@okyanustutkunu
|
Elemental için bizi toplamışlardı ve şu an izim belli olmadığı için beni kralın yanına götürüyorlardı diğerleriyle.
Saraya gitmek için sudan geçmemiz lazımdı.
"Asla olmaz ben kayıklara binmem."
"İşimizi zorlaştırmayın lütfen. Su Sarayına gitmek için kayıklarla gitmeliyiz."
"Ben gelmesem de olur bence."
Kolumdan tutup zorla kayıklara bindirmeye çalıştılar. İzi belli olan arkadaşım Ayzer ise endişeyle bakıyordu bana.
"Lütfen başka şekilde götürün arkadaşımı sudan korkuyor. Çocukluğumuzdan beri suya adım atmadı." Dediğinde muhafız durdu ve bir bana bir Ayzer'e baktı.
"Neden en başından beri söylemedin? Seni bedenleyeceğiz mecbur. Majesteleri aksi takdirde anlayışsızlığımız için kızacaktır."
Derin bir nefes aldım ve Ayzer'e teşekkür ettim. Herkes kayıklarla giderken muhafız kolunu uzatıp tutmamı istedi. Mecburen tuttum ve bedenlendik.
Su Sarayı... çok güzel görünüyordu ama çok da korkuyordum. Acaba bu Kral kim? Evime gitmek istiyorum. Babama ve büyükbabama.
Diğerleri de gittiğinde bizi bir salona aldılar ve beklememizi istediler. Benim gibi izi belli olmayan bir kaç kişi ve su burcu olanlar.
Benim gibi izi olmayan bir kızım yanına geçtim ve oturdum.
"Sence bize ne yapacaklar?" Dedi bana.
"Bilmiyorum ama hiç güvenmiyorum."
"Sadece iz görünmedi yani çok mu kötü olur? Çok korkuyorum."
"Dik dur madem bizi buraya getirdiler izimiz yoksa da bizimle ilgilenmek zorundalar ya da bizi geri göndermeleri gerekiyor. Bence öyle olmalı."
"Umarım öyle olur." Dedi ve ağladı sessizce. Elimi sırtına koydum destek vermek için. Tam o sırada kapı açıldı ve içeriye uzun boylu beyaz saçlarına mavi tutamlar serpiştirilmiş gözleri okyanus olan bir adam girdi. Su Lordu o olsa gerek. Herkes eğilmişti ben hariç. Kimsenin önünde eğilmem.
"Kalkabilirsiniz. Yerlerinize oturun ve beni dikkatli dinleyin."
Sen otur dedin ya benim ayakta durasım geldi de neyse... Ne diyecekse beni ilgilendirdiği için dinleyeceğim.
"Hepinizin alfin olduğunu yüz yıl önce götürüldüğümüzü anlatmışlardır aynı şeyleri söyleyip sizi yormamak için neler olacağından bahsedeceğim.
Su halkından olanlar güçleri için eğitim alacaklar ve buna yönelik olarak eğitimcilerinden alacağım bilgiler doğrultusunda güçlerinizi göz önünde bulundurarak gelecekte neler yapabileceğinizi sizinle konuşup isteklerinize göre hareket edeceksiniz. Halktan olanlar şimdi eğitimcilerinizle birlikte gidebilirsiniz birlikte kalmak istediğiniz arkadaşlarınız varsa birlikte kalabilir istemezseniz de tek başınıza bir evde kalabilirsiniz."
Dediğinde güler yüzlü bazı alfinler içeri girip diğerlerini aldı. Şanslılardı diyar için ama ben değilim. Bu Lord diğerleri gibi değildi tek tek ve nazikçe konuşuyordu ayrıca yüzündeki gülümseme güven veriyordu. Balık burcu olduğumu söylesem mi? Yok be şimdilik bilmesinler.
"Size gelince izi belli olmayanlar. Eğer burada kalmak istiyorsanız sihir kullanmayacağınızı bilin çünkü diyarla aranızda bağ yok ama eğer bağ için çabalarsanız iziniz size verilebilir. Verilmezse de sorun değil Su Krallığından yardım isteyen ve kalmak isteyenleri kabul ederiz ve size yapacağınız işler ve evler veririz ama halk kadar güçlü olamazsınız çünkü gücünüz olmayacak.
Şimdi toplam 6 kişisiniz. Burçlarınızı ve isimlerinizi söyleyin lütfen."
Sırayla yanımdakiler söylemeye başladı.
"Eser ben. Başak burcuyum." Diyen çocuğa başını onaylayarak karşılık verdi ve masada duran parşömene yazdı.
"Ben de Coşkun yengeç burcuyum." Dediğinde Lordun yüzünde gülümseme oluştu.
"Güçlerin eğer ortaya çıkarsa Coşkun gerçekten çok güçlü olacağını düşünüyorum." Dedi.
"Ben Sena boğa burcuyum." Yine başını sallayarak güler yüzle baktıktan sonra parşömene not aldı.
"Evet Sena Coşkun ve Eser. Üçünüzü de not aldım şimdi diğer üçlüye gelelim sizler?"
"Uğur ben Aslan burcuyum."
"Ateş halkından. Sesinin tonuna bakınca güçlerinin ortaya çıkması olası ama çıkmasa da kimse sorun etmesin yani benim krallığımda olduğunuz sürece."
Diğer krallıkların lordları onun gibi değildi zaten gördüğümde anlamıştım.
"Bende İnci ikizler burcuyum."
"Hava halkından bir alfin. Havayla hep iyi anlaşmışızdır. Gerçi o ve Ateş Lordu dostum olduğundan sorun yok. Toprak da bundan dolayı endişelenmesin hepiniz değerlisiniz burada."
Sıra bana geldi. Hiç söyleyesim yok ama. Neyse.
"Nova ben de Balık burcuyum." Dediğimde bana baktı ama daha farklı. Şaşkın ve şüpheli.
"Oğlak burcu olduğun yazıyordu parşömenlerde Nova?"
"Kimlik bilgilerime göre evet ama kimliğimde doğduğum günüm ve saatim yanlış."
Kaşlarını kaldırarak baktı.
"Yalan söylemiyorum." Diye çıkıştım.
"Yalan söylediğini düşünmüyorum Nova. Sadece sende bir şeyler var gibi." İşte şimdi bittim.
Adam herkese gülümseyerek baktı ama bana şaşkınca baktı. Gülümsedi ama tuhaftı. Korkmaya başladım.
"Evet şimdi siz beşiniz birazdan gelecek eğitmenlerinizle beraber çalışmaya gideceksiniz ve siz pes etmediğiniz sürece sizi eğitecekler. Nova sen burada kalıyorsun."
Neden ben?
"Neden?"
"Korkmanı gerektirecek bir şey yok merak etme sadece benim merak ettiğim bir şeyler var."
Hiç sevmedim bu işi. Herkes çıktı ve ben Lordla yalnız kaldım.
"Yükselenin ne Nova?"
"Hangisi? Gerçek olan mı yoksa yanlış yazılan mı?"
Gülümseyerek baktı. Ne o hoşuna mı gitti ukalalığım?
"Gerçek olanları tercih ederim." Dedi karşımda dikilerek. Bende yerimde dik oturuyordum.
"Akrep." Kaşları havalandı. Şaşırmıştı.
"Pekala yatkınlığın peki? Odada pencereye gitmişsin. Bunun da altından bir şeyler çıkacakmış gibi hissediyorum." Doğru var.
Söylesem mi acaba? Bilemedim ki.
"Neden bu kadar merak ediyorsun ki?"
"Neden direkt cevap vermiyorsun ki?" Dedi beni taklit ederek.
"Evime gitmek için pencereden atlatabilir miyim diye baktım. Oldu mu?"
"Oldu. Çok güzel oldu hem de. Peki kaçmak bir yana özellikle gitmek istediğin seni çeken ne vardı odada?"
"Bunu da merak et. Söylemeyeceğim." Dedim kollarımı bağlayarak.
"Peki öyle olsun. O zaman son sorumu soracağım izninle?"
"Buyur sor."
"Mavi bir taştan olan bir aksesuarın ya da takın var mı? Bildiğim kadarıyla bir kolye olması lazımdı ama şekil değiştirdiyse bilmiyorum."
Ne? Annemin kolyesi!
"Sen mi aldın?"
"Alsam sorar mıyım?"
"Suçsuz görünmek için sorarsın!"
"O krallığın taşı ve sendeydi. Şu an nerede? Umarım sendedir."
"Bende değil okulda karanlıkta biri beni bir sınıfa çekti ve kolyemi boynumdan kopararak çaldı. Kim olduğunu bir bulayım ben yapacağımı biliyorum. Annemin kolyesiydi o."
"O zaman biri benim krallığımın taşını çalmış ve bu kişi bedelini ödeyecek."
Taş benim annemden kalma ama neyse kolyemi ondan alırım benim için bulabilir.
"E ben ne zaman gidiyorum?"
"Sen sarayda kalıyorsun."
"Herkes eğitmenlerle gidip evlerine gidiyor bende sarayda mı kalıyorum? Sebep?"
"Kolyeyi bulmamız lazım."
Umrumda değilsin ama kolyemi istiyorum.
"O nasıl olacak?"
"Bilmiyorum ama hallederiz umarım." Yüzü düşmüştü. Yani kendini kötü hissettiğini farkettim. Canı acıyordu ama bu o kadar ciddi bir konu muydu?
"Seni odana kadar götürebilir miyim?" Zorlama yok. Hayır desem tamam diyecek gibi de neyse burada kalayım bari.
Başımı evet anlamında salladığımda önden geçmem için eliyle yolu gösterdi ve sonra birlikte yukarı çıktık.
"Burası senin odan hemen yan tarafı da benim odam. Bir sorun olursa istediğin zaman gelebilirsin." Dedi ve izin isteyip gitti.
Gitmeden önce de akşam yemeğine gelmem için davet etti. Yemek yemeyecektim ama bir şeyler öğrenmek için kabul ettim.
Yardımcı bir perim vardı buraya gelmeden önce Toprak sarayında tanışmıştık. Lala küçük tatlı peri.
"Hadi akşam yemeğine çok kalmadı seni hazırlayalım. Önce banyoya gir." Dedi Lala.
"Hayır sularında yıkanmayacağım." Başımda konuşup durdu sonra da pes edip söylenmeye başladı.
"Arın lordum temizliğe çok önem verir ve sen kir içindesin. Benim kadar şansız bir peri yok." Dedi. Ama ben onlardan olmak istemiyorum.
Banyoya girip yüzümdeki kirleri kuru havluyla temizledim ve Lala da bana mavi renginde bir elbise verdi. Bu krallık maviyle dolu ve bu çok güzel. Ne saçmalıyorum değil hiç bir şeyleri değil.
Sonradan odadan çıktım minik peri kızı bana eşlik edeceğini söyleyip yanımda geldi ama çıktığımızda Su Lordu da çıkmıştı ve bana bakıp gelmemi bekledi. Sonra da birlikte indik.
Yemek masasına geçtiğimizde yemek yemeye başladı. Gerçi bende yemek yemek için deliriyordum ama asla yemem. Hemen farketmişti.
"Neden yemiyorsun? Beğenmediysen başka şeylerde hazırlayabilirim." Dedi.
"Hayır sağol ben böyle iyiyim."
"Dünden beri bir şeyler yemediğini tahmin ediyorum."
"Buraya geldiğimden beri yani bu üçüncü gün."
Bana anlamazca baktı.
"Neden peki?" Dedi sonra.
"Buranın yemeklerinden yemem suyunu içmem ve içinde yıkanmam." Dedim direk yüzüne bakarak.
"Krallıkla mı ilgili bütün diyarla mı?"
"Bütün diyarla." Dedim. Sonra da bana baktı. Yemeyeceğim kusura bakma. Ya da bak bana ne!
"Diyarı reddetmek için her şeyi yapıyorsun Nova."
Bana güldü sonra da parmaklarını şıklattı. Ne yaptığına baktığımda gözüyle tabağımı işaret etti.
"Aç kalmanı istemem. İnsanlar diyarından. Afiyet olsun." Baktım. Yalan söylemiyordu diğer yemeklere benzemiyordu ve gerçekten benim diyarımdandı.
Şaşkınca baktım. Bunu asla beklemezdim.
"Yemeğini ye Nova. Güçsüz düşeceksin."
"Teşekkür ederim." Diye karşılık verdim ve bana getirdiği pilav, sebze çorbası ve tavuk etini yemeye başladım.
Diğerleri gibi değil. Asla değil.
İkimiz de yemeğimizi bitirdiğimizde bana döndü.
"Nova sana bir şey söylemek istiyorum ama buna vereceğin tepkiden çekiniyorum." Dedi. Diyarın kralı mı söyledi bunu?
"Ne oldu?" Kesin bir şey var bittim ben.
"Lord ve Vâris ilişkisini biliyor musun?" Diye sordu.
"Küçük peri kızı bahsetmişti." Dedim.
"Ve bence Vârislerin hepsinin lordlarla evlenmeyi istemesi çok saçma." Diye de ekledim. Bana şaşırarak baktı sonra da güldü.
"Sen nasıl istersen." Dedi. Bir dakika ben bu konuşmanın gideceği yeri hiç sevmedim.
"Ben izninle gideyim." Dedim ve kalktım. Gerçi ben kalkmadan bileğimden tuttu ve oturmamı istedi.
"Seni benimle evlenmen için zorlayacak değilim merak etme. Vâris olduğunu kabul etmene sevindim ama. Su Vârisi Nova. Benim güzel vârisim." Dedi gülümseyerek.
Gerçekten güvenemiyorum. Ya benden beklentisi varsa? Asla olmaz! Ne yapacağım şimdi? Asla bırakmaz ki artık. Korkmaya başlıyorum. Hemde çok.
"Korkma lütfen. Sana kimse zarar vermeyecek. Sen neyi nasıl istersen öyle olacak ne istersen o olacak Nova ama insanların arasına geri dnmeyi isteme benden çünkü onu yapamam. Dünyadan tamamen silindiniz." Dedi yumuşak ve sanki beni anlıyormuş gibi.
"Beni anlıyormuş gibi konuşma. Anlayamazsın benim hissettiklerimi hissedemezsin!" Dedim sesim titreyerek ve öfkeyle.
"Aslında senin bütün duygularını hissedebiliyorum. Şu an nasıl korktuğunu ve yalnız hissettiğini de."
"Sana nasıl güveneceğim ki?" Dedim kırılmasından korkarak ama demekten hiç pişman olmayarak.
"Ne zaman ve nasıl güvenmek istersen öyle güven. Ama beni bırakıp gitme lütfen." Dedi gözlerime bakarak. Sen kralsın ama sen de mi yalnızsın? Hiç sanmıyorum.
Başka bir şey söylemedim. Sadece gitmek istiyordum ama şu an çok tuhaf bir durumdayım. Asla kabullenmediğim diyarın bir de dört vârisinden biri oldum.
Acaba Ayzer'i görebilecek miyim? Sorsam bana yardım eder mi?
"Senden bir şey isteyebilir miyim?" Dedim gözlerine bakarak.
"Ne istersen söylemen yeterli."
"Bir arkadaşım da buraya geldi. O da alfin onu görebilir miyim? Benim için çok değerli kardeşim gibi."
"Hangi krallıktan ve adı ne? Eğer bu krallıktansa onu görmen hiç zor olmaz ama diğer krallıkların birindense Lorduyla konuşurum." Dedi gülümseyerek.
"Boğa burcu yani Toprak krallığından oluyor. Adı Ayzer." Dedim ne diyeceğini merak ederek ona bakarak.
"Amon'u hiç sevmem ve o da bana bayılmaz ama güzel vârisim istediyse yarın burada olmasını sağlarım."
"Bunu yaparsan gerçekten benim için çok büyük bir şey olacak." Dedim gülümseyerek. Sonunda içten gülümsemiştim buraya geldiğimden beri.
"Eğer hep böyle mutlu olup gülümseyeceksin Amon'u daha da ikna eder arkadaşının burada temelli kalması için bile uğraşırım. Tabii o da senin gibi vâris değilse. Eğer vârisse temelli kalması imkansız ama sık sık gelebilir."
"Olsun ne olursa olsun yeter ki Ayzer'i görebileyim."
"Göreceğine emin olabilirsin Nova." Dedi yine gülümseyerek. Galiba şansım Su Lordu.
Şu an mutluluktan sarılabilirim ama yapmayacağım. diğer lordları da gördüm ve hiç nazik değillerdi bence.
"Bak böyle gülümseyince daha da çok güzel oluyorsun. Ne istersen söylemen yeterli benim için." Eh istediğimi yapacağımı söyledi. Babamın yanına gitmem hariç. Gidemiyorsam bari kendime güzel bir şeyler yapayım ve uyum sağlamaya çalışayım.
"Teşekkürler. Bu arada diğer Lordları da gördüm ama hepsi suratsızdı aralarında bir tek sen gülümsüyorsun diğerleri izi belli olmayanları köle olarak görüyor ama sen onlara ev ve eğitmen verdin. Kral olduğun için mi yoksa senin onlardan farkın mı?"
"Farkım bu. Kral olan diğerlerinden biri olsaydı bütün izi belli olmayanlar köle olurdu. Yaptığım her şey benimle ilgili. Kral olarak sadece yönetiyor ve diyarın huzurlu olması için çabalıyorum. Bu arada arkadaşının izi belli miydi?"
"Evet belliydi."
"Anladım. O zaman yarın yanına getirmek için elimden geleni yapacağıma emin olabilirsin güzel vârisim." ve gülümsedi. |
0% |