Yeni Üyelik
26.
Bölüm

Her Zaman Döneriz

@okyanustutkunu

Bu gün Arın için bir balo düzenlenecekti. Bizzat ilgilendim. Her şey harika olmuştu bu bütün diyara onun dönüşünü duyurmak için gereken bir kutlamaydı. Herkes onu öldü biliyordu ama dönüşü beklenmedikti diyemem. Daha önce de dönmüştü.

 

"Her zaman döneriz."

 

"Her zaman."

 

Nahu ilk geldiği vakit Arın ile arasında bu konuşma geçmişti. Her zaman döneriz.

Eh bende dönmüştüm lordum iki defa döndü. Her şey tamamlandıktan sonra odama gidip hazırlanmaya başladım.

 

"Nova ke-"

 

"Kendim hazırlanacağım. Meraklanmayın lordum bunu çok iyi biliyorum ve seviyorum da." Kocaman gülümsemesi ay gibi parladı. Odasının önünden geçip kendi odama gittim ve hazırlanmaya başladım. İçimden neden beyaz giymek geliyor ya? Gelinlik giyeyim oldu olacak! Hadi bakalım.

 

"E siktir ama! Duvak eksik bi tek! Arın sen nasıl giyiniyorsun çok merak ediyorum yemin ederim. Damatlık falan mı?"

 

Beyaz hafif kabarık ve uçlarından tırmanan su gibi akan birer akıntı gibi mavi renklerle dolmuştu. Çok güzeldi. Pelerinin önünde bir kolye varmış gibi duran mavi kristallerle ve elmaslarla birbirime tutunan yakası ve peşimden yerde dalgalanan mavinin beyaza dolanmış hâli ile dalga gibi peşimdeydi. Başımda ise Arın'ın bana vârislik partimde taktığı tacım duruyordu. Bileklerimden kollarıma doğru saran mavinin her tonundan parçalar taşıyan mücevherim sarmaşık gibi kollarımı sarmıştı. Ve hazırdım. Yürüdükçe dalgalandırdığım saçlarım pelerinimle birmiş gibi hareket ediyordu. Çıktığım gibi tamda beklediğim şekilde karşımda Arın vardı. Aynı anda çıkmıştık. İlk günlerde olduğu gibiydi.

 

"Güzelliğiniz herkesten saklanılması gerekilen bir büyüklükte sevgili Vârisim." önümde eğildi. Ayzer'in balosuna gittiğimiz günkü konuşmadan bahsediyordu. Oraya atıfta bulunuyordu. Yine aynı uyumdaydık. Tacım kim olduğumu gösteriyordu. Kolye gibi boynumda duran pelerinimin aksesuarım dikkati kendine çekiyor ama beni işaret ediyordu. Elimdeki mücevher bu sefer su değildi ama su gibiydi. Hırçın ve durgun birer okyanus gibiydik.

 

"Asla kimsenin önünde eğilme. En fazla başınla selam ver."

Bana öğrettiği ilk şeylerden biri o günde aklıma gelmişti.

Bu birbirimiz için geçerli değildi. Kalktı ve bana baktı okyanus gözleriyle. Bu sefer sanırım değil bu sefer gerçekten tüm kalbim ve ruhumla karşılık verdim.

 

"Size layık olmaya çalışıyorum saygıdeğer lordum." Ve eğilip selam verdim. Kalktığımda büyük bir şaşkınlık ve mutlulukla bana bakıyordu. Elimi alıp öptü. Bu adamın güzelliği de zarafet ve nezaketi de beni ele geçirdi bile. Çoktan tamamen o bana bende ona ait oldum.

 

"Hazırsanız vârisim; bizi bekleyen bir kutlama var."

 

"Her zaman lordum." bana uzattığı koluna girdim. Bu kadar büyük bir uyum ve asillik... ne diyeceğimi bilemiyorum. Hep böyle olacaktık. Su Lordu ve Vârisi. Bu sefer kutlama bizim sarayımızdaydı.

 

"Yer yüzündeki en güzel kadın olduğunu söylemem bile senin güzelliğini anlatamıyor güzel vârisim."

 

"Düşüncelerimiz karşılıklı sevgili lordum." ve salona girdik. Misafirler gelmeye başlamıştı ve biz geldikten kısa süre sonra herkes buradaydı.

Müzik başladı. Bu diyar ezgilere bayılıyor.

Bende bayılıyorum.

 

"Hoş geldiniz Sina ve Hava Vârisi."

 

"Hoş bulduk Arın. Sarayında bir kutlama görmek her zaman çok ilgi çekici olmuştur."

 

"Sonuçta en ihtişamlı krallık Su Krallığı."

 

"Seninle tartışmaya girmeyeceğim Arın. Kraliçem bu dansı bana lütfeder misiniz?" zarifçe eğilip elini uzattı.

 

"Teşekkür ederim ama ilk zamanlarda verdiğim bir söz vardı: İlk dansım her zaman lorduma ait."

 

"Anlıyorum. Bu çok hoş." bir süre daha sohbet etmeye devam ettik. Sohbete ateş lordu da katılmıştı sonradan. Ayzer de gelmişti en son. Ardından da müzik başladı.

 

"Bana ait olan ilk dansı alabilir miyim sevgili kraliçem?" elini uzattı.

 

"Elbette." elimi ellerine bıraktım ve dansı açtık.

 

Bir eli sırtımda diğeri de elimi içine almış tutuyordu. Yavaşça etrafta adımlamaya başladık. Hafifçe eğilmiş gözlerime bakıyordu gülümseyerek. Ritimli ve güzel adımlarla dans ediyorduk. Herkes kaybolmuştu birdenbire. Sadece ikimiz vardık. Hani derler ya aşk sadece sözlerde değil gözlerde de vardır diye. Şu an sadece gözlerimiz konuşuyor. Biraz geri çekildi beni kendi etrafında döndürdü belimden tutarak. Tekrar ritmik adımlarla ilerledik gözlerimiz tek saniye bile ayrılmıyordu. Sağa doğru bir adım attığımda o da sol ayağını geri çekip uyumumuza uyum kattı. Pelerinlerimiz tekrar birbirine dolanmıştı. Saçlarım her hareketimizde okyanus gibi dalgalanıyordu. Tacı hep başındaydı ama o sanki taç yokmuş gibi duruyordu. Hep mükemmel görünürdü ve ben bu adamın aşkına sahiptim. Ben bu adamın tüm sadakatine sahiptim.

Eşler değişti, müzik hızlandı, duruldu ama biz hep bir aradaydık. Ve bitti. Dans bitti ve sağ elini yumruk yapıp kalbinin üzerine koyarak önümde eğildi. Hiç olmadığı kadar eğildi ben de onunla aynı anda onun önünde eğildim. Elbisem yerde toplandı. Kabarık mavi elbisem daha da kabardı eğilmemle. Yine büyük bir bütünlükle ayağa kalktık elimi tuttu ve öptükten sonra bırakmadan havada tutarak tüm asaletiyle yanımda adımladı. Tahtına geçmeden önce elini zarif bir hareketle uzatıp önce geçmemi istedi. Ben geçtikten sonra da yanımda duran tahtına geçti ve parti devam etti.

 

Sessizliğimiz devam ediyordu. Arada birbirimize kaçamak bakışlar atıyor birbirimize yakalanıyor ve hemen geri kaçırıyorduk bakışlarımızı.

 

"Nova."

 

"Evet."

 

"Vâris partini hatırlıyor musun?"

 

"Sana ettiğim o inadı hatırlamaz olur muyum hiç?"

 

"Seninle ilgili sen gelene kadar aklımda evlenme fikri vardı. Sonuçta lordlar ve vârisler evlenirler. Bu hep böyle olmuştu ama sen bu kuralı çok güzel bir şekilde yıktın. Vârislik partinde senin kesinlikle beni reddettiğini biliyordum. Hissediyordum lordunum sonuçta. O zaman çok iyi anladım. Bu kadın kendi keyfi istemediği sürece yüzüme bakmaz. Lord vâris bağı onun için hikaye. Umrunda olmaz. Tam da bunları düşünüyordum. Öyleydi de zaten hep öyle oldu ama hep de bir vâris gibi hareket ettin.

Gitmek istediğinde seni burada zorla tutamazdım ama krallığın vârisine ihtiyacı vardı. İzin belli değildi ve hiçbir şey bilmiyordun. Adalia'ya kesin bir dille sana bir şey anlamamasını söylemiştim çünkü giderdin. Seni bir daha kalman için ikna edemezdim çünkü. Beni dinlemeyip sana anlattığında ve sen bunu söylediğinde gideceğinden korkmuştum ama sen kalmak istediğini ve yasakları kaldırdığını söyledin. Seni görmemi bile yasaklamıştın."

 

"Pişman değili ama yaptıklarımdan. Hiçbir şey bilmiyordum. Adalia bana anlatmada çoktan gitmiştim bile. En doğrusunu yapıp bana sözledi. Baksana halkımız güvende. Cadılar bizimle uğraşmıyor. Keşke daha önce söyleseydin."

 

"Keşke öyle yapsaydım. Senin sözlerinden sonra zaten kendime kızdım neden anlatmadım diye." güldü.

"Şimdi de bana aşıksın."

 

"Ateş Sarayını sevdiğim kadın diyip basan sendin. Tamam korkmuştum ama fark etmedim de değil."

 

"Öyle mi demiştim gerçekten? Delirmişim için pek hatırlamıyorum."

 

"Yalancı."

 

"Teslim oluyorum. Evet öyle yaptım. Daha güzel bir aşk ilanı hal ediyordun ama oldu bir kere."

 

"Evet oldu ve çok da güzel oldu. Ama ne zaman bana aşık oldun onu anlamadım ben. Daha yeni tanışmış gibiydik."

 

"Deliliğin ve dikbaşlılığın yetti. Ah bir de o güzel inadın. Aşık olmak o kadar da çok zamanımı almadı. Bir süre lord vâris bağı diye bile kendimi ikna etmeye çalıştım hatta. Sonuç sana aşıktım işte ne yaparsın? Deli sevgilim. Benim güzel deli sevgilim. Yaşadığım en güzel deliliksin."

 

"O kadar da aşık olunabilecek biri olduğumu düşünmüyordum. Yani daha önce hiç benden ciddi anlamda etkilendiğini söyleyen olmamıştı."

 

"Olsaydı onlar elimde olurlardı Nova."

 

"He?"

 

"Benden başka seni sevdiğini söyleyen bir adamın nefes almasına izin vermem." istemsizce gelirmiştim. Fazla kıskanç... Aşırı kıskanç ve bu biraz sıkıntı olabilir. Gerçi beni kimden kıskanabilir ki? Etrafımda ondan başka kimse olmuyor ya da o olmazdan yanına gittiğim bir arkadaşım.

 

"Delirme istersen Arın. O kadar da kıskanç olma."

 

"Bu kıskançlık değil."

 

"Bu kıskanmamış hâlin mi?" gözünün ucuyla bana baktı ve gülümsedi.

 

"Evet."

 

"Ciddi olamazsın. Arın saçmalama bu kadarı çok fazla. Sırf beni seviyor diye öldürecek misin?"

 

"Öyle biri var yani?"

 

"Tabiki de yok Arın."

 

"Evet öldürüm. Ama şimdi ölümden bahsetmek hol değil daha yeni oradan geldim sonuçta." elimi alıp öptü. Ola ola en kıskanç adama mı aşık oldum? Tam da benden beklenilen hareket.

 

"Bir ihtimal öyle biri olsaydı ve senden öldürmemeni isteseydim ne yapardın?"

Loading...
0%