23. Bölüm

FİNAL

İsimsiz Biri
okuyan_bir_insan

 

Bölüm Şarkısı = Can Ozan – Toprak Yağmura

 

 

 

 

4 Yıl Sonra

“Hadi kızım kalk artık. Kendi düğününe geç kalacaksın.” diye söylenen anneme aldırış etmeden uyumaya devam etmiştim. “Selin!” diye bağırdığında ise zaten yatağın ucunda olduğum için bağırmasıyla yere düşmüştüm. “Anne yaaa. İnsan kızına öyle bağırır mı? Aklım çıktı.” diye söylendim. “Sen de o zaman vaktinde kalkıver kızım.” diyen anneme oflamakla yetinmiştim. Oysa klasik anne cümlesini kurmuştu. ‘Anneye oflanmaz.’ “Hadi git elini yüzünü yıka, kahvaltı hazır. Bir şeyler yedikten sonra kuaför gelecek. Bütün gün aç kalacaksın bak çabuk ol.” dedi ve odadan çıktı.

 

Şu yaşadığımız dört yılda çok şey yaşanmıştı. Öncelikle psikiyatriste gittiğim bir yıllık süreçte artık daha iyiydim. Terapi alırken bunun ne kadar doğru bir karar olduğunu bir kez daha anlamıştım. Terapi aldığım süreçte ise ismimi değiştirmiştim. Adım artık Selin’di. Psikopat bir adam yüzünden Selin olarak doğduğum bu hayata, Leyla olarak devam etmiş tüm sorunlarım çözüldüğünde ise Selin olarak yaşamaya başlamıştım. İsmimi değiştirdikten sonra, sınavlara hazırlanmış ve istediğim üniversiteyi kazanmıştım. Benim okula gittiğim süreçte ise Cesur mezun olmuş, staj yaptığı yerde çalışmaya başlamıştı. Okulumun son senesinde yüzük takmak istediğimizi söylediğimizde babamlara bir an inme inmişti ama babamla Cesur konuştuktan sonra Cesur’a daha ılımlı davranmaya başlamıştı.

 

Boran’la Cesur’un Konuşmasından

Cesur’dan

Yaklaşık beş dakika önce Selin’in ailesine yüzük takmak istediğimizi açıklamıştık. Halide Hanım bu isteğimize ne kadar sevinse de aynı şey Boran Bey ve kardeş tayfası için geçerli değildi. “Demek yüzük takmak istiyorsunuz.” diye soran Boran Bey’e Selin, “Evet baba. Bu ortak kararımız.” demişti. “Peki o zaman ama önce ben Cesur’la konuşmak istiyorum.” dedi ve bahçeye çıktı. Giderken de “Baş başa.” demeyi unutmamıştı. Fazla bekletmemek adına ben de peşinden gittiğimde bahçedeki koltuk takımına birbirimize çapraz olacak şekilde oturduk.

 

“Neden kızımla evlenmek istiyorsun. Evlenmekle sevgili olmak farklı şeyler. Bunu biliyorsun değil mi?” diye sordu. “Elbette biliyorum.” dedim. “Evlilikle sevgililik farklı şeyler. Evlenmek istiyorum çünkü bir ailem olsun istiyorum. Bu aileyi de Selin’le kurmak istiyorum.” dedim. “Ben yetiştirme yurdunda büyüdüm.” diye söze girdim. “Annem babam kim bilmem. Açıkçası aramadım da. Ben bu konuda Selin kadar şanslı değilim ne yazık ki.” dedim. “Beni ben beş yaşındayken evlat edindiler. Kaldığım yurtta bağış yapan zengin bir aile vardı, çocuğu olmayan. Beni görünce evlat edinmek istemişler ve edindiler de.” dedim ve derin bir nefes aldıktan sonra devam ettim. “Çok güzel bir beş yıl geçirdim. Üstümde akmayan bir çatı, oda da yanan bir soba, önümde envai çeşit yemek. Üstelik hepsi sıcak. Güzel güzel kıyafetler ve dahası. Sonra onların çocuğu oldu. Benim de görevim bitti.” dedim. Boran Bey’e baktığımda gözlerinde gördüğüm şey merhametten başka bir şey değildi. “Beni evlatlık alan ailenin annesi büyüttü. Kendi çocuklarına bakabilmek için beni yolladılar.” dedim. “Yıllar geçti, büyüdüm koca adam oldum. Ama ben aslında hiç büyümediğimi Selin’le anladım. Herkes beni bıraktı ama o bırakmadı. İyi ki de bırakmadı.” dedim gülümseyerek. “Selin var olduğu için ben varım. Onun gülümsemesi nefes benim için ondan ayrı bir hayatı bırakın dünya bile düşünemiyorum.” dedim son olarak. “Yani Selin’le evlenmek istiyorum evet ama sadece onu değil, onunla yaşayacağım hayatı anıları her şeyiyle istiyorum.” dedim. Boran Bey’in ise söylediği tek şey, “O zaman hayırlı olsun.” demek oldu.

 

Selin’den

Alelacele yapılan kahvaltının ardından banyodaki işlerimi hallettiğimde saçımı ve makyajımı yapmak için kuaför ve makyöz gelmişti. Babamlar ve ağabeylerim ise nikah salonunda son işleri hallediyorlardı. Giydiğim gelinliğe uygun enseden hoş olan dağınık bir topuz ve hafif tonlarda makyaj yapılmıştı. Her şey hazır olduktan sonra ağabeylerim ve babamlar eve gelmişlerdi. Şu an ise evin salonundaydık. Hazar dedemin gözleri dolu doluydu ama çaktırmamaya çalışıyordu. Babaannem ise saklamaya tenezzül bile etmediği gözyaşlarıyla dualar okuyordu. Salonun bir köşesinde ise anneannemler vardı. İki dünür olarak maşallah zincirini çekiyorlardı. Savaş ağabeyim ve Oğuz bugün damat tarafıydı. Şimdi ise beni almaları için Cesur’u, iş yerinden ve okulundan bazı arkadaşlarını bekliyorduk. Gelen korna sesleriyle herkes ayaklanmıştı. Defne ise Çınar’la beraber kapıyı tutmuştu. Ben tüm büyüklerin elini öperken sıra babama gelmiş ve benim vanalar açılmak için beni çok zorluyordu. “Evlilik demek, iki insanın aynı evde yaşaması demek değil sadece, iki hayatı birleştirmek ve yeni bir düzen kurmak demektir.”dedi. “Hiç olmadığın kadar sabırlı, özverili, anlayışlı olmalısınız her ikinizde. Ama bunları seviyorsan yaparsın. Siz birbirinizi sevdiniz. Yeni bir hayat kurmak istediniz. Aile olmak istediniz. Allah yolunu bahtını açık etsin kızım. Ama şunu unutma ki bu kapı sana hep açık olacak. Babanın kolları seni hep saracak.”diyince kendimi tutamamış ve bir iki damla firar etmişti. Bu duygusal ânı bozmak anneme kalmış ve bizi kendimize getirmişti. Babamla sarıldıktan sonra kapıya gitmiş ve sevdiğimden para koparmaya çalışan kardeşlerime bakmıştım. Daha sonra istediklerini almış olmanın mutluluğuyla açtıkları kapıdan giren Cesur’u görmüştüm. Yakışıklıydı. Çok yakışıklı. Ve benimdi. Ben de onun. Evden çıktıktan sonra çalan kornalar eşliğinde düğünün yapılacağı yere gelmiştik. Verilen yemeğin ardından nikah memuru gelmiş ve o soruyu sormuştu. “Siz sayın Selin Akay. Hiçbir etki ve baskı altında kalmadan kendi hür iradenizle Cesur Ateş’le evlenmeyi kabul ediyor musunuz?” Güçlü bir şekilde, “Evet !”dedim. Aynı soru Cesur’a da sorulduğunda o da yıllar geçtikçe aklımı başımdan alan sesiyle “Evet !” demişti. “Ben de belediye başkanının bana verdiği yetkiyle sizi karı-koca ilan ediyorum.” diyen nikah memuruyla imzalarımızı atmıştık. Artık, Selin Akay değildim. Selin Akay Ateş’tim.

 

 

Kıyılan nikahla beraber ilk dansımızı yapmak için pistin ortasına çıkmıştık.

Toprak yağmura, ben sana
Aşık olduk yeniden
İmkansız gibi görünen
Bu mesele

Girdi aklıma her gece
Tanıdık bir melodi
Sen miydin sebebi
Söylesene

Bir kadın gelir, değiştirir seni
Alıştığın o sert, kararlı şeklini
Yüz binlerce yıldır böyledir gider
Suyun kumsala vurması gibi
Vurması gibi

 

Eğlenceli geçen düğünün sonunda mekândan ayrılmış ve evlere dağılmıştık. Bizim evimiz. Cesur’la beraber yaşayacağımız evimiz. Babamlardan fazla uzaklaşmamak için bir araba mesafesi kadar uzağında olan bir eve yerleşmiştik. Sonunda geldiğimiz evimize girmek için tam arabadan inecekken Cesur kolumdan tutmuş ve “Bekle güzelim.” demişti. Arabadan inip ön taraftan dolaştıktan sonra kapımı açmış ve evin anahtarını bana uzatmıştı. Sonra ani bir şekilde beni kucakladığında şaşkınlıkla “Hi” nidası çıkmıştı. Evimizin önüne geldiğimizde, “Aç bakalım yavrum kapıyı.” demişti ve anahtarla kapıyı açmıştım. Açtığım kapıyı sırtıyla itmiş ve girdikten sonra ayağıyla kapatmıştı. Merdivenleri sakince çıkarken, soldan ikinci kapı olan yatak odamızın kapısını da kucağındayken açmıştım. Onu da aynı şekil kapattıktan sonra yatağın ayak ucuna geldiğimizde beni yere indirmişti. Hâlâ elimde olan anahtarı, odadaki koltuğun üstüne attı ve alnımdan öptü. “Bu ânı o kadar çok bekledim ki.” dedi. Seninle beraber aynı çatı altında yaşayacağımız bu ânı o kadar çok bekledim ki sanki şu an gerçek değilmiş gibi geliyor.” dedi. Benim için de aynı şey geçerliydi. “İstersen bu ânın gerçek olup olmadığını sana gösterebilirim.” dedim ve dudaklarını öptüm. “Seni seviyorum.” dedim oldukça kısık bir sesle. Kalbimin gümbürtüsü kulağımda çınlarken odayı da doldurduğuna emindim. “Ben de seni çok seviyorum karıcığım.” dedi ve benim yarım bıraktığım işe o devam etti.

 

 

 

5 ay sonra

 

Evliliğimizin beşinci ayındaydık. Canım cicim ayları olarak sayılan bu aylar bizim için ömrümüzün sonuna kadar süreceği kesindi. İşe giden kocamı uğurladıktan sonra boş olan günüm sebebiyle evde kalmıştım. Canım meyve çektiği için dolaptan bir şeyler ararken, burnuma gelen kokuyla midem bulanmış ve kendimi tuvalete zor atmıştım. İçimdekileri çıkardıktan sonra elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım ve salona kendimi zor attım. Telefonuma bildirim geldi. Bakmak için elime aldığımda bildirimin regl uygulamasından olduğunu gördüm. İçime bir şüphe düşerken, uygulamayı açıp en son ne zaman adet olduğuma baktığımda, bir buçuk ay önce olduğumu fark ettim. Evden hızlıca çıkıp en yakın eczaneye uğrayıp farklı farklı birkaç hamilelik testi aldım. Eve geldiğim gibi hepsini yaptığımda dakikalar geçmek bilmedi. En son çalan alarmla beraber testlere baktığımda hepsinin pozitif olduğunu gördüm. Hamileydim. İçimde bir can vardı. Bana gelmişti. Sonunda oğlum bana gelmişti.

 

Aylar geçti ve aslında bebeğim değil bebeklerim olduğunu öğrendik. Aylar sonra kucağıma aldığım oğlum ve kızımla yuvam tamamlandı. Toprak ve Yağmur’la ailem genişledi ve ben bu hayattaki ikinci şansımı en güzel şekilde kullandım. Sevdiğim adam ve evlatlarımla, yıllar sonra bulmama rağmen sanki hep birlikteymişiz gibi olduğum ailemle mutlu bir şekilde yaşadık.

 

 

 

                                                                                                    SON

Öylesine başladığım kitap, göz açıp kapayıncaya kadar bitti. Bu süreçte destek olan, okuyan yorum ve oy yapan herkese çok teşekkür ederim. Elbet yanlışlarım, hatalarım ya da eksiklerim vardır. Her şeye rağmen merakla bölümleri bekleyen tayfaya ayrı teşekkür ederim. Sizler benim yazmak için şevkimi ayakta tutan yegâne insanlarsınız. Ben buralardayım. Yorumlarda buluşalım. O zaman son bir kez. Yanlışım varsa afola. İyi okumalar. :))

 

(Bölümdeki bazı sahneler uygulama ilkeleri gereğince kaldırılmıştır. Olay akışını etkileyen bir sahne olmadığı için değişen bir şey bulunmamaktadır.)

Bölüm : 17.08.2024 18:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...