Yeni Üyelik
37.
Bölüm

Gerçekler

@okyanus

Ateş Mirza şehir dışına yürüteceği operasyon için gitmeden önce denizi çok sevdiğim için benimle sahile gitmek istedi Bir zamanlar aldığım randevu sözlerinden çok daha fazlasını vermişti Büyük bir gülümseme ile kabul ederken kendimi bir anda sahilde buldum

Beraber ilk baş romantik romantik yürürken ben tabi ki dayanamamıştım Yavaşça denizin içine adımlarımı atarken Ateş Mirza'ya su atmaya başladım O da bana karşılık verirken bir savaşa dönüştü

Kahkahalar atarken sarıldım, sırtına atladım, dalga sesleriyle dans ettik Güneşin batışını arkamdan sarılırken izledik Ona yaslanırken başımı döndüren kokusunu tekrar tekrar içime çektim

Fazla uzun süren bir ayrılık olmayacak olsa da bu sefer içimde bir sıkıntı vardı Sayısız kere gitmemesini söylesem de sana geri döneceğim dedi Ne olursa olsun sana geri döneceğim

Arkamı dönüp göz göze gelirken gülümsedim Parmaklarımın üzerinde yükselerek dudaklarına yapıştım İlk bu hareketim onu gülümsetse de sonrasında bana eşlik ederek unutamayacağım bir öpücük verdi

Gece odamıza çekildiğimizde sınırlarımızı korusak da birbirimizi öpmekten dokunmaktan geri durmamıştık Şimdi olmasa bile geri döndüğünde bu sınıra sadık kalamayacağımı hissediyordum Ona ihtiyacım vardı Onu ne olursa olsun istiyordum

Ateş Mirza sabah erkenden giderken "elimden geldiğince çabuk bitirmeye çalışacağım Seni ve kızlarımı çok seviyorum" demişti Hediyem sensin de işler çok yoğun olsa da bana yetmemiş, en son elimde koca bir dondurmayı kaşıklıyordum

Buse ve Eva halime gülerken "görende kocasını askere gönderdi" diye dalga geçerlerken Doğa'da benimkine benzer dondurma alarak Aslan'ın yokluğunda yanımda yerini aldı Buse "al işte birbirlerini de buldular" diye gülerken aklıma Dağhan geldi

Onu çok zor toparlamış, en azından işe dönmesini sağlamıştık Ama şimdi onun bir bekleyeni olmayacaktı Kendime bir söz verirken "Buse hepsi beraber gelirse sen ilk abine sarıl olur mu Ben Dağhan' a sarılacağım" dediğimde hepimizin gözleri buğulanmıştı

Eva'ya dönerken "ayrıca sen bizi boş ver de sınav nasıldı bakalım" sorum ile yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu "Sonuçlar bir kaç güne açılanacak Ama karşınızda güzel sanatlar öğrencisi olduğuna eminim" dediğinde ayağa kalkarak sarıldık

Eva terapilerini aksatmadan bitirirken, bizden hiç ayrılmamış, geleceğe daha umutlu ve emin adımlarla yürür olmuştu Bu hepimizi mutlu ederken ailemize birinin daha katılması ailemizi genişletmişti

Doğa Aslanı, ben ise kocamı hatırlarken dondurmalarımıza geri döndük Eva halimizi görünce aşk mı tövbe derken Buse benimki burada da ne oluyor Yüzünü gördüğüm yok diye isyan etti Doğu da Buse gibi hukuk okumuştu ama savcı olmak istediği için şimdilik fazla fazla çalışıyordu Olduğu ilk zamanlarda da ismini duyurmak için fazla çalışacağına emindim

Başım önde eve döndüğümde kızların oyunlarına katılacak enerjim bile yoktu Sonuçta Ateş Mirza kapıdan bakıp üç çocuk ha demeyecekti

Sıkıntı ile mutfağa indiğimde Asya ile Deniz ablayı çekirdek çitlerken yakaladım Bir dedikodu dönüyordu Onu hissedip aralarına karışırken kafamdaki düşünceleri atmaya çalıştım Konumuz Asya'nın markette tanıştığı gizemli adamdı Asya ile daha sonra bir çok yerde karşılaşmışlardı Hatta bir çay içebiliriz bile demişlerdi ama adam sır küpüydü Ne işinden ne ailesinden ne hayatından bir şey anlatmıyordu Yüzeysel cevaplarla geçiştiriyordu

Bir avuç çekirdek alırken "kız" dedim "Bunun bir deposu orada da bir sürü kurbanı olmasın" Asya'nın gözleri büyürken Deniz abla "senin organlarında verimsizdir Onların peşine düşmez bence" dedi Konuşma böyle sürüp giderken "onun yanında içecek içme ha Önüne içecek geldiğinde de bak kuş varmış dese de bakma İçeceğini elinde tut" dediğimde Asya bir hışımla kalktı "A yeter ama bir saattir beni kesip biçiyorsunuz resmen" demesi ile Deniz abla ile kahkahalar atmaya başladık

"Asyacım biz senin iyiliğin için diyoruz lütfen" dediğimde saçlarını savurarak çıkıp gitti Ben çekirdeklerimden ayrılmazken Ateş Mirza gelince bu adamı araştırmasını aklıma not ettim Asya bizim kıymetlimizdi

Kendimi sıcaktan bunaldığım için duşa atarken Ateş Mirza'nın şampuanını görmem ile dedikleri aklıma geldi "Benim şampuanımı kullandığın zamanlarını özlüyorum Benim gibi kokmanı seviyorum" demişti Gülümseyerek onun şampuanını alıp kullandım

Kendi odam yerine onun odasına geçtim İç çamaşırını es geçerken sweatlerinden birini üzerime geçirip altıma tayt giyerek yatağa yattım Ateş Mirza'nın yastığını kendime çekerek kokladım O buradaymış gibi sarıldım

Sıkıntı ile yatakta bir o yana bir bu yana dönüp, taklalar atarken tıkır tıkır bir şey düştüğünü fark ettim Yatağı bu kadarcık darbeyle kırmış olamazdım herhalde Belki de bir vida düşmüştü Yataktan kalkıp ışığı açtıktan sonra etrafına baktım ama görünürde bir şey yoktu

Eğilip yatağın altına baktığımda siyah küçük bir şey görünüyordu Uzanıp aldığımda bir flash olduğunu gördüm Herhangi bir flash da değil Saklanmış bir flashtı Aklımdan geçen düşüncelerimle elim yanarken hızlıca yerden kalktım

Bu canımı yakacaktı hissediyordum Ama öğrenecektim Evdeki laptopu Ateş Mirza almıştı Tabletimde çalışmıyordu Bekleyemeyeceğimi bildiğim için hızlıca evden çıktım Dışarıda şakır şakır yağmur yağıyordu Bunu umursamadan hızlıca koşmaya başladım Hediyem sensine gidecektim

Kısa sürede sırılsıklam olsam da aldırmadım Belki de Ahu Sipahi'ye ne olduğunu öğrenecektim Sonra da Ateş Mirza geldiğinde ona kocaman sarılarak karşılayacaktım

Loading...
0%