Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@okuyan_bir_insan

Orhan amcanın hastane sürecinden sonra iki hafta geçmişti. Bu iki haftada dükkânı nihayet açılışa hazır hale getirebilmiştik. Bu süreçte de mahallelinin oldukça yardımını almıştım. Hasan ağabey evliymiş. Hatta 2 yaşında bir kızı bile varmış. Dükkân hazırlıklarının peşinde koşarken eşiyle ve minik kızıyla da tanışma fırsatı bulmuştum.

Kadir o gün ameliyathanenin önünde yaşanan olaydan sonra bana daha sıcak davranmaya başlamıştı. Bana sıcak davranmasının sebebini de öğrenmiştim tabii. Selçuk’u sevmiyormuş, ben de o gün Selçuk’a öyle davranınca gözüne girebilmişim, yani Tolga’nın anlattığına göre durum öyle. Tolga ise bu arkadaş grubundan en neşelisi ve vurdumduymazı, fakat içimden bir ses nedense herkesten çok onun canının yandığını söylüyor.

“Nazlı gelip bir bakar mısın olmuş mu?” diye seslenen Murat’a baktım. İstediğim gibi kara tahtaları karşılıklı duvarlara sabitlemiştik. Diğer karşılıklı duran duvarlara da Yeşilçam filmlerinin karakterlerinden oluşan fotoğraf kolajlarından yapıştırmış, altlarına da kısa sözler çıkarttırıp yapıştırmıştım. Duvarları tahtalar çakılmadan iki gün önce boyamıştık, Ateş’le. Bu süreçte bana ailecek çok yardım etmişlerdi. Sanki dükkân sahibi değiller de benim ailemden birileriymiş gibi hissetmiştim ve tüm bunlar olurken Ateş’le daha fazla yakınlaşmıştık.

Mutfaktan çıkıp Murat’ın yanına gittiğimde gösterdiği yere baktım. Bir tahta duvara çakılmış diğerini de bitirmek üzerelerdi.

“Ya oldu işte be adam oldu. Ne yapmamız lazım seni ikna edebilmemiz için. Öğretmen mi getirtelim ne yapalım ha ne yapalım. Çıldırttın beni be adam!” diye bağırdı Tolga. Tahtanın bir ucunda Murat, diğer ucunda ise Tolga vardı merdivenlerin üzerinde oldukları içinde rahat hareket edemiyorlardı.

“Ne bağırıyorsun lan geri zekalı. Düzgün yapmaya çalışıyoruz işte. İki elinle bir si-” derken gelen öksürük sesiyle lafı bölündü ve içeri Ateş girdi.

“Sesiniz mahallenin başından duyuluyor ne diye bağırıyorsunuz?” diye sordu. Ardından bana döndü ve “Kolay gelsin.” dedi.

Az önceki sesine tezat olacak bir şekilde sesi çok sakindi. Bu son iki haftada Ateş’le konuşurken hissettiğim şey şuydu. Onunla konuşurken kendimi güzel bir deniz kıyısında gibi hissediyordum. Onun sesi kayalara sertçe çarpan deniz gibi değildi. Oldukça dingin ve denizin kendisine ait o güzel sesi, ben Ateş’le her konuştuğumda kulaklarıma çarpıyordu. Ve bu Ateş’in nasıl koktuğunu bulmamda da yardımcı olmuştu. Ateş, deniz gibi kokuyordu.

Ben tam cevap verecekken Tolga araya girmiş, “Kolaysa başına gelsin ağabeycim.” demiş ve hızla merdivenleri inmişti. “Rica ediyorum benim yerime geç yoksa ben bugün hatta şu an aklımı kaybedeceğim.” dedi ve dükkândan çıktı. Sonra tekrar girdi ve karşıma geçti.

“Kusura bakma lütfen ama şu takıntılı manyakla daha fazla kalamam burada. Bu arada dükkân on numara olmuş daimi müşterin olacağım haberin olsun.” diyip göz kırpıp aynı hızla dükkândan çıkmıştı.

“Ne oldu şimdi. Ben hiçbir şey anlamadım.” dedim şaşkınlıkla. Ateş üstündeki ceketi çıkarıp kucağıma bırakıp, Tolga’nın yerine geçti. Geçerken de, “Önemli bir şey yok. Sadece yanlış ikili bir araya gelmiş o kadar. Şimdi söyle bakalım oldu mu?” diye sordu tahtayı gözleriyle işaret ederek.

*****

Son hazırlıklar da olduktan sonra bugünlük işler bitmişti. Hafta sonu dükkânın açılışı vardı. Sosyal medyadan da açılışı ve saatini duyurmuştum.

“Ne yapıyorsun?” diye sordu Ateş. Dükkândan çıkmış eve doğru gidiyorduk.

“Sosyal medyadan açılışı duyuruyorum.” dedim ben de. “Dükkânımın müdavimleri merak ediyordu. Ben de toplu bir cevap vereyim dedim.” diye söyledim.

“Senin sosyal medyada hesabın mı var?” diye sordu.

“Dükkânın hesabı ayrı benim hesabım ayrı ama evet var ne oldu?” diye sordum.

“Hiç.” dedi, uzatarak. “Bir şey olmadı.” dedi. Bu haline gülmemek için dişlerimi sıkmıştım. Benden bir adım beklediği kesindi. Ben de bu adımı seve seve atardım.

“Senin sosyal medya hesabın var mı?” diye sordum. Bu sırada yan yana gitmeye devam ediyorduk.

“Var!” dedi anında. Ani yükselişi karşısında biraz afalladım. O da bu afallamamı fark etmişti.

Daha sakin bir şekilde, “Var.” dedi tekrardan.

“O zaman takipleşelim mi?” diye sordum.

“Olur.” demesiyle, kendi hesabını bulması için telefonumu ona uzattım. Hesabını girip takip ettiğinde kendi telefonundan da bana takip isteği attı. Ben de onun isteğini kabul ettiğimde karşılıklı olarak takipleşmiş olduk.

“Senin hesabın herkese açık mı?” diye sordum.

“Evet. Bu hesabı da Asena açmıştı zaten. O zamandan beri de ellemedim hiçbir şeyine.” dedi.

Telefonuna, göz ucuyla görebildiğim kadar baktığımda benim kişisel hesabıma bakıyordu. “On kişiyi mi takip ediyorsun?” diye sordu.

“Artık on bir.” dedim. “Yani seninle beraber artık on bir.”

Takip ettiğim kişilere baktığında önce kaşları kalktı, sonra çatıldı ve bana baktı.”Tolga’yla niye takipleşiyorsun?” diye sordu. Ben de, “Neden takipleşmeyeyim?” diye sordum. Bu manasız konuşmamız burada son bulurken birkaç dakikada evlerimizin önüne gelmiştik.

“İki saat sonra anlaştığımız gibi toplanıyoruz değil mi?” diye sordu.

“Evet toplanıyoruz. Bir saate kalmadan Yasemin gelir, bizde hazırlanırız. Çıkmadan önce sana yazarım.” dedim.

“Tamam, görüşürüz o zaman.” dedi.

“Tamam, görüşelim o zaman.” dedim ve eve girdim.

Eve geldiğim gibi duşa girmiştim. Ilık bir duşun ardından işlerimi hallettiğimde Yasemin’de gelmişti.

“Nazlı!” diye yüksek sesle seslendi.

“Buradayım!” dedim ben de aynı şekilde seslenerek.

“Hazır mısın?” diye sordu.

“Hazırım.” dedim ve salona geçtim.

“Nazlı bu ne?” diye sordu, üzerimdekileri göstererek. Ben de ne giydiğime baktım, hiç bilmiyormuş gibi. Kolsuz bir badinin üstüne bebe mavisi bir crop gömlek, altına da bol keten pantolon giymiştim. Bence gayet iyiydi.

“Ne, ne?” diye sordum. “Olmamış mı?”

“Hayır, aksine fıstık gibisin ama hep pantolon giyiyorsun iki gözümün çiçeği, hem bak yaz geldi. Şort eteklerinden birini giy hadi.” dedi. Tam itiraz için ağzımı açacakken, “Hayır. İtiraz yok hadi naş naş.” dedi ve kendi odasına girdi. Ben de odama geçip siyah olan şort eteklerimden birini giydim. Yasemin hazırlanırken ben de Akın ve Çağatay’ların olduğu grubumuzda onlarla mesajlaşıyordum.

 

Üç Silahşörler Ama Dört Kişi Olanından

 

Çağatay: Heyecan var mı kuzu? Durumlar nasıl?

 

Siz: Olmaz olur mu? Var tabii.

 

Akın: Ne heyecan yapıyorsun zilli. Sanki ilk defa yaptığın bir şey.

 

Siz: Sen ne anlarsın cahil. Sen de her davaya girdiğinde heyecanlanmıyorsun sanki. Ettiğin lafa bak hele hele.

 

Akın: Ben insanların hayatını kurtarıyorum.

 

Siz: Ben de insanların hayatına güzellikler katıyorum.

 

Çağatay: Kesin didişmeyi de ben bugün ne fark ettim tahmin edin bakalım.

 

Akın: Ne?

 

Siz: Ne?

 

Yasemin: Ne?

 

Çağatay: Ruhsuzlar. Tahmin edin dedik o kadar değil mi?

 

Akın: Ne diyeceksen de Çağatay. Gün sonu bugün. Benim kafa basmayi basmayiii.

 

Yasemin: Benim de.

 

Siz: Benim de.

 

Çağatay: Nazlı ve Ateş İnstagram’dan takipleşmeye başlamışlar.

 

Akın: Ne!?

 

Ve evden yükselen bir ‘ne!’ sesiyle yazışmadan çıktım. Odaya aniden dalan Yasemin, “Siz takipleşmeye mi başladınız?” diye sordu.

“Evet.” dedim başımı sallayarak. “Bugün takipleşmeye başladık.”

“Geç bile kaldınız bence.” dedi. Daha sonra yanıma oturdu ve gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra sordu. “İlk kim istedi takipleşmeyi?” diye sordu.

“Ben.” dediğimde ensemden hafifçe vurduktan sonra söylenerek odamdan çıktı.

“Salak bu kız. Yemin ederim salak.” Sanırım ilk adımı kendim attığım için kızgındı.

“Kime haber veriyorsan haber ver. Ben hazırım.” dedi.

Bu dediğinin üzerine Ateş’le olan konuşmama girip, “Biz hazırız.” yazdım. Birkaç saniye sonra aktif olup, “Tamam kapıda buluşalım.” yazdı. Görüldü de bırakıp deri ceketimi üzerime giydim.

Salona girdiğimde Yasemin hâlâ tuhaf tuhaf bakıyordu. “Düzelt şu suratını da hadi çıkalım.” dedim. Kapının önüne geldiğimizde hâlâ söyleniyordu.

Apartmandan çıktığımızda Ateş ve Asena’yla karşılaşmıştık. Gözlerim ilk Ateş’i bulduğunda, üstüne yapışan siyah bir t-shirt giydiğini gördüm. Ceket olarak o da benim gibi deri ceket giymişti. Altında ise bol siyah bir kot pantolon vardı. Yakışıklıydı. Vay anasınıydı.

Onunda bana büyük bir dikkatle baktığını gördüm. Tepeden başlayan süzmesi, belden aşağıma kaydığında kızardığına anbean şahit oldum. Daha sonra bir öksürük krizi de arkasından gelmişti.

“Nazlı abla çok güzel olmuşsun.” dedi, Asena. “Ve tabii Yasemin abla da çok güzel olmuş.” dedi.

“Teşekkür ederiz.” dedik Yasemin’le. “Sen de çok güzel olmuşsun dişi kurt.” dedim ve göz kırptım. Ateş’e baktığımda hâlâ bana bakıyordu.

“Sence nasıl olmuşuz?” diye sordum, Ateş’e.

“Çok.” dedi ve sustu. “Çok fazla.” dedi ve yine sustu. “Çok fazla göz alıcı olmuşsun.” dedi. Sonra bir şeyleri düzeltmek ister gibi, “Yani olmuşsunuz.” dedi.

“Yorma kendini. Biz anladık anlayacağımızı.” dedi Yasemin, ve Asena’nın koluna girdi.

“Götür beni dişi kurt. Ortam güzel hatun görsün.” dedi ve açık bıraktığı saçlarını elinin tersiyle savurdu.

Asena ve Yasemin önden giderken, ben ve Ateş’te arkalarından gidiyorduk. “Sen de fazla göz alıcı olmuşsun.” dedim, sohbet başlatmak için.

“Senin yanında sönük kaldık ama yapacak bir şey yok.” dedi.

“Şimdi sana öyle bir şey olmadığını, gayet iyi göründüğünü söylerdim ama ışığımız sağ olsun. Siz beylerin bizim yanımızda sönük kalmanız kaderinizde var maalesef.” dedim, büyük bir egoyla.

“Şimdi beni övdün mü? Yoksa gömdün mü? Bilemedim ama sanırım ilk defa erkek olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.” dedi.

“Neden diye sorsam?” dedim, merakıma yenik düşerek.

“Yanında sönük kalacağım kişi sensen eğer, ben sönük kalmaya razıyım.” dedi. “Ama o kişi sen olacaksan geçerli bu.” dedi.

Bu konuşmanın üzerine bir şey diyememiştim. Çünkü ne söyleyeceğimi bilememiş, bir şey dersem bile çıkacağı kapıdan korkmuştum. Yaklaşık beş dakika daha yürüdükten sonra geleceğimiz yere varmıştık. Tabelaya baktığımda ‘Hakkı Dayı’nın Yeri’ yazıyordu.

İçeri girdiğimizde herkes buradaydı. Hatta, Hasan ağabeyin eşi Nilüfer’de. Herkesle selamlaştıktan sonra yerlerimize oturmuştuk. Benim yerim Ateş’in sol tarafına denk düşmüştü. Fakat bilmediğim bir şeyde vardı. Ben onun sol tarafına çoktan düşmüştüm ve o da benim sol tarafıma emin adımlarla düşmekteydi.

 

**********

 

Yazardan

Nazlı’yla takipleştikten sonra eve gitmek için can atıyordu, Ateş. Eve vardığında, evdekilere üstün körü bir selam vermiş ve hızla odasına girmişti. Üstündeki ceketi bile çıkarmadan telefonunu çıkardığı gibi Nazlı’nın hesabına girmişti. Sadece sekiz tane fotoğrafı vardı. Bu fotoğraflardan sadece üçünde tekti ve sadece bu üç fotoğraf siyah beyazdı. Geriye kalan beş fotoğraftan ikisi Yaseminle, ikisi Akın ve Çağatay’la ve son fotoğrafta ise Orhan’laydı. Ateş’in odağındaysa sadece üç fotoğraf vardı. Üç fotoğraftan birinde bir balkona yaslanmış ve sadece başı kameraya dönük şekildeydi, yüzü tam görünmüyordu. Diğerinde ise gözünde güneş gözlüğü vardı ve kameraya bakmıyordu. Son fotoğrafta ise sadece yüzü vardı. Saçlarındaki perçemler daha kısaydı. Fotoğrafın tarihine baktı ve tanışmalarından 5 ay öncesine ait olduğunu fark etti.

Fotoğraf siyah beyaz olmasına rağmen gözlerindeki o kahvelik net bir şekilde belliydi. Alt dudağı üst dudağına göre daha dolgundu. Kirpiklerindeki maskara sayesinde gözleri daha hoş duruyordu. Gözleri kahve, kırk yıl hatırlık hatta uğruna kuşun atılıp yemeklik duruyordu.

“Rabbim, nasibimse eğer nasip eyle, değilse eğer bu kadar güzel bakmasın.” dedi. Diğer fotoğraflara da bakmaya devam etse de gözü sürekli o fotoğrafa kayıyordu. Hatta cesaret edip fotoğrafın ekran görüntüsünü bile almayı başarmıştı. Fotoğrafa bakarken bir şey yapmıştı. O yapılmaması gereken hatayı. Herkesin başına gelen hatayı. Fotoğrafı beğenmişti.

“Allah beni bildiği gibi yapsın. Hatta Allah beni alsın. Tam şu an, şimdi.” dedi büyük bir panikle. Ama hiç tahmin etmediği bir şey yaşandı ve ekranına bir bildirim düştü. nazlıdemir_00 gönderinizi beğendi.

Bildirime tıkladığında hangi fotoğraf olduğuna baktı. ‘Hakkı Dayı’nın Yeri’nde’ çekilmiş, siyah beyaz olan bir fotoğraf. Kameraya bakmıyordu fotoğrafta.

“Allah’ım bu bir mesaj mı? Nasibim mi?” diye sordu. Ardından bir bildirim daha düştü telefon ekranına ‘biz hazırız’

“Bunu evet olarak kabul ediyorum.” dedi.

 

Bir bölümün daha sonuna geldik. Umarım beğenirsiniz. Bölüm hakkındaki görüşlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın. Bu arada Nazlı ve Ateş arasında yaşananlar sizce hızlı mı ilerliyor yoksa tam ayarında mı? Bunu da yorumlarda belirtin lütfen. Kendinize iyi bakın. Hoşçakalın. :))

Loading...
0%