Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8. Bölüm

@okuyan_bir_insan

Bölüm Şarkısı = Cem Adrian Keskin

 

“Bundan beş yıl önce, okuldan erken çıktığım bir günde tesadüfen Vedat ve Vildan’ın konuşmasına tanık olmuştum.”diyerek konuşmaya başlamıştım.

Yazardan 5 Yıl Önce

Okuldan çıkmış eve gidiyordu. Bugün ağırlıklı olan sayısal dersleri yüzünden başı oldukça ağrımış, olmayan migreni azmıştı adeta. Son iki dersinin boş olup eve erken dönmesini ise arada bir uğrayan şansına bağlıyordu. Oysa ki şans değildi bu. Bazı şeyleri kökünden değiştirecek ve yıllar sonraki Leyla olmasını sağlayacak olan hayatının gerçeklerini öğrenecekti.

 

Kimseye görünmeden sakince odasına gitme isteğini annesinin ve babasının odasından gelen kavga sesleriyle sadece bir istek olarak kalmış ve bir an önce evden çıkmak için geri dönecekken annesinin bağırarak “O benim kızım değil!” diye bağırmasını duymuştu. Bu duyduklarıyla adeta yerinde buz kesmişti. Bağırarak o benim kızım değil demişti annesi. “Bağırma be kadın. Senin kızın değil de benim kızım mı sanki?” diyen babasının sesini de duyduğunda olduğu yerde küçülüp yok olmak istedi. Yok olmak ve bir daha buraya hiç dönmemek. Duyduklarıyla daha fazla dayanamayıp geldiği gibi sessizce çıkmıştı evden. O gün saatlerce yürüyüp yıllarca sorguladığı sevgisizliğinin cevabını bulmuştu. Onların kızı olmadığı için sevilmemişti. “Sorun kız çocuğu olmak değilmiş.”dedi. “Sorun başlı başına benmişim.”

 

Günümüz

“İşte böyle.”dedim. “Öyle öğrendim onların çocukları olmadığımı. Hastanede siz DNA testi istediğinizde de o yüzden şaşırmadım.” Sessizlik olduğunda lafıma devam ettim. “Aslında ben hep terk edildiğimi düşünmüştüm. Öz ailem beni istemedi, başından savdı falan. Bu yüzden gerçek ailemi hiçbir zaman aramadım ki nereden arayacağımı bile bilemedim.” Dedim. İkisi de bana öylece bakarken bu sefer dosyayı açıklamaya başladım. “Kan testini verdiğimizin ertesi günü benim izin günümdü. Bu yüzden evdekileri bir şekilde evden gönderip ben de evde ufak bir araştırma yaptım.” dediğimde Boran Bey dosyayı incelemeye başlamıştı bile. Savaş’ın ise gözü benim üzerimdeydi. “İzin günümde evde kimse yokken bu evrakları Vedat ve Vildan’ın odasındaki kasanın içinde buldum.” dedim. Savaş ise şaşkınlıkla bana bakıp, “Kasayı mı patlattın?” diye sordu. “Şifresini girmek patlatmak oluyorsa, evet patlattım.” dedim sakin bir şekilde. Kapıdan gelen fısıldamaları duyduğumda bana bakan Savaş’a sus yapıp kapıya yöneldim ve aniden açtım. Bir anda düşen Selim, Barış ve ikizlere baktığımda kapıyı dinlediklerini anlamıştım.

 

Hızlıca yerden kalkıp ayaklandıklarında onlara bakmıştım “Kapı dinlemenin kötü bir şey olduğunu bilmiyor musunuz?” diye sorduğumda gelen gülme sesiyle Savaş’a döndüğümde gözleri kısalacak derecede güldüğünü gördüm. “E ama merak ettik ikiz.” diyip yanıma gelen ve kolunu omzuma atan Selim’e baktığımda, “Amacım sizi dışlamak ya da bir şeylerden haberdar etmemek değil, sürecin başından beri onlar var o yüzden onlarla konuşmak istemiştim. Madem buradasınız geçin içeriye pek bir şey kaçırmadınız zaten.” dedim. Kapıyı kapatmadan önce “İstersen sen de girebilirsin Oğuz.” dememle herkes bana şaşkınca bakmıştı. Aynı şaşkın bakışlarla içeri giren Oğuz, “Nasıl anladın burada olduğumu,” demişti. “Kokundan desem K9 köpeği muamelesi görür müyüm?” dediğimde herkes gülmüştü. “Ayrıca gölgeni de gördüm.” dediğimde bir şey demeden içeri geçmiş ve ben de anlatmaya devam etmiştim. “İzin günümde evrakları bulduktan sonra Cesur’la konuştum ve o gece evden kaçtım.” dedim. “O mektupta benim o aileyle beraber kaldığımı yazmış benim de aklıma, onların da benim kaçırılma meselemde bir payları olabileceğini düşündüm o yüzden araştırma yaptım.” dedim. “Haklıymışım. O evraklarda 2001 yılından beri bankaya yatırılan paraların dekontu ve bazı taşınmazların tapusunun bir kopyası var. ”dedim. Boran Bey dosyayı incelerken onaylar şekilde mırıldandı ve “Doğru söylüyorsun.”dedi. “Olaya bak anasını satayım.” diyen Selim’e baktım. “Resmen hayatını çaldıkları birinin üzerinden servet kazanmışlar.” diye de ekledi. “Eğer kan verdiğinin ertesi günü kaçtıysan, sonuçların açıklanmasına üç günden fazla bir zaman önce evden gittin demektir.” diyen Oğuz’a baktım. “Neden o kadar zaman önce evi terk ettin ve nerede kaldın.” diye sordu. Sesinden belliydi. Bu sorgulamaktan ziyade meraktı. “Kaçmazsam ölecektim. O yüzden kaçtım.”dediğimde aniden açılan kapıyla oraya baktığımızda Halide Hanım’ın dolu gözlerini gördüm ve hepsi bir anda “O da ne demek!”diye sordular. “Beş yıldan beri o mahallede bana kafayı takan biri var.” dememle beylerin çenesi kasılmış, elleri yumruk olmuştu. “Ne demek istiyorsun babacım.” diyen Boran Bey’e baktığımda, “Benimle evlenmek istiyor. Bunun içinde o paragözlere yüklü bir para vermeye bile hazırdı.”derin bir nefes aldıktan sonra devam ettim. “Hastaneden çıktığım gün, işten sonra eve döndüğümde mahalledeki anlaşamadığım birinin bana Kürşat’ın bir hafta içerisinde nişan yapacağını söyledi.” dedim. “Ben de o ruh hastası pe*ofiliyle evleneceğime çareyi kaçmakta buldum. Eğer siz gerçek ailem çıkmasaydınız ben o gün başka bir şehre gidecektim.” dedim. Çınar, “Pe*ofili derken?” diye sorduğunda, “O adam yani Kürşat, bana beş yıldan beri takıntılı. O zamanlar ben on beş yaşındayken o da yirmi yaşındaydı. Şimdi ben yirmi yaşında olduğuma göre onun kaç yaşında olduğunu söylememe gerek yok herhalde.”dedim. Halide Hanım yanıma gelip bana sıkıca sarılmıştı. Titreyen vücudundan ağladığı bariz belli oluyordu. “Benim bulabildiklerim bu kadar. Bunlar da ne kadar işe yarar bilemem.” dedim. “Orayı terk etmeden önce elim boş gitmek istemedim.” biraz daha konuştuktan sonra bu belgeler sayesinde avukat aracılığıyla onlardan şikayetçi olmaya karar verdik. “O evrakların içinde Kürşat’ın bazı mesajları var. O mesajlarda şikayetçi olmama yeter mi?” diye sorduğumda, Boran Bey “Yetmese bile elimden geleni fazlasıyla yapacağım kızım. O herif artık senin yanında olmayı bırak çevrene bile yaklaşamayacak.” dedi güven veren bir ses ve tebessümle. Herkes odadan çıkarken ne zamandır aklımda olan şeyi söylemek için Boran Bey’e döndüm ve “Size bir şey söylemek istiyorum.”dedim. “Söyle tabi kızım. Dinliyorum.”dediğinde, “Defne’yi ihmal etmeyin olur mu? Siz de eşinizde.”dediğimde anlamadığı belliydi. “Şunu demek istiyorum. Tamam yıllardır kayıp olan kızınız olabilirim. Benimle ilgilenmek, beni tanımak istiyor olabilirsiniz. Ben de sizleri tanımak istiyorum ama lütfen bunu çok bariz bir şekilde yapmayın. Defne yıllardır bu evin tek kızı. Bir anda ortaya çıkan bir abla olup bütün ilgiyi kendisine kapan biri olmak istemiyorum.”dediğimde bu dediklerime gülmüş ve ellerini yanaklarıma getirip usulca okşamıştı. “Merak etme babacım. Ben ne seni ne de kardeşlerini ihmal etmem tabi annen de etmez. Yani bunun için telaş yapma olur mu?”dediğinde başımı sallamış ve iyi geceler dileyerek odadan çıkmıştım. Uzun geçen gecenin ardından odaya vardığımda pijamalarımı giyip yatmaya hazırlanmış ve rahat yatakla beraber güzel bir uyku uyumuştum.

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%