@okuyan_bir_insan
|
Leyla’dan İnsanoğlu dünyada var olduğundan beri pek çok şeyi merak eder. O neden öyle olmuş, bunu kim neden böyle demiş… Merak kediyi öldürür derler de insanı da öldürmez mi merak. Karşımdaki adam gözlerini pür dikkat açmış bana bakıyordu. Bir şey söylememi, tepki vermemi, belki de kızmamı, sen ne diyorsun be adam dedim kafamda canlandırdığım sahnede ve yakalarına yapışıp hesap sordum başka bir sahnede ise babammm dedim ve boynuna sarıldım sıkıca. En son canlandırdığım sahnede ise bayılmıştım ama gerçek dünyaya dönecek olursak verebildiğim tepki sadece “Ne.” demek olmuştu. Ne eksik ne de fazla sadece diyebildiğim tek kelime bu, verebildiğim tek tepki şaşkınlıktan irice açılan gözlerim olmuştu. “Siz ne dediğinizin farkında mısınız bey efendi.” diye yükseldim ve bendeki iplerin koptuğunu o an anladım. “Maytap mı geçiyorsunuz siz benimle? Bu ne biçim bir şaka, nasıl bir saçmalık bu ne oluyor lan burada!” diye en son bağırdığımda bir an için kararan gözlerimle hışımla kalktığım yere sert bir iniş yapmıştım. Beni terk eden insanlar 20 yıl sonra gelip arayamazdı. Hiçbir şey yaşanmamış gibi biz senin ailen olabiliriz hadi barışalım diyemezdi. Ya da ben bunca zaman beni terk ettiklerini sandığım insanların aslında öyle olmadığını beni terk etmediğini anlayıp boşa geçen yıllarıma lanetler okuyabilirdim tam da şu an. “Dahası da var” diyen Boran Bey’e bakıp “Söyleyin” dedim tek seferde. Ceketinin cebinden çıkardığı zarfı önüme koyup “Oku” dedi sadece ve ben o lanet gelesice mektuba merakıma yenik düşüp okudum. Galiba merak gerçekten kediyi öldürüyordu ve bu laftaki kedi kesinlikle bir metefordu. Özür dilerim… Ben yıllar önce bir günah işledim. Kendi yavrum için bir başka anneyi yavrusundan ayırdım. Ben çok özür dilerim… Yıllar önce yaptığım bu hatayı artık telafi etmeliyim. Geç kaldım özür dilerim. Bunu size yapan kim hiçbir zaman öğrenemedim, o adam hiç karşıma çıkmadı ama kızı, kızınızı kime verdiklerini öğrendim. Şimdi tüm bunları söylemek için çok geç kalsam da ölmeden önce bu vicdan azabıyla daha fazla yaşayamam. Uğruna bir başka günahsız meleği harcadığım oğlumu kaybetmişken onun yanına gitmeden önce yanımda bu kadar ağır bir yükle gidemem. Özür dilerim… Fotoğraflardaki kızın adı Leyla Karaca. İstanbul’ da o insanlarla beraber yaşıyor ve bir restaurantta çalışıyor. Tek bildiklerim bu kadar. Her şey için özür dilerim. Yaptığım şey asla affedilmez ama çok özür dilerim. Hah demiş ve gülmeye başlamıştım. Bu bir sinir krizi eşiğinin habercisiydi ama sakin kalmalıydım. Bir şeyleri anlamak ve doğruluğundan emin olmak için sakinliğimi korumalıydım. “Özür diliyormuş.” diyip sinirden olduğu bariz belli olan gülüşümü yüzümden sildiğimde masanın üzerindeki zarf dikkatimi çekmişti. İçine tekrar baktığımda 3 tane fotoğrafımı gördüm. Birinde restauratta çalışırken ki halim, diğerinde her zaman gittiğim deniz manzaralı o kayalıklar ve bir diğer fotoğrafta Cesur’un da olduğu bir fotoğraf vardı. “Bundan 10 ay önce bir kız geldi kapımıza.” Boran Bey konuşmaya başladığında ben hâlâ gözlerimi ne fotoğraflardan ne de mektuptan alamıyordum. “Bu kapımıza gelen kız bize onun ailesi olabileceğimizi söyledi.” dediğinde bu sefer hızlıca ona bakmıştım. Bakışlarımda ne gördü bilmiyorum ama lafına hemen devam etti. “Bu olay bize bu mektup gelmeden önce yaşandı.” dediğindeyse “Ben anlayamıyorum tüm bunlar ne demek yani şimdi.” diye gayriihtiyari sormuştum. Şu an kafamın içinin iş çıkışı bir metro kalabalığından farkı yoktu. Her şey karışık ve oldukça gürültülüydü. “Bu mektup gelmeden haftalar önce evimize kadar gelen kızın aslında kızımız olmadığını öğrendik.” Bir süre yaşanan sessizlikten sonra derin bir nefes alıp aynı şekilde de geri vermiştim. “Şimdi, sizin 20 yıl önce kaybettiğiniz daha doğrusu kaçırılan kızınız olduğunu sandığınız birisi aslında sizin kızınız değilmiş ve bu ortaya çıkmış. Siz de böyle bir mektup alınca beni buldunuz ve bunun doğruluğundan emin olmak istediğiniz için benden DNA testi yaptırmak için izin istiyorsunuz doğru mu?” diye sorduğumda “Evet” demişti. Bir süre kısa bir süre sessizlikten sonra “Kabul ediyorum” dedim. Eminim bu olumlu cevabıma şaşırmıştı ki bunu da gizleyemiyordu. Boran Bey tam bir şey diyecekken aniden açılan kapıyla oraya baktığımda Kızgın bir şekilde olan Cesur’u görmeyi beklemiyordum. “Neredesin sen! Allah aşkına sen neredesin Leyla. Beni delirtmek mi istiyorsun?” diye bağıran Cesur’ la onu ne kadar meraklandırdığım bariz belliydi. “Aklım çıktı sana ulaşamayınca. O telefon neden sende, neden bakmıyorsun yüreğime indireceksin bir gün Leyla.” Diye söylenmeye başlayınca Boran Bey’e dönüp “Bana iki dakika verin.” dedim ve odadan Cesur’la beraber çıktım. “Beni iyi dinle” dedim ve bana odaklanmasını sağladım. “İçerideki insanlarla DNA testi yaptırmam gerekiyor.” “Sebep?” diye makul bir soru sorunca “Anlatacağım ama kan verdikten sonra. Söz.” dedim ve beraber az önce çıktığımız odaya girdik. “Yaptıralım DNA testini ben hazırım.” Dedim ve çok geçmeden odadan en başta çıkan doktor ve bir hemşire girmişti. Hızlıca alınan kanlardan sonra “Sonuçlar en erken bir hafta sonra çıkar dedi.” ve geldiği gibi odadan dışarı çıktı. “O zaman 1 hafta sonra görüşürüz telefon numaram sizde var zaten.” dedim. Boran Bey cebinden çıkardığı kartı bana uzattığında uzattığı kartı aldım ve arka cebime koydum. Tam odadan çıkmış Cesur’la gidiyorduk ki geldiğimden beri sesini duymadığım Savaş Bey “Neden şaşırmadın? ” “Neden benim zaten bir ailem var diye yıkmadın ortalığı bu durumu nasıl bu kadar doğal karşıladın?” diye sorunca ona döndüm ve “Bakın Savaş Bey böyle bir duruma nasıl tepki verdiğim şu an için sizi ilgilendirmez. Çünkü ben bir yabancıya özelimi anlatmam.” dediğimde Cesur’la beraber hastaneden çıkmıştık. 15 dakika sonra “Anlatacak mısın artık yoksa benim zihin okuma yeteneği kazanmamı mı bekliyorsun?” diye soran Cesur’a “Dur Allah aşkına kafam oldu çıfıt çarşısı anlatacaklarımı toparlayayım nereden başlayacağıma bir karar vereyim.” diyip biraz yaşananları hazmettikten sonra yaşananları anlatmıştım. “Bu gerçek mi yoksa birisi bizimle ağır ta*ak mı geçiyor.” dediğinde onu 1 hafta sonra öğreneceğiz dedim. Aklındaki ne peki diye sorunca “Ben beş yıldır bir yalanla yaşıyordum zaten.” dedim. “Beş yıldır da bir kez olsun gerçek ailemi aramak aklımdan geçmedi. Beni terk ettiler istemediler sandım. Bile bile bu insanların eline bıraktılar sandım.” dediğimde “Öyle zannetmen doğal değil mi hangi anne baba çocuğunu bırakır ki.” dedi buruk bir tebessümle o da kendi ailesi tarafından bırakılmış zengin bir aileye evlatlık verilmişti. “Haklısın. Gerçek anne babalar evlatlarını bırakmazlar.”dedim. “Onlar gerçekti Cesur. Tepkileri, yaşadıkları ya da yaşayamadıkları ne varsa gerçekti.” derin bir nefes aldığımda “Başka bir şeyler daha var sanki.” dedi. Bu sorusuna “Olmaz olur mu denizde kum ben de dert daha ne olsun ki?” diyince güldü. “Anlat” dediğinde söylediğim tek şey “Benim acilen bu şehirden topuklamam lazım” dedim. Dün gece ki Kürşat hadisesini anlattığımda “Şöyle bir söz var bilir misin? Eceli gelen fare kedi ta*ağıyla oynarmış. Bu şerefsiz çok kaşınıyor bu aralar.” “Aynen öyle o yüzden benim bir an önce kaybolmam lazım Cesur.” dediğimde “Ya o insanlar senin gerçek ailense, o zaman ne yapacaksın onlarla kalacak mısın?” diye sordu. Bu sorusuna “Tabii ki de kalacağım yıllar önce bana bunu yapanın hesabını dürmeden bana rahat yok.” “İntikam diyorsun yani.” “Hayır. Adalet diyorum, ödeşme diyorum. Dişe diş göze göz, Hammurabi kanunları diyorum ama intikam demiyorum.” “Bence de iyi diyorsun.” dedi. “Adalet şart. Bu Kürşat olayını da anlatacak mısın?” “Evet anlatmamam için bir sebep kalmaz öyle bir durumda hatta yararıma bile olur.” “Haklısın.” dedi ve Biraz daha konuştuktan sonra beni çalıştığım yere bırakmış ve ona her zaman yazabileceğimi söylemişti. Yoğun geçen bir iş gününün ve yaşanan dolu otobüs macerasının ardından eve gitmek üzereydim ki karşıma çıkan Yeliz’ le çoktan sabır dilemeye başlamıştım. “Hayırlı olsun kapmışsın gül gibi çocuğu şimdi senin sırtın da yere gelmez artık.” dediğinde “Ne demek istiyorsun Yeliz bulmaca gibi konuşma kafam olmuş bir milyon zaten bir de seninle uğraşamam.” dedim. Onun da tek bir isim söylemesi yeterli olmuştu. “Kürşat” “Geberdi mi?” diye sordum “Bak işte o zaman bana hayırlı olur.” dediğimde şaşırmıştı. Şaşkınlığını birkaç saniyede üstünden atıp “Bir hafta sonra nişanlanıyormuşsunuz” dedi. Ne vardı lan bu bir haftalarda “Nasıl “ dedim. “Ne demek bir hafta sonra nişanlanıyorsunuz.” “Öyle duydum. Kürşat bir an önce evlenmek istiyormuş bıçak kemiğe dayandı artık demiş. Sen anla artık buradan sonrasını da yaşın tutuyor.” dedi ve gitmeden önce “Ha bu arada nasıl kafaladın sen Kürşat’ı bize de taktik ver bari. Adam kaç yıldır kapına kul köle baksana” dedi ve söylene söylene gitti bense öylece kalakaldım. Yazardan DNA testi yapıldığı günün akşamı Akay Ailesinin en büyük oğlu Savaş evin bahçesindeki koltuğa oturmuş bugün yaşananları düşünüyordu. Başta şaşırmış sonra kızmış ve en sonunda mantıklı olmaya karar vererek her şeyi en başından sonuna kadar dinleyen Leyla gözünde canlanıyordu. Bu süreçte de Savaş pür dikkat kardeşi olma olasılığı olan kızı incelemiş ve kesinlikle bir şeylerden emin olmuştu. Bu kızın rol yapma gibi bir ihtimali asla yoktu. Babasıyla konuşması boyunca bir kez ona bakmamış muhattap bile olmamıştı. Sadece annesi ağlayınca ona peçete uzatmış o zaman bile en ufak bir göz teması kurmamıştı. Sosyal medyada Leyla’nın fotoğraflarına bakıyordu. Hepsi siyah beyaz ve birisinin onu çektiği fotoğraflardı. Başka bir hesabını da bulmuştu Leyla’nın çizim yapıp karşılığında para kazanabildiği bir hesap ve hakkını vermesi gerekir ki kardeşi oldukça yetenekliydi. “Ne yapıyorsun ağabey.” diye sordu Selim. “Bir şey yaptığım yok.” dedi ve telefon ekranını kilitledi. “Leyla’ya bakıyorsun değil mi?” diye sordu bu sefer Selim Savaş’a. Yanıtsız kalan bu soruya “Sence o nasıl biri. Sen gördün bir çıkarımın vardır.” dedi. “Tanımadan bilemeyiz Selim daha Leyla’nın kardeşimiz olup olmadığı bile belli değil. Ama söyleyebileceğim tek söz var o da o kız her kimse yalan dolan yok o kızda.” Bu konuşmanın ardından ikisi de susmuş ve kalplerinin sesini dinlemişlerdi. Umarım beğeniyorsunuzdur. Okuyanlara teşekkür ederim ve görüşlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın. Esen ve esen yerlerde kalın :))
|
0% |