@okyanus
|
Kendimi Ateş Mirza sayesinde toparlarken ikizler evlerine döndüler Tatillerinden bir hafta kalmıştı Kursa gitmek için hevesli olsalar da benim evde olduğumu gördüklerinde kısa süren kursları tercih ettiler Böylece bol bol zaman geçirdik Kızlar bu sefer öğretmencilik oyununu seçerken dönüşümlü olarak öğretmen oldular Ben hep öğrenci olmayı seçtim En son patates baskısı yapmaya karar verdiğimizde sulu boyalarla birbirimizi boyamayı ihmal etmedik Kızlar ile ciddiyetle baskılarımızı yaparken, kafamı kaldırdığımda Ateş Mirza'yı gördüm Kızlar babacığım diye koşup sarıldılar Onları karşıdan izlerken Ateş Mirza'nın sevgi ile bana bakmasına sevgi ile karşılık verdim Hepimiz masamıza dönerken dünyanın en önemli işini yapıyormuşuz gibi devam ettik Ateş Mirza da bize katılırken o kalp şeklini tercih etti Kalbin bir kenarına Ateş Mirza diğer kenarına Ahu yazıyordu Kızlar bunu görünce kıkırdarlarken kaşlarımı çatınca sustular Ateş Mirza'ya yaklaşıp "dört çocuk ha" dediğimde omuzlarını silkerek cevap verdi "E kızlar kek yapar mıyız" soruma "evet evet" yerlerinde zıplayarak cevap verirlerken "hadi mutfağa o zaman Asya malzemeleri çıkarsın geliyorum" kızlar koşarak giderlerken arkalarından güldüm Ateş Mirza beni kollarına alırken "bugün daha iyi gördüm seni" gülümseyerek "daha iyiyim Senin ve kızların sayesinde Beni öyle masum seviyorlar ki Ayakta durup güçlü olmaktan başka yolum yok" Ateş Mirza saçımı kulağımın arkasına götürürken "sadece onlar değil bende masum seviyorum seni Ama aramızda bir fark var" Merakla Ateş Mirza'nın ne söyleyeceğini beklerken "benim yanımda güçlü olmana gerek yok Ben ikimizin yerine de güçlü olabilirim Benim yanımda korkularını gizlemene gerek yok Ben korkularınla savaşabilirim Ben ikimiz yerine de ayakta durabilirim" aşkla bakarken "ah be adam Sevilecek yer bırakmadın gene" Kızların yanına indiğimizde malzemeler çoktan hazırlanmıştı Hatta başlarında aşçı şapkaları vardı Gülerek yanlarına giderken "hadi bakalım" dedim Kek malzemelerini kap yerine daha çok birbirlerinin üzerlerine dökerken kahkahalar havada uçuşuyordu Fonda Nil'in çırptım çırptım karıştırdım şarkısı çalarken Ateş Mirza da beni yalnız bırakmayıp arkama geçerek keki çırpmaya başladı Gülümseyerek arkama yaslanırken kokusunu içime çekerken ben kek kıvamına geldim Sonunda kekimizi fırına verirken kızlar başından ayrılmayıp kabarmasını izlediler Piştikten sonra neredeyse birbirimizle yarışarak hepsini bitirdik Tatilimizin son günlerinde Ateş Mirza bir sürprizi olduğunu söyleyerek dışarıya çıkarmıştı Ne olduğunu sorsam da bir türlü cevap alamadım Sonunda sormaktan vazgeçerek el ele yürümeye başladık Ben ne zaman bu hale geldik Gerçekten evli çift olduk diye düşünürken Ateş Mirza beni diğer yöne çevirerek, arkama geçip sarıldı Karşıma baktığımda hediyem sensini gördüm İçeride bir sürü insan vardı Ürünler değişse bile tüm mobilyalar, düzen benim yaptığım gibiydi "Bu nasıl olabilir" soruma "aslında bir kaç gün sonra biz tekrar açtık Doğa ve Aslan sürekli başında durdular Sana hemen söylemek istedim ama ismini bile duymak istemiyordun Doğa da çok istekliydi Senin için burada ayakta tutmak istiyormuş Sizin için özel bir anlamı varmış Aranızda sır olması hoşuma gitmezken sesimi çıkarmadım" Gülerken "hiç gülme" dedi Beni kendine doğru çevirip ellerimi tuttu "Aslında sana çok büyük bir özür borçluyum Buraya gözüm gibi bakmam gerekirdi ama böyle bir şey yapacaklarını düşünemedim Benim yüzümden zarar gördün" devam etmesine izin vermeden "benim böyle dağılmamın sebebi seni suçlamam değil Sadece buranın benim için farklı bir anlamı olması Yoksa sana olan sevgim değişmez" Ateş Mirza dudaklarıma masum bir öpücük kondururken el ele içeriye girdik Doğa ve Aslan canla başla çalışıyordu Doğa beni görünce yüzünde kocaman gülümseme ile yanıma geldi Bana kocaman sarılırken bende karşılık verdim "Nasıl beğendin mi Aynı kişilerle çalıştım ama bazı farklı ürünler de var" Şöyle bir baktığımda zevkli ürünlerdi "Beğenmek ne kelime bayıldım Nasıl böyle toparlayabildin Tek başına kaldın" dediğim de "bende bir şey yapmadım ki O gün dağılmış halini gördükten bir gün sonra bir geldim Her şey hazırdı" dediğinde arkamı dönerek Ateş Mirza'ya baktım Sanki hiç haberi yokmuş gibi etrafı izliyordu Doğa devam ederek "ben sadece ürün toparlama ve seçme işine baktım" başımı sallarken "fazla zararımız var mı" soruma "zararda değiliz ama kazancımızda düştü tabi Ama bu son aldığım ürünleri çok uyguna kapattım O yüzden denge olacaktır" Doğa'nın uzanıp elini tutarken "çok teşekkür ederim Doğa Sen olmasan ben bir daha buraya gelemezdim" dediğimde gülümseyerek "biz ortağız unutma Ben gelemesem sende aynı şeyi yapardın" Aslan'a baktığımda göz göze gelmemizle minnettar bir bakış yolladım O da bakışlarıyla saçmalama demeyi ihmal etmedi Tam Doğa ile karşılıklı ağlaşacakken Ateş Mirza "bu kadar duygusallık yeter" diyerek elimden tuttuğu gibi üst kata doğru yürüttü Üst kata çıktığımızda her yeri beyaz gül yaprakları olduğunu gördüm Ateş Mirza'ya doğru dönerek "ama Mirza" boynuna atlayarak sarıldım "Burada kötü anın olsun istemedim Senin için her yeri çiçek bahçesine çevireceğim" beni sıkıca sararken bende tüm gücümle sarıldım Arka planda müzik sesi gelirken Ateş Mirza eliyle belimi sararak dans etmeye başladı "Ayrıca bu sır olayı hala aklımda Hatırlayım dedim" onun meraklı hali beni güldürürken "hiç unutturmuyorsun ki" alınmış gibi yapsa da bir şey demedi "Burası" dedim "Bu hayat sanki bir önceki yaşamımda çok büyük bir savaş vermişimde hediye edilmiş gibi Kızlarım, ailemiz ve özellikle sen Bana hediyesiniz O yüzden ismi hediyem sensin Sırrımız buydu Eva ve Doğa'nın da buna benzer hikayesi var" Ateş Mirza delici bakışlarını sunarken "asıl sen bana hediyesin güzelim Kaç hayatım varsa hepsinde savaş verebileceğim kadar özel bir hediye" Ateş Mirza bana doğru yaklaşırken onu beklemek yerine bende ona doğru yaklaşarak dudaklarımızı birleştirdim Aklımı başımdan alan öpücük ile nefessiz kalmayı göze aldım Her şeyin yoluna girdiğini düşünüyorduk Ben hediyem sensin de ki işimin başına geçmiştim Ateş Mirza bir çok iş almış, kızlar kreşe dönmüşlerdi Her şey normal bir şekilde ilerlerken gelen acı haberle sarsıldık Özden bir trafik kazası geçirmişti Ters yönden gelen tır onu sürükleyerek götürmüştü Özden orada hayata gözlerini yumarken bebeği de onunla beraber gitmişti Dağhan'ın yanına gittiğimizde bitmişti Ona bakarken Özden'in karnına yatarak bebeği ile konuşmalarımı, Ateş Mirza'ya karşı beni savunuşlarını, gülümsemesi gördüm Ben böyle etkilenirken Dağhan ne yapacaktı Dağhan'ın yanına giderek önünde eğilip elini tuttum "Çok üzgünüm Dağhan" gözlerine baktığımda sadece acı vardı Bu gözlerimin dolmasına neden olurken "söyleyeceğim hiç bir sözün acını hafifletmeyeceğini biliyorum Keşke onları geri getirebilecek gücüm olsaydı Keşke en azından senin yerine acı çekebilseydim" Gözümden bir damla yaş süzülürken Dağhan'ın da ağladığını gördüm Doğrulup ona sarılırken haykırarak ağlamasına sessizce eşlik ettim İnsanın ailesizliği en büyük acısı olabilirdi Ama insanın hem geleceğini hem de ailesini kayıp etmesi acıdan çok fazlası Artık Dağhan etrafı ne kadar kalabalık olsa da tek başınaydı |
0% |