Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11. Bölüm

@okuyan_bir_insan

Bölüm Şarkısı = Balmorhea - Remembrance

 

Bugün büyük gündü. Dün akşam Boran Bey’in söylediğine göre, Vildan ve Vedat’a dava açılacaktı. Kürşat’a ise uzaklaştırılma kararı çıkmıştı. Bir daha onların yüzünü görmeyecek olmak beni her ne kadar mutlu etse de bu sessizlik beni korkutuyordu.

 

Sabah uyanmış, ve rutin olan işlerimi hallettikten sonra kahvaltı için aşağıya inmiştim. Burada geçirdiğim birkaç günde şunu anlamıştım ki Boran Bey’ de Halide Hanım da benim onlara bir adım atmamı bekliyorlardı. Bana karşı her zaman sıcak ve samimi oluşlarıysa benim bu adımlarımı onlara bir an önce atmamı sağlıyordu. Korkum bir yandan ağır basarken diğer yandan ise ne olacaksa olsun kafasındaydım. Bütün gece düşünmüş ve onlara daha yakın olmaya karar vermiştim. Bu hâlde olmamızın hiçbirinin suçu yoktu. Ne doğurduğu gibi yıllarca evladından ayrı kalan Halide Hanım’ın, ne de bir kez bile kucağına alamayan Boran Bey’in.

 

Yaklaşık kahvaltıdan on beş dakika kadar önce odadan çıkıp salona geçtiğimde bütün ailenin burada olduğunu gördüm. Onlarda bana güzel bir tebessümle bakarken, “Herkese günaydın.”dedim. Aynı şekilde karşılık alıp onlardan da bir ‘Günaydın.’aldıktan sonra boş olan bir koltuğa oturdum ve hep birlikte kahvaltının hazırlanmasını beklemeye başladık. “Babacım.”diye bir seslenen Boran Bey’e baktığımda bana seslendiğini anlamış ve “Efendim.”demiştim. Birilerinin kızı olmaya alıştık Leyla biz bir ailenin varlığına alışıyoruz. Diyen içsesimi bastırıp Boran Bey’e odaklanmıştım. “Ne zamandır söyleyeceğim ama fırsat bulamadım bir türlü. Kimliğini verir misin kızım? Artık bir an önce seni nüfusuma aldırmak istiyorum. Sen zaten benim kızımsın ama kâğıt üzerinde de bunu göstermeliyiz.”dediğinde bir şey diyemedim ilk birkaç saniye, daha sonra sadece “Tamam” diyebilmiştim. “Yukarıda çantamın içinde ben getireyim.”dedim ve hızla odama çıkıp kimliğimi aldım. Bunun beni mutlu etmesi tuhaftı. İçimi mutlulukla dolduruyordu. Yabancı olduğum duygulardan korkardım ben benim bildiğim duygular öfke, sinir ve minnetken şimdi yaşadığım şeyler bambaşkaydı. Ama korkmuyordum ve korkmamaktan da korkmuyordum. Elimde kimliğimle aşağıya inip Boran Bey’e verdiğimde teşekkür etmiş ve göz kırpmıştı. İstemeden tebessüm etmiş, kimse bu tebessümümü görmesin diye hızlıca silmeye çalışmış ama başarılı olamamıştım. En sonunda Barış konuşmuş ama beni daha çok utandırmıştı. “Yav utandırmayın boncuğumu.”diyip yanımdaki yere oturmuş ve beni kolları arasına almıştı. Tekrar yabancısı olduğum hisleri yaşarken zihnim bir an için bedenimin kontrolünü kaybetmiş ve ben Barış’a sarılmıştım. “Gördünüz di mi? Görüyorsunuz şu an, kardeşim bana sarılıyor.”dedi sevinçle. “Hadi bakayım şimdi de ağabey de a- bi.”diye hecelediğinde ‘ciddi misin sen’ bakışları atmıştım. Ama yüzündeki bu mutluluğu ve heyecanı gördüğümde her şeyi bir kenara bırakıp artık neyin nasıl olması gerekiyorsa öyle gelişmesine engel olmadım. Zaten buraya bunun için gelmemiş miydim? Hayatım çalınmasaydı nasıl olurdu görmek için değil miydi? Boran Bey’in ve diğerlerinin ‘uğraşma kızımla’, ‘rahat bırak kardeşimi’ gibi sözlerini duyarken ‘ağabey’ demiştim Barış’tan bakışlarımı çekmezken. Kısa bir an sessizlik olduğunda herkes bize bakarken ben Barış ağabeyim,Barış ağabeyimse bana bakıyordu. “Ben doğru mu duydum? Yoksa bana ağabey demeni o kadar çok istediğim için gaipten sesler mi duymaya başladım?”diye sordu dolu gözlerle. “Eğer ağlarsan bir daha ağabey demem.”diyince dolu gözleri anında silinmiş ve bana daha sıkı sarılmaya başlamıştı. “Biraz daha bana bu kadar sıkı sarılmaya devam edersen gerçekten sana ağabey diyemeyeceğim sanırım.”dedim iyice kısılan sesimle. “Sen, seni içime sokmadığıma şükret.”dedi. Bu herkesin gülmesini sağlarken salona giren yardımcı abla kahvaltının hazır olduğunu söyledi ve salondan ayrıldı. Biz de yemek odasına geçerken herkesin yüzünde bir tebessüm gördüm. Oğuz’un bile. Herkesin kahvaltıya oturmasıyla beraber Boran Bey’in afiyet olsun demesiyle kahvaltıya başlamıştık.

 

 

Kahvaltı esnasında, Boran Bey’in “Hatırlarsanız geçen gün Leyla aklında olan bir planı anlatmıştı.”dediğinde ona dikkat kesilmiştim. “Gerekli yerlerle konuştum. Bunu yapabiliriz ama dikkatli olmalıyız.”dedi ve ekledi. “Doğrudan hedef gösteremeyiz bu yüzden isim vermeden anlatmalıyız ki zaten verebileceğimiz bir isim bile yok.”dediğinde herkes onaylar şekilde başını sallamıştı. “Basın toplantısı yarın öğleden sonra olacak. Ben öğlen gelip sizi evden alacağım. Küçük ikizleri de Kadir alacak evde hazırlandıktan sonra sizi toplantının olduğu yere getirecek. Anlaştık mı?”diye sorduğunda herkes tamam demişti. Savaş, “Bu toplantı olduktan sonra Mardin’e gitmemiz gerekecek biliyorsun değil mi baba?”dedi. “E tabi anneannemler de gelecek büyük ihtimal.”diye de ekledi Oğuz. “Bu toplantı sizin için sorun olacaksa eğer gerçekten gerek yok. Ben sadece fikrimi söylemiştim.”dedim. Savaş, “Bir sorun olmaz tabi ki de ağabeyim ama memlekete gidişimizi hızlandırabilir tabi.”dedi. “Sizin için bir sorun yoksa benim içinde bir sorun yok.”dedim. Selim, “O zaman şimdiden önlemimizi alsak iyi olur.”dedi ve “Şimdiden söylüyorum, Mardin’e gittiğimizde dibimizden asla ayrılmıyorsun. Kadınlarla asla konuşmuyorsun hatta sövsen daha iyi olur.”dedi. “O niyeymiş,” diye sorduğumda “Çünkü hepsinin üçer beşer oğlu var ve çoğu bekar.”dedi. “Yalnız bu lafın sonunun gittiği yer hiç hoşuma gitmedi.”dedim. Selim önce bana sonra da masadakilere baktı ve “Görüyorsunuz di mi? Nasıl da zeki biri kimin ikizi sonuçta değil mi ama?”dediğinde ensesine Savaş tarafından bir şaplak yedi ve “Çok konuşma. Benim kardeşim o tabiî ki de zeki olacak.”dedi. Boran Bey’de dayanamayıp, “Kesin bakayım sesinizi. O benim kızım kendinize pay biçmeyin.”dedi. Fakat Boran Bey’e hiç beklemediğim biri tarafından karşı atak geldi. Halide Hanım, “Yalnız hayatım, hatırlatmak isterim ki çocuklar zekalarını anneden alır. Yani bu demek oluyor ki benim bütün yavrularım zeki çünkü benden aldılar.”dedi ve son noktayı koydu. Ya da ben öyle sandım. “Ama tabi kızlarımı daha zeki yaptım.”dedi. Barış ağabeyim “Neden.”diye sorunca “Yavrularım hariç erkek milletine katlanabilmeleri için.”diyince oluşan kısa bir sessizliğin ardından benim kendimi tutamayıp kahkaha atmamla herkes gülmüştü. Daha sonra lafın nereye gittiğini akıl eden beyler hep bir ağızdan ‘anne ve Halide’ diye seslenince bu sefer ben, Defne ve Halide Hanım kahkahalarımızı tutamamıştık. Göz göze geldiğim Defne’ye gülümsemiş ve bir göz kırpmıştım. O da bu hareketime aynı şekilde karşılık vermişti.

 

 

Bol sohbet ve şamatayla geçen kahvaltının ardından herkes bir yana dağılmıştı. Ben de Halide Hanım’a Cesur’u arayacağımı söyleyerek yanından ayrılacakken, “Yarın akşam yemeğine Cesur oğlumu da çağırsana kızım.”dedi. Oğlum demesine şaşırmışken bu şaşkınlığımı anlamış olacak ki “Sen benim için önemli biri her şeyim o benim demiştin. Senin için önemli olan biri bizim için de önemlidir bebeğim.”dedi. Bu lafının üzerine, “Tamam” demiş ve konuşmak için bahçeye çıkmıştım. Yarın Cuma’ydı ve bildiğim kadarıyla öğleden sonra boştu. Bir kez çalan telefon hemen açılmış ve ardından duyduğum ilk söz “Hayırsız.”olmuştu. “Ne hayırsızlığımı gördün.”diye sorduğumda “Beni merakta bıraktığın için hayırsızsın.”demişti. “Bunun için özürlerimi sunuyor ve sizi yarın için akşam yemeğine bekliyoruz efendim.”dedim. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından, “Ne.”demişti. “Akşam yemeği diyorum, sen diyorum gerçek ailemle tanışmak diyorum.”dedim. “Bu kadar çabuk mu?”diye sorduğunda, “Bence geç bile kaldık dedim.” Ardından teklifi kabul etmişti. Yarın ki toplantıdan bahsettiğimde en önden izleyeceğini de söylemişti. Telefonu kapattıktan sonra bahçeden içeri girdiğimde Halide Hanım, “İşin var mı kızım?”diye sormuştu. Ben de olumsuz anlamda başımı sallayıp, ”Hayır yok.”demiştim. “Güzel hadi hazırlan o zaman.”dediğinde, “Neden bir yere mi gidiyoruz?”dedim. “Evet alışverişe. Yarın için hem güzel hem de resmi görünmeliyiz.”dedi. Resmiyi anlasam da güzel olmakla nasıl bir bağlantı kurmam gerektiğini çözememiştim. “Gerçi biz her türlü güzeliz ama kıyafet almamız şart hadi hazırlan bekliyorum.”dedi ve tekli koltuklardan birine oturdu. Ben de hem onu bekletmemek hem de hevesini kırmamak için kabul etmiş ve hazırlanmak için hızla odaya çıkmıştım.

 

Hızlı geçen birkaç saatin ardından ben bol paça siyah bir kumaş pantolonun üzerine krem rengi bir gömlek ve üzerine beyaz blazer bir ceket almışken, Halide Hanım’da kendi için hoş bir takım elbise almıştı. Kıyafetlerimizi aldıktan sonra AVM nin restaurantlar katındaki güzel bir kafeye gelmiştik. Verdiğimiz siparişleri beklerken, “Biliyorum aradan geçen koca bir yirmi yıl var. Birbirimizden uzak yaşadığımız, yaşamak zorunda bırakıldığımız.”dedi ve dolan gözlerindeki yaşlar akmaya başladı. Masadaki peçetelikten iki peçete alıp ona uzattığımda ağlaması daha çok katlanmıştı. “O gün hastanede de ben kendimi tutamayıp ağladığımda bana peçete uzatmıştın.”dedi. “Size hamile kaldığımı öğrendiğim ilk an o kadar güzeldi ki. Üstelik ikiz annesi olmak bambaşka bir duyguydu.”dedi ve konuşmaya devam etti. “Tabi bu duruma en çok ağabeylerin sevindi. Çünkü hep bir kız kardeş istiyoruz diye başımın etini yediler.”dedi ve gülmeye başladı. “Neymiş efendim okuldaki arkadaşının kız kardeşi varmış, ağabeyciğim ağabeyciğim diye arkadaşının peşinden koşturuyormuş, onun da kız kardeşi olması lazımmış.”dedi ve daha çok güldü. “Bunu söyleyen Barış ağabeyim mi?”diye sordum çünkü tam onluk bir hareketti. Başını onaylar anlamda salladı ve “Evet.”dedi. “Tüm bu yaşanılanlara inat ben seninle anne-kız, arkadaş olmak istiyorum anneciğim. Her derdini anlatıp, akıl danışabileceğin, konu her ne olursa olsun benim annem var beni dinler sorunumu çözer diyebileceğin bir arkadaş ve bir anne.”dedi. “Bu benim için o kadar anlamlı bir söz ki bunu ifade edebileceğim bir kelime yok.”dedim. “Ben birisinin kızı olmak için o kadar çok uğraştım ki en sonunda pes ettim ve sadece Leyla oldum.”dediğimde tekrar gözyaşlarına boğulmuştu. “Ama benim artık bir anneye ihtiyacım var.”dedim. “ Çoluk çocuğa da karışsam, elli yaşıma da gelsem benim hep bir anneye ihtiyacım olacak.”diye ekledim. “Ben hep burada olacağım annecim.”dedi ve sıkı sıkı sarıldı bana. Derin bir nefes aldım ve “Anne” dedim. Bir an için bedeninin kasıldığını hissetsem de ardından daha güçlü bir şekilde sarılıp kızım dedi ve ikimiz beraber birbirimize sarılarak bir süre ağladık.

 

 

Ağlama seansımızın ardından eve gelmiş ve odalara ayrılmıştık. Yoğun ve oldukça yorucu geçen günün ardından güzelce duş almıştım. Akşam yemeğine henüz vakit olduğunu fark ettiğimde ne zamandır aklımda olan şeyi yapıp Defne’yle konuşmak için odasına gelmiştim. Kapıyı çalıp, ‘gel’ sesini duyunca içeri girmiş ve “Müsait misin?”diye sormuştum. “Gel tabi abla müsaitim.”diyince istemeden gülümsemiş ve “Bana bol bol abla demeniz gerekecek çünkü bana her abla dediğinizde gülmemem lazım.”diyip odasına girmiştim. “Seninle biraz konuşabilir miyiz?” Soruma biraz bekledikten sonra “Tabii” diyerek cevap vermişti. “Nasılsın iyi misin?”diye sorduğumda “İyiyim.”demişti sadece. “Ben öylesine sormadım ama bu soruyu, gerçekten iyi misin? Nasılsın merak ettiğim için sordum.”dedim. “Benim nasıl olduğumu neden merak ediyorsun ki?”diye sorduğunda, “Çünkü seni tanıyorum ve değer veriyorum. Ama tek sebebi bu değil. Çünkü ben ablayım.”dedim. “Senin ve Çınar’ın ablası.”dediğimde öylece bana baktı. Sanırım böyle bir şey dememi beklemiyordu. “ ‘Daha yeni geldin neden önemseyeceksin ki’ diye sorabilirsin ama ben sevdiklerimi ve değer verdiklerimi önemseyip korumak isterim.”dediğimde, “Geçen sefer yaptığın gibi yani.”dedi. Ben de “O ve türevleri.”diyince ikimizde gülüşmüştük. “Ben buradayım diye ağabeylerinin ve anne-babanın sana duydukları sevgiden şüphelenmeni istemiyorum Defne.”dedim. “Benim buraya gelmem ya da burada olmam senin kötü hissetmeni sağlayacaksa eğer emin ol bir daha buraya gelmem.”dedim. “ ‘ Onu daha çok sevecekler’ ya da ‘ben artık onların kızı değilim.’ gibisinden şeyleri düşünmeni asla istenmem. Beni anlıyorsun değil mi?”dediğimde bana sıkıca sarılmış ve “Anlıyorum abla.”demişti. Ben de onun bu sarılışına sıkıca olacak şekilde karşılık vermiştim. “Senden önce bu aileye girmeye çalışan kız olur olmadık şeyler söylemişti. ‘Ben varım artık sana ihtiyaç yok, benim acımdan dolayı seni yaptılar, artık görevin bitti’ gibisinden şeyler işte.”dediğinde sabır etmek benim için oldukça zorlaşmaya başlamıştı. O kızı bulduğumda yapacağım süslü fantezilere bir yenisi daha ekleniyordu. “Salak sanki çocuk yaparken cinsiyeti seçebilme şansımız oluyor.” Bu dediğine gülmüştük. “Ama annemin de kahvaltıda dediği gibi neyse ki biz zeki kızlarız da aptal söylemlere kanmıyoruz.”dedi. “Aynen öyle” dedim. Birden “Ben seni seviyorum abla.” dedi. Kalbimi yerinden oynatan bu sözle Barış ağabeyime hak vermeye karar vermiştim. Bana abla dediğinde yerinden oynayan kalbim ‘seni seviyorum abla’ lafıyla patlayabilirdi de “Tamam kabul başta çekindim ama geçen gün bizim için yaptığın şey oldukça değerliydi.”dedi. “Ben de seni yani sizleri seviyorum Defne ve ben her zaman sizin yanınızda olacağım” dedim. Biraz daha konuşup salona inmiştik.

 

 

Telefonuyla ilgilenen Savaş bir şeyleri izlerken kaşları çatılmış sonra da bana bakmıştı. Ne olduğunu anlayamadığım için benim de kaşlarım çatılırken, “Bize söylemek istediğin bir şey var mı ağabeyciğim?”demişti. “Ne gibi bir şey.”diye sorunca telefonun ekranını bana çevirip açık olan videoyu gösterdiğinde, “Paylaşmışlar mı bir de bunu?”diye sormuştum. Savaş “Ağabeycim sence sorun videonun paylaşılıp paylaşılmaması mı? Bu video neden ve nasıl var.”diye sordu. Ben de tam cevap verecekken araya Çınar araya girmiş ve her şeyi anlatmıştı. Bunu duyan Boran Bey, “Böyle bir şey nasıl olur?”diye sorarken, annem “Neden bize söylemediniz çocuklar.”diye sormuştu. İkizler bir şey demezken Oğuz, “Sen nereden biliyorsun da adam dövmeye okula kadar gidiyorsun.”diye sormuştu. Ses tonu sorgulamaktan ziyade merak barındırıyordu. Çınar “Ben telefonda konuşurken duydu ablam. Böyle bir şey yapacağını ben de düşünmezdim açıkçası sizlerden birine söyler sanıyordum.”dedi. Boran Bey “En kısa sürede o okuldan kaydınızı aldırıyorum.”dedi. Hazırlanan yemek salonuna geçtik ve akşam yemeğimizi yerken annem, “Hayatım yarın akşam için Leyla’nın arkadaşı Cesur’u akşam yemeğine çağırdım haberin olsun.”dedi. Boran Bey önce bana bakıp ardından anneme “İyi yapmışsın hayatım kızımızın arkadaşıyla tanışmalıyız tabi.”dediğinde ‘arkadaş’ kısmını bastırarak söylemesi dikkatimden kaçmamıştı. Ben de “Cesur benim gerçekten arkadaşım ama” dediğimde, “DUUR” dedi Barış ağabeyim. “Devamını duymaya hazır değilim.”dediğinde gülmüştük. Biten bir akşam yemeği faslından sonra salonda oturuyorken, Boran Bey boğazını temizleyerek, “Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama” dedi ve “Vedat ve Vildan’dan haber yok tutuklamak için eve gittiklerinde evde değillermiş.” dedi. Bu beni korkutmaktan çok öfkelendirmişti. “Ama bulacaklar, her yerde arıyorlar merak etmeyin. Tamam mı babacığım?”diye soran Boran Bey’e “Tamam baba” demiştim. Bir an için kal gelen babama ne olduğunu soramadan “Kızım bana baba dedi.” dedi ve bir anda olduğu yerden kalkıp bana sıkıca sarıldı. “Bir daha de babacığım bu hayta gibi gaipten sesler duyduğuma inanmak istemiyorum.”dediğinde, “Baba” dedim bir kez daha. “Bugün annemle oldukça duygusal bir konuşma yaptık ve anneme anne dedim.”dedim. “Artık sana da baba demek istiyorum ve nasıl bir anneye ihtiyacım varsa bir babaya da ihtiyacım var.”dedim. “Her zaman buradayım babam. Artık baban var.”dedi ve bir süre öylece birbirimize sarılı halde kaldık.

 

 

Geçen birkaç saatin ardından herkes odalarına geçmişti. Tam yatmaya hazırlanırken çalan kapıyla “Gel” demiştim. İçeri giren Oğuz’la şaşırırken “Konuşabilir miyiz?”diye sormuştu. Onaylar anlamda başımı salladım. Kısa ve öz konuşacağım, “Özür dilerim.”dedi. “Bugün Defne’yle olan konuşmanı duydum. Az önce yaptığın şeyi görünce özür dilemem gerektiğinin farkındayım” dedi. Kapı dinlemek gerçekten genetikti galiba. “ Benlik bir sıkıntı yok Oğuz sen sadece kendince bir önlem aldın o kadar bunun için özür dileme. Selim’le uyandığım gün dediğin şey için özür dilemelisin.” dedim. “Haklısın gerçekten özür dilerim. Yaptıklarımda söylediklerim de hoş şeyler değildi. Yeniden başlayalım olur mu?”diye sorduğunda “Olur.”dedim. “O zaman sana iyi geceler kardeşim.”diyip aniden yanağıma öpücük kondurup son hız odadan çıkmıştı. Ben de üzerimdeki küçük şoku attığımda daha fazla oyalanmadan uyudum. Yarın pek çok şeyin başlayacağı aynı zamanda biteceği andı ve bu ana oldukça iyi hazırlanmalıyım.

 

 

İyi okumalar. Umarım beğenirsiniz. :))

Loading...
0%