Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@okuyan_bir_insan

Yetimhaneden çıktıktan sonra eve gelmiştik ve şu an karşımda oturan Yasemin’in tek derdi Ateş’le öpüşüp öpüşmediğimi öğrenmekti.

“Bugün Ateş’le neler yaptığınızı merak ediyorum. Onu bir ara anlatırsın ama şimdi ona açıldığın zamanı anlat, öpüştünüz mü?” diye sordu.

“Niye bu kadar merak ediyorsun Yaso?” diye de ben sordum.

“İlk defa böyle bir şey yaşıyorsun Nazlı, tabi ki de merak ediyorum. Etmeyeyim mi?” diye sordu bu sefer de.

“Bak hele hele. Sanki bana profesör. Sen de deneyimsizsin ama neyse, her şeyimi bilen sensin zaten.” dedim ve olduğum yerde dikleşerek yönümü Yasemin’e çevirdim.

“Evet, öpüştük.” dememle kısık tutmaya çalışarak bir çığlık attı. Benim elimdeki, içinde bitki çayı olan kupayı ve kendi kupasını önümüzdeki masaya bıraktı ve ardından hızlıca bana sarıldı.

“Kalk kız üstümden. Deli manyak.” dedim. Yasemin üstümden doğrulurken ellerini yanaklarına koyarak bana baktı. Kızın ayarları bozuldu resmen.

“Demek artık berabersiniz ha.” dedi, eski haline dönerken.

“Öyle,” dedim. “Beraberiz.”

“Ee sen anlat bakalım. Murat’la ne var ne yok.” dememle kaçamak cevaplar vermemesi için tek kaşımı kaldırarak, “Bana bak. Bana kaçamak cevaplar verme sakın. Ben öpüştüğüme kadar anlattım. Yani kısacası dökül.” dememle kaçışının olmadığını anlamıştı.

Derin bir nefes vererek, “Tamam anlatacağım.” dedi. “Aslında çokta anlatılacak bir şey yok. Birbirimizi tanıma aşamasındayız. Sevgili değiliz ama arkadaş da değiliz. O bana kendini anlattı ben ona kendimi. Eskilerden konuştuk biraz, onun geçmişte çok canı yanmış. Ben de direkten döndüm hatırlarsan.” dedi.

Bana hiç hoşuma gitmeyen şeyleri hatırlatmasıyla ensesine hafifçe bir sille vurdum. “Hatırlıyorum, sus daha fazla hatırlatma. Neyse ki atlattık o günleri.” dedim.

Daha sonra bugün Ateş’le konuşmalarımız aklıma gelince, “Yasemin.” dedim. “Dökül.” dedi o da.

“Ben bugün Ateş’le konuşurken Murat’ı sordum. Yani nasıl biridir? Üzer mi, falan diye.” dememle, “Eee” demişti.

“Ateş’te Murat’ın özel hayatı olduğu için çok detaylı bir şey anlatmadı ama birisini hayatına alırsa sevdiği için alır, unutmak için ya da yara bandı olarak kullanmak istediği için değil dedi.” dedim.

“Murat’ı az çok tanıdık. Orhan amca için kan bile verdi adam. O zamandan beri gözüme girmişti ama yine de karar senin tabi. Gerçekten kalbinde en ufak bir titremeye bile sebep oluyorsa onun duygularından emin ol. Sonra karar senin.” dedim.

Başını sallamakla yetinirken bana doğru döndü ve “Her ne kadar artık gerek olmasa da ben de Ateş’i sordum Murat’a. Nasıl biri, Ateş’in eski konuştukları falan Nazlı’nın karşısına çıkıp üzer mi diye?” dedi. “Murat’ta, Ateşin daha önce bir sevgilisinin olmadığını, Ateş’e daha önce birkaç kere birilerini bulduklarını ama Ateş’in hiçbiriyle hiçbir şey yaşamadığını söyledi.” dedi.

Duyduklarım bir yandan hoşuma giderken bir yandan da sinirlendirmişti. Koca adama birini bulmaya ne gerek vardı. Kendisi birilerini bulamaz mı yani? ‘buldu ya’ dedi derinlerdeki ses. ‘seni buldu’ dedi.

“Neler yaptınız peki bugün?” diye sordu. Ben de bugün avm de olanları anlattığımda gülmüştü. “Bu iki koca ayının nereden çıktığı anlaşılıyor.” dedi. Sabah yaşananları anlatmakla anlatmamak arasında kalsam da her şeyimi bilen birine bunu anlatmamak saçmalıktı.

“Yasemin,” dedim tekrar. “Söyle,” dedi sadece.

“Biz Ateş’le avm ye gitmeden önce onların evine uğradık, annesi çağırmış beni.” dedim. Lafımı kesmeden beni dinliyordu. “Handan teyze Ateş’le bana kurşun döktürmek için birini çağırmış, kadını görsen resmen Türk korku filmlerinin ana karakteri gibi, ama asıl mesele o değil.” dedim.

En son derin bir nefes alıp son olayı da anlattım. “Fal baktı bana. Birileri seni gözetliyor dedi, kalabalık bir yerde büyümüşsün ama yalnız kalmışsın dedi. Hadi bunu sağdan soldan duydun, boş beşiğe bakıp ağlayan bir kadın var dedi. Misafirin var, eğer sen de istersen hayatında kalıcı olarak kalacak dedi. Ne bileyim, etkilendim işte.” dedim, en son ve derin bir nefes aldım.

Bu hâlimi gören Yasemin beni göğsüne çekti. “Adı üstünde fal Nazlı, çokta anlam yüklememek lazım. Kadın senin yurtta büyüdüğünü öğrenmişse böyle şeyler söylemesi normal.” dedi. “Sen şimdi bunları düşünme, yarın iş var. İşine odaklan tamam mı? Her şey olacağına varır.” dedi ve ayaklandı. Benim de ellerimden tuttu ve kalkmamı sağladı. “Şimdi odana naş naş.” dedi.

“İyi geceler Yaso’m.” dedim ve yanağına iyi geceler öpücüğümü bıraktım.

“İyi geceler Nazo’m.” dedi ve aynı şekilde karşılık aldım.

Odama geçtiğimde direkt yatağıma yattım. Sabah yaşananlar aklımdan çıkmazken sonrasında yaşananları da düşününce yüzümde istemsiz bir şekilde tebessüm oluyordu. Bildirim sesi geldiğinde şarja bıraktığım telefonumu aldım.

 

Ateş ❤:Bebeğim, ne yapıyorsun?

 

Siz: Salonda Yasemin’le gün kritiği yapıyorduk. Şimdi geldim odaya uyuyacağım. Sen ne yapıyorsun?

 

Ateş ❤: Camı açarsan seni görmeyi planlıyorum.

 

Gördüğüm mesajla gözlerim fal taşı gibi açılırken yataktan kalktığım gibi camı açtım.

“Ne yapıyorsun burada Ateş?” diye sordum şaşkınca.

“Gülüm, müsaade etsen de geçsem içeri. Kollarımda derman kalmadı da.” dedi.

Geri çekildiğimde hızlıca içeri geçti ve camı kapattı. Arkasına döndüğü gibi bana sıkıca sarıldı. Benim de kollarım ona sarıldı.

“Müsaaden olursa bu gece seninle uyumak istiyorum Nazlı’m.” dedi.

“Kızdığımdan ya da istemediğimden değil ama bu nereden çıktı?” diye sordum.

“İlla bir yerden çıkması mı gerekiyor? Ben sevdiğim kadınla uyuyamaz mıyım? Yoksa benimle uyumak istemiyor musun?” diye sordu.

“İsterim tabii, niye istemeyeyim. Sadece şaşırdım biraz, hadi gel uyuyalım.” dedim ve elinden tutarak yatağa doğru getirdim. Yatağa önce ben girdim. Yorganın diğer ucunu kaldırdığımda çok geçmeden yatağa girdi. Ondan aldığım ferah kokuyla duştan çıkıp buraya geldiğini anladım.

“İyi geceler Nazlı’m.” dedi.

“İyi geceler Ateş’im.” dedim ve o gece birbirimize sıkıca sarılarak uyuduk.

 

**********

2 ay sonra

 

Açılıştan bu yana iki ay geçmişti. Bu süreçte bizim her şey yolundaydı. Ateş’le beraber olduğumuzdan dolayı Handan teyze benden kira parası almak istememişti. Ben de bu durumdan rahatsız olacağımı anlatınca ortak payda da buluşup belli bir ücret ödeyeceğim konusunda anlaşmıştık.

Bu iki aylık süreçte bazı gelişmeler yaşanmıştı tabi. Selçuk mahalleden taşınmış, yetimhanedeki işini de bırakmıştı. Bu durum, her ne kadar benim umurumda olmasa da bir yandan da artık muhatap olmayacağım için iyi hissediyordum.

“4 nolu masanın siparişi hazır.” diyen Kutay’ın hazırladığı siparişi alıp servis ettim. İlk bir ay kafenin her şeyiyle kendim ilgilenmiş, tüm siparişleri tek başıma hazırlayıp servis ediyordum. Belli bir yerden sonra yetişemeyince içecekleri hazırlaması için bir barista ile çalışmaya başladım. Kendisi yirmi yaşında bir öğrenciydi ve harçlığını çıkarmak için çalışıyordu.

Dükkânın kapısı açıldığında o tarafa doğru baktım, Ateş gelmişti. “Kolay gelsin güzelim.” dedi ve sıkıca sarıldı.

“Kolaysa başına gelsin hayatım.” dedim ve sarılışına sıkıca sarılıp karşılık verdim.

“Çok mu yoruldun gülüm?” diye sordu. O esnada, “7 nolu masanın siparişi hazır.” diyen Kutay, araya girmişti.

“Sen dinlen ben hallederim.” dedi ve yanağıma hızlı ve küçük bir öpücük kondurup siparişi vermek için tezgâha yöneldi.

Birkaç saat daha böyle akıp giderken kapanış saati gelmişti. “Nerede kaldı bizim çifte kumrular? Buraya gelmeyecekler miydi?” diye sordu Ateş.

“Uğrarız demişti ama bilmiyorum. Karar değiştirselerdi yazardı bana.” dememle kapı açıldı ve bir haftalık taze çiftimiz giriş yaptı. Yasemin ve Murat.

Bu iki aylık süreç onlara da yaramıştı elbette. Bir hafta önce bu ikili birbirlerine karşı olan duygularından emin olmuş ve nihayet bir ilişkiye başlamışlardı.

“Elti olduğumuza hâlâ inanamıyorum.” dedim.

“Valla bazen benim de inanasım gelmiyor ama gerçekten elti olduk ya.” dedi Yasemin’de.

Dükkânı son kez kontrol edip kapısını kilitlediğimde hep beraber mahallede yürümeye başladık. En solda Ateş, Ateş’in yanında ben, benim yanımda Yasemin ve Yasemin’in yanında da Murat vardı. Havadan sudan sohbet ederken, yanımda olmasını fırsat bildiğim Yasemin’e yalnız onun duyabileceği bir sesle, “Öpüştünüz mü?” diye sordum.

Bu âni ve beklenmedik sorumla öksürürken, “Ne oldu?” diye sordu Murat.

“Bir şey yok.” dedi Yasemin. “Sadece gıcık tuttu o kadar.” Son cümlesini bana bakarak söylemesiyle tutan ‘gıcığın’ ben olduğumu da bariz belli etmişti. Onun bu hâline gülerken, “Hadi yemek yiyelim, çok acıktım.” dedim.

Esnaf lokantasına geldiğimizde siparişlerimizi verip yemeklerimizi beklemeye başladık. O sırada çalan telefonumla, telefonumu cebimden çıkarıp kimin aradığına baktım. Handan teyzenin aradığını gördüğümde bekletmeden açtım.

“Efendim Handan teyze.” dememle masadakilerin dikkatini çekmiştim. “Nazlı kızım nasılsın iyi misin?” diye sordu.

“İyiyim Handan teyze sen nasılsın?” diye sordum. “Ben de iyiyim kızım, sen neler yapıyorsun?” diye sorduğunda, “Az önce dükkândan çıktık. Ateş, Yasemin ve Murat’la beraberim. Sen neler yapıyorsun?” dedim.

“Ben de evdeyim kızım iş güç ne olsun. Hazır Yasemin’de yanındayken sormak istediğim bir şey var.” dedi.

“Sor tabii Handan teyze, dinliyorum.” dedim. “Yarından sonra benim günüm var. Sen ve Yasemin kızımda gelseniz, hem millet Ateş’in kiminle beraber olduğunu da çok merak ediyorlar. Yanlış anlama sakın beni, bu zamana kadar Ateş’in yanında kimseyi görmediler. Merakları ondan. Hem ben de gelinimle övünmüş olurum. Ne dersin?” diye sordu.

“Tabii gelirim Handan teyze o nasıl söz. Yasemin’e de sorayım bir dakika.” dedim ve telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Kısa bir özet geçtiğimde Yasemin gelirim dedi. Handan teyzeye ikimizin de geleceğini söylediğimde ‘iyi eğlenceler size’ dedi ve telefonu kapattı.

“Gün demek ha.” dedi Murat. “Siz günlere katılacak yapıda bir insan değilsiniz. Neden kabul ettiniz Handan teyzenin teklifini?” diye sordu.

“Öncelikle teklifi yapan sevdiğim adamın annesi üstelik komşum. Ayrıca oraya eminim ki yetişkin kızı olan bir sürü kadın gidecek. Yani demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?” diye sordum.

“Valla sizin kafalar bir başka çalışıyor. Helal olsun bir kez daha saygı duydum.” dedi Murat.

“Karım da karım. Bak nasıl koruyor erkeğini. Aslan aşkım benim.” dedi Ateş ve yanağıma güçlü bir öpücük kondurdu.

Gelen siparişlerle beraber yemeğimizi güzelce yemiştik. Akşam yemeği faslı bittikten sonra hepimizin yorgun olmasıyla evlere dağılmaya karar verdik. Sohbet ede ede giderken izlenilme hissiyle arkama baktım. Bir şey göremeyince tekrar önüme döndüm. Her ne kadar belli etmek istemesem de bu durum dikkat çekmişti.

Ateş’in, “Bir şey mi oldu Nazlı’m?” diye sormasına sebep olmuştu.

“Yok hayatım öylesine baktım.” dedim. Birkaç gündür bu izlenilme hissine kapılıyordum. Birden ortaya çıkan bu hissin nedenini de anlayamıyordum.

Evlere dağıldığımızda, Yasemin’le her zaman yaptığımız gece sohbetlerimizi yapmaya başladık. “Nasıl gidiyor bakalım taze âşık.” dememle bana döndü.

“Bak zaten akşam dediğini unutmadım kaşınma istersen.” dedi. Bu hâline gülerken, “Sen sormuştun ama, şimdi ben sormuşum ne var?” dedim. Üstelik ben insaflı davranarak bir hafta geçmesini bekledim.

Bir süre öylece durduktan sonra, “Öpüştük.” dedi ve elleriyle yüzünü sakladı, utanmıştı.

“Aman da aman. Ay ay ay.” diyerek daha da utanmasını sağladım. O da bana laf yetiştiremeyeceğini anlayınca olduğu yerden kalkarak koşar adım odasına gitti.

“Saklanabilirsin ama kaçamazsın Yasemin Hanım kaçamazsın.” dedim arkasından gülerek. Sonra aklıma gelen şeyle bir süre durdum. ‘tam tersi miydi’ diye düşündüm. Kendim bu hâlime gülerek oturduğum yerden ayaklandım. Yasemin’in odasına bodozlama girdim.

“Yarın bana dükkânda yardıma gelir misin?” diye sordum. Sorduğum soru ardından yüzünü buruşturdu ve yastığını bana fırlattı. Yastığı havada yakalarken, “Geri zekalı. El miyim ben de yardıma gelir misin diye soruyorsun?” diye resmen bana fırça attı.

“Aman,” dedim ve yastığı geri fırlattım. “Kırk yılın başında kibar olasım tuttu. Yok lan sana kibarlık artık. Çalış köle.” dedim ve odasından çıktım.

“Ben de seni seviyorum.” diyen Yasemin’le gülerek odama gittim.

 

******

 

Hafta sonu olduğundan dolayı kafe hınca hınç doluydu. Neyse ki Yasemin vardı, bir şekilde yetişiyorduk. Yasemin siparişleri alırken ben de biten yiyeceklerin yenisini yapıyordum. Kutay, Yasemin ve ben seri bir şekilde çalışıyorduk. Mutfak tarafında işim bitince tekrardan servise çıktım.

“Nazo,” dedi Yasemin. “Bir aydır şu ilerideki masada oturan adam istisnasız her gün geliyor buraya sen de farkındasın değil mi?” diye sordu.

Gösterdiği adama göz ucuyla baktığımda, başımı sallayarak onayladım. Her gün buraya geliyordu ve aynı yere oturuyordu. Üstelik gitmeden önce bir sürü şey alıp öyle gidiyordu.

“Farkındayım.” dedim. “Adam bir de mahalleden de değil acaba kim?” diye sordum. Sonra sorumun yersiz olduğunu fark ettim. “Aman kimse kim. Benim başım bağlı.” dedim ve hazır olan siparişi teslim ettim.

“Aman, sanki bir başı bağlı olan sensin. Benim de başım bağlı bir kere.” dedi, Yasemin. Saatler böyle geçip giderken, kapanış saati gelmişti. Herkes gittiğinde ben de mutfağa girmiştim.

Yasemin, “Ne yapıyorsun sen?” diye sordu.

“Yarın için hazırlık yapıyorum.” diye cevap verdim.

“Kaynananın gözüne girme dersleri ha.” diye benimle takıldığında ona yandan bir şekilde baktım.

“Öncelikle,” dedim ve yönümü ondan yana çevirdim. “Ben zaten Handan teyzenin gözüne gireli çok oldu. Ayrıca aşçıyız yani bir zahmet bir şeyler yapalım. Ayrıca,” dedim ve nefes aldım. “Murat’ın annesi de orada olabilir. Hani diyorum, acaba göze girmesi gereken kişi sen olabilir misin?” diye sorduğumda elleriyle yanaklarını tuttu. Böyle yapınca, ‘Van Gogh un Çığlık’ tablosuna benziyordu.

“Benim aklıma hiç gelmedi.” dedi.

“Gelmemesi normal bebeğim, çocuklara etkinlik hazırlayacaksın diye çok fazla uhuya maruz kaldın. Bu hâlin kabul edilebilir bence.” dedim gülerek.

“Tamam, o zaman sen neler yapıyorsun şimdi?” diye sordu.

“Handan teyzeyle konuştum. On ya da on beş kişi falan olurlarmış genelde. Ben de şimdi yirmi kişilik tiramisu ve börek yapacağım. Aslında kurabiye de yapacaktım ama onu da sen yapıver bir de patates salatası yaparsın. Handan teyze sarma, kısır ve poğaça yapacakmış.” dedim.

“Tamam, o zaman ben kurabiyeleri yapmaya gidiyorum. Yarın da salatayı yaparım.” dedi. Tam giderken onu durdurdum.

“Mutfakta, çekmecede benim tarif defterim var. Oradaki kurabiye tarifini yap. Evde malzemeler var. Kurabiyeleri yaptıktan sonra yuvarlak yuvarlak yapıp yağlı kâğıt serdiğin fırın tepsisine koy buzdolabına at. Yarın patates salatası yaparken de fırına atarsın.” dedim.

Bana bir süre gözlerini kırpıştıra kırpıştıra baktı. Daha sonra yanıma gelip sıkıca sarıldı ve “Sen bir tanesin. I love you, Je t’aime, Ich liebe dich.” dedi.

“Yüz dilde bana olan aşkını mı söylüyorsun yoksa Mirkelam mı dinledin?” diye gülerek sordum. (Mirkelam’ın elma değil ayva şarkısında böyle bir yer geçmektedir.)

“Her ikisi de.” dedi ve benden uzaklaştı. Tam giderken, “Sen dükkânda tek başına mı kalacaksın?” diye sordu.

Sorun değil diye karşılık verecekken, “Ben buradayım.” diye gelen sesle ikimiz de irkildik. Ateş mutfağın kapısından bize bakıyordu.

“Aklımı aldın aşkım, birden öyle girilir mi?” dedim ve arkamda kalan tezgâha yaslandım. Eşikten geçip yanıma geldi ve kolunu belime dolayarak beni kendine çekti.

“Asıl sen benim aklımı aldın hatun. Arıyorum açmıyorsun, baldızda açmıyor. Sensizlikten yataklara düşecektim az daha.” dedi ve diğer koluyla da sıkıca sarıldı. Başını boynuma gömdü. Kirli sakalları her ne kadar huylandırsa da hoşuma gidiyordu.

“Aile var burada aile tüü.” dedi Yasemin. “Yeni nesil bozmuş ayol, bizim zamanımızda böyle miydi?” diye söylenerek çıkıyordu ki Ateş onu durdurdu.

“Baldız,” dedi. “Efendim enişte.” diye karşılık verdi Yasemin de. “Seninki kapıda bekliyor haberin olsun.” dedi, Ateş.

“Bu şimdi mi söylenir vicdansız. Neden hemen söylemiyorsun?” diye çıkıştı ve koşar adımlarla önce mutfağı sonra da dükkânı terk etti. Daha sonra kapı açıldı ve tekrar içeri girdi. Ateş’e yönelik, “Sana emanet.” dedi ve tekrar gözden kayboldu.

Ben onun bu hâline gülerken Ateş, “Bazen sizi anlayamıyorum.” dedi. Bu kez de ona güldüğümde hiç vakit kaybetmeden dudaklarıma hızlı bir öpücük kondurdu.

“Gülüşünden öperim seni kurban olduğum.” dedi ve kolları arasındaki beni daha çok sıktı. Benim kollarımda onun boynunu bulurken sarılışına aynı şekilde karşılık verdim. Söz konusu o olduğu zaman vücuduma herhangi bir komut vermeme gerek kalmıyordu. Onun varlığı yetiyordu. Kollarım boynunu, gözlerim gözlerini ezbere bilip olması gereken yerde oluyordu.

Sarılışına hâlâ devam etse de kollarını biraz gevşetmiş, “Neden hâlâ mutfaktasın yavrum?” diye sordu.

“Senin de bildiğin üzere yarın Handan teyzenin günü var. Ben de gastronomi okumuş biri olarak yarın için börek ve tatlı yapacağım. Hem ne kadar maharetli olduğumu göstermiş olacağım hem de annene yardım etmiş olurum.” dedim.

“Seni yerim.” diye karşılık verdi ve bu kez daha uzun soluklu bir öpücük kondurdu. Bana her dokunduğunda başım dönüyordu. Biraz daha böyle kalırsak hiçbir şey yapamayacağımı fark ettim.

Bir adım geri çekildiğimde duvarda asılı olan önlüğü ve şapkayı aldım. İlk önce önlüğü sonra da şapkasını taktım. “Hadi bakalım yamak. Madem buraya kadar geldin bana yardım et.” dedim.

“Tamam şef. İlk olarak ne yapıyoruz?” diye sordu.

“İlk olarak ellerimizi yıkamakla başlıyoruz. Dışarıdan geldin.” dedim ve lavaboyu gösterdim.

Bundan sonra her şey oldukça hızlı gelişmişti. Önce tatlıları yapmış, porsiyonlamış ve buzdolabına koymuştuk. Ardından böreği de hazır etmiştik. Bir tek pişmesi kalmıştı. İki saatte her şey hazırdı.

“Ellerine sağlık yamak, bol bol yaptık. Yarın illa ki kalır olmadı ben sana kaçırırım.” dedim. Bu dediğime gülüp, “Kocasını da düşürmüş,” dedi ve boynuma bir öpücük kondurdu. “Bu yaptıklarımız olmasa da olur sen bana kaç yeter.” dedi ve bir öpücük daha kondurdu.

“Kocası mı?” diye sordum. “Ne zaman evlendik de kocam oldun beyefendi, benim haberim yok.” dedim.

“O da olacak gülüm benimkisi ağız alıştırması.” dedi. Onun bu hâline güldüm ve “Hadi bakalım çıkalım geç oldu. Yarın maç var.”dedim.

“Ne maçı?” diye sordu.

“Bak hayatım.” dedim. “Sen bu mahallenin gözde bekâr delikanlısıydın. Yani kızı olan tüm teyzelerin kızlarını evlendirmek istediği birisiydin ama ne oldu?” diye sordum.

“Ne oldu?” diye sordu. ‘elinin körü desem çok mu agresif olur.’

“Ama sen ne yaptın?” diye sordum. Tam cevap verecekken elimi kaldırdım ve cevap vermemesini sağladım. “Mahalleye yeni gelen, kim olduğu bile belli olmayan bir kızla sevgili oldun.” dedim.

“Onlara ne a*ına k*yayım.” dediğinde ağzına hafifçe vurdum.

“Sinirlen ya da küfür et diye demedim. Tabii ki bizim aramızdaki şeyler hiç kimseyi ilgilendirmez ama durum bu. Yarında akıllarınca beni denetleyecekler, laf sokacaklar. Handan teyzenin beni neden çağırdığını biliyorum. Onlardan yana bir çekincem olmadığını onlara göstereceğim. Her bir dediklerini itinayla savuşturup, kendimi savunacağım. Eğer yarın ben oraya gitmezsem korkup kaçtığımı düşünecekler. Bir de ‘sözde Ateş’le görüşüyorlar ama annesine yardıma bile gelmiyor hayırsız’ damgası vuracaklar. Bu yaptıklarımızda benim silahlarım. Onları hem el lezzetimle hem de dilimle nakavt edeceğim. Anladın mı?” diye sordum.

“Siz kadınlar çok fazla düşünüyorsunuz.” dedi.

“Bu yüzden çabuk yaşlanıyoruz.” dedim önlüğümü çıkartırken, “Düşünmekten.” “Hadi çıkar önlüğünle şapkanı da bir an önce eve gidelim.” dedim.

Dükkândan çıktıktan sonra el ele eve giderken tekrar izlenilme hissine kapıldım. Bu sefer aniden arkama döndüğümde birini saklanmaya çalışırken yakaladım. Uzak olduğu için kim olduğu belli olmuyordu ama tanımadık birisi olduğuna emindim.

“Gülüm ne oluyor? Kaç gündür sürekli arkanı kolaçan ediyorsun. Sıkıntılı bir durum mu var?” diye sordu Ateş.

“Bilmiyorum ki, bir şeyler varsa da yakında çıkar kokusu.” dedim.

“O da ne demek?” diye sordu.

“Zamanla göreceğiz hayatım.” dedim.

Evin önüne geldiğimizde vedalaştık ve evlere girdik. Eve girdiğimde Yasemin kurabiyeyi yapıyordu.

“İki saati geçti sen dükkândan çıkalı, bu saate kadar hâlâ kurabiye mi yapıyorsun?” diye sordum.

“Murat’la sohbeti fazla kaçırınca bu saate kaldı.” dedi. “Yardım lazım mı?” diye sordum.

Yavru köpek bakışlarıyla kafasını hızlıca salladı. Onun bu hâli tebessüm etmemi sağlarken lavaboda ellerimi yıkadım ve yanına gittim. Beraber el çabukluğuyla kurabiyeleri yaptıktan sonra buzdolabına koyduk.

**********

 

Ertesi sabah erkenden uyanmıştım. Geceden Kutay’a mesaj atıp bu sabah dükkânın açık olmadığını söylemiştim. Yasemin’i de kaldırıp patates salatasını ve kurabiyeyi yapmasını söyledim. Ben de dükkâna gidip bir an önce böreği fırına sürdüm. Yaklaşık yarım saat – kırk beş dakika sonra börek hazırdı. Üstüne alüminyum folyo sardım ve poşete geçirdim. Tatlıları da aldıktan sonra dükkândan çıktım.

Handan teyzeye doğru gidecekken bizim apartmanın kapısı açıldı ve içinden Yasemin çıktı neredeyse leğen denilebilecek bir kaba patates salatasını yapmıştı. Kurabiyelerde yine büyükçe bir saklama kabındaydı. Yanıma geldiğinde “Hazır mısın?” diye sordu.

“Hazırım.” dedim. “Sen, sen hazır mısın?”

“Hazırım. Kazamız mübarek olsun.” dedi ve birlikte Handan teyzenin evine doğru yöneldik.

 

Bir bölümün daha sonuna geldik. Kitabın gidişatından zevk alıyor musunuz merak ediyorum. Bölümler güncel yazıldığı için fikrlerinize açığım. Oy vermeyi ve yorum yazmayı unutmayın lütfen. Yazım yanlışı varsa af ola. Hoşça kalın. :))

Loading...
0%