Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Taç ve Vâris

@okyanustutkunu

Saraydan içeri girdiğim gibi muhafızlardan lordun nerede olduğunu öğrenip çalışma odasına gittim. Kapının önünde durup çaldım ve girmemi söylediğimde içeri girdim. Görüşme şimdi anlaşılmıştı. Ateş Lordu buradaydı.

 

"Vârisim. Biz de sizi bekliyorduk." Ateş Lordu küstahça konuştu. Bu adamı hiç sevmedim ki Vârisi ondan da beter.

 

"Üslubuna dikkat et Evran."

 

"Derhal şu konuşmayı başlatalım. Fazla sabrım zorlanıyor."

 

"O zaman sarayımdan çıkıp gidebilirsin."

 

"Ve sana güç mü vereyim?"

 

"Neyse ne sen de gücün de umrumda değilsin. Nova gel lütfen." Oturdukları masaya geçtim. Arın kendi yanına elimi tutup beni götürdükten sonra Ateş Lordu tam karşımdaydı.

 

"Vârisim bu sabah sizinle görüşmüş." dedi Evran.

 

"Evet hatta sabahın köründe gelip kahvaltımızı bölmüştü. Çok ısrarcıydı görüşmek için." yanıtladım sakince.

 

"Ne dedi?"

 

"Seni istemiyormuş. Benden ne istediğini bilmiyorum Evran o kadar konuşmadık." bu sefer lord söze girmişti.

 

"Ne konuştunuz?"

 

"Lordum sana söyledi zaten ateş lordu. Vârisin seni güçlendirmek istemediği için geldi ve onu gönderdiğimde de gitmeyi reddetti. En son muhafızlarla birlikte Krallıktan gönderdim ve krallığıma girmesini de yasakladım. Vârisin hakkında tek bir şey var o da çok hadsiz olduğu. Nasıl konuşması gerektiğini bile bilmiyor. Dediklerime sinirlenebilirsin ama bu gerçeği değiştirmez. Sana olanları anlattık şimdi ne için geldiysen konuş çünkü sadece öğrenmek için gelmediğin fazla belli oluyor."

 

"Zeki bir kadınsın. Zekaya hayranımdır Su Vârisi. Vârisim ile ilgili bilmem gerekeni öğrendim Krallıkla bir derdim yok zaten Arın ile de çok sıkı olmasak ve birbirimizden hoşlanmasak da çocukluğumuzdan beri görüşürüz. Gerçeği söylediğine göre savaş açacak değilim ama vârisimi bir daha görürseniz bana haber vermenizi istiyorum. Tabii onu saklamak istemiyorsanız."

 

"Vârisin zerre kadar umrumda değil Evran. Sarayıma gelmek bir yana krallığımın yakınında onu görürsem bu sefer muhafızlarla göndermem kendim ilgilenirim. Kabul edilmediği ve alakası olmayan bir krallığa hadsizce girmesi ve girmek için uğraşması diyarın kabul edeceği bir şey değil. Hele ki benim kabul edebileceğim bir şey asla değil. Bir Lordsun ve kuralıları biliyorsundur diye düşünüyorum. Ona göre davran."

 

"Bir haftalık vâris olmana rağmen çok iyi eğitilmişsin. Kuralları gayet iyi biliyorum. Ona zarar vermeyin yeterli. Bana teslim etmenizi istiyorum."

 

"Vârisimi duydun Evran. Fazla uzatmaya gerek yok. Ateş Vârisi krallığımın yakınından dahi geçerse be olacağına vârisim karar verecek."

 

"Haberim olması gerekiyor."

 

"Bir lorda vârisine vereceğimiz cezayı haber etmeyecek değiliz. Bu konuda endişelenme Evran. Vârisim de ben de sana tereddüt etmeden haber vereceğiz. Ha alacağı ceza ne olur artık ona da cadılar karar verir."

 

"Kurallara uyarım. Ve cadılar demişken onlar neden bu sıralar fazla sessizleşti. Bir sorun mu var?" merakla sormuştu.

 

"Sorun yok bu hafta tacı onlara vermemi bekliyorlar. Yeni kral seçildi."

 

"Kim olduğunu saklayacak mısın peki?"

 

"Sensin."

 

"O cadılar mantıklı kararlar verebiliyormuş demek ki. Söylediğin için teşekkür ederim Arın. Bu yaptığını unutmayacağım. Ne zaman vereceksin?"

 

"Cadılar gelip istediğinde onlara vereceğim."

 

"Onları bile ayağına getiriyorsun. Tacımı bekliyor olacağım majesteleri." ve kalktı. Lorda resmî bir şekilde veda ettikten sonra da parmağını şıklatıp bedenlendi.

 

"Adi herif!" diye dişlerinin arasından öfkeyle söylendi lord. Elimle koluna dokudum. Gözleri hemen gözlerimi buldu.

 

"Merak etme. Ne olursa olsun bunu atlatacağız. Yanındayım her zaman." bana tamamen döndü ve gözlerime sevgiyle baktı.

 

"Sende beni unutma Nova. Her zaman yanındayım." gülümsedi ve yüzümü avuçları arasına alıp saçlarımın üzerine uzun bir öpücük bıraktı.

 

"Tacı yarın cadılar geldiğinde vereceğim ve gerçek tacımla daha fazla vakit geçireceğim." dedi gözlerimin içine derince bakarak. Beni gerçek tacı olarak görüyor ben ise hâlâ ona kapılmaktan korkuyorum.

 

"Şey ben odama gideyim izninle." yanından çekilip o cevap veremeden hemen odama girdim ve kapıyı kapattım. O kadar hızlı gelmiştim ki nefes nefese kalmıştım.

 

"Vârisim sizin için banyoyu hazırladım."

 

"Nova'ya ne oldu?"

 

"Arın lordum sana isminle seslendiğimi duyarsa kanatlarımı ıslatır." dediğine kahkahalarla güldüm.

 

"Gülmesene Nova!"

 

"O senin düşündüğüm gibi biri değil Lala."

 

"Sana karşı öyle."

 

"Kime nasıl davranması gerekiyorsa ona göre davranıyor. Merak etme sana kimsenin zarar vermesine izin vermem." kocaman gülümsedi. Tatlı peri kızı.

 

Banyoya girdim Toprak Krallığına gidip gelmek gerçekten hem yormuş hem de terletmişti. Büyük bir rahatlıkla yıkandım ve bornozumu giyip banyodan çıktım.

 

"Lala nemlendirici kremler nerede?" Makyaj masasını karıştırıp durdum. Nerede bu peri? Her şeyin yerini bilen oydu! Bir kal defa seslendim ama gelmeyince masayı bırakıp arkama döndüm dolaptan kıyafetlerimi almak için ve o sırada gözlerim sonuna kadar açık kaldı. Hafifçe bağırdım.

 

"Sen burada ne yapıyorsun?" bornozumun önünü tuttum arkama bakmadan çıkarmamak iyi olmuş.

 

"Seni göremeye gelmiştim." baştan aşağı tekrar beni süzdü. "Tabi böyle göreceğimi düşünmemiştim." gözlerime bakıyordu ve sırıtıyordu.

 

"Çık dışarıya! Nasıl içeri girdin sen?"

 

Başını yana yatırıp gülümsedi bir şeyleri anlamam için.

 

"Çık dışarı! Umrumda bile değil ne olduğun. Derhal!"

 

"Bağırman hiç hoş değil Nova. Zaten göremedim ki seni."

 

"Arın çık dışarı dedim."

 

"Ama hiç çıkasım yok ki! Ah güzel vârisim sen de kabul etsen ne güzel benden çekinmene gerek kalmayacak da işte senin kadar olmasın ama güzel bir inadın var."

 

"Beni sinir etmeye çalışıyorsan çok iyi başardın!"

 

"Bana ilk kez adımla seslendin."

 

"Ne?"

 

"Hiç adımı kullanmıyordun ilk kez bana adımla seslendin. Bu kadar güzel bir adım olduğunu sen söyleyene kadar fark etmemiştim." doğru. İlk kez ona adıyla seslenmiştim. Arın... gerçekten çok güzel bir adı var ve o ben söyleyince güzel olduğunu söylüyor. Şu an bulunduğumuz durum olmasa çok hoş olurdu.

 

"Eğer ki dünyada benimle bu şekilde flört eden bir adam olsaydı çoktan nikahı basmıştım." gözleri sonuna kadar açıldı.

 

"Hay dilimi! Ben onu dışımdan mı söyledim? Başka ne dedim?" kahkahaları odayı doldurdu. Gülerek karşıma geçti. Kıpkırmızı olduğuma eminim.

 

"Seninle flört etmek çok zevkli Nova. Hele ki sen böyle güzel utanıyorken."

 

"Komik değil rezil bir durumdayım."

 

"Bence çok güzel bir durumdasın."

 

"Tabi öyledir(!)."

 

Makyaj masasına yapışmıştım ve aramızda iki adım vardı. Ama DI! Onları da yok etti.

 

"Öylesin."

 

"Biraz geri çekilirsen çok hoş olur."

 

"Böyle çok hoştu aslında." Elimle onu göğsünden ittim ve dolaba koşup bir elbiseyi rastgele alıp banyoya girdim.

 

"Nova istersem oraya gelebilirim biliyor musun?"

 

"NE?"

 

"Burası benim sarayım Nova. Senin o tatlı konuşmalarını da duyuyorum." Siktir!

 

"O söylendiğim ve ona söylediğim sözleri de mi? Ay rezil oldum arkasından neler demiştim."

 

"Çok güzel demiştin ama."

 

"SEN HÂLÂ BURADA MISIN?"

 

"Evet istersen odandan çıkabilirim?"

 

"İstiyorum. Çok istiyorum! Lütfen odamdan çık." elbisenin arkasındaki ipleri zorla bağlamakla uğraşıyordum. Ses gelmedi. Gitti galiba.

 

"Arın orada mısın?"

 

"Arkandayım." yerimden sıçradım.

 

"Ulan senin derdin beni öldürmek mi? Kalpten gideceğim." süzdü yine baştan aşağıya.

 

"Geç kalmışım. Başka zamana artık."

 

"Arın bu yaptığın hoş değil."

 

"Ciddi anlamda rahatsız olmadığının farkındayım Nova. Utandın evet ama o kadar da bir yabancı görmüş gibi değil yoksa çoktan beni boğmuş olurdun."

 

Haklıydı ama dışımdan söylemeyeceğim. Cidden neden o kadar utanmadım ki? Tamam pervasız biriyimdir hiçbir şeyi sallamam ama bu hiçbir şey içerisinde bulunmuyor.

 

"Ne diyecektin?"

 

"Konuyu değiştirme hızına hayran kaldım güzel vârisim. Tacı erken vermeyi düşünüyordum sen ne dersin?"

 

"Taç ve taht işlerinden anlayan sensin eğer sonrasından bir farkı olmayacaksa kurtul gitsin. Artık daha az çalışırsın hiç değilse."

 

"Peki öyle olsun. Ben de bunu düşünüyordum ve sen de tamam dediğine göre tacı cadılara göndereceğim. Hiç gidesim yok. O güzel(!) yüzlerine bakarsam bayılırım falan hiç gerek yok." kahkaha attım dediklerine. Ciddi anlamda o cadılardan nefret ediyordu.

 

"Taç ortadan kalkmadan bile seni neşeli biri yaptı ya daha ne olsun Arın? Kurtul hemen o beladan. Krallığımızı korur ilgileniriz diğerleri ne yapıyorsa yapabilir."

 

"Neşem senden kaynaklı. Hadi bakalım kurtulalım artık." tacı başından çıkardı ve biraz tılsım fısıldadıktan sonra taç yok oldu.

 

"Bitti." dedi ellerine bakarken.

 

"En doğrusu buydu." dedim. Rahatlamıştı ve biraz endişeliydi. Ellerinin ikisini de tuttum. Gözleri bana döndü.

 

"Artık rahat ol Arın. İzim belirmedi ama güçlü olduğumu sen söyledin. Her zaman yanındayım."

 

"Sen olmasaydın büyük ihtimalle taç için savaş çıkacaktı."

 

"Savaş çıksa bile seninle savaşırdım."

 

"En çok da bu yüzden..."

 

"Bu yüzden ne?" gözlerini bir saniyeliğine de olsa kaçırdı ve tekrar bana döndü.

 

"En çok da bu yüzden değerlisin." gülümsedim ve ellerini daha sıkı tuttum.

 

"Ellerin çok büyük. Benim elime sığmıyorlar." ikimizin ellerine baktım. Dediğimle o da ellerimize baktı ve tekrar güldü hafifçe.

 

"Çok güzeller ama. Keşke hep tutsan böyle?"

 

"Bırakacağımı kim söyledi?" şaşkınlıkla gözleri açıldı. Biraz da ben onu şaşırtayım. Ama bilsin de omu bırakmayacağımı. Söylemiyor ama hissetmiştim korktuğunu. Onu bırakıp gitmemden korkuyordu ve en çok da bu yüzden her fırsatta ona yakın olduğumu göstermeye çalışıyordum. Bana güvenip taçtan vazgeçti ve içinde bir korku olmasını istemiyordum. Ayzer, Lala ve ondan başka kimsem yoktu ki benim.

 

Onlar için kendimi düşünmeden feda ederim.

 

Bu son cümleyi iyi hatırlayın...

Vee bana yapacaklarımdan ve yapmayı planladıklarından dolayı sövmeyin lütfen.

Loading...
0%