Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Deli Lord ve Öğrencisi

@okyanustutkunu

 

"Korkuyorum."

 

 

"Gel buraya Nova."

 

 

"Orada gayet güzel görünüyorsun bence böyle daha iyi."

 

 

"Sen daha güzel görüneceksin."

 

 

"Bak bilgin olsun hiçbir zaman sınıfın en güzle kızı ben olmadım."

 

 

"Güzellik anlayışları yoktur onların."

 

 

"Fazla olumlu düşünmene bağlıyorum." gözlerini kısarak ciddiyetle baktı. Korkunç göründüğünü mü sanıyordu? Kedi gibi görünüyordu bence. Gözleri de iyice çekikleşmişti.

 

 

"Korkunç değil sevimli görünüyorsun." kaşları havalanarak şaşkınlıkla bana baktı.

 

 

"Benden etkilenmeye mi başladın yoksa?" He?

 

 

"Yok canım. Ne alaka?" hafifçe sırıttı. Yok öyle bir şey...

 

 

"Nova hemen buraya geliyorsun."

 

 

Başımı iki yana salladım.

 

 

"Nova! Kendinden utanmalısın küçük çocuklar buraya geliyor. Koskoca vârissin. Gel şuaraya!"

 

 

"Ben iyiyim böyle teşekkür ederim. Küçük bir çocuğu eğitebilirsin bence."

 

 

"Nova! Burası küçük bir gölet. Seni okyanusa getirmedim. Adımını at suya." başımı iki yana salladım.

 

 

"Nova sana yemin ediyorum eğer üç saniye içinde karşımda olmazsan seni okyanusun ortasına götürürüm. Götürmezsem ben de Arın değilim!"

 

 

"Yapamazsın!" korkuyla ciyakladım.

 

 

"Üç." Bu ciddi.

 

 

"Hayır."

 

 

"İki!"

 

 

"Yapamam."

 

 

"Ve bir!" karşımda belirdi kolumu tuttu ve pelerini etrafıma sarılıp açıldığı an kendimi okyanusun ortasında buldum. Direkt çığlık attım koluna yapışarak.

 

 

"Ya ne yapıyorsun sen!"

 

 

"Sen istedin."

 

 

"Bırak beni!"

 

 

"Bana uyar."

 

 

"NE? Hayır bırakma beni! Ya Arın lütfen yapma."

 

 

"Ben seni göletten eğitmeye başladım ama sen reddettin."

 

 

"Birikintiden falan başlasaydık ne olurdu ki?" koluna çok sıkı sarılmıştım.

 

 

"Bence seni göletten başlattığım için mutlu olmalısın. Babam beni direkt buraya bırakıp gitmişti ve ben daha beş yaşındaydım." gözlerim sonuna kadar açılarak gözlerine baktım.

 

 

"Ciddi olamazsın?"

 

 

"Gayet ciddiyim."

 

 

"Beni bırakmazsın burada değil mi?"

 

 

"Ah aslında güzel fikir ama ben babam gibi değilim."

 

 

"Götür beni buradan."

 

 

"Hayır."

 

 

"Lütfen."

 

 

Başını iki yana salladı. Gayet ciddiydi. Keşke gölete girseydim ama inadım tutmuştu.

 

 

"Bak ne istersen yaparım lütfen beni götür."

 

 

"Ne istersem mi?"

 

 

"Kesinlikle ne istersen!"

 

 

"Caymak yok ama."

 

 

"Cayarsam bana da Nova demsinler! Yemin ederim ne istersen yaparım."

 

 

"Peki." ve gölete geri geldik.

 

 

Hâlâ titriyordum.

 

 

"Yavaş Nova."

 

 

"Senin yüzünden bu hâldeyim!"

 

 

"Su Vârisi olan sensin."

 

 

"Vârisliğini de lordluğunu da diyarını da alfinini de!"

 

 

"Yavaş ol Nova. Asil bir krallıktansın bu nasıl bir küfür sevdası?"

 

 

"Senin yüzünden!"

 

 

"He sana da ben küfür etmeyi öğrettim zaten değil mi?"

 

 

"Sayende yeni küfürler icat edeceğim gibi duruyor."

 

 

"O cadıların bir gün belamı vereceğini biliyordum ama bunun vârisim aracılığıyla olacağını asla tahmin edemezdim."

 

 

"Hay ben o cadıların!.."

 

 

"Bak bu konuda seninle hemfikirim. Et benim yerime de onlara küfür et."

 

 

"Yavaş ol Nova! Asil bir krallıktansın bu nasıl bir küfür sevdası? Sen işine gelince ediyorsun bence."

 

 

"Etmiyorum. Çok iyi bir şekilde küfür etmemeyi öğrendim. En son ettiğimde Daren'den bulaşmıştı ve hayatım kararmıştı. Bir daha da etmedim etmem de."

 

 

"Ailen mi kızdı?"

 

 

"Keşke kızsalardı. Hayatım karardı diyorum hayatım. Daha on dört yaşındaydım."

 

 

"Senin de ne biçim ailen varmış ya? Ulan baban beş yaşında seni okyanusa atmış!"

 

 

"Fazla deliydi."

 

 

"Sen de delisin?"

 

 

"Ben babam gibi küçük bir çocuğu okyanusa atacak değilim. Onda başka şeyler vardı. Gaddarlık falan."

 

 

"Ne güzel ailen varmış ya(!)!"

 

 

"Ne kadar özlediğimi bir bilsen(!)."

 

 

"Üzüldüm aslında şaka bir yana. Cidden beş yaşında bir çocuğu nasıl okyanusun ortasında bırakıp gidebiliyor? Bir de evladı yani nasıl kıydı ki?"

 

 

"Adalia o sırada beni kurtarmasaydı çoktan boğulmuştum. Veliahtı olduğum okyanus beni boğardı çünkü beni tanımıyordu."

 

 

"Yaa..." elimi yüzüne götürdüm. Yüzü düşmüştü anlatırken. O ne haltsa işte o bağ yüzünden hüzünlendiğini hissetmiştim. Şaşkınlıkla gözleri bana döndü.

 

 

"Bana şefkat göstermen için acınası bir durumda mı olmam gerekiyor?"

 

 

"Hayır seni tanımadığım için şefkat gösteremem ama sen anlatırken çocukluğum aklıma geldi. Beş yaşındayken kabuslardan korkup babamın yanına giderdim ya da büyükbabamın. Ama sen..."

 

 

"Ailem zaten kabusumdu."

 

 

"Rüya gibi olan bir aile kurabilirsin." kaşları dediğimle şaşkınlıkla çatıldı. Hay ben dilimi! Adam lord ve lordlar vârisleriyle evlenir. Bu durumda ona evlenme teklifi mi etmiş oluyorum?

 

 

"Sanmıyorum. Evlenebileceğim tek kadın benden nefret ediyor."

 

 

"Hee?"

 

 

"Hadi saraya dönelim bu günlük bu kadar yeterli." Saraya bedenlendik ben odamdaydım ama o yoktu. Beni buraya gönderip kendisi başka yere mi bedenlendi? Vay be!

 

 

Ay adam da ne temiz ne zarif görünüyor kendimi pasaklı hissetmeye başlıyorum. Bu inadı kırayım da yıkanayım her türlü o suya gireceğim çünkü. Banyoya girip suyun altında bir kaç saat geçirdim. Parmaklarım buruş buruş olunca çıktım. Eski odama da geri döndüm şimdilik perdeler kapalı ama olsun. Rastgele bi elbise alıp giydim hiç seçmekle uğraşamam. Zaten güzeller.

 

 

Bu gün anlattıklarından sonra cidden üzüldüm şu lord için. Ailesiz büyümek berbat bir şey ama ondan kötüsü kötü bir aileye sahip olmak. Acaba kalbini kırdım mı?

 

 

"Sanmıyorum. Evelenebileceğim tek kadın benden nefret ediyor."

 

 

Ben niye kırıldım ki şimdi? Ah ah! Ne bitmez çile bunlar! Ben ve şu salak vicdanım aldık başımızı lordun odasına gidiyoruz. Muhafızlar beni gördüklerimde eğildiler... ya bende normal biriyim eğilince bir tuhaf oluyor. Elimi kapıya uzatıp tıklattım. Ses yok.

 

 

"Arın içeride mi?"

 

 

"Biz süre önce içeriye geçtiler vârisim."

 

 

"Anladım. Teşekkür ederim." gülümseyerek başını rica ederim anlamında hafifçe yatırıp tekrardan önüne döndü. Yine tıklattım. Bekledim... ses yok güzel şimdi içeriye dalma vakti. Direkt kapıyı açıp içeri girdim ve kapıyı arkamdan kapattım. Evet evet çok saçma bir hareket ama ben de pek mantıklı işler yapan biri değilim sonuçta.

 

 

"Aaa uyuyormuş." odadan tam çıkacakken son anda vazgeçtim. Sebebini sormayın ben de bilmiyorum iyice dengesizleştim. Yatağının yanına gidip başımda dikilerek ona baktım. Tişört giymemiş... neyse sadece kollarını görüyorum zaten o kadar da önemli değil. Saçları da dağılmış beyaz kirpikleri tamamen elmacık kemiklerine yaslanmış şekilde ne güzel duruyordu öyle. Bir de neden ona benzedim eski hâlim iyiydi diyordum. Bence gayet iyi oldum ben böyle. Elimi saçlarına atasım var ama uyanırsa buna açıklama yapamam. Gözümü ondan çekip odasına baktım her yer beyaz ve mavi renkliydi de odadaki tek duvar kapı ile saray arasında olandı. Pencere bile yok direkt okyanusa bakıyor. Yaklaşasım geldi ama düşersem bu defa beni kurtaracak bir lordum yok. Kendisi mışıl mışıl uyuyor şu an.

 

 

Yine de yaklaştım. Neden mi? Çünkü delirdim.

 

 

"Ne yapıyorsun sen Nova?" birden gelen sesle yerimden sıçradım ve yer ıslak olduğundan kayıp okyanusa düştüm. Ben ve en büyük korkum artık bir aradaydık.

Loading...
0%