Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Tacın Yokluğunda

@okyanustutkunu

Artık lordum bir kral değildi ve bu saçma gelebilir ama ben çok mutluyum. Artık sadece krallıkla ve halkla ilgileniyorduk. Mutluyduk. Limanlarda bir sorun çıkmıştı Arın gideceğini söylediğimde ona karşı çıkıp kendim gitmeye karar verdim. Ne yapacağımı anlatmıştı ve hemen gidip hallettim. Tabii beni bırakmadılar. Şu an ailem olan halkımdan iki gemi kaptanıyla beraber çay içiyorduk.

 

"Lordumuz bu günlerde nasıl vârisim? Kendisi hiç göremedik ve bir sorun mu var diye endişeleniyoruz."

 

"Elbette bir sorun yok. Ben sizinle daha fazla vakit geçirmek için o geleceği zaman inat edip geliyorum. Daha dün bana artık karşı çıkmamamı ve sizleri özlediğini söyledi."

 

"Ah anlıyorum. Sizi görmek de çok güzel elbette vârisim. En az lordumuz kadar değerlisiniz bizim için. Gelmeniz bizi çok mutlu ediyor."

 

"O zaman artık lordumuzu saraya kapatmış olacağım." dediğimle birlikte hepimiz güldük. O kadar yakın kibar ve güzeller ki... ailem olmuşlardı. Aylardır sorunsuz bir şekilde krallığımızla ilgileniyorduk ve ben Arın'ı halkından etmiştim. Gerçekten gelmek istiyor ama ben inat edince benimle baş edemiyordu.

 

Bir süre saha sohbet ettikten sonra saraya döndüm.

 

"Lordumuz şu an nerede acaba?"

 

"Çalışma odasındaki vârisim."

 

"Onu fazlasıyla saraya kapattım anlaşılan. Ben gideyim de işlerle boğulmadan yemek yemesi gerektiğini hatırlatayım."

 

"Kendisine yemek getirildi vârisim. Endişeniz olmasın."

 

"Peki o yemekleri yemiş midir acaba?"

 

"Haklısınız genelde tabağı aynı şekilde geri döner."

 

"O zaman ben gideyim. Size kolay gelsin."

 

Teşekkür edip selam verdi muhafızlarımdan biri ve doğruca çalışma odasına gittim. Kapıyı tıklattım.

 

"Girebilirsin güzel vârisim." içeri girdim.

 

"Kalk bakalım masadan deli lord."

 

"Sorun mı var yoksa?"

 

"Var. Yemeğini ye hemen."

 

"İşle-"

 

"Başlatma işlerinden Arın. Hadi!" sessizce kabullenip masadan kalktı ve tabağını alıp pencerenin önüme gitmeden önce elimi tutup beni kendiyle çekip götürdü. Hemen yanına oturttu ve sessizce yemeğinin hepsini yedi. Ben bambaşkayım ya! Adamı nasıl da ipe getirdim bir kaç ayda hemen. Sürekli azarladığım için sessizce ona söylediğim gibi yemeğini yedi ve bitirdikten sonra tabağı bırakıp bana döndü.

 

"Aferin deli lordum."

 

"Teşekkür ederim korkulu tatlı rüyam."

 

"Benden mi korkuyorsun cık cık cık."

 

"Azarladığında nasıl olduğunu bilmiyorsun. Geç geldin bir sorun mu oldu?"

 

 

"Hayır kaptanlarla sohbet ettik. Çok güzeldi."

 

"Öyledir tabii. Sen gel beni saraya kapat ve halkımdan et. Artık karşı çıksan bile gideceğim Nova. Özlüyorum halkımı."

 

"Acıdım hadi git bakalım."

 

"Lütfettin." Tam cevap vereceğim sırada aşağıdan kargaşa sesleri yükseldi. İkimizde yerimizden hızla kalkıp aşağıya indik.

 

"EVRAN!" Arın hiddetle ateş lordunun karşısına geçip yaktığı yerleri tek hamlede yok edip ona yöneldi. Ben de hemen muhafızları ellerim şifalı olduğundan hepsini tedavi ettim ve ayağa kalktılar. Ellerinde kılıçları Ateş Lordu'nun karşısına dikilen lordlarının arkasında dimdik savaşa hazır olarak durdular. Tek bekledikleri bir emirdi. Tam Arın'ın yanında durdum.

 

"Seni uyarmıştım." Öfkeyle soludu Evran.

 

"Ne saçmalıyorsun sen! Ne cüretle sarayıma ve krallığıma bu şekilde girersin. Bedelini ödemeyeceğini mi sanıyorsun?!"

 

"Taç bende Arın ve suçlu olan sensin!" öfkeyle bağırdığında etraf ateşle harlandı Arın tek adımını ona atarak ateşi söndürdü.

 

"Sen benim vârisimi sakladın. Bunu yanına mı bırakacağım."

 

"Ne saçmalıyorsun sen? Vârisini zapt edemiyorsun ve gelip halkımı huzursuz edip onlara zarar vermeye mi cüret ediyorsun!" Öfkeyle dolup taşmıştım artık. Ona doğru buz parçalarını savurdum ama durduran Arın oldu.

 

"Onu öldüremezsin Nova. Sen geri çekil."

 

"Yanında savaşacağım."

 

"Vârisimi gizledin Arın."

 

"Arın bir şey söyle artık!" neden karşı çıkmıyordu? Hayır bunu yapmış olamazdı.

 

"Daren!" Evran seslendiği gibi kardeşi geldi.

 

"Su halkına mı saldırdın?! Bunu yapamazsın."

 

"Senden emir alacak değilim. Hayalbazlığım gerekiyor."

 

"Ne istiyorsun?"

 

"Vârisi." gözleri intikam isteğiyle bana döndü. Arın etrafıma kalkanlar yapmaya başladı muhafızlar saldırmaya başladılar ama hepsi yerinde dondu kaldı. Ateş Lordu beni kolumdan tutarak çekip götürdü. Büyü yapamıyordum! Nasıl olur bu? Okyanusu çağırıyordum ama çağrım cevapsızdı. Arın'a sesleniyorum lorduma sesleniyordum ama duymuyordu. Kendimi karanlık bir pelerinle sarılmış saniyeler sonra ise kötülüğün kalbinde. Midem bulanmıştı bedenlenmeyle. Başımın dönmemesi için bir kal saniye bekledim ve beni getiren Ateş Lorduna döndüm savaşa hazır bir şekilde.

 

"Aptal olma bana saldıramazsın." gayet rahat ve otoriterdi. Hah! Bana sökmez bunlar!

 

"Ne cüretle halkıma saldırırsın! Seni ölmek pahasına olsa dahi öldüreceğim." Ona saldırmak için okyanusu çağırıyordum ama gelmiyordu. Ellerimde su oluşturmaya çalıştım ama olmadı. Bedenlenmeye çalıştım her ne kadar olamayacağını bilsem de denedim ama olmadı.

 

"Buradan ben isim vermediğim sürece çıkamazsın Nova. Artık burada kalacaksın Şafak Vârise odasını göster." Ardından kuzguni saçlara sahip bir muhafız gelip kolumdan tuttu. Kolumu çektim ve peşinden gittim. Bir şekilde buradan kurtulacaktım. Resmen gitmemi engellemişti! Arın'dan beni hiç zorlanmadan almıştı. Ve ben sihir yapamıyordum! Beni aşağıda en dipte karanlık bir odaya gerisi muhafız. Nemli kokulu bir odaydı.

 

"Odanız burası. İçeri girin."

 

"Girmeyeceğim."

 

"Zorluk çıkarmayın lordum geldiğinde sizi kendisi içeriye alacaktır ve bu durumda sadece yanarsınız. Güçsüz olduğunuzu kabul edin."

 

"Arın bunu hesabını sizden soracak. Ve ben gücüme kavuştuğum an hepinizi boşacağım." karanlık ve kokulu odaya girdim.

 

Arın neredesin? Yanıma gel sana hiç olmadığım kadar ihtiyacım var.

 

Evet hazırım istediğinizi diyin canlarım. Biraz göz yaşı geldi ama kan yok daha. Daha yok yani...

Loading...
0%