@okuyan_bir_insan
|
Hayat denilen şey tuhaf bir şeydi. Sana sorulmadan, kimlerle olacağını seçemeden ve nasıl ilerleyeceğini bilemeden yaşadığın bir şeydi. En basitinden, hayatta olmakla yaşamak aynı şey değildi. Bazıları bu hayatı gerçekten yaşıyordu. Vay anasınıydı. Hastane odasında çıt çıkmazken söze ben girdim. “Nasıl?” Benim bu şaşkınlığımı gören Handan teyze ise durumu şöyle açıkladı. “Şimdi bizim boşta olan bir dükkanımız var. Birkaç ay öncesine kadar doluydu, ama kiracıyla anlaşamadık. O yüzden sen gel kafeni bizim dükkanda aç. Hem orası boş durmaz hem de sen açıkta kalmazsın yavrum. Bu devirde nerede bulacaksın bir yer. Hadi buldun, kirası Allah bilir kaçtır.” dedi. “Peki siz önceden ne kadar kira alıyordunuz?”diye sordum. “On bin.”dedi. Handan teyze. Benim verdiğim kiradan beş bin eksikti. Ben bir şeyler düşünürken bu sefer başka bir soru geldi. “Sen ne kadar kira veriyordun?” diye sordu, Ateş. “On beş bin veriyordum ben.”dedim. Eğriye doğruydu, yalan söylemenin alemi yoktu. “O zaman şöyle yapalım.”dedi Handan teyze ve lafına devam etti. “Bizim eve gidelim. Hem dükkan işini konuşuruz hem tanışırız. Böyle hastanede olmadı, daha rahat konuşuruz. Hem Ateş’te dükkanı gösterir sana, senin de için rahat eder.”diyince ne diyeceğimi bilemedim. “Ben hiç size zahmet vermesem.”dedim. Kadın daha hastaneden bile çıkmamıştı. “Ne zahmeti kız, olmaz öyle şey. Hem sen bugün hayatımı kurtardın benim. Ben seni eve davet etmişim, çok mu?”diye sorunca tam yine reddedecektim ki, Ateş lafa girmişti. “Bence aklından bile geçirme. Handan sultana hayır demek yasak.”diyince kabul etmekten başka çarem kalmamıştı. Ateş odadan çıkıp annesinin taburcu işini hallettikten sonra hep beraber hastaneden çıktık. Ben de, “Madem aynı yere gidiyoruz, hep beraber gidelim. Tabi sizin için de uygunsa.”diye bir teklifte bulunduğumda Asena, “Çok iyi olur valla Nazlı abla ağabeyim arabayı sanayiye vermişti.”dedi. Bu arada kızın adı Asena’ymış. Handan teyzenin eşi eski asker olduğu için kızının adını Asena koymuş. Dişi kurt, yakışır. “O zaman ben arabayı park ettiğim yerden getireyim. Siz şimdi yürümeyin hiç.”dedim ve arabayı almak için park ettiğim yere gittim. İki dakikalık bir zaman diliminde hastanenin önünde durdum ve arabaya binmeleri için bekledim. Ateş ön kapıyı açıp, “Anne sen öne bin.”dediğinde, Handan teyze; “Oğlum neredeyse iki metre adamsın rahat edemezsin arkada. Öne sen bin.”dedi ve arka koltuğa oturmak için eşinin açtığı kapıdan bindi. Herkes arabaya binince Ateş’te öne oturmak zorunda kalmıştı. “Bana evi tarif eder misin?”diye sordum. “Olur.”dedi ve evi tarif etmeye başladı. Birkaç dakikanın ardından çalan telefonumla dikkatim oraya kaydı. Arayan kişinin Yasemin olduğunu gördüğümde, ‘eyvah.’ dedim. Eyvah ki ne eyvahtı. Yazardan Çalan telefonu açtığında hoparlöre alma zahmetinde bile bulunmamıştı Nazlı. Çünkü bir adet kızgın Yasemin tüm megafonlara bedeldi. Nazlı’nın telefonu açıp, “Yaso’m. Bebeğim, evimin direği.”diye konuşmasıyla karşı taraftan gür bir “Çiçeeeek!” diye haykırılması aynı anda gerçekleşti. Arabadakiler şaşkın, Nazlı gergindi. “Neredesin sen Nazlı. Nerede!”diye tekrar yükseldiğinde, “Vallaha açıklayabilirim.”dedi. “Senin yüzünden gencecik yaşımda kalpten gideceğim Nazlı.”dedi, Yasemin. “Her nerede ne yapıyorsan işini hallet ve sana atacağım konuma gel. Ev buldum ama senin de bakman lazım.”dedi. Ve ardından ekledi, “Çabuk ol.”daha sonra kapanan telefonla ne zamandır tuttuğunu bilmediği nefesini bıraktı. Ardından gelen bildirim sesiyle, “Rica etsem konuma bakar mısın? Neresiymiş.”diye, Ateş’ten konuma bakmasını istedi Nazlı. Ateş konuma bakarken; “Arkadaşın biraz sinirli biri galiba Nazlı abla.”diyen Asena’ya dikiz aynasından baktığında, “Özünde iyi insandır. Ama kızdırmamak gerek tabi. Yoksa böyle kızgın bir kedicik olabiliyor.”dedi, Nazlı. “Çiçek kim kızım. Arkadaşın çiçek diye bağırdı telefonda. Bir an yanlış kişiyi aradığını düşündüm.” dedi. Bu soru Ateş’inde dikkatini çekmişti. Nazlı’ya baktığında düşen yüzünü ve derin bir iç çektiğini gördü. “Çiçek benim ikinci adım Handan teyze, ama ben Nazlı ismimi kullanıyorum.”dedi. Yüzünde oluşan tebessüm sahteydi. Ateş bunu fark etmiş konuyu değiştirmişti. “Konum doğru mu acaba?”diye sordu. Nazlı, “Neden sordun?”diye sorarken tam o ara köşeyi dönmekteydi. “Çünkü arkadaşının attığı konuma göre ev, bizim evin tam karşısı oluyor da ondan.”diyince kısa bir sessizlik oldu. O sırada karşıda görünen kızgın bir Yasemin gören Nazlı, “Bademli olsun.”dedi. Neden böyle dediğini kimsenin anlamadığını fark edince, “Helvam. Helvam bademli olsun. Ben badem severim.”dedi ve arabayı boş bir yere çekerek durdurdu. Sokağa girdiği gibi arabayı fark eden Yasemin ise sabırla Nazlı’nın arabadan çıkmasını bekliyordu. Arabanın içindekileri gözü bile görmüyordu. Herkes arabadan çıktıktan sonra kapıları kilitleyen Nazlı, karşısında oldukça kızgın olan arkadaşına, “Bak vallaha mazeretim var.”dedi, ama şu an üzerine doğru koşarak gelen arkadaşının onu duyduğundan emin değildi. Nazlı’dan Üzerime doğru hızla gelen Yasemin’den canımı sevdiğim için son sürat kaçmaktaydım. Can tatlı azizim can tatlı. “Yaso!”diye bağırdım can havliyle. O sırada hâlâ kaçmaktaydım. Üzerime doğru gelmekte olan Yasemin’den arabaların arkasına saklanarak kaçıyordum. “Ne Yaso, ne Yasemin’i!”diye hâlâ bağırarak kovalarken yorulmuş olacak ki sağ ayağındaki ayakkabıyı çıkarıp bana attı. Attığı ayakkabıyı hızla tuttuğumda, “Allah aşkına bir dur Yasemin!”dedim. Göz ucuyla Handan teyzelere baktığımda şu an insanlık dışında her şeyi gördüklerine yemin edebilirdim. “Durmam!”diye bağırdı. “Niye duracakmışım.”diye söylendi. “O telefon sen de süs diye mi var gerizekalı!”diye azarladı. Sol ayağındaki ayakkabıyı da çıkarıp attığında onu da yakaladım. “Vallaha mazeretim var diyorum ya! Konuşturmuyorsun ki bee!”diye bu sefer ben de yükseldim. Bu kızın siniri beter bir şeydi. Allah bizleri korumalı ve sakınmalıydı. Evlerden uzak düşman başınaydı. Yere eğilip ufak taşlar aldı ve onları da attı. İsabette ettiriyordu namıssız. “Şeytan mı taşlıyorsun Yasemin.”dedim yılmışlık ve bıkmışlıkla. “Nerede olduğumuzu fark et artık be kızım.”dedim. Öylece dururken etrafına bakındı. Olduğumuz mahalleye, elindeki taşa, ayağında ayakkabı olmayan ayağına ve önümdeki karaltıya. Karaltı… Ben de önümdeki karaltıya baktığımda bunun Ateş olduğunu gördüm. Daha sonra ellerimin konumunu fark ettim. Belindeydi. Ellerim siyah deri ceketinin yanlarını tutmuştu. Hızla ellerimi çekerken, “Çok özür dilerim.”dedim. “Ne ara arkana geldim bilmiyorum bile gerçekten çok özür dilerim.”dedim ve şokla bana bakan arkadaşıma öldürücü bakışlar attım. Bu bakışlar ‘ben senin ağzına sıçıcam bakışıydı. Yeteri kadar rezil olduğumuzu fark edip Yasemin’in yanına gittim ve deminden beri tuttuğum ayakkabılarını giymesi için önüne koydum. “Kusura bakmayın lütfen Handan teyze. Böyle bir tanışma ben de beklemiyordum, ama canım arkadaşım beni çok merak ettiği için tüm bu taşkınlığı. Tekrar kusura bakma lütfen.” Canım arkadaşım lafını bastırarak söylemem, Yaso’ya bir mesajdı. Bunun arkası bol çekişmeli bir azardı. “Ne kusuru evladım. Olur mu öyle şey, arkadaşın merak etmiş normaldir.”dedi, ılımlı sesiyle. Bu kadını ne yapmalı bir güzel sevip mıncırmalı. “Hadi geçin bakalım içeriye. Hem oturup konuşalım, hem de tanışalım. Belli ki komşu da olacağız.”dediğinde bu kadar rezilliği bile kaldıramayan ben daha fazla rüsva olmamak için, “Yok biz eve bakalım sonra da dönelim. Zaten yeterince zorlu bir tanışma oldu.”dedim. Dedim ama aynı hızla da kaşları çatıldı Handan teyzenin. “Bak şimdi kızarım işte. Rezillik falan yok. Hadi gidip bakın eve bir an önce, sonra doğru buraya geliyorsunuz. Hatta Ateş’te sizinle gelsin. Belki kirada yardımcı olur.”dedi ve içeri girdi. Ben ise tam reddedeceğim sırada Ateş çoktan karşı apartmana doğru gitmeye başlamıştı. “Bu kim kız.”dedi, Yasemin. Önden giden Ateş’i süzerken. “Adama bak bak bitmiyor. Kaçak kat çıkmışlar resmen.”diye kendince bir tespit yaptı. “Allah adını verdim yürü Yaso. Zaten olacağımız kadar olduk maskara. Hadi gülüm hade.”dedim, kolundan sürüyerek Ateş’in peşinden eve girerken. “Ayrıca. Ne biçim taş atıyorsun kızım sen. Düşmanın mıyım ben senin? Attığını vuruyorsun bir de.”dedim. Ateş’e yetiştiğimizde. “Haluk amcaya söyleyeyim de TSK’ya versin seni. Cephede lazım olursun sen.”dedim. Bir kıkırtı duyduğumda bunu gülüşünü saklamaya çalışsan Ateş ve bir başka tanımadığım bir amca olduğunu gördüm. “Biz eve bakmaya gelmiştik Çetin amca.”dedi Ateş. Belli ki tanıdıktı. Eve baktığımda gayet güzel olduğunu gördüm. İki oda bir salon ve bir mutfak. Normal bir evdi işte. Adam olana çok bile. “Ev iyi hoşta Çetin Bey acaba kirası da hoş mudur nasıldır?”diye sordum. Her ne kadar içine düşsem de belli etmemeliydim. Kiracılık kural bir, ulaşamadığın eve mundar de. “Kirası on üç bin.”dedi. İkiye böldüğünde altı buçuk yapıyordu. Yeme de yanında yattı. Hatta şahaneydi, fevkaladeydi. Yasemin’le yaşadığımız kısa bir bakışmanın ardından, “Tamam.”dedik ikimizde. Ev iyiydi, boyaya ya da başka bir şeye ihtiyacı yoktu. Kısacası cilloptu. “Siz ikiniz mi kalacaksınız?”diye sordu. Ben ise, “Evet sadece ikimiz kalacağız. Yatılı misafirimiz olmaz.”dedim. Kafasını salladı ve “Hayırlı olsun o vakit.”dedi. “Biz şu an kaldığımız evden taşınmak üzereyiz. Yarın, en geç Çarşamba taşınırız.”dedim. Evin büyük çoğunluğunu toplamıştık. Sadece nakliyecilerin taşıması gereken şeyler vardı. Akın siz evi halledin nakliye işi ben de dediğinde, bize de sadece ev bulma işi kalmıştı. Evden çıkarken Yasemin’e, “Akın’a haber ver buranın konumunu da at, nakliye işini ben halledeceğim demişti.”dediğimde, “Tamam” demiş, Akın’ı aramak için önden gitmişti. “Akın kim.” diye sordu, Ateş. “Arkadaşımız.”dedim sadece. “Yakın arkadaş galiba.”dediğindeyse, “Olması gerektiği gibi bir arkadaş.”demiş ve onu arkada bırakmıştım. Dışarı çıktığımızda Yasemin, telefonla konuşmayı bitirmişti. “Aradım Akın’ı. Yarın sabah 9 da nakliyeciler gelecekmiş.”dedi. Eve gitmeden önce Ateş, dükkanı göstermişti. Tam istediğim gibi bir yer olması sanırım Allah’ın bana bir lütfuydu. Dükkandan çıkıp artık komşu olduğumuz daireye girdiğimizde üçüncü kata çıkmıştık. Kapıyı anahtarla açan Ateş’in ardından biz de girdiğimizde Handan teyze,”Ne oldu çocuklar hallettiniz mi?”diye sordu. “Hallettik Handan teyze. Yarın taşınıyoruz kısmetse.”dedim. “Yarın ben çalışıyorum Nazlı. Sen tek başına zorlanmaz mısın?”diye sordu Yasemin. “Bir sıkıntı olmaz Yaso, ben hallederim.”dedim. “E hadi içeri geçin kapıda kaldınız.”diyen Asena’yla salona geçmiştik. Oldukça güzel bir evdi. Handan teyze zevkli biriydi sanırım. “Bir şey içmek ister misiniz çocuklar.”diye soran Handan teyzeye, “Bir bardak su alabilirim. Dilim damağım kurudu da.”dedim. Asena su getirmek için mutfağa giderken, o sırada ise Handan teyze sabahtandır merak ettiği soruları sormaya başladı. “E çocuğum kimsiniz, kimlerdensiniz, ne iş yapıyorsunuz anlatın bakalım.”diye soruları sıralarken, o sırada elinde bir bardak suyla gelen Asena “Anne niye ahret soruları sorar gibi soruyorsun. Kendine mi alacaksın kızları ne yapacaksın.”dedi. Ve o an bir şey yaşandı. Ben sorunun cevabını beklemeden suyu içmeye başladım. Hani her film sahnesinde istisnasız başrol karakterimiz bir şeyler içerken ona sorulan sorulardan dolayı ağzındakini püskürtmeli tükürmeli çıkarır ya işte buna benzer bir şey oldu. Handan teyzenin kızına verdiği cevap yüzünden su boğazımda kaldı. Demek ki o kadar da kolay püskürtülemiyormuş bu su. “Belki alacağım sana ne kız.”dediğinde boğazıma kaçan su yüzünden öksürük krizine girmiştim. “Ne?”dedim oldukça kısık bir sesle. Nefes alamıyorum ki. Birkaç saniyenin ardından kendime geldiğimde bardakta kalan son suyu da içip, “Biz artık kalkalım” diye ayaklanmıştım. Ayaklandığım gibi de Handan teyzenin bakışları çatılmış, başını eğmiş ve kötü kötü bakıyordu. Başka çaremin olmadığını anlayınca üstümdeki deri ceketi çıkarmış ve paşa paşa geri yerime oturmuştum. “Biz beraber büyüdük.”diye lafa girdim. Bu konu daha da uzadıkça tatsız bir hâl alacaktı. Yara bandı misali tek seferde anlatılmalıydı. “Kimiz kimlerdeniz bilmeyiz. Açıkçası bulmak için de bir çaba sarf etmedik şu zamana kadar. Bizim bizden başka kimsemiz yok.”dedim tek seferde. Ortamın havasını değiştirmek için Asena, “Ne iş yapıyorsunuz.”diye sordu. “Ben gastronomi okudum.”dedim. “Ben de ana sınıfı öğretmenliği.”dedi, Yasemin.” “Maşallah maşallah. Tü tü tü nazar değmesin kızlarıma ne de güzel meslek sahibi olmuşlar.”diyen Handan teyzeye gülümsemiştim. Yaklaşık on dakikanın ardından sofra hazır olmuş, akşam yemeğimizi yemiştik. Tabi yerken de sohbet etmeyi unutmamıştık. Her ne kadar Handan teyze bizi ağırlamak istese de yarın erken kalkacağımızı söyleyerek sonunda evden çıkmıştık. Arabaya yerleştiğimizde kontağı çevirdikten sonra balkondan bize bakan Handan teyze ve ailesine el salladık. En sonunda hepsi içeri girdiğinde bir tek Ateş kalmıştı. Ona da hafif bir tebessüm ederek baş selamı verdiğimde aynısını yapmıştı. Ben de en son gaza basarak, yeni hayatımızın başlayacağı bu yerden tekrar dönmek üzere şimdilik gitmiştim.
Bölüm sonuna geldik. Merak ettiklerinizi ve görüşlerinizi yorumlarda paylaşabilir, beğendiyseniz oy vererek bana destek olabilirsiniz. Unutmayın dünyayı like (oy vermek) kurtaracak. |
0% |