Yeni Üyelik
23.
Bölüm

İlmek

@okyanustutkunu

-Arın'dan-

Sonunda İlmek'e ulaşabilmiştim. Resmen bütün güçlerimi kullanıp Nova'ya haber verip onu beklemeye başladım. Aradan saatler geçti ama yoktu.

Başına bir şey mi geldi yoksa?

Lanet olsun! Buradan çıkamıyorum da.

Bir şey bir şey ama ne?

 

"Zavallı lord yalnız mı kalmış?" tanıdık sese doğru öfkeyle döndüm.

 

"Sen... Nova'ya ne yaptın!" sesim boşlukta yankılandı.

 

"Bir şey yapmadık sadece gelmesine izin yok. Kendisi şu an sarayda sana nasıl geleceğini düşünüyor ama gelemez. İzin yok! Burada yapayalnızsın Su Lordu.

Kimsesizsin.

Sevgisizsin.

Zavallısın.

Güçsüzsün.

Hiçsin.

İhanet edilen Lordsun.

Su Krallığının ihanete uğrayan lordu.

Su krallığının yüz yıl önce ihanete uğrayan Lorduna ihanet eden Vârisi.

Biricik sevgilisi.

Bir yıl kalacaksın ve bedelsiz çıkacaksın.

Bedel ödeyen sen olacaksın.

İhanete uğrayan Lord olmak senin kaderin.

Gökyüzü sana bunu vermiş.

İhanet.

İhanet göreceksin.

Sadece ihanet.

Acı çekeceksin.

Sevdiğin kadın sana ihanet edecek."

 

Etrafımda çember oluşturup dördü de sıra sıra konuşuyordu.

 

"Nova bana ihanet etmez. Boşa nefes tüketmeyin hanımlar. Gelmesine mi engel oluyorsunuz? Devam edin. Bir yıl sonra mı çıkacağım? Yüz yıl diyarda geçti ama burayı bana bin yıl ettiniz yine de bekledim.

Dışarı çıkacağım ve o gün sevgilim bana gelecek.

O beni seviyor ben de onu.

Bana aşık ben de ona.

Ona güveniyorum tıpkı onun da bana güvendiği gibi.

Bizim aşkımız sadakatimizin üzerine kurulu.

Şimdi gidin.

Bin yıl da geçse sadakatli olacak benim sevgilim."

 

"Ona hayatına devam etmesini söyledin. Seni öldü bilecek." ve kayboldular.

 

Hayır! Lanet olasıca cadılar!

 

"Arın." öfkeden çökmüştüm ama omzuma dokunan elle sesin sahibine döndüm.

 

"Sen nasıl? Buraya gelmeni engellemişlerdi."

 

"Delinin Vârisi olunca böyle oluyor. Geldim engelleri de boş safsatayı. Senin bana öğrettiklerinden sonra o Tılsımlı engelleri de aşamayacaksam artık." gülümsedi ve yanımda otururken beni kendine çekip başımı göğsüne koydu.

 

"Koca bir bebek gibisin."

 

-Nova'dan-

 

"Neyim neyim?"

 

"Koca bir bebek!" neşeyle cevapladım. Ne kadar da korkmuştu gelemeyeceğimden. Ve çok masum görünüyordu.

 

"Nova... bunu anca sen söyleyebilirdin." kahkaha attı.

 

"Başka söyleyen olursa boğarım zaten."

 

"Kıskandın mı?"

 

"Başka birinin sana söylemesini mi isterdin?"

 

"Hayır, sadece sen." gülümsedim.

 

"Seni nasıl çıkaracağım buradan?" elini dudağımın üzerinde çukura götürüp baş parmağını üzerine bastırdı. Birkaç şey fısıldadı ve birden zihnimde zincir vurulmuş anılar ortaya atıldı.

 

Hava krallığının merdivenlerinde olduğumuz gündü. Önümde yürütsün ve Arın tek kelime etmemişti. Birden bire bir şeye -birine çok da yakışıklı birine- çarptım aniden durmasıyla. Kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Ağır bir şekilde bana döndü bir basamak indim artık daha da uzun ve heybetliydi. Kristal buz bakışları bana doğruydu ve beni öldürüp duruyordu. Elini kaldırıp parmağını şıklattığında devasa bir büyü dalgası geri sendelememe neden oldu. Neyseki merdivenlere tutunabildim.

 

"Konuş." Emir vermişti. İlk kez bana emir vermişti ve sesi korkunçtu. Beynim durmuştu. Aklım hislerim bana ondan kaçabildiğim kadar uzağa kaçmamı söylüyordu ama kalbim bana eğer öleceksen de bu sevdiğin adamın elinden olsun ama o sana zaten kıyamaz. Saçının teline zarar gelse diyarın altını üstüne getirir diyordu. Ve ben kalbime inandım. Kalbim karşımdaki güçlü ve heybetli lord idi. O artık benim kalbim olmuştu ve bundan asla şikayetçi değildim.

 

"Neyi konuşmamı istiyorsun?"

 

"Gerçekleri. Kimse duyamaz. Sinâ bile, o cadılar bile. Şimdi konuş." otoriter bir üslubu vardı. Korkunç görünüyordu ama bana yine tatlı geliyordu. Sanırım onun her hâlini gördüğüm için gözüme hep güzel görünecekti. Gözlerine bakakaldım. Anlatamazdım krallığın taşı halkımız için gerekiyordu.

 

"Gerçekleri zaten gördün ve duydun."

 

"Yalanları. Sadece yalanlar ve kandırmalar. Ne olursa olsun bana gerçeği anlatmak zorundasın."

 

"Değilim. Ayrıca gerçek bu. Bak Arın ben gayet mutluyum." Derince gözlerime baktı. Gülümsedi. Gözleri acıyla bana bakarak gülümsedi. Bir adım aşağıya indi. Bir adım aşağıya indim.

 

"Nova bu diyarda eğer evliysen sana bir iz verilir ve o iz sende yok. Yani sahte evlilik de yalan. Sen sahte de evli değilsin." duyduklarımdan sadece korktum. Gülümsüyordu soğuk değildi. Sahte bile olsa evli olmadığımı biliyordu. Ama nasıl? Saraydaki kimse bile bilmiyor sadece Arın geldiğinde sanki nikah kıyılmış da bitişine gelebilmiş gibi hazırlık yapmıştı Evran. Anlamıştı. Nasıl? Bu nasıl olabilir?

 

"Sen... dediklerin anlamsız ben ge-" baş parmağını dudaklarıma hafifçe bastırıp susturdu.

 

"Değilsin. Sen hâlâ benim Nova'msın. Beni kandırdın. Tek anlamadığım şey neden bunu yaptığın. Neden yaptın Nova? Sana ne dedi?" gözleriyle ruhumu da aklımı da okuduğunu hissettim ama aklımda olanlara çoktan mühür vurmuştum.

 

"Gizleme mührü ha? Senden de daha azını beklemezdim benim güzel vârisim. Kırmayacağım mührü. Gizli kalsın, senin istediğin gibi olsun. Ama Nova ben senden asla vazgeçmem. Tıpkı senin de benden vazgeçmeyeceğin gibi. Sana güveniyorum. Ne olursa olsun bana geleceğini de yaptıklarının bir sebebi olduğunu da biliyorum. Kendimden çok buna eminim." gözlerimden istemsizce yaşlar aktı ama şefkatle bana bakıyordu.

 

"Şş ağlamak yok. Sen en güçlü kadınsın Nova. Yaptıklarına da sana da güveniyorum. Sadece seni bekleyeceğim." göz yaşlarımı sildi ve baş parmağını dudaklarımın üzerinde küçük çukura hafifçe bastırıp gözlerime baktı. Derin okyanus gözleri sadece bana sevgiyle bakıyordu güvenle bakıyordu ama ben tek kelime edemiyordum. Her şeyi biliyordu ve bana güveniyordu ama bilmemesi gerekiyordu.

 

"Ben parmağımı şıklattığımda Nova, sen merdivenlerden çıkıyor olacaksın ve benimle hiç konuşmamış olacaksın. Seni seviyorum benim güzel deli vârisim."

 

Merdivenlerde önümde yürümeye ben de Arın'ın peşinden yürümeye devam ediyordum. Tek kelime bile etmemiştik yol boyunca.

 

"Arın..."

 

"Üzerinde senden gizlediğim şeylerin olduğu bir tılsım olsun istemiyorum. Benim güzel sevgilim sana hep güveniyorum." etrafımız ben anıları hatırlarken sanırım Arın yapmıştı şelale, nehir ve dalgaların sesi. Beyaz tüllerden bir salıncak ve bir yatak vardı. Kristal sandalye... iki tane ve bir masa. Çok güzel olmuştu ama boşluktu.

 

"Nereden biliyordun? Nasıl anladın?"

 

"Aslında bilmiyordum sadece sana güveniyordum. Aylarca odama kapanmıştım ve bu bana en fazla birkaç gün gibi gelmişti. O zaman sadece seni düşünüyordum. Neden yaptığını anlamaya çalışıyordum. Sürekli sayıkladım. Nova'm beni seviyor bana ihanet etmez. En zayıf olduğum an bile ben senin ihanetini kabul etmedim etmem de. Kendimden çok sana güveniyorum."

 

"Çok canın acıdı benim yüzümden."

 

"Asıl sen neler çektin vârisim olduğun için?"

 

"Geçmişi unutalım mı?"

 

"Güzel hatıraları bırakalım gerisi yaşanıp bitti. Öyle ya da böyle bir şekilde buradayız." sözünü o daha bitirmeden sarıldım. Çok tuhaf hissetmiştim. Anılarımı birden hatırlayınca çok değişik hissettim. Yine de sıkı sıkı sarıldım. O kar ve okyanus kokusu... şöyle bir ona sarılarak uyusam ne güzel olacak. Yani birlikte uyuduk da ben ona sarılmadım ki... haberim bile yoktu. Tamam birazcık onu fırçalamış olabilirim ama pişmanım diyelim. Sarılarak uyusam hiçbir derdim kalmayacak.

 

"Gel hadi biraz yürüyüp sohbet edelim. Seninle sohbet etmeyi çok özledim Nova." ellerimi tutuyordu geri çekilmiş olsa da.

 

"Bende!" güldü. Ayağa kalkıp beni de kaldırdı. El ele boşlukta yürümeye başladık ama en güzel boşluktu bence.

 

"Seni nasıl çıkaracağımı söylemeyecek misin?"

 

"Şimdi olmaz. Zamanı geldiğinde söyleyeceğim güzelim."

Güzelim mi? Yiaaaa...

 

"Arın." uzata uzata söyledim.

 

"Efendim Nova'm."

 

"Ya hani suya hükmedebiliyorsun ya."

 

"Ee?"

 

"Kar da yağdırabiliyor musun? Yani o da su sonuçta. Bir çeşit." melodik kahkahası kulaklarıma doldu. Bana dönüp gözlerime baktı ve iki elini de havaya kaldırdı yumuşakça. Omzuna kadar bile gelmiyordu öyle zarif görünüyordu ki... birden bire burnuma düşen kar tanesiyle ona baktım. Gözlerim şaşı olmuştu sanırım çünkü Arın yine bana bakıp gülüyordu.

 

"Çok mu seviyorsun?"

 

"Evet! Ama en çok kar topu oynamayı seviyorum. Oynayalım mı? Lütfen hayır deme. Lütfen..."

 

"Sana hayır demek ne mümkün?" Omzumdan tutup elini yavaşça parmak uçlarıma kadar götürdü. Ellerimde masmavi eldivenler üzerimde ise artık ince mavi elbisem değil yürüyüş pantolonum ve sıcacık mont gibi bir şey vardı.

 

"Sen üşümüyor musun deli lordum?"

 

"Biraz." dedi sevimlice bakarak. Parmağını şıklatıp kendini de kartopu savaşına hazırladı.

 

Hızla yerden aldığım karı top haline getirip ona doğru fırlattım.

 

"Ah ama ben sana kıyamıyorum ki!"

 

Dil çıkardım. Şaşkınlıkla baktı.

"Kaybedeceğim demiyorsun da kıyamıyorum diyorsun! Yemezler bebeğim!" kahkahalar attı gözleri bile kapanmıştı. O çekik güzel gözleri. Sonra dimdik durdu. Gözlerini kırpıştırdı ve üzerine kar topları hızla gelmeye başladı.

 

"Ne? AMA BU HİLE! Büyü kullanmak yasak!"

 

"Kar yağması bile benim yaptığım büyü Nova." hızla bir ağacın arkasına saklandım. Ama ben karı kontrol edemiyorum ki! Bir sürü kartopu biriktirdim ben de önümde. Bu sessizlik iyi değil. Kar toplarını Arın daha gelmeden kucağıma aldım ve tam kalkıyordum ki birden bire bir metre falan yukarı çıktım.

 

"Ya! Arın indir beni!"

Beni sırtına atmıştı resmen! Komik değildi ama!

 

"Ya bıraksana beni!"

 

"Neden bırakayım? Kar toplarını bana at diye mi?"

 

"Kar topu savaşı bu Arın! Elbette atacağım hem sende bana attın!"

 

"Olabilir."

 

"Ya bırak beni!" Yüzüme sinsi bir gülümseyele baktı. Öpecek mi yoksa? Öpsün öpsün. Birden bire durdu ve beni yere bıraktı. Bildiğimiz pat diye bıraktı. Yumuşacık karın içinde aşağıya doğru battım. Resmen derin bir kar tabakası oluşturmuş beni içine atmak için.

 

"Nova? Çıksana dışarı." gülerek söylüyordu ama intikam isteğim uyandı. İyice derine batmıştım alttan geçtim.

Tam arkasından çıktım ve üzerine atladım.

 

"BU DA NE!" ve yerdeydik. Direkt üstüne düşmüştüm.

 

"Nova..." başını kara gömdü. Sırtüstü yatmıştı ben de üzerindeydim.

 

"Sürpriz böyle yapılır deli efendiciğim." göz ucuyla bana baktıktan sonra tek eliyle çekip kara yatırdı. Yan yana yumuşacık karın içinde uzanıyorduk.

 

"Her şeyin bir sürpriz. Aşkın özellikle de." karın içinde yuvarlandım biraz.

 

"Deli sevgilim ne yapıyorsun sen?" hep böyle kahkahalarla izliyordu beni. Başka birileri olduğunda ise korkunç duruyordu. Tatlı aşkım benim. Durup karın üzerinde bağdaş kurdum.

 

"Çocukluk yapıyorum. Sende yap."

 

"Bunun için biraz fazla yaşlıyım."

 

"Birkaç aylık herifsin." hissettiğin kadar yaşarsın demiştin.

 

"Öyleyim."

 

"Kardan adam yapsak senle? Hı? Olur mu?"

 

"Yapalım. Kalk o zaman." küçük bir kar topu alıp yuvarlamaya başladım. Aynı şekli Arın da yaptı.

 

"Yaaa... Of!"

 

"Ne oldu sevgilim?"

 

"Dağıldı."

 

"Bekle ben halledeyim."

 

"Hayır kendim yapmak istiyorum."

 

"O zaman kolay gelsin." tekrar yapmaya başladım. Arada birkaç tılsım kullanmış olabilirim ama olsun. Sonuçta koskoca Su Vârisiyim. Yuvarladım ve yuvarladım. Sonunda olmuştu!

 

"Arın bitirdim!"

 

"Harikanı Nova. Hadi onu alıp başı olarak kullanalım." başımla onayladım ama alalım derken son anda vazgeçmiş sanırım. Parmağını şıklatıp bir de havuç getirdi. Burnu için havuç gözleri ve dudakları için de zeytin. Atkımı da çıkarıp verdim dallardan da kol yaptım.

 

"Çok güzel oldu."

 

"Sen yaptın sonuçta Nova."

 

Bu adam iltifat etmeyi biliyor. Birlikte yatak gibi olan salıncağa geçtik. Etraf ilkbahar olmuştu tabii ki Arın kardan adam için ayrı bir tılsım yapmıştı. Buraya geldiğim kıyafetlerime de kavuşmuştum.

Birlikte salıncakta sallandık. Sonra da oturduk bir ağaca sırtımı yasladım.

 

"Gel yakışıklı aşkım dizime yat." tuhaf tuhaf baktı ama direkt dediğimi yaptı. Elimi Arın'ın saçlarına atıp okşadım. Çok yumuşaktı. İpek gibiydi ama daha da güzeldi. Ben saçlarıyla oynamaya başladığım gibi gözlerini kapattı.

 

"Seni ne zaman çıkaracağım Arın?" gözlerini açıp bana baktı ve geri kapattı.

 

"Şimdi değil. Zamanı geldiğinde Nova."

Loading...
0%