Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm

@okuyan_bir_insan


Leyla’dan

 

Karda izimi bul nurda sorup da arama
Gizde değil serindeyim
Göğü delip çıkabilirsin
Önce garip gelebilir
Durabilir...
Vurabilirsin...
Hissettiğin gölgedeyim.


Oturduğum kayalıkların üzerinde, deniz manzarası eşliğinde ve kulağımda çalınan müzikle kucağımdaki deftere çizimimin son aşamalarını bitirmek üzereydim. Birden kesilen müzik sesiyle telefonuma baktığımda kayıtlı olmayan sabit bir hattın aradığını gördüm. “ Alo, kimsiniz.” dememle karşıdan “Merhaba. Leyla Karaca ile mi görüşüyorum?” diyen bir kadın sesiyle “ Evet benim de siz kimsiniz.” demem bir olmuştu. “ Ben Özel Özçelik Hastane’sinden arıyorum. Adım Başak.”dedi. “Beni neden aradınız Başak Hanım.” dememle “ Bir isim benzerliği yüzünden yapılan bir hatadan dolayı sizi aramış bulunmaktayım.” dedi. “Nasıl bir hatadan bahsediyorsunuz” dememle. “Hastanemize geldiğiniz takdirde detaylı bir açıklama yapılacaktır. Şu an yapılan isim benzerliği hatası sebebiyle hastaneye borçlu olarak görünmektesiniz.” demesiyle. “Bakın Başak Hanım böyle bir şey olması mümkün değil. Bırakın o hastane de tedavi görmeyi önünden bile geçmişliğim yok.” dememle “Benim yapabileceğim bir şey yok ne yazık ki. Lütfen en kısa zamanda bu karışıklığın çözülmesi için hastaneye gelin.” demesiyle derin bir nefes verip, “ Tamam.” demiştim. “ Yarın sabah kaçta orada olmalıyım.” diye sorduğumdaysa , “Sabah 09.00’da burada olmanız yeterli” dedi. “İyi günler” dedim ve telefonu kapattım. “Bir sen eksiktin cidden” diye söylenmeden duramadım. Yarım kalan çizime devam edip kısa sürede bitirdiğimde tekrar çalan telefonumla bu sefer arayan kişi Cesur’du. “Ben geldim. Bekliyorum seni.” dediğinde “İki dakikaya oradayım.” dedim ve telefonu kapattım. Kalemlerimi ve küçük çizim defterimi çantama attım. Atmadan önceyse çizim yaptığım yaprağı koparıp Cesur’un yanına gittim.


Yanına vardığımda kısaca sarılıp “Naber.” dedim. Bana bir süre baktıktan sonra “Dökül” demesiyle “Hemen de anla zaten. Aman bir şey de gözünden kaçmasın” diyip takıldığımda “Ne sen, ne de seninle ilgili herhangi bir şeyin benim gözümden kaçmasının imkânı yok.” demesiyle sahici bir tebessüm etmiştim. Yüzümü güldüren ilk ve tek kişi olan Cesur’a. Az önce yaptığım telefon konuşmasından bahsettikten sonra “Benim o saatte dersim var ama sorun değil beraber gideriz” diyince “Öyle bir şey olmayacak Cesur, sen dersine gireceksin ben de sorun neyse halledip işe gideceğim.” dememle tam itiraz edecekken “İtiraz kabul etmiyorum.” diyip susmasını sağladım. “Hâlâ bana bakmasıyla derin bir nefes verip “Seni her şeyden haberdar edeceğim gideceğim yeri de biliyorsun zaten” dememle pes edip “Tamam ama her şeyi anlatacaksın bak özellikle canlı konum atmayı unutma sakın.” demesiyle bu sefer “Tamam” diyen taraf bendim. En sonunda elimdeki benim bile bir an için varlığını unuttuğum kağıdı fark ettiğinde “O ne.” diye sordu. Ben de “Sana” demekle yetinip kağıdı uzatmıştım. Kağıda baktığında “Beni mi çizdin?” diye sormuştu. “Evet beğendin mi?” meraklı gözlerle ona baktığımda “Çok güzel” dedi. Gözlerimin içine bakarak ona ait olan derin ve sıcak bir sesle daha sonra bakışlarını kendi portresinin çizimine çekip,“Çok güzel çizmişsin.” demişti. “Teşekkür ederim.” diyip saate baktığımda fazla oyalandığımızı fark ettim. “Hadi beni işe bırak geç kalmayayım.” dedim. “Ben ve motorum emrinize amade.” dedi ve kasklarımızı taktıktan sonra, önce onun sonra benim binmemle oradan ayrıldık. Kısa süre sonra işe gelmiş ve beni bıraktıktan sonra okuluna gitmişti.


Hızla geçen günün ardından mesai saati bitmişti. Paspas işi de bittikten sonra müdüre “Ben çıkıyorum.” diyip onay alınca işten çıktım. Bugün yaptığım iki saatlik fazla mesainin parasını en iyi şekilde kullanıp eve taksiyle gelmiştim. Yavaşça açtığım evin kapısını yine yavaşça kapatıp kimseye görünmeden odama girme hayalim evin tuvaletinden çıkan Kürşat’ ı görmemle çabamla son bulmuştu. “Senin ne işin var burada” diye söylenmiştim. Sesimi duyan ev halkı da salondan çıkıp evin holüne doluşmuştu. “Sen ne biçim konuşuyorsun sözlünle.” diye sesini yükselten sözde baba Vedat’a Kürşat “Sen karışma bu benimle sözlüm arasında “ demişti, her bir kelimesini gözlerimin içine bakarak. Salona geri döndüklerinde baş başa kalmıştık. “Neden bu saate kadar evde değilsin sen” demesiyle kısa ve öz bir cevap vermiştim. “Sanane.” Verdiğim cevaptan hiç hoşlanmayan Kürşat “Ne demek sanane sen benim sözlümsün.”demesiyle “Öyle bir şey yok ve asla olmayacak bunu sen de biliyorsun.” demiştim. “Şimdi değilse bile er ya da geç olacak Leyla, sen benim olacaksın.” demesiyle git buradan diyip yanından çekilip odama tam girecekken. “Senin benden kurtuluşun yok benim de senden” demesiyle tekrar derin bir nefes alıp sinirimi bastırmaya çalışmıştım. “Ardından duyduğum “Ben gidiyorum.” boğuk sesiyle evden çıkmıştı. Odama kimsenin gelmemesini fırsat bilerek önce kapıyı kilitlemiş, ardından pijamalarımı giyip yatmıştım. Yarın için hastane işini kendime hatırlatıp kısa süre sonra uykuya dalmıştım.

 

 


Loading...
0%