Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2 bölüm sorgu ve ölüm

@okyanusetkisi

Komutanın odasından teyzem çıkmış, ardındansa ben çıkmıştım. Teyzemin ardından gitmiştim; yalnız kalmaya ihtiyacı vardı ama onu yalnız bırakamazdım. O, anne babamdan çok anne olmuştu bana. Annem dedeme benzerdi, soğuk; kendi çocuklarını gerekirse ölüme bile gönderecek birisiydi. Ama teyzem anneanneme çekmişti. Her ne kadar rütbesi albay olsa bile, bize karşı nazik, beyazın bize yaptığı testlerde hep yaralarımızı saran, bize sarılan, dizinde yatıran merhamet dolu birisiydi. Teyzem kenardaki banka oturmuş, elini karnına sarıp ağlamaya başlamıştı. Üzgündü; en sevdiği ihanet etmişti, bebeğini kaybetmesine sebep olmuştu, bizi ölüme atmıştı. Teyzemin yanına çöküp sımsıkı sarıldım. Teyzem hüngür hüngür ağladı omzumda; elleri titriyor, içli içli ağlıyordu. Aşıktı çünkü hâlâ o adama, beyaza aşıktı. Beyaz masumdu halbuki ama o yılan olmayı seçmiş, sinsi bir şekilde bizi uyutmuş, bilgileri satmıştı. İçimde öfke dalgası daha da büyümüştü. Teyzem ağlarken sol elimi sımsıkı yumruk yapmıştım. Beyazın sorgusuna, ne olursa olsun, ben de girmem lazımdı; ona bunu ödetmem lazımdı. Arkamdan gelen birden fazla adım sesi ile kızların gelmiş olduğunu görmüştüm. Teyzemi kızlara emanet edip hızla merkezin kapısından içeri girip merdivenleri hızlı hızlı çıktım. Beyazın olduğu odaya ilerledim ama odanın önünde dikilen bardaki adam ve yanında duran arkadaşıyla duraksadım. Onları geçmeye çalışmıştım ama izin vermemişlerdi a- Şu an sinirlisin Niran komutan, senin girmeni istemedi. Sakin olman lazım, sakinleş öyle gir.

  

d- Bırak beni, o adama soracağım sorular var. Hesaplaşmam lazım o adamla, o benim 30 yılımı mahvetti, bebeğine kıydı. Gireceğim içeri, bir şey yapmayacağım, sadece konuşacağım.

  

a- Sadece konuşma, adama yumruk dahi atmayacaksın. Adam hala senin üstün sayılır ve aramızdaki hain sadece beyaz değildir. Eminim ki bu, senin mesleğini elinden alır. O hainleri yakalayıp beyazı görevden attırana kadar yumruk atmak dahi yok.

  

Tamam anlamında kafa sallayıp bekledim. Kapıyı açmışlardı, içeride elleri kelepçeli şekilde oturan beyazı gördüm. Yüzünde pişmanlık yoktu, o işkenceleri yaparkenki gülümsemesi vardı. Derin bir nefes alıp içeri girdim ve önüne oturdum. Ona bakmaya başladım, o benden korkardı, deli olduğumu düşünürdü. Daima beni zapt etmeye çalışır ama yapamazdı. Bu yüzdendi belki korkusu, onu bir gün yakalayıp içeri tıkacağım için hareketlenip konuşmaya başladı. b- Devin yaptığım test nasıldı, kızım? Beğendiniz mi? Ben sizin kurtulacağınızı düşünmemiştim o adamların ve büyük patronun elinden ama hata bende, sizi hafife almamam gerekirdi, özellikle senin gibi ruh hastasını.

  

d- Ah, beyaz yılan, ah! Doğru diyorsun, beni hafife almaman gerekirdi. Kim derdi ki, küçükken gelen ellerinde işkence ile büyüttüğün kızların seni hapise tıktıracağı? Ama o işkenceler sayesinde birçok şeye bağışıklık kazandım. Senin sayende güçlü olduk ve ben bunları, bizim esir düştüğümüz zaman yapacakları işkenceler diye yaptın. Biz de inandık sana. Sen vatanına, bize, teyzeme ihanet ettin. Ulan, kendi çocuğuna nasıl kıyarsın? Lan, nasıl kendi ellerinle vurursun çocuğunu? Yazıklar olsun sana.

  

b- Çocuğumu kendi ellerimle öldürdüm çünkü o kadından çocuk istemiyordum. Benim yanımda çatışmayacaktı, kamplarda benimle birlikte durmayacaktı. O sizi seçerdi ve bizi öldürürdü. İçimde gram pişmanlık yok, iyi ki yaptım. Sizi o şekilde yetiştirmek zevkliydi, sizin o acılarınızı görmek, teyzenizin krem sürmesi, size merhametli davranması zevkliydi. Ama sizi bu kadar güçlendiğinizi fark etmemiştim. Ben buradan kurtulacağım her türlü ama sen, Eva, sen kurtulabilecek misin? O günden, o kara günden, abini öldürmenden, sevgilinin kardeşiyle yatmandan kurtulamayacaksın. Unutma, sen de katilsin. Sen abini, ben bebeğimi öldürdüm.

  

Dedikleri ile kan beynime sıçramıştı. Aniden boğazına sarıldım, sandalyesinden kaldırıp duvara bastırdım. Boğazını var gücümle sıkıyordum, öldürecektim onu. Abimi ben öldürmemiştim, başka biri öldürmüştü evimizin arkasındaki. Ormana gittiğimde daha 6 yaşındaydım. Abim peşimden geliyordu, baya bir uzaklaşmıştık. Kenarda bana ait olan ağaca çıkmıştık abimle ama abim son merdivenden çıkamamış, aşağıya düşmüştü. Göğsünü delip geçen kurşunla aşağıya düştüğünde kafasının kenarı kan göleti oluşturmuştu. Kurşunun geldiği tarafa baktığımda, beyazın elinden çıkarmadığı beyaz yılan bilekliği ve ateş dövmesini görmüştüm. O kişi beyazdı, abimi de o öldürmüştü. Anılardan çıkmamı sağlayan arkamdan belime sarılan eller olmuştu. İçimdeki öfke daha da kuvvetlenmişti. Abimi elimden alan katil oydu. Ona doğru atıldım ama beni tutan eller engel olmuştu. O da boğazını tutmuş, sadistçe sırıtarak bana bakıyordu. Ailemin gözünde suçluya dönüşmüştüm. O yüzden eğer ben o ormana girmeseydim, beyaz abimi vurmayacaktı, abimin beyni darbe almayacaktı. Belimdeki eller beni odadan dışarı çıkarmıştı. Suratımdaki maskeden dolayı kimse ağladığımı görmeyecekti. Beni tutan ellerden kurtulduğum gibi, bu kattaki Niran komutanın odasının kapısını tıklatıp girdim.

d- Yüzbaşı Devin Eva Armağan, emret komutanım.

  

n- Rahat ol evlat, hayırdır? Fırtına gibi geldin, anlat evlat, ne oldu? Dayanamayıp beyazın yanına girdin, değil mi?

  

d- Evet komutanım, sizden bir maruzatım olacak. Ben tayinimi istiyorum, komutanım. Daha fazla burada durmak istemiyorum.

  

n- Evlat, tayinin için dilekçeni yaz, ben üstlerime ileteceğim. Ama sen gidersen timin dağılacak. Ya onlarla birlikte tayini isteyin ya da kullanmadığınız tüm izinleri kullanın ve tatil için kısa süreliğine ayrılın buradan.

  

Niran, komutanın dediği mantıklı gelmişti. Kısa süreliğine inzivaya çekilmek, buradan ayrılmak hepimiz için en iyisiydi. Selam verip...

  

d- Tamam komutanım, izine çıkmak istiyoruz. Bu benim için de, kızlar ve teyzem için de en iyisi olacak. Teşekkür ederim komutanım.

  

Komutanın odasından çıkıp tekrar aşağıya inecektim. Merdivenlerin başına geldiğimde arkamdan gelen kişinin adım sesleriyle duraksamıştım. Arkamı dönüp baktığımda oydu, bardaki adam.

  

A- Binbaşım, tanışamadık sizinle. Ben Binbaşı Alphan Mirza Canpolat Karakurt, timin komutanıyım. Siz?

  

D- Memnun oldum binbaşım, ben Devin Eva Armağan, Turna timinin komutanıyım.

  

A- İzin verirseniz, sizinle konuşmak isterim.

  

D- Üzgünüm binbaşım, 2 ay buralarda olmayacağım. Sivil hayata döneceğim. Tekrar göreve geri döndüğüm zaman burada olursanız konuşabiliriz. Ve sizden ricam, arkamdan sessiz şekilde gelmeyin. Tahmin edersiniz ki, gölgeme bile güvenmem, bizim gibiler.

  

A- Haklısınız, kusura bakmayın. Biz de kısa süreliğine buralarda olmayacağız. Geldiğinizde kahve içmek, konuşmak isterim. Görüşmek üzere binbaşım, bu son görüşmemiz olmayacak, eminim ki. Dedikleri kafamı karıştırmıştı ama aldırış etmedim. Buradaki odama geçtim, oturup evrak işlerini halletmeye başladım. Masamdaki fotoğrafa baktım; hepimizin güldüğü bir fotoğraftı ve fotoğrafta Doruk ve Defne de vardı. O gün öğrenmiştim onun bize ihanet ettiğini, Defne ile evlendiğini ve bebeklerinin olacağını. Yıllarca ayakta uyutulmuştum. Ben ailem bile biliyordu, bu yüzdendi aramızdaki mesafe. Hep mesafeli olmuştum onlarla. Benim tek ailem kızlar ve teyzemdi. Bundan sonra eğer yaşasaydı, abim de olacaktı ama yoktu, ölmüştü. Korkuyla abimin yanına inip göğsüne bez bastırmıştım. Çoktan abimin saati uyarı vermişti. Ailemize ailemiz gelene kadar abim can vermişti kollarımda. Annem geldiğinde ağlamış, beni kenara kaldırıp etrafa bakmıştı, yaralanmış mıyım diye. Sonrasında abimin cansız bedenini gördüğündeki haykırışı ve bana nefret dolu bakmasıyla anlamıştım; o benim annem olmayacaktı artık. O beni katil diye görmüş, kolumdan tuttuğu gibi Beyaz'a ve teyzeme vermişti beni. Sonra yanıma gelen küçük dört kız ile ailem olacağını anlamıştım. Büyümüştük birlikte ve Turna Timi kurulmuştu. Seçilen kişiler bizdik. Defalarca zorlu görevlere gitmiştik, gizli görevlerde oldukça başarılı olmuştuk. Bir anda aklıma o adam geldi; siyah gözleri ve "Karakurt Timi" dediği. O sırada aklıma dank etmişti; Beyaz'ın öldürme verdiği timdi onlar ama ölmemişlerdi. Komutanları hayattaydı, tim de hayattaydı. Şükür ki Beyaz başaramamıştı. Onların ismini de duymuştum; çoğu kişi onların gece düşmanları uyuduktan sonra kamufle olmuş şekilde herkesin kabusu olduğunu söylemişti. Düşünceler arasında iken kapımın tıklatılmasıyla daldığım düşüncelerden çıkmıştım. "Gel" komutu verdiğimde Mine gelmişti. Ardından Umay, Akşın ve Ahsen gelmişlerdi. Karşımdaki koltuklara oturduklarında hepsi gülümsüyordu. Kesin bir şey isteyeceklerdi. Ahsen konuşunca ona baktım.

 

AHSEN - Eva izine ayrılmışız. Lütfen, lütfen senin memleketine, orduya gidelim, gezelim, olmaz mı? Hı, yeşilliklerde dolu gezeriz, çay içeriz, Rize'den fındık toplarız.

  

D - Pekala, olur ama bir şartla; gittiğimizde asla ama asla Defne ve Doruk'un olduğu evin oraya gitmeyeceğiz. Düzgün bir otel bulun, siz teyzemi de sayın, o da gelecek.

  

Ahsen'in tamam demesiyle anında telefona sarılması bir oldu. Şimdiden araştırmaya başlamıştı. Akşın ile oteller bulup numaraları arıyor, kriterler belirleyip uygun mu diye bakıyordu. En sonunda buldukları otel ile oraya gitmeye karar vermiştik. Karavan şeklindeki aracı hazırlatmak için Arın abiyi aramıştı. Umay da araç hazırlanana kadar biz eşyalarımızı hazırlayacaktık. Evrak işleri bitince merkezden çıkmıştık. Otoparktaki arabalarımız ile teyzemden ayrılınca yaşadığımız eve gelmiştik. Evimiz 6 kişi için idealdi; arka tarafında havuz, ön tarafında veranda vardı. Yukarıda 3, aşağıda 3 oda vardı. Bodrum katta spor salonumuz, kütüphanemiz ve toplantı odamız vardı. Her ihtimale karşı da sığınak vardı. Çatı katında 3 tane daha oda ve kocaman bir teras vardı. Herkesin odasının balkonu vardı ama benim en çok zaman geçirdiğim yer terastı. Terastaki sallancakta kahvemi alıp kafa dinlemeyi seviyordum, özellikle görevlerden geldikten sonra, yorgun olsam bile kahvemi yapar, kafa dinlerdim. En üst katta ben, teyzem ve Umay kalırdık. İkinci katta ise Ahsen, Akşın ve Minel kalırdı. En alt katta ise misafir odalarımız vardı. Ev düzenimiz böyleydi. Şimdi herkes odasına çekilmişti, ben de odama çekilip valizimi çıkardım. İçine gerekli olan eşyalarımı katıp kendime küçük bir çanta çıkardım. İçine arabada yolculuk yaparken yanımda lazım olacak eşyaları, kulaklığımı, kitabımı, cüzdanımı kattım. Ben hazırdım, eşyaları aşağıya indirmeye başlamıştım. Ardımdan Umay, Ahsen, Akşın, Minel gelmişti. Eşyaları salona bırakıp teyzemin odasına gittik. Teyzem uyuyordu, onu uyandırmıştım. Kapı açılma sesi ile beni gördüğünde doğruldu, bana baktı. Hala yüzümde maske, üstümde kamuflaj vardı, çıkarmayı unutmuştum. Ona bakıp konuştum.

  

D- Teyze, bavul hazırla kendine. Bir süreliğine Karadeniz'e gideceğiz. Hadi kalk, senin için de iyi olur, toparlanırsın hem.

  

A- Kızım, siz gidin gezin. Ben Karadeniz'e değil, anneannenin yanına gideceğim. Özlemişti beni, orada daha iyi olurum. Ama bana söz ver, Devin, Doruk ve Defne'nin yanına gitmeyeceksin, ne olursa olsun. O ve babaannenlerin evine gitme. Deden ve babaanenle görüşeceksen kafede görüşün. Sakın gitme, biliyorsun ne olduğunu. Tatilini kendine zehir etme, tamam mı teyzecim?

  

D- Tamam teyze, tamam. Gitmem. Biz sürekli orada durmayacağız ki. Rize, Artvin, Giresun, Trabzon, Gümüşhane, her yeri gezeceğiz kızlarla. Sen de sakın Beyaz'ın sorgusuna falan girme. Boşanma davasını aç bir an önce, o pislikten kurtul teyze.

 

 

Teyzemde kafasını sallamıştı, sonra geri yattığını görmüştüm. Uykusunu alamamıştı dün gece. Ben de onun odasından çıkıp kızlara seslendim; üstlerimizi çıkarmamız gerektiğini söyledim. Onlar, değiştirmek için odalarına koştur koştur giderken, ben de kendi odama girdim. Altıma kot şort, siyah bralet, beyaz yazlık gömlek ve spor ayakkabı ile kombini tamamlamıştım. Belime silahımı takmış, telefonumu cebime koymuş, aşağıya iniyordum. Ben indikten sonra Umay, Ahsen, Akşın ve Minel inmişti. Onlar da şort kombini yapmıştı. Elbiselerle rahat edemezdik. Hepimiz hazır bir şekilde bavul ve çantalarımızı alıp, evin kapısının önündeki iki basamak merdivenlerden inip arabanın bagajına bavulları koyup çantalarımızı yanımıza almıştık. Giderken ben sürecektim; sırasıyla araba sürerek gidecektik. 15 saatlik yolumuz vardı ve biz çoktan yola çıkmıştık. Giderken kimlerle karşılaşacağımızı ve neler olacağını bilmeden.

Loading...
0%