Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6. Bölüm

@okuyan_bir_insan

 

 

 

Bölüm Şarkısı = Pilli Bebek - Kızım

 

Zaman kavramı görecelidir derler. İnsan sevdiği bir şeyi yapıyorsa o an saniyeler gibi gelirken, istemediği bir şeyi yaparken o zaman hiç geçmeyecekmiş gibi gelirmiş. Benim yirmi yılımda aynen bu şekildeydi. Koca yirmi yılım hiç istemediğim ve istemeyeceğim insanların arasında geçmiş hayatımın neredeyse dörtte biri çöp olmuştu. Bu yirmi yıl bazıları için koca bir ömürken bazıları içinse hayatın küçük bir kısmı olabilirdi. Bana da öyle gelebilirdi, şayet fantastik bir evrende, yüzyıllarca yaşayabilen biri olsaydım.

 

 

Sonuçlar açıklandıktan sonra ben doktorun elindeki kâğıda bakakalmışken, iki kişinin bana sarıldığını hissettim. Başımı çevirip bana sarılan kişilere baktığımda Halide Hanım ve Boran Bey’di. Annen ve baban dedi ne zamandır sesi soluğu çıkmayan iç sesim. Bakışlarım ikisi arasında giderken. Onlar gerçekler. Gerçekten annen ve baban. Bana sarılmayı bıraktıklarında Boran Bey yüzümü elleri arasına almış ve yanaklarımı okşuyordu. “Ağlama kızım. Ağlama babacım, artık ağlamak yok sonunda kavuştuk sana babacım.” dedi. Ağlıyor muydum ben? Farkında bile değildim. Ben uzun zamandır hiçbir şeyin farkında olamamışım ki. “Bundan sonra ne olacak.” diye sordum. Bu soruma Halide Hanım cevap verdi. “Bundan sonra olman gereken yerde ailenle olacaksın kızım.” dedi ve ellerinden birini yanağıma uzattı ve okşadı. Bu sıcak temasla ne hissedeceğimi bilememişken bir şeyde diyememiştim. Çünkü ilk defa sana uzatılan eller canını yakmak için değil seni sevmek için uzatıldı. Dedi iç sesim. Bugünde maşallahı vardı kendisinin. Yanımdaki Cesur’u göstererek, “Zamanı değil belki ama Cesur benim hayatımdaki tek önemli insan.” dediğimde Cesurla tanışmışlardı. Odada ki diğer insanlarda göz gezdirdiğimde, gözüme çarpan ilk kişi benim yaşlarımda ve bana oldukça benzeyen bir adamdaydı. Bir iki adım atıp ona yaklaştığımda aynı karşılığı almıştım. Elini ilk uzatan kişi bendim. “Merhaba. Ben Leyla.” dedim ve o da elini uzatıp, “Merhaba. Ben de Selim. Tuhaf bir durumun içindeyiz biliyorum ama ben senin ikizinim.” dedi. O sen misin diye sormuştum. Daha doğrusu ağzımdan kaçmıştı. Başını sallamakla yetinirken, “O zaman tekrardan merhaba. Biraz gecikmeli de olsa seninle tanıştığıma sevindim.” dedim yüzümden silemediğim tebessümle. Diğerleriyle de sırayla tanışmıştım. Savaş Bey’le geçen haftadan kalma bir münasebetimiz olsa da tekrar tanışmak gerekti. Bu sefer kız kardeşi olma olasılığı olan bir kız yerine direkt kız kardeşi olarak tanıştım. “Biliyorum aklında çok soru var benimle alakalı ama merak etme her şeyi konuşacağız. Çünkü artık bir yabancı değiliz öyle değil mi? “ dedim elini sıkarken. O da “Elbet konuşacağız ne de olsa birbirimize anlatmamız gereken koca bir yirmi yıl var öyle değil mi?” dedi. “Öyle” diyip sıradaki kişiye geçtiğimde “Ben Barış.” dedi. “Benim bir küçüğüm olan Oğuz’da evde dedi.” Daha sonra ikiz olduklarını tahmin ettiğim kişilere yöneldim. Erkek olanı elini önce uzatmış “Ben Çınar senin kardeşin oluyorum.” dedi. Yanındaki kızda elini uzatıp “Ben de Defne Çınar’ın ikiziyim.” dedi.

 

 

Herkesle tanışıp tek tek tokalaştıktan sonra Boran Bey “Hadi artık gidelim. Çok bile kaldık burada.” dedi ve hepimiz odadan dışarı çıktık. “Şimdi ne olacak.” diye sordum. “Siz de biliyorsunuz ki bu karıştırılma gibi bir şey değil üstelik konuşmamız gerek önemli konular var.” Boran Bey’in “Senin burada olduğundan onların haberi var mı?” diye sormasıyla “Aslında İstanbul’da bile olduğumu düşündüklerini zannetmiyorum.” dedim. Hepsi bana anlamaz gözlerle bakarken “Uzun hikâye oturup konuşmamız gerek ama eğer sizinle gerçekten geleceksem eşyalarımı Cesur’un evinden almalıyız.” dedim. Şaşkın olsalar da “Tamam” dediler ve hastaneden hep beraber çıkmıştık.

 

Ben onların minibüs tarzı aracına binerken Cesur’da önden motorla gitmiş bu şekilde de evi tarif etmiş olmuştu. Ben ve onlar birlikte apartmanın kapısında beklerken zaten hazır olan çantamı iki dakika geçmeden getirmişti. Çantamı vermeden önce bana sarılıp “Beni habersiz bırakma, oraya gittiğinde de mutlaka konum at.” demişti. Ben de ona “Tamam” diyip Akay ailesinin yanına gitmiştim. Hemen yola koyulup yaşadıkları eve giderken karşımda oturan Halide Hanım “Yakın arkadaşsınız sanırım.” dedi. Ona bakıp “Öyle, yakın arkadaştan ziyade tek yakınım olan o her şeyim anne, baba, ağabey yani kısa her şey.” Bu dediğime hüzünlendiğini görebiliyordum. Karşısında aylarca karnında taşıdığı çocuğu vardı ama o başka birini ailesi yerine koymuştu. Bu bir anne için oldukça zor bir durum olmalıydı. “Ne zamandır tanışıyorsunuz.”diye soransa Savaş’tı. “İki yıldır.” diye yanıtladım onu da. Bir başka soru da Barış’tan gelmişti. “Nasıl tanıştınız.” Bu soruların ardı arkasının gelmeyeceğini bildiğim için, “Daha uygun bir zamanda Cesur’da varken bu sorularınızı cevaplamak isterim Sizleri tam anlamıyla tanıştırmak istiyorum dedim.” Hepsi bir ağızdan “Tamam” dedi ve çok geçmeden araba durdu. Arabadan inip baktığımda kocaman bir ev beni karşıladı. Sekiz kişilik bir aile için az bile dedi iç sesim. Yanımda birisini hissettiğimde kafamı sağa çevirip oraya baktım. Selim bana bakıp, evine hoş geldin dedi. Evim, burası bana gerçekten bir ev olabilecek miydi?

Loading...
0%