Yeni Üyelik
22.
Bölüm

20. Bölüm

@okuyan_bir_insan

 

Bölüm Şarkısı = Can Ozan – Mutlu Olmak Zordur Derler

 

Yazardan

Kollarındaki kadına baktı Kürşat. Günlerdir ona hasretti. Kucağına aldığında yaptığı ilk şey başını boynuna gömüp koklamak oldu. Leyla kendinde olsaydı asla böyle bir şeye izin vermezdi. Bunu kendi de bildiği için bu durumu olabildiğince kullanıyordu. Hızlıca çıktıkları odadan kimseye görünmeden gitmek için temkinli davransalar da biri onları görmüştü.

 

Oğuz kardeşini kucaklayan adamı görünce onları takip ederek gittikleri yere bakarken bir yandan da babasını arıyordu. “Alo baba hemen polise haber ver. Kürşat, Leyla’yı kaçırıyor.”dediğinde afallayan Boran Bey, Savaş’a polisi aramasını söylerken “Ne demek kaçırıyor. Nasıl kaçırır. Ne istiyorlar lan benim kızımdan!”diyen Boran Bey sinir krizi geçirme eşiğindeydi. Polisleri aradıktan sonra Barış’ı arayan Savaş tabiri caizse kardeşinin ağzına s*çmıştı. Oğuz babasıyla konuşurken, “Peşindeyim. Ama bunlar İstanbul dışına gidiyorlar baba.”dedi. Konumu alan Savaş polislere söylerken çok geçmeden polislerde peşlerine düşmüştü. Kürşat ve Ozan için ise yolun sonu gelmişti.

 

Leyla’dan

 

Kendime gelmeye başladığımda hissettiğim sarsıntıyla gözlerimi açtım. Ellerim arkadan bağlı bir şekilde bir arabanın içindeydim. Arabayı kullanan kişiye baktığımda bunun Kürşat olduğunu anladım. Dikiz aynasından göz göze geldiğimizde, “Uyandın mı sevgilim? Biraz yolumuz var erken uyanmışsın.”dedi. “Sen neyden bahsediyorsun ruh hastası! Sen beni kaçırdın lan!”dediğimde ipler iyice kopmuştu. “Ne istiyorsunuz lan siz benden!”dediğimde, “Ben sadece seni istiyorum Leyla.”dedi. “Ve istediğimi de aldım.”dediğinde koltuğu tekmelemeye başlamıştım. “Sevmiyorum lan seni! Duydun mu beni! SEV-Mİ-YO-RUM!”diye boğazım patlarcasına bağırırken, “Bir gün ‘seviyorum’ diye bağıracaksın.”dedi. Pes etmişlikle, “Neden?”diye sordum. “Neden yıllardır peşimdesin. Neden ben ulan. Neden ben!”diye tekrar bağırdığım. Annemin kaderi benim çeyizim mi olacak gerçekten? “Bana bu soruyu ilk defa soruyorsun.”dedi ve gülümsedi. “Çünkü sensin. Sen, seni sevmem için başlı başına bir nedensin. Yıllar önce mahalledeki tepede olan konuşmayı hatırlıyor musun?”diye sorunca yıllar öncesine gitti aklım.

 

Yıllar önce evde oturmaktan canım sıkıldığı için eski mahalledeki herkesin gittiği o tepeye gitmiştim. Mahalledeki kızlardan uzak ama onları duyabilecek kadar yakın bir yere oturmuştum. Kürşat’ın parası için onunla evlenmek isteyenler, hatta evlenebilmeleri için çocuk yapmayı bile düşünenler vardı. Ben de en son bu muhabbete dayanamamış laf söylemiştim. Oysa ki Kürşat’ı o zamanlar tanımayı bırak görmemiştim bile. “Hatırladın değil mi?” diye sordu. “O gün tüm konuşulanları duymuştum. Seni de tabi.”dedi ve arabayı sürmeye devam etti. “Çok uğraştım seni içimden atmak için. Sanmıyor musun denediğimi? Denedim ama olmadı, kurtulamadım içimdeki senden. ‘Yaşı küçük dedim’, ‘sen kaç yaşında adamsın’ dedim ama olmadı. Bana hiç kimse senin kadar değer vermedi. Beni ben olduğum için sevmedi.”dedi. “Gerçi hoş sen de sevmedin ya beni. Yanımda kalanlar hep param için kaldı. Ama sen farklıydın işte.” dedi. O sırada aniden durdu. Önümüzde gördüğüm polis arabasıyla bir umut kaplamıştı içimi. Arkaya gitmeye çalıştığında aynı manzarayla karşılaşınca daha da umutlanmıştım. Yolun sonuydu. Kürşat artık kurtulamayacaktı. “Etrafın sarıldı. Teslim ol!”çağrısına bir şey demezken, hiçbir şeyde yapmıyordu. Daha sonra arabadan inmeden hızla yanıma geldi. Ellerimi çözdü ve belinden silahını çıkardı. “Aç.”dedi, namlunun ucuyla gösterdiği kapıyı. Açtım ve “Arabadan in.” dedi. Ben inerken herkesin burada olduğunu gördüm. İkizler ve annem hariç. Boynuma sıkıca sarılan Kürşat burnunu boynuma değdirdi. Derin bir nefes aldığını hissettiğimde yüzümü buruşturmuştum. “Yanlıştı belki ama ben seni çok sevdim Leyla ve hepte seveceğim.”dedi ve boynuma bir öpücük kondurdu. “Sen yoksan ben de yokum hoşçakal sevgilim.”dedi ve beni itti. “Seni bekleyeceğim Leyla. Oradayken bile seni bekleyeceğim.”dedi ve başına dayadığı silahla kendini vurdu. Anında yere düşerken baktığı son yer benim olduğum yerdi.

 

 

Yanıma gelen hızlı adım seslerini fark etsem de başımı çeviremedim. Gözlerim Kürşat’ta takılı kalırken biri önüme geçti ve ona bakmamı engelledi. “Babacım. Bana bak kızım. Hadi bebeğim.”diyen babama bakıp, “Baba vurdu.”dedim. “Kendini vurdu baba.”dedim. Babam beni kucağına aldığı gibi giderken polislere bir şeyler diyordu ama algılayamıyordum. Aklım hâlâ Kürşat’ın son söylediklerindeydi.Hastaneye geldikten sonra babam beni odama bırakmıştı. Yatakta cenin pozisyonu aldığımda saçımda gezen ellerini hissettim. Bu beni mayıştırırken bir süre sonra uyuya kalmıştım.

 

Birden uyandığım uykumda bağırdığımı bile duymamıştım. Ama odanın içindekiler duymuş olacak ki, yanıma gelmişlerdi. Annem, “Geçecek anneciğim. Bunların hepsi geçecek sadece sabredeceğiz bebeğim.”diyip, beni göğsüne çektiğinde tüm bu olanlara dayanamamış ve annemin göğsünde ağlamaya başlamıştım. Meğer ne çok ihtiyacım varmış buna. Ağladıkça ağlayasım geliyor, bir yandan da rahatlıyordum. “Vurdu kendini anne.”dedim. “Gözümün içine bakarak vurdu kendini.”dedim ve ağlamaya devam ettim. Bir süre sonra ağlayışım iç çekmelere dönmüş ve en son akıtacak gözyaşım kalmamıştı. Tekrar gelen polis memuruyla, tekrar ifade vermiş ve ağlamanın getirdiği yorgunlukla tekrar uyumuştum.

 

3 Gün Sonra

 

İki gün önce hastanede daha fazla durmak istemediğim için taburcu olmuştum. Bu süreç beni fazlasıyla etkilemişti. Kapalı yerlerde duramıyor, ani ses ve patlamalardan ödüm kopuyordu. En basitinden yatarken bile odamın kapısını kapatamıyordum. “Hadi Leyla, yapabilirsin.”dedim ve banyonun kapısını kapattım. Hastaneden geldiğim gibi duş alamamıştım dikişlerim yüzünden. Bu sabah ise dikişlerim alınmış ve ben eve gelir gelmez kendimi banyoya atmıştım. Ama şöyle bir sıkıntım vardı. ‘Banyo kapısı’. Çok fazla oyalanmadan hızlıca duşumu almış ve giyinip hemen banyodan dışarı çıkmıştım. Dün bütün gece düşünüp bazı kararlar almıştım ve bugün bu kararları ailemle paylaşacaktım.

 

Kapısı açık olduğu hâlde kapıyı tıklatarak gelen, Savaş ağabeyime baktım. “Cesur geldi güzelim aşağıda hadi sen de gel.”dedi ve elini uzattı. Uzattığı elini sıkıca tuttuğumda, aşağı inerken “Bizimle ne konuşacaksın balım.”diye sordu. Bu sorusuna gülerek, “Spoiler vermem az sabret.”dedim. Lafım biter bitmez salona gelmiştik. Cesur’a sıkıca sarılırken o da bana aynı şekilde sarılmıştı. Birkaç homurdanma sesleri gelse de buna aldırış etmedim. Cesur bu süreçte en büyük destekçilerimden biriydi. Her gece görüntülü konuşuyorduk ve ben uyuyana kadar asla kapatmıyordu. Herkes yerine geçtiğinde ben konuşmaya başladım.

 

 

“Sizin de bildiğiniz gibi pek iyi günler geçirmedik.”diye girdim lafa. “Söyleyeceklerimi demeden önce hepinize teşekkür ederim.”dedim. “Biz aileyiz Leyla.”dedi Barış ağabeyim. “Aile birbirine destek olur. Yanında olur. Sadece mutlu anlar paylaşılmaz. Kötü zamanlarda da birlik olmak demektir aile. O yüzden teşekkür etme.”dediğinde ona gülümsemiş ve öpücük atmıştım. “Öncelikle psikolojik destek almak istiyorum.”dedim. ailem bana bu soruyu her ne kadar sormak isteseler de soramadıklarının farkındaydım. Mantıklı yanımı kullanarak şu durumda en doğru karar destek almak olacaktı ve benim buna ihtiyacım vardı. Herkes bu isteğime memnun kalmışken ben bir diğer kararımı açıkladım. “Üniversiteye gitmek istiyorum.”dedim. Bunu hep istemiştim ama izin vermemişlerdi. “Ve son kararım.”dedim ve derin bir nefes aldım. “Adımı değiştirmek istiyorum.”dediğimde bu kararımı kimse beklemiyordu ki şaşırdılar. “Ben o adamın koyduğu isimle daha fazla yaşamak istemiyorum. Temiz ve sıfırdan bir başlangıç yapmak istiyorum ve buna da ismimi değiştirerek yapmak istiyorum. Mahkemeden sonra.”dedim. “Sen ne istersen o olsun yavrum.”dedi annem. “Sen nasıl rahat edeceksen öyle olsun.” “Peki yeni ismin ne olacak güzelim.”diye soran Barış ağabeyime herkesi şaşırtan ama mutlu da eden o cevabı verdim. “Selin. Adım Selin olacak. En başta olması gerektiği gibi.”

 

 

1 Hafta Sonra Mahkeme Günü

 

“Karar.”, diyen hakimle hepimiz ayağa kalkmıştık. “Sanık Cavit Alaca yirmi yıl önce çocuk kaçırmaktan ve yirmi yıl sonra ise aynı kişiyi kaçırıp kasten adam yaralamaktan ve alı koymaktan yirmi beş yıl, Vildan Karaca ve Vedat Karaca’yı öldürdüğü için müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır.” Üç tokmak sesi ve son. Cavit Alaca artık parmaklıklar ardındaydı. Birkaç gün sonra Ozan’ın davası da görülmüştü. O da adam kaçırmaya yardım ve yataklıktan on beş yıl ile yargılanmıştı. Hayatımdaki tüm kötülüklerden artık kurtulmuştum.

 

Şu an final bölümünü yazmaktayım. Bu benim için oldukça duygusal ve heyecanlı bir maceraydı. Hikayeyi uzatmamı isteyecek olan arkadaşlar olacaktır belki. Ama her şey tadında güzeldir. Final bölümü de bugün gelecek ve belki de okumak için tamamlanmasını bekleyen arkadaşlara güzel bir sürpriz olacak. Yanımda olduğunuz ve destekleriniz için teşekkürler. :))

 

Loading...
0%