Yeni Üyelik
19.
Bölüm

Sadakatsiz Vâris

@okyanustutkunu

Bir mahzende belirmiştim. Ama nerenin mahzeni burası? İçimde gram korku yoktu aslında rahattım çünkü beni buraya Arın'ım göndermişti. Sırıtarak mahzende yürümeye başladım. Yerim kısıtlıydı ama birkaç adım atabilirdim. Üzerimde hâlâ lanet bordo elbise vardı.

 

"Aşağıya inme Kuzey!"

 

"Hadi ama Poyraz! Kontrol etmemiz gerekiyor. İçeride en tehlikeli suçlular var."

 

He? En tehlikeli suçlular mı? Ay dur Poyraz ve Kuzey mi? En sevdiğim muhafızlarım!

 

"Kuzey lordum emir verdiğim zaman kontrol edin demişti. Ona itaatsizlik edemezsin."

 

"Biliyorum ama şu an burada değil. Lordum hep bu vakitlerde kontrol etmemizi istiyor. Sorumsuz değilim." biraz sessizlik oldu sonra da adım sesleri yaklaştı ve bir mahremin kapısı açılıp hızla kapandı.

 

"Poyraz bu mahzen neden kapalı?"

 

"Kontrol etmeliyiz. Önden kapıyı açacağım."

 

"Tek cesur sen değilsin." adımlar iyice yaklaştı ve kapı açıldı. Gülümseyerek onlara baktım.

 

"Ne? Vârisim?" ikiside hızla yanıma gelip selam verdiler ve şaşkınlıkla baktılar.

 

"Sizi gördüğüme sevidim. Bende Arın beni nereye gönderdi diyodum meğersem sarayımın mahzenindeymişim."

 

"Siz bunca zaman burada mıydınız?" Ooww.

 

"Hayır krallığın taşı için ateş sarayına gitmek zorunda kaldım sonra daha farklı şeyler oldu sonuç olarak buradayım ve lordum gelmeden dışarı çıkamayacağım. Benim yardımcı perim Lala vardı ondan bana kıyafet getirmesini istediğimi iletir misiniz?"

 

"Elbette vârisim. İzninizle."ikisi de çıktı ve bir süre sonra Lala geldi.

 

"Nova! İyi misin? Nasıl geldin ve neden mahzendesin?"

 

"Mecbur kaldım şimdilik buradayım ama Arın geldiğinde ne olacağını konuşacağız. Ve iyiyim merak etme Arın her şeyi biliyor." dudağımın üzeri kaşındı.

 

"Neden dudağının üstünü kaşıyorsun?"

 

"Anormal bir şey mi?"

 

"Şey... eğer sana bir şey unutturulduysa ve bu susman için yapılan tılsım ise evet."

 

"Lala içimi çok rahatlattın. Teşekkür ederim!"

 

"Her zaman. İstediğin kıyafetler burada."

 

"Hadi sen git Lala. Arın gelirse gideceksin zaten. Her şey için teşekkür ederim minik perim."

 

"Her zaman yanındayım Nova. Görüşürüz." parmağını şıklatıp gitti. Yalnız kalınca giyindim. Kıyafetleri değiştirmek o ateş ve kül kokusunu yok etmişti. Canım krallığım.

 

"Ay bıktım!" içeride bir saattir ileri geri boşta atıyordum ama ortada Arın falan yoktu. Ah neredesin sen canım lordum? Bir süre daha bekledim ve en son uyuyakaldım.

 

~~~

Hafifçe gözlerimi açtım. Beyaz bir tavan...

"Neredeyim ben ya? Bu tanıdık koku?" yan tarafıma döndüm. "Siktir! Arın?"

 

"Sana da günaydın Nova." dedi uykulu sesiyle. Dur bir dakika en son cadılar gelmişti sonra mahzendeydim.

 

"Ben nasıl buraya geldim? Hem senin benim yanımda ne işin var?"

 

"Benim odam burası Nova."

 

"Sorum bu değildi. Senin odan olduğunu biliyorum zaten."

 

"Daha önce girmiştin çünkü."

 

"Seni keserim Arın. Kalk ve cevap ver." derim bir iç çekerek kalkıp sırtını yatağın başlığına vererek oturdu.

 

"Seni ben getirdim. Ve odam olduğu için burada kaldım. Başka soru?"

 

"Neden beni kendi odama götürmedin?"

 

"Cadılar seni kaçırmasın diye Nova. Senin peşindeler ve yanımdan seni ayıramam. Hatırlarsan sadakatsiz olmuştun. Savunmasızsın."

 

"Neden bütün belaları kendime çekiyorum?"

 

"Bela seni buluyor takma. Şimdi uyuyabilir miyim?"

 

"Artık seninle mi kalacağım?"

 

"İstemiyor musun?" bu erkekler neden lord bile olsalar bu kadar çapkınlık peşinde?

 

"Hayır dersem ve başka odada kalırsam o cadılar beni öldürecekler. Canım tatlı o yüzden kalıyorum."

 

"Tabii ondandır. Yoksa daha önceden olduğu gibi odamda kalmayı istemiyorsundur." yastığı alıp suratına çaktım.

 

"Şimdi yastık çarptım bir dahaki sefere yumruğumu geçiririm suratına." kahkahayla ona attığım yastığı kenara bıraktı.

 

"Tatlı sevgilim bana mı vuracakmış?"

 

"Yaptığımda o kadar da tatlı olmadığımı görürsün deli lord!"

 

"Senin lordun olmaktan mutluluk duyarım. Beni de uyandırdığına göre artık kalkabiliriz."

 

"Sürekli burada kalacağım değil mi? Arın sana bir şey yapmazlar değil mi?" yanına yaklaşıp kollarından tuttum.

 

"Merak etme susuz yaşayamacaklar böylelikle de krallığımızı yıkamazlar."

 

"Ben seni soruyorum. Sen ne olacaksın?"

 

Yüzü düştü. Burukça bir gülümseme vardı yüzünde.

 

"Sen yanımda olduğun sürece mutlu olacağım. Gerisini önemseme."

 

"Arın... ne olursa olsun kimde güç olursa olsun ya da kimde taç olursa olsun her zaman en güçlüleri de en otoriteri ve en iyisi de sensin. Biliyor musun buraya geldiğimde bütün lordları gördüm ama hiçbiri asla senin gibi değildi. Senin yanından bile geçemezlerdi ve ben sen de biliyorsun ki o zamanlar ne vâristim ne de tam bir alfin. İzim bile yoktu. Sen her hareketinle benim gibi bir inatçı keçiyi ikna ettin. Ayzer direkt eğitimleri şamanlardan aldığını söylemişti sen ise kendin öğrettin her şeyi. Bu asla Lord ve Vâris bağı değil bu insanların arasından alfinlerin arasına gelmiş Nova'nın söyledikleri ve hissettikleri. En çok da bu yönün beni sana çekti. Vâris lord kadar güçlüdür ve onunla aynı konumdadır dediler ama hepsi yanlarında küçük tahtalara oturtup kadın olduğu için sadece gücünü kullanırken sen beni yanında senin tahtınla aynı tahta oturttun. Baloya gittiğimizde de em büyük tahta beni oturttun sen hep eşit davrandın. Bana hep değer verdim ve diğerleri izi olmayanlara şans vermezken sen geldikleri gün onlara şanslarını verdin. Aylarca krallıkta gezerken en merak ettiğim ve ilk gittiğim yer daha önce izi belirmemiş olanlardı ve o beş kişiden üçünün işi belirmiş ve güçlerini kullanmaya başlamışlardı. Kendi krallıklarına gitmek istemeyip burada kalmak istemişler. Sen hep böylesin. Senden korkmayan yok ama seni seven de bir o kadar çok. Sana saygı duymayan yok. Evet sana karşı savaşıp saygısızlık ettiler ama hepsi kalıbımı basarım ki içlerinde sana karşı hayranlık besliyor ve gücüne hatta attığın adıma bile hayranlar. İşte burada sana karşı saygıları var çünkü içlerinde senin nasıl olduğunu biliyorlar. Sana ala söylemedim ama ilk geldiğim zamanlar içimden geçirdiğim şeylerden biri de sanırım buradaki tek şansım lordum idi. İyiki sek Arın. İyiki sen varsın ve İyiki senin vârisin olmak bir yana senin krallığındanım. Seni seviyorum. Ne olursa olsun ne olacaksa ve bedeli neyse ben seninleyim. Asla seni bırakmam. Ya seninle ya hiç."

 

Sözlerim bitiğinde de ben konulurken de öyle bir şekilde bakıyordu ki. Tarif bile edemiyorum. Çok mutlu olmuştu ve aynı zamanda da duygulanmış gibi bir hâli vardı. En çok da bunu beklemiyordu.

 

"Ne diyeceğimi bile bilmiyorum Nova. Ben... ben bunları duymayı hiç beklemiyordum. Yüzlerce yıl yaşadım ama hiçbir şey senin dediklerin kadar beni gururlandırıp mutlu etmedi. Gözünde bu kadar büyük bir değerimin olduğunu bilmiyordum. Burada yaşlar nasıl olur biliyor musun?" başımı iki yana salladım.

 

"Yaşadığını hissettiğin kadar yaşın vardır. Doğum günleri doğduğun gün gökyüzü nasıl görünüyorsa tekrar göründüğünde doğum günün kutlanır ve ben sanırım sadece yedi ay iki hafta dört gündür yaşıyorum Nova. Yüzlerce yıldan sadece yedi ay iki hafta ve dört gün." gerçekten dediklerini gözleriyle de anlatıyordu. İçimi büyük bir huzur kaplamıştı. Bu sözleri de ben asla beklemiyordum. Tek yaptığım yavaşla kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarılmak oldu.

 

"Seni çok seviyorum Arın. Sende beklenmediksin. Hem hayatıma girişinde hem de bu sözlerinde beklenmediksin. İyili sen."

 

"İyiki sen güzel sevgilim." ve bu anı bozan şey dışarıdan gelen bağırışlar oldu. Hızla ayrılıp aynı anda aşağıya koştuk.

 

"Sen gelmiyorsun Nova."

 

"Hayır geliyorum. Az önce söyledim ben seni bırakmam."

 

"Beni bırakmıyorsun. Şimdi git ve odadan çıkma."

 

"Ya odada beni yakalarlarsa."

 

"Lanet olsun! İlla geleceksin değil mi?" sinirliydi ama gülüyordu. Deliyi iyice delirttim.

 

"Sakın yanımda durma arkamda duracaksın. Sakın Nova." diye de ekledi.

 

"Deliyim ne yapsam yeri."

 

"Seni daha da delirtirim. Arkamda duruyorsun." komik bir konuşma olduğu için gülmemek için zor duruyordu ama aşağıya inmezsek büyük bir sorun olacağından koşarak konuşuyorduk. Asla bana öfkeyle bağırmazdı deli lordum.

 

Aşağıya indiğimde asla görmeyi beklemediğim bir manzara vardı. Arın tutup beni peşinden sürüklediği elimi daha da sıkı tuttu. Karşımızda ateş lordu ve vârisi vardı. Tamam bu kadın kendini bana öldürtecekti.

 

"Bu kızıl yılanı ben alıyorum diğer şerefsiz sende." ileri gidiyordum ki elimden tutup arkasına çekti ve adımını attı. Doğru ya artık güçlerim yoktu. Direkt beni öldürürlerdi. Bak bu iyi olmadı işte. Ben o manyaklıkla neden krallığı reddettim ki? Sadece vârisiliği reddedemez miydim? Aptal kafam!

 

Arın tam karşılarında durdu.

 

"Sana vârisini bulduğum yerde öldürceğimi söylemiştim ve sen onu ayağıma mı getirdin? Ne hoş."

 

"Ariana'nın saçının teline bile zarar vermene izin vermem. Buraya kurallar için geldim malum bilirsin kral olduğum için düzeni sağlamak zorundayım."

 

"Diyarı birbirine katacağım demiyor da düzeni sağlamak zorundayım diyor. O cadılar bana yalvaracaklar tacı almam için."

 

Evran iyice öfkelenmişti. Öfkelen seni adi şerefsiz! Bir de o yılanı getirmiş. Ne zırvalayacak acaba çok merak ediyorum.

 

"Bir sadakatsiz ormanda yaşar Arın. Saraylarda değil. Malum vârisin krallığını reddettiğine göre sarayda kalamaz." He? Evet çok iyi bir şekilde Arın'ın öfkesini hissediyorum ve bu öfke hepimizi vuracaktır. Gerçi krallığı vurmaz.

 

"Sadakatsiz değil de burada hizmetkar olmadığını nereden bileceksin Ateş Lordu?" daha önce duymadığım bir sesti. Sesin geldiği yöne hepimiz döndük. Bu... beyaz saçlar, mavi gözler resmen... bu adam Arın'ın babası mı? Ah inanamıyorum! Arın genelde kafasına göre dolanır sonra da geri gelir demişti ve şimdi de gelmiş. İnanamıyorum. Resmen Arın'a o kadar benziyordu ki ama aynı zamanda da bir o kadar farklı. Kapıdan sakince girip oğlunun yanına geçti.

 

"Sonunda sarayın yerini hatırladın mı baba?"

 

"Hah! Burası benim evim evlat. Her zaman döneriz."

 

"Her zaman."

 

"Vâris sadakatsiz oldu Nahu. Sadakatsizler ormanda yaşarlar saraylarda değil." ay yine konuştu bu aşağılık Evran. Ortam iyice gerildi. Ne oluyorsa artık iyice batıyorduk. Nahu gelmiş olabilir ama bu her şeyi altüst edeceğini gösterir. Arın'a hiç iyi davranmazdı. Bana birçok şey anlatmıştı Arın ve Nahu gerçekten berbat bir adam. Oğlumu daha beş yaşında okyanusun ortasında bırakan bir adamdan ne beklenirdi demeyen ben her şeyi beklemiş olsam da Arın anlatırken çok acı çektim ve o bunları yaşamıştı.

 

"O zaman köle olarak buradadır." net ve kesin bir dille söyledi.

 

"Benim vârisim köle değil. O burada kalacak ve kimse buna karışamaz. Saray benim krallık benim vâris benim." Dik duruşundan asla ödün vermiyordu değerli lordum. Babasına bakmamıştı bile ki bu konuda çok haklı sebepleri vardı. Yüz yıllarca yaşamış ve sadece ben geldiğimden beri yaşadığını söyleyen güçlü lord o kadar şey yaşadı ki o yapayalnız kaldı. Herkes gitmişti ondan.

 

"Kurallar diyara aittir Arın. Bunu değiştiremezsin. O bir vâris değil." yine konuştu.

 

"O benim vârisim ve burada kalacak. Benim yanımda olacak. Krallığımızı ve beni kurtarmak için sadakatsiz oldu Nova'yı asla ormana göndermem. Son sözüm budur!" İçeriyi derin bir sessizlik kapladı.

 

Arın kelimenin tam anlamıyla delirmişti. Öfkeden deliye dönmüştü ve şu an kendini dizginlemeye çalışıyordu. Eğer kendini kontrol edemezse çok kötü şeyler olacaktı. Arın asla gücünü kullanmazdı. Hepimizin gördüğü gücünün ancak yüzde biri olurdu. Hadi ama kurak zamanlarda tüm dünyayı sular altında bırakmış bir lorddan bahsediyorum bu gücün ne kadar büyük olduğunu idrak eden var mı? Tek başına diyarı altüst eden hatta dünyaya insanların diyarına bile gidip orayı da yok edebilir ama yapmıyor. O böyle biri değil çünkü.

 

Evran korkumla benziyordu ve tekrar hatırlamıştı başındaki tacın onu Arın'ın öfkesinden ve gücünden koruyamayacağını. O yüzden adi herif kural zamanlarda benim halkıma ve lorduma saldırmıştı. Korkak!

 

"O zaman cadılar ve bütün lord ve vârisler toplanıp buna karar verecek Arın. Madem emirlerime karşı çıkıyorsun cadılara da karşı çık."

 

"O lanet cadılar zerre umrumda değiller. Ben Nova'yı bırakmam. Ne o beni bırakır ne de ben onu. Şimdi sarayımdan defol git."

 

"Vârisler lordlarına güç vermek için vardır Arın. Ama gideceğim. Sen kovduğum için değil bunu ödeyeceğini bildiğim için gideceğim. Sen zavallının tekisin. Ne taşın var ne de vârisin. Yapayalnızsın ve hep öyle kalacaksın."

 

"Benim lordum yalnız falan değil seni adi şerefsiz. Özellikle de ben varken değil. Hiç olmadı ama sen? Sen yalnız bile olamayacak kadar berbat bir durumdasın. Sen bir hiçliksin. Başındaki taçla kendini avutmaya devam et zavallı sözde kral." ve sözlerim bittiği gibi öfke dolu Evran'ın bakışlarını gördüm. Arın da muhafızlarım da önüme geçtiler.

Loading...
0%