Yeni Üyelik
25.
Bölüm

Lord’un Dönüşü

@okyanustutkunu

İçeriye hepimiz girdik Arın dimdik karşılarında tüm asaletiyle duruyordu.

 

"Ne güzel bir sürpriz bu böyle?" sözü bu olsa da yüzü hiç de gülümsemiyor ses tonu tehdit ediyordu ve ben bunu sevmiştim. Hep sevmiştim.

 

"Anlaşma yapmaya geldik."

 

"Taç her zaman krallığıma ait olacak.

Vârisime zarar gelmeyecek.

Krallığımdan uzak duracaksınız.

Daha fazla oyun oynamayacaksınız.

Yeni bir kral seçilecekse lordlar arasında kendimiz seçeriz.

Kabul mü red mi?"

 

"Red."

 

"Peki. Bedel ödeyecek olan sizsiniz. Dostlarım benim yanımda ve bence hiç de dördünüze karşı nazik olmayacaklar. Vârisime değinmiyorum bile." çoktan o anlaşma maddelerini sıralarken yanına geçmiştim.

 

"Diyarı korumak için yapıyoruz."

 

"Diyarı bu yüzden mi yıkmak istiyorsunuz? Korumak için mi?" Ve lordum etrafı buzlar içinde bıraktı.

 

"Düşünmemiz için bir gün istiyoruz."

 

"Kabul etmekten başka şansınız yok."

 

"Anlaşmalar iki taraflı olur. Yarın bu vakitte burada olacağız."

 

"Yarın eğer bir şartını dahi reddederseniz artık ben sizi reddederim. Dostlarıma bırakmam kendim çıkar sizi bitiririm."

 

"Bizi tehdit etmeye cüret etme Su Lordu!"

 

"Beni küçük görmeye cüret etme. Bedelini ödetirim. Şimdi gidebilirsiniz hanımlar." öfke içinde kalmışlardı ama gitmek zorundaydılar. Kabul edeceklerdi. Ne olursa olsun edeceklerdi çünkü Arın istemişti. Okyanus sizin için şaha kalktığında ondan kaçamazdınız. Ortadan kayboldular. Önce Daren koştu ve sıkıca sarıldı dostuna.

 

"Ulan harbi öldün sandım." Sina geldi daha resmiydi. Ama çok samimilerdi de. Sıkı sıkı birbirlerinin kollarını tutup özlem giderdiler.

 

"Üçü de resmen çocuk gibi."

 

"Şuna bak! Duygulandım da bana ters demiyorsun, çocuk gibi diyorsun. Ah Ayzer ah!"

 

"Duygularımı belli etmeyi sevmiyorum."

 

"Bence çok tatlılar..."

 

"Bunu onların duyabileceği şekilde söylesene."

 

"Almayayım ben. Teşekkür ederim." Bir süre hasret giderdiler ben bir kenarda bekledim. Herkes gittiğinde içeride kaldım.

 

"Gel buraya." dedi kollarını açarak. Omuzlarımı indirip kaldırdım.

Sen gel ben yeterince geldim. Bir şey demeden bekledim.

 

"Gelmiyor musun?"

Aynı şekilde cevap verdim. Bir parmak şıklatmasıyla tanıdık bir melodi kulağıma doldu. Diyardaki ilk dansımızın müziği.

 

"Bu dansı bana lütfeder misiniz kraliçem?"

 

"Asla reddedemeyeceğim bir teklif bu majesteleri." deliyiz. Ve Arın benim dans etmeyi çok sevdiğimi de biliyor. Yanıma gelip eğildi elini uzattı. Bir selam verdim ve elimi ellerine bıraktım. Aynı o gün olduğu gibiydi.

 

"Dans etmekten anlamam."

 

"Vârisimsin."

 

"Her şeyin cevabı bu mu?"

 

"Her şeyin cevabı bu." gülerek deli gibi yani kendimize gibi dans ettik.

 

Dansımız bittikten sonra yine boşlukla yürümeye koyulduk.

 

"Yarın çıkacaksın. Seni gerçekten çok özledim."

 

"Şu an yanımdasın Nova."

 

"Burası bir büyü boşluğu bizim evimiz değil."

 

"Evimizde de olacağız yakında. Halkımızla olacağız ve birlikte krallığımızla ilgilenmeye devam edeceğiz."

 

"Kimseyi tahtına oturtmadım. Babam kafayı yemek üzereydi lord olduğu için onun hakkıymış falan. Benim tek lordum deli lordum Arın bir kere. Kimse senin tahtını alamaz. Baban bile olsa." dediklerime güldü.

 

"Benim deliler delisi güzel vârisim. Bu kadarını beklemiyordum. Gerçekten beklemiyordum. Bir lordu hele ki bir su lordunu tahtından etmek hiç de basit bir şey değildir. Nasıl oldu da buna sessiz kaldı onu anlayamıyorum."

 

"Ondan daha deli olduğumu bildiğindendir." kahkahalarla güldü dediğime.

 

"Yaşadığım en güzel deliliksin." gözlerimin içine bakarak tam da bu cümleyi kurdu. Birçok delilik yapmış ve yaşamıştı ama... Beni hepsinden daha çok görüyordu. En güzel deliliği olarak.

Kolundan tutup hem on kendine çektim hem de ben parmak uçlarıma çıktım ve yanağımdan öpüp bıraktım.

 

~~

"Lala sence hangisi daha güzel?"

 

"İkisi de çok güzel Nova."

 

"Bu mavi elbise çok güzel ama Arın'ın fazla asaletli görüntüsünden dolayı ben basit görünüyorum."

 

"O zaman diğerini giy."

 

"Ama o da istediğim mavi renk değil."

 

"O zaman hazırlayalım. Nasıl bir elbise istiyorsun?"

 

"Ya ama yetişmez ki... Arın yakında çıkacak. Neyse mavisini yıldımla değiştireyim ben. O tılsım nasıl yapılıyor?"

İç çekti ve parmağını şıklattı.

 

"Madem yapabiliyorsun neden şimdiye kadar yapmadın?"

 

"Kalıcı olmaz çünkü."

 

"He tamam o zaman. Hadi beni hazırla Lala!" mavi elbiseme yakışır bir şekilde asil ve zarif bir makyaj yaptık. Saçlarımı da başımın üzerinde iki tutamını birleştirip kalan boşluğa da tacı yerleştirdim son olarak. Arın'ın tacı onunla bütündü taç ben taktığımda ise saçlarımın üzerine inciler şeklinde dökülüyordu. İncilerden bir taç ama saçlarıma doğru da akıyordu gerisinde. Ve hazırdım.

 

~~

 

"Tacın sahibini seçmede biz de söz hakkına sahibiz Su Lordu."

 

"Hepimiz aynı şeyi istersek burnunuzu sokmayacaksınız."

 

"Kabul. O zaman çıkabilirsin." ve Arın İlmek'ten dışarıya adımını attı. Çıktığı gibi hepimiz derin bir nefes almıştık. Arın artık geri gelmişti. Diyar bütün olmuştu. Hava ve Ateş lordunun yası son bulmuştu. Eski Lord Nahu oğluna gururla bakıyordu. Amon bundan hoşnut değildi hatta pişman bile olmuş olabilirdi ama Ayzer ben mutlu olduğum için çok mutluydu. Defalarca yanına gelmiştim. İlmek'e gelmiş onunla vakit geçirmiştim ama dışarı çıktığında onu daha da çok özlediğimi orada olmanın aslında onu tam olarak görmek olmadığını çok iyi hissettim. Belki de Lord ve Vâris bağımız tekrar oluşmuştur. Hayır... Hayır bu lord ve vârisin başı değildi bu Arın ve benim aramda olan sadakat üzerine kurulu olan aşkımızın artık yaşayanlar arasında tekrar var olmasının verdiği hissin mutluluğuydu. Artık buradaydı. Adalia hepimizden önce koştu ve Arın'a sarıldı. Adalia onu görememişti. O kadar karmaşada ona Arın'ın yaşadığını bile söyleyememiştim. Aslında bir ben değil kimse bilmediğinde de Adalia bilmeliydi. Şimdi kavuşmuşlardı. Tayga'yı özledim. Canım naguelim kendisi bile orman ruhu olduğu için sürekli yan yana olamıyorduk ama yine de çok bağlıydık.

Onunla vakit geçirmeyi aklıma not ettim.

 

Herkes büyük bir sevinçle Arın'ı karşıladı. Elbette Amon ve o cadılar hariç herkes. Ve saraya döndük. Nahu yine ortadan kaybolmuştu çünkü artık Arın gelmişti hep gidermiş. Umrumda değildi zaten.

 

"Arın."

 

"Efendim?" yemeğe geçmiştik aklıma aniden gelenle kendimi cidden tuhaf hissettim.

 

"Taç."

 

"Ne olmuş taca?"

 

Elimi atıp çıkardım ve ona verdim. Güldü.

 

"Sana daha çok yakışıyor." kalkıp başına yerleştirdim ve taç ona uyum sağlayıp eskisi gibi bir parçası olmuştu.

 

"Sende daha iyi durduğunu kabul etmelisin majesteleri."

Loading...
0%