum. Bütün hastane sesiyle inlemişti adeta. Yanlarındaki Melisse duyduklarıyla kapının ucundan gözüken bana bakıyordu. Koridorun sonundaki odadan bir kadın çıktı. Sarı saçları aldığı yaşlara rağmen hala sık ve uzundu. O kadar güzel gözüküyordu ki.

Dedem ve Selim beyin arasına giren de o oldu. Bir yandan Selim beyi tutarken diğer yandan konuşmaya çalışıyordu ama onu susturan Selim beyin ve dedemin arasından çekilmesini sağlayan bir cümle kurdu Selim bey. "Kızımı çalmış! Kızımı çalmış Aslı, düşmanıma kızımı vermiş. Demirele vermiş..." Öylece kalakaldı kadın. Melis annesinin koluna girmişti ama kadın dedeme doğru bağırdı. "Aklını yıkayıp durma artık! Öldü benim kızım, öldü baba deşme artık yaramızı..." Sesi yalvarır gibi çıkmıştı. Ben dizlerimin beni daha fazla taşıyamayacağını hissediyordum az önceki gibi tutunabileceğim bir kol yoktu. Gözlerim kapanırken bu defa bilincim de yok oldu. Son duyduğum şeyse Melisin, ablamın seslenişi oldu... "Ahsen İzem!"

Loading...
0%