Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@okuyan_bir_insan

“Sen misin gerçekten? Ne işin var burada?” diye sordu.

“Selçuk Bey kusura bakmayın ama asıl sizin ne işiniz var burada?” diye sordum bana göre oldukça isyankâr bir tavırla.

“Ben iki sokak ötede yaşıyorum.” dedi.

İnsanın istemediği ot gerçekten burnunun dibinde biterdi. Bir sözün daha doğruluğu böylelikle tescillenmişti. Hâlbuki ne gerekti.

“Sen neden buradasın?” diye sordu. “Ateş’le tanışıyor musunuz?”

Ateş’in konuşmasına fırsat vermeden, “Bu sizi neden ilgilendiriyor?” diye sordum sert ve kaşlarım çatık bir şekilde.

“Ben sadece merak etmiştim.” dediğinde, en sonunda dayanamamış ve “Bakın Selçuk Bey.” diyerek söze girmiştim.

“Benim neden burada olduğum ya da yanımda gördüğünüz insanların kim olduğu sizi ilgilendirmez.” dedim.

Beni Akın ve Çağatay’la gördüğünde de aynı şeyi yapmıştı ve bu oldukça can sıkıcıydı. Tam eve girecekken gördüğüm Yasemin’le olduğum yerde kaldım. O da evin önündeki bu küçük topluluğu gördüğünde şaşırmış olacak ki, “Ne oluyor burada?” diye sormuştu.

Gördüğü Selçuk Bey’le önce şaşırmış, ardından bu şaşkınlığını sesine de yansıtarak “Selçuk Bey, siz neden buradasınız?” diye sormuştu.

“Merhaba Yasemin Hanım. Ben iki sokak arkada oturuyorum da Nazlı’yı görünce selam vermek istemiştim. Neyse ben artık gideyim. Sanırım buraya yeni taşınan kızlar sizsiniz hayırlı olsun iyi akşamlar.” dedi ve gitti.

Öylece giderken Yasemin koluma girmişti. “Valla bu adamın burada yaşadığını bilmiyordum Nazlı.” dedi panik içinde. “Farkındayım.” dedim ben de sadece.

Tüm bu yaşananları film izler gibi izleyen Ateş’e baktığımdaysa sorgular bir şekilde bakıyordu.

“Selçuk’la nereden tanıştığınızı sorabilir miyim?” diye sorduğunda, “Yurttan.” diyerek cevap vermiştim. Ama verdiğim cevap yeterli gelmemiş olacak ki hâlâ sorgular bir şekilde baktığında, Yasemin kısaca özet geçmişti.

“Ateş, kızlar. Hadi akşam yemeğine.” diye camdan bağıran Handan teyze bizim cevap vermemizi beklemeden camı kapatıp içeri girmişti.

“Davet etmedi farkındasınız di mi?” diye sorduğumda ikisi de cama bakarken başlarını sallamıştı.

“Peki bizim gelmeme ihtimalimiz kaç?” diye sordum.

Ateş, “Sıfır.” diyerek böyle bir ihtimalin olmadığını söyledi.

“Yemekte ne var?” diye sordum. Bir yandan da hep beraber eve doğru yürüyorduk.

“Mercimek çorba, tavuk sote, pilav ve cacık.” diye menüyü söylediğinde, “Sağlam menüymüş hayır demek aptallık olurdu.” dedim.

Yasemin ise, “Nazlı’nın kalbine giden yol 1: Mide.” diye bana takıldı. Biz böyle konuşurken çoktan eve gelmiştik bile. Ama günün birinde çokta uzak olmayan bir zaman diliminde Ateş’in bu yol 1’i kullanacağını çok sonradan öğrenecektim.

 

**********

 

Handan teyzenin mükellef sofrasından sonra, salonda hep beraber çay içiyorduk.

“Sürekli biz geliyoruz. Ayıp oluyor artık, iyice yerleştikten sonra biz de sizleri ağırlamak isteriz.” diye bir teklifte bulundum.

“Ayıp ne demek Nazlı kızım. Yok öyle bir şey, ama elbet geliriz. Hem bakalım senin el lezzetin nasıl mahalleliden önce biz bakalım elinin lezzetine.” dedi.

“Ne zaman dükkâna bakmayı düşünüyorsun Nazlı abla.”diye soran Asena’yla başımı ondan yana çevirmiştim.

“Valla önce evi toparlamam gerek. Faturaları da üzerimize almamız lazım. İki üç gün sürer gibi duruyor. Ondan sonra sizin içinde uygunsa dükkânı işletmek isterim.” dedim.

“Doğru diyorsun hanım kızım.” dedi, Haluk amca da.

Biraz daha sohbet ettikten sonra gün boyunca yorulduğumuz için müsaade isteyip evden ayrılmıştık.

“Yine gelin kızlar tamam mı? Bak sakın çekinmeyin. Bu taşınma işlerini bilirim, günlerce yerleşmesi alışması bitmez.” dedi.

“Tamam Handan teyze sağ olun tekrardan. Hayırlı akşamlar.” dedik ve evden çıktık.

Apartmandan çıkarken koluma giren Yasemin beni kızdıracak bir şeyler söylemeden önce kullandığı o ses tonunu kullanarak, “Nazlı.” dedi. Adımın son hecesini uzatarak. Ben de “Efendim.” dedim aynı şekilde son heceyi uzatarak.

“Ateş’le aranda ne var.” diye sordu birden. Bu soruya öylece kalırken;

“Ne varmış aramda.” diye sordum.

“Ben de onu soruyorum Nazlı ne var aranda.” dedi.

“Hiçbir şey.” diye yanıtladım onu.

“O zaman senin onunla aranda bir şey yok ama, onun seninle arasında bir şeyler var gibi duruyor.” dedi.

Yüzümü olabildiğince ekşiterek, “O ne demek be?” diye sordum.

“Ben seni bilirim Nazo bana yalan söylemezsin. Sen onunla aramda bir şey yok diyorsan yoktur ama benim bugün gördüklerimden sonra onun seninle aranda bir şeyler olmadığını kimse bana söyleyemez. Gözlerimle gördüm, kulaklarımla duydum.” dedi.

“Yaso. Benim de anlayabileceğim bir dilde konuşur musun?” diye sordum.

“Ateş senden hoşlanıyor.” dedi.

“Bunu da nereden çıkardın?” diye sordum.

“Gördüm Nazlı.” dedi. “Selçuk manyağının sana bakarken gözlerinin nasıl alev aldığını gördüm, ellerinin nasıl yumruk olduğunu, sen onu terslerken nasıl memnun olduğunu gördüm.” dedi.

“Hayatında biri var mı yok mu bilemeyiz tabi?” dedi. “Zaten hayatında biri varken sana böyle bakıyorsa uzak dur ama.” dedi ve derin bir nefes aldı. “Bence bu adam sana karşı hiç boş değil. Üstelik yemek yerken de seni kesti.” dedi.

“Bilemem Yaso.” dedim. “Belki dediğin gibidir. Belki mizacı böyledir. Kendisi bizzat bir şey demeden bilemeyiz.” dedim.

Konuştuğumuz için evin dış kapısının önünde öylece kalırken elimdeki poşeti ve onun için yaptırdığım evin anahtarlarını verip önden yolladım. İçeri girmeden önce Handan teyzenin evinin penceresine baktığımda Ateş’in bakışlarını yakaladım. Ufak bir baş selamı verdikten sonra içeri girerek dış kapıyı da kilitledim ve eve çıktım. Belki Yasemin’in dediği gibi bir şeyler vardır. Açıkçası olsa bile şu an onu düşünebilecek durumda değildim. Ama Selçuk zırtapozunun gelmeden hemen öncesini düşündüğümde aklımda olmadık sorular beliriyordu ve ben şu an o soruların cevaplarını bulmaya hazır değildim.

 

*************

 

Akşam eve geldiğimizde günün getirdiği yorgunlukla uyumak için odalara dağılmıştık. Bu sefer sabah erken kalkan taraf bendim. Mesleğimin hakkını vererek ve elde olan malzemelerle bir kahvaltı sofrası hazırlamıştım.

“Kalk artık be ne çok uyudun.” dedim. Yasemin’in başında dikilerek.

“Kalktık işte ne böğürüyorsun sabah sabah.” dedi.

“Kalk diye böğürüyorum sabah sabah. Tıpkı senin bana yaptığın gibi cicim.” dedim ve kaba etine bir şaplak atarak odadan kaçtım.

“Çiçek!” diye bağırdığına göre uyandırma işlemi başarılıydı. On dakika gibi bir sürede hazırlanmış ve sofraya oturmuştu.

“Bugün ne yapacaksın?” diye sordu.

“Fatura işleri var onları hallederim. Ev sahibine de ilk kirayı vereceğim. Evi de biraz toparlarım.” dedim.

“Evi boşver ben gelince beraber yaparız. Sen Ateş’le ya da Asena’yla falan dükkâna bak. Seni biliyorum ben aklın orada kaldı.” dedi.

Doğruydu. Aklım oradaydı gördüğümden beri. Yol üstünde olmasına rağmen oldukça iyiydi. İşlek bir yerde ve önünden her geçenin hiç olmazsa uğrayabileceği bir yerdi. Dükkânın önüne küçük masalar atabilir, içerisini de imkân dâhilinde istediğim gibi dekore edebilirdim.

“Emin misin?” diye sordum.

“Eminim.” dedi. Kahvaltıyı yaptıktan sonra beraber hızlı bir şekilde toparlamıştık. Çıkmadan önce Yasemin, kira parasının yarısını vermiş ve işe gitmek için evden ayrılmıştı.

Oldukça hızlı bir gün olmuştu. Evden çıktığım gibi fatura işlerini halletmiş, ardından ikametgâh işlerini de halletmiştim. Kirayı da ev sahibinin hesabına yatırdıktan sonra, başka yapacak bir işim kalmadığından Asena’dan ağabeyinin numarasını bana yollamasını rica etmiştim. Gönderdiği numarayı kaydedip vakit kaybetmeden aramıştım.

“Alo. Ben Nazlı, komşunuz olan. Müsait miydin acaba? Rahatsız etmiyorumdur umarım?” diye sordum.

“Hayır, Nazlı rahatsız etmiyorsun tabii ki de. Bir sorun yoktur inşallah?” diye sordu.

“Ben müsaitsen dükkâna bakabilir miyiz diye soracaktım?” dedim. “Hem aklımda birkaç bir şey var dükkânla ilgili, onu da danışırım sana ne dersin?” diye sordum.

“Tamam. Ben çalışıyorum şu an. Ben sana konum atsam buraya gelebilir misin? Buradan beraber geçeriz sana da uyarsa?” diye sorduğunda arada kalmıştım.

“Eğer işin yoğunsa sonra da bakabiliriz gerçekten. Hiç acelesi yok.” dedim.

“Konum atıyorum Nazlı. Lütfen dert etmeden gel.” dedi ve telefonu kapattı.

Attığı konum eve yakın bir yer olduğu için yürüyerek gitmeye karar vermiştim. “Adamı da işinden gücünden ediyorum ya.” diye söylendim kendime. “Ne acelesi vardı ki sanki.” diye kendimi paylamaya devam ederken;

“Niye konuşuyorsun kendi kendine. Yine kime kızgınsın?” diye gelen beklemediğim bir sesle hafif yerimde sıçramıştım. Ses kaynağına baktığımda, Murat’ı gördüm.

“Aklımı aldın ya.” dedim ve baş parmağımla damağımı kaldırdım.

“Kusura bakma, korkutmak istememiştim. Sadece seni söylenirken gördüğümde merak ettim.” dedi.

“Kendime kızmakla meşguldüm de seni fark edemedim. Senlik bir şey değil yani.” dedim.

“Neden kendine kızgınsın peki?” diye sordu.

“Dükkâna bakmak için Asena’dan Ateş’in numarasını aldım. Az önce de aradım ama meşgul sanırım. İş yerinin konumunu attı. Ama yine de gel dedi. Ben de adamı işinden ettiğim için kendime biraz kızmakla meşguldüm.” dedim.

“Dükkân?” dedi sorar gibi. “Boş olan dükkândan mı bahsediyorsun?” diye sordu. Başımı onaylar biçimde salladım.

“Neden şaşırdın bu kadar ki?” diye sordum.

“Son çıkan kiracıdan sonra orayı kiralayacaklarını düşünmüyordum da ondan şaşırdım.” dedi.

“Son kiracı ne yaptı ki?” diye sormamla telefonumun çalması bir oldu. Arayan kişiye baktığımda, Ateş’in aradığını gördüm.

“Efendim Ateş.” dedim telefonu açar açmaz.

“Nerede kaldın? Normalde bu kadar uzun sürmezdi o yüzden merak ettim yanlış anlama lütfen.” dedi.

“Yolda Murat’la karşılaştıkta, lafa daldık o yüzden geciktim. Geliyorum şimdi.” dedim.

“Tamam dikkatli gel bekliyorum.” dedi.

Telefonu kapatıp konuma bakarken, “Konuma gerek yok ben de Ateş’in yanına gidiyordum gel beraber gidelim.” dedi.

“İyi hadi gidelim.” dedim ve yol boyunca sohbet ederek yürüdük.

İş yerinin önüne geldiğimizde burasının bir araba tamircisi olduğunu gördüm. Kapının önünde beni bekleyen Ateş, yanımda Murat’ı görünce başta hafifçe kaşları çatılmış, ardından bakışları bana dönmüştü. Murat’la tokalaşıp selamlaştıktan sonra bana da elini uzatmıştı. Elini sıkıp;

“Dükkân senin mi?” diye sordum.

“Evet.” dedi, sakin bir tonda.

“O zaman benim yakışıklı hastalandığında sana getiririm artık.” dedim.

“Yakışıklı?” diye anlamadığını belli eder bir şekilde sormuştu Murat.

“Benim arabam var da ondan bahsediyorum.” dedim ben de.

“İçeri geçip bir çay içelim sonra bakarız dükkâna olur mu?” diye sordu Ateş.

“Olur, bana uyar.” dedim ve hem acıkmış olmanın verdiği hisle, hem de merakla, “Acaba sanayi tostunun olma ihtimali nedir?” diye sordum içeri doğru girerken. Bir yanımda Ateş bir yanımda Murat vardı.

“Kız işi biliyor.” dedi Murat, büyük bir keyifle.

“İçeri geçelim, yaparız.” dedi, Ateş’te.

“İçeri geçip oturduğumuzda Ateş yerine geçmiş, Murat ve ben de onun karşısındaki koltuklara oturmuştuk. Ateş telefonla siparişleri verirken sohbet etmeye başlamıştık.

“Ee alışabildin mi mahallemize?” diye sordu Murat. “O gün pek sohbet edebilme fırsatımız olmadı.” dedi.

“Valla ben henüz ne olduğunu bile anlayabilmiş değilim.” diye bir itirafta bulundum. “Kiralık dükkân var mı diye sormak için geldiğim pazardan bir ev ve dükkân sahibi olarak çıktım.” dedim ve güldüm. “Oldukça hızlı bir başlangıç oldu.” dedim.

Onlar da bu dediğime gülerken, “Öyle olmuş gerçekten de.” dedi, Murat.

Çaylar ve tost geldiğinde, “Kusura bakmayın sabah kahvaltısıyla duruyorum.” dedim ve tosttan olabildiğince büyük bir ısırık aldım. Çaydan da bir yudum alırken, “Kusurluk bir şey yok Nazlı afiyet olsun.” dedi Ateş.

Beş dakikanın ardında tost ve çay bitmişti. Biz sohbet ederken kapı birden açıldı ve içeri bir kadın girdi. Benden birkaç santim uzun gibi duruyordu. Saçları koyu sarı, üzerinde cüretkâr bir bluz ve elinde bir kap vardı.

“Ateş’cim sana kek yaptım. Kakaolu sen seversin.” dedi.

Kabı masaya bırakırken Murat’a da selam vermişti. Gözü en son ben de dururken, “Sen kimsin?” diye sordu.

“Biraz kibar mı olsan acaba Yelda?” diye söylendi Murat.

“Sorun değil.” dedim ve ayağa kalktım.

“Ben Nazlı. Mahalleye yeni taşındım.” dedim.

“Ateş’lerin karşı apartmanına taşınan sensin yani?” dedi.

“Öyle.” dedim kısa keserek.

Durum analizi yapacak olursak şu an ki durum bariz belliydi. Hiçbir ilişki deneyimi olmayan ben, bu kadının Ateş’e biraz yanık olduğunu anlayabilirdim.

“Ben Yelda. Memnun oldum.” dedi elini uzatarak.

Uzattığı elini sıkarak, “Nazlı.” dedim sadece. Açıkçası ben pek memnun olmamıştım. Oldukça kaba ve kibirli biri gibi duruyordu.

“Yelda bacım.” dedi Ateş. “Buraya destursuz girmen hiç hoş değil. Bir daha yapma, kafana estiği gibi de gelme.” dedi. “Ayrıca ben kakaolu kek sevmem.” dedi ve masada duran kabı kadına geri verdi.

Bana dönerek, “Çıkalım mı Nazlı?” diye sordu.

“İyi olur.” dedim. Biz önden çıkarken, Murat’la o kadın da arkamızdan çıkıyordu.

“Nereye gidiyorsunuz ki siz?” diye sordu. Ses tonu oldukça kızgın, öfkeli ve belki bir tık kırgındı.

“Bunu kim olarak soruyorsunuz?” diye sordum. “Ateş’le bir münasebet içerisinde olan biri olarak mı, yoksa komşu olarak mı?” dedim. “Az önceki konuşmaya şahit olmasaydım eğer bu soruyu ben cevap verirdim ama şu an bu soruyu sorma hakkını nereden buluyorsunuz merak ettim açıkçası.”

Ateş’e karşı bir şeyler hissettiği bariz belliydi. Biri, başka birine karşı elbet bir şeyler hissedebilirdi. Fakat sorun bu değildi. Sırf bir şeyler hissediyor diye kendinde olmayacak şeyleri hak görüyordu ve bu can sıkıcı bir durumdu.

“Ben şey,” diye bir şeyler gevelese de lafın sonu gelmedi.

“İyi günler Yelda Hanım.” dedim ve oradan uzaklaşmaya başladım. Birkaç saniye sonra yanımda hareketlilik hissettiğimde o tarafa doğru baktım. Ateş bana şaşkın ama bir o kadar da tuhaf gözlerle bakıyordu.

“Eğer hoşlandığın biriyse kusu-“ derken lafımı böldü.

“Değil.” dedi. “O kadın benim hiçbir şeyim değil.”

“Fazla mı sert konuştum?” diye sordum bu sefer de.

“Hayır. Az bile konuştun. Bir türlü laftan anlamıyor.” dedi.

“Senden hoşlandığını biliyorsun o zaman?” diye sorduğumda şaşkınca bana bakmıştı.

“Sen nereden biliyorsun?” diye sordu.

“Kör ya da sağır değilim Ateş. Üstelik her ne kadar ilişki deneyimi olmayan bir kadın olsam da, bu bir kadın olduğum gerçeğini değiştirmez öyle değil mi?” dedim.

“Öyle tabi.” dedi ve bıkkınca bir nefes verdi. “Ben ne yapacağımı şaşırdım. Hiç umut vermedim, onu yanıltacak hareketim de olmadı. Ama ne yapacağımı bilemiyorum artık.” dedi.

“Onu eğer gerçekten sevmiyor ve istemiyorsan bunu açıkça belli edersin. Onunla aynı ortamlarda bulunmazsın, yalnız kalmazsın ya da ne bileyim birini seversin hayatına alırsın falan orası senin bileceğin iş.” dedim.

“Senin de olmadık şeylerle başını ağrıttım kusura bakma.” dedi. Dükkânın olduğu sokağa dönerken.

“Sorun değil.” dedim.

Dükkâna geldiğimizde içerisini bir daha gezdik. Kafamda olanları anlatırken bir yandan da ondan onay alıyordum. Burayı her ne kadar ben işletecek olsam da mal sahibi onlardı.

“Şimdi bu iki duvara boydan boya kara tahta asmak istiyorum. Gençler geldiğinde düşüncelerini, ya da o an ne hissediyorlarsa paylaşabilmeleri için böyle bir şey yapmak istiyorum. Uygun mudur sizin için?” diye sordum. “Duvarları da açık mora boyamak istiyorum. Dükkânın önüne de iki tane küçük masalardan atacağım, özellikle yazın ve bahar aylarında.” dedim.

“Ee ne diyorsun benim aklımdaki bunlar. Size uyar mı?” diye sordum.

“Sıkıntı yok.” dedi. “Annem dükkân için ‘eti de kemiği de Nazlı kızımın dedi.’ ” diye söyledi.

Bu dediğine gülümseyerek, “Annen çok iyi bir kadın ve haşmetli.” dediğimde, “Haşmetli?” dedi, sorarcasına

“Sözü geçen, kalender bir kadın yani. İlk gün beni olduğum yere oturtmayı bir bakışıyla başarmıştı. Gerçi hoş asker eşi asıl komutan o’dur tabii.” dedim.

“Öyle tabii. Hepimizin komutanı Handan sultandır.” dedi, bana uyarak. Dükkânla biraz daha ilgilendikten sonra beraber çıktık. Birkaç adım atmışken çalan telefonumu açtım.

“Efendim Yaso’m.” dedim. Karşıdan ses gelmezken “Yasemin.” dedim bu kez tereddüt ve panikle.

“Nazlı bir şey söyleyeceğim ama sakin olacaksın tamam mı?” diye sordu.

“Tek seferde söyle Yasemin.” dedim.

“Orhan amca ufak bir kalp spazmı geçirmiş ama durumu şu an iyi. Sen sakin ol tamam mı?” dedi. Oysa ben ‘kalp spazmı’ lafını duyduktan sonra, sakinliğin bedenimi terk ettiğini hissetmiştim bile.

“Hangi hastane?” diye sordum. Öğrendiğim hastaneyle bir an önce Orhan babama doğru koşmaya başlamıştım.

 

Bir bölümün daha sonuna geldik. Yorumlarda görüşlerinizi belirtmeyi ve satır aralarına tepkinizi yazmaktan çekinmeyin lütfen. İyi okumalar. :))

Loading...
0%