Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. Bölüm

@okuyan_bir_insan

Bölüm Şarkısı = Barış Diri Derinden

 

Evden temkinli bir şekilde çıktıktan sonra alt sokakta beni taksiyle bekleyen Cesur’un yanına gitmiştim. Hızlıca taksinin arka koltuğuna oturduğumda Cesur’un dediği ilk şey “İyi misin?” demek olmuştu. Anın verdiği gerginlik, adrenalin ve rahatlamışlık hissiyle kocaman bir kahkaha atmış ve “Hiç bu kadar iyi olmamıştım.” demiştim. Cesur şoföre adresi verirken ben de telefondan Hakkari için otobüs bileti almış ve işlem onaylandıktan sonra hattı kırıp camdan dışarı atmıştım. Kısa sürede Cesur’un evine vardığımızda derin bir oh çekmiştim. “Şimdi bana gün boyunca neler yaptığını anlat lütfen. “Meraktan kafayı yemek üzereyim.” diyen Cesur’un sorusunu bugün yaptığım her şeyi baştan sona anlatarak cevaplamıştım. “Sonunda Leyla, sonunda kurtuldun.” dedi ve bana sıkıca sarıldı. “Ne yazık ki tam kurtulmuş sayılmam Cesur.” dediğimde “O ne demek şimdi. Çıktın o evden işte.” dediğinde “Bu evrakları adam akıllı kullanmalıyız. Nasıl kullanacağımızı öğrenmeliyiz. O hengamede daha doğru düzgün bakamadım bile.” dedim. “Haklısın. Ben bir an sadece” derken lafını böldüm ve “Biliyorum.”dedim. “Bende hayatımdaki bu zehirli sarmaşıklardan kurtulup normal bir hayat istiyorum. İçinde seninde olduğun bir hayat.” bu dediğime gülümseyip “Ben de aynı şeyi istiyorum.” dedi. Bu kısa süren bakışmamızı bölüp, “Hadi artık uyu. Yarın beraber salim kafayla bakarız neler aldığına.” dediğinde onu onaylamış ve benim için hazırladığı odaya geçip uyumuştum.

 

Gözümü içeriden gelen seslerle açtığımda bir an için nerede olduğumu unutmuş, birkaç saniyenin ardında gece yaşanılanlar bir bir gözümün önüne gelmişti. Daha fazla yatakta oyalanmayıp kaldığım odanın karşısındaki lavaboda elimi yüzümü güzelce yıkamış ve işlerimi halledip çıkmıştım. Duyduğum sesler giderek çoğalırken gelen seslerin kaynağının da mutfak olduğu belli olmuştu. “Kolay gelsin.” diyip varlığımı belli ettiğimde, “Kolaysa başına gelsin.” şeklinde bir geri dönüş almıştım. Bu dediğine gülüp birlikte kahvaltı hazırlama serüvenimiz kısa sürüp kahvaltıyı da çabucak yapmıştık.

 

 

Konuyu benim açmamı istediği bariz belli olan Cesur’a “Şu evraklara artık bakalım mı?” diye sormuştum. Bu sorumun üzerine “Bir an hiç sormayacaksın sanmıştım.” diye söylenmişti. Dün gece kaldığım odaya gidip sırt çantamı aldığımda içine düzgünce yerleştirdiğim kâğıtları çıkarmış salondaki orta sehpanın üzerine koymuştum. “Hazır mısın?” diye soran Cesur’a “Hiç olmadığım kadar hem de.” demiştim. Evrakları incelerken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Baktığım evraklardan bir kaçı, Cesur’a attığım taşınmaz malların ekran görüntülerinin tapusunun birer kopyasıydı. Dikkatimi çeken şeyse bu malların 2006 tarihinde alınmış olmasıydı. Bunları bunca yıl neden sakladığı aklımı kurcalarken baktığım başka bir evraksa bir banka hesabının dekontlarıydı. Başka bir hesap cüzdanını gördüğümde hesaba 2001’den beridir düzenli olarak yatırılan paralardı. Düzenli olarak her ay 50.000 lira yatırılan paralar uzun yıllardır devam ediyor gibi görünüyordu. Bir an için zihnimde yaşadığım şimşekler gözlerimi kör ettiğinde aldığım nefesler sıklaşmış ve gözümün önünü göremez olmuştum. Günler önceki o hastane odası aklıma gelmişti. Yazılan mektup ve Boran Bey’in sesi kulağımda yankılanmıştı. “Kızımız ortadan kaybolmuştu.”. “Çünkü sen bizim 20 yıldır kayıp olan kızımız olabilirsin.” Bu kâğıt parçaları benim kaçırıldığım zamanla örtüşüyordu. “Lütfen bu yaşanmamış olsun. Lütfen yalan olsun, lütfen.” “Ne oldu.” diyip beni kendine çeken Cesur’a baktığımda bulanık olarak gördüğüm yüzle, gözlerimin dolduğunu anlamıştım. “Beni koparmışlar, beni ailemden koparmışlar…” Salonda benim ağlama seslerim duyulurken Cesur’da ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. “Anlat hadi bana güzelim. Ne oldu söyle, söyle canımın içi.” diyip beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Gözlerimden akan yaşlar durmak bilmezken bir an için yanımdan ayrıldı ve elinde su dolu bir bardakla geldi. “Hadi iç sakinleşirsin.” diyince birkaç yudum almış ardından anlatmaya başlamıştım. “Boran Bey’in anlattığına göre ikizleri doğduğunda kız olanı kaçırmışlar. Anlatmıştım sana.” dediğimde başını sallayarak beni onayladı. “Mektupta o insanlarla beraber yaşıyor demiş kaçıran kişi.” dediğimde onunda kafasında bir şeylerin oturduğunu anladım. “Yani eğer sen o mektuptaki kızsan o insanlar her şeyi biliyor demektir ve o zamanda bu kadar paranın, malın mülkün nereden geldiği geldiğini de açıklar.” dedi ve kafamda bir şimşek daha çaktı. “Eğer her şey düşündüğümüz gibiyse onlar belki de benim kaçırılmama sebep olan kişinin adamları olabilir. Sus payı olarak verilen bu paralarda bunun bedelidir.” Cesur’a dönüp “DNA testinin açıklanmasına ne kadar kaldı.” diye sordum. Kafam hallaç pamuğundan halliceydi. “Daha dört gün var.” demesiyle derin bir nefes aldım. İdrak ettiğim gerçeklerle aldığım nefesler yetmiyor gibiydi. “Dayanırım.”dedim “Sabrederim, beklerim. Bunca zaman yaptığım şey bu beklerim.” Kendime geldikten sonra kâğıtları biraz daha incelerken başka bir şey daha fark etmiştim. Bankaya yatırılan paralan başka bir bankanın ya da gönderenin ismi yoktu. Yani bu demek oluyordu ki Vedat her ay düzenli olarak elden bu paraları alıyor ve bankaya yatırıyordu. Bu ayın bazı zamanları neden eve mutlu geldiğini de açıklıyordu. Daha fazla bunlara kafa yoramayacağımı fark edip kâğıtları geri çantama koyduğumda Cesur’a dönüp, “Senden bir ricam olacaktı.” dedim. “Rica mı?” dedi ve sanki küfretmişim gibi yüzüme baktı. “Emrin olur.” dediğinde “Sana attığım ekran görüntülerin çıktısı lazım bana. Ayrıca o görüntülerde Kürşat’ın bana attığı bazı mesajlarda var. Beni rahatsız eden.” dediğimde bu kez derin soluklar alan oydu. “Tüm bu şeyleri dosyalayıp hepsinden şikayetçi olacağım.” dedim. “Sonuna kadar her zaman arkandayım, sen ne dersen o.” dedi. “Biliyorum ve teşekkür ederim.” diyip sarıldığımda aynı şekilde o da bana sarılmıştı.

 

 

4 Gün Sonra

 

“Hazır mısın?” diye soran Cesur’a başımı sallayarak cevap vermiştim. Benim için çok zor geçen bu dört günde hep yanımdaydı. Diğer günlerimde olduğu gibi. Maskemi ve şapkamı da takıp evden tam çıkacağımız zaman “Sanki biraz abartıyorsun.” dedi. Bu dediğine ise “Hiçbir şekilde kendimi riske atamam. Her şeyi öğrenmeye bu kadar yakınken olmaz.” demiştim. Bugün büyük gündü. Sonuçların açıklanacağı gün. İki gün önce Boran Bey’in bana verdiği karttan numarasını bulup, “Bu benim yeni numaram ve beni gelişmelerden haberdar edin ve beni tanıdığını iddia eden kimseye numaramı vermeyin lütfen.” diye ricada bulunmuştum. Bu isteğimi tuhaf bulduğunu fark ettiğimdeyse sonuçlar açıklanınca her şeyi anlatacağımı söylemiştim. Açıkçası gergindim. Bu gerginliğimse evden kaçtığımı çoktan fark eden sözde ailem, bazı şeyleri anlamış olduğumu öğrendiler mi acaba gerginliğiydi. Ya kaçarlarsa ya yaptıklarının bedelini ödemezlerse ve asıl endişem her şeyin başı olan kişi onların ipini çekerse endişesiydi. Cesur’un motoruyla hastaneye varmıştık. Sabah arayan Boran Bey “Sonuçlar öğleden sonra açıklanacak.” demiş ve ikimizde başka ne diyeceğimizi bilemeden teşekkür edip orda olacağımı söyleyerek telefonu kapatmıştım. Artık bildiğim yolu danışmaya sormaya gerek duymadan üçüncü kata çıkmış odanın önüne gelmiştik. “Derin nefes al ve elimi tut ben hep buradayım.” diyen Cesur’a gülümsemiş ve dediğini yapıp kapıyı çalmıştım. İçeriden gelen “Gel” sesiyle içeri girmiştik. Fakat beklediğim manzara bu değildi. Koca bir kalabalık ve arada gördüğüm geçen haftadan bazı tanıdık yüzler vardı. Kimseden çıt çıkmazken geçen dakikaların ardından kapı bir kez daha çalmış ve elinde bir zarfla hemşire içeri girmişti. Geldiği gibi çıkan hemşireyle ben doktorun elindeki zarfa kitlenmiştim. Yeni bir zarf ve hayatımı değiştirecek yeni bir gerçek. “Hazır mısınız?” diye soran doktora sabırsız bir şekilde “Artık açıklar mısınız sonuçları lütfen?” demiştim. Doktor da fazla uzatmadan zarfı açmış, yazılanları önce kendi okuyup önce Boran Bey’e sonra bana ve tekrar Boran Bey’e dönüp buradaki bütün insanların hayatını değiştirecek o cümleyi söyledi. “Boran Akay’dan alınan kan örneği ile Leyla Karaca’dan alınan örnekler sonucunda %99,99 uyuşmaktadır.”

 

Yazardan

Sonuçlar açıklanmadan önceki gece

“Ne yapmayı düşünüyorsun karar verdin mi?” diye soran Cesur’u başımı sallayarak onaylamıştım. “Denemek istiyorum. Aile olmak nasıl bir şey anne babanın olması ne demek kardeş sevgisi nedir öğrenmek, tatmak, hissetmek istiyorum.” dedim. “Gerçek ben kim, en başından beri olmam gereken yerde olsaydım nasıl bir insan olurdum merak ediyorum. Gerçek ben olması gereken ben…” “Kendimi bulmak istiyorum. Bu kadar sert ve ters biri miyim? Kendimi yeniden bilmek istiyorum.”

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%