Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Toprak Vârisi’nin Balosu

@okyanustutkunu

Üzerimde zarif ve asil bir elbise vardı. Her zaman olduğu gibi su krallığının beden bulmuş hâliydim tıpkı lordu gibi...

 

Beyaz ve mavinin en büyük uyumuyla bir araya gelen elbisem uzundu. Dekoltesi yoktu askıları incecikti. Lordun da benim de aynı olan gözlerimizin rengi gibi olan taşlar boynumdaki asil kolyede kendini gösteriyor ama beni işaret ediyordu. Küpelerim günler de geçmiş olsa hemen uzamış olan beyaz ve mavi serpiştirilmiş saçlarımın önünde kendini gösteriyordu. Saçlarım ise... su gibiydi. Hırçındı bir okyanus gibi ama asil ve narindi akan sessiz sakin bir akıntı gibiydi ama kimin ve neyin vârisi olduğumu, bütün varlığım gösteriyordu. Pelerinim kollarımın üzerinde olan beyaz incilerden ve arkamda ahenkle dalgalanan yumuşak ve zarif kumaştan. Daha önce hiç görmediğim ve bilmediğim bir kumaştan yapılmaydı. Tacım başımda tam da lordumun istediği gibi kim olduğumu haykırıyordu. Parmağımda mavi elmastan bir yüzük ve bileklerimde dirseklerime kadar giden eldiven yerine iki kolumu da saran ciddi anlamda suyun donmuş hâli gibi ama buz değil sanki zamanı durdurmuş ve suyu koluma sarmışım gibi duran eldiven ya da bileklik gibi bir şeydi. Artık tamamen hazırdım.

 

Vakti gelmişti. Odamdan çıktım ve hemen yan tarafımda benimle aynı anda çıkan lorduma döndüm. İstemsizce ikimizde gülümsedik. Kendim hazırladım çünkü o ikimizin bir bütün olduğunu haykırmak istiyordu. Herkese kimin ne olduğunu da nasıl olduğunu da göstermek istiyordu Su Lordu. Pelerini benim pelerinimin kumaşındandı. Ahenkle bana geldiğinde arkasında dalgalanıyordu. Giydiği kıyafetler de benim kıyafetlerim gibiydi suyun ta kendisiydi hayır hayır... o okyanusta ve benim de okyanus olduğumu bana da herkese de göstermek istiyordu. Tacı bu gün farklıydı daha çok kendini belli ediyordu. Parmağında benim parmağımdaki yüzüğün aynısı üstünde kolyemdeki taşların aynısından yapılma eskiden zincirlerle asillerin kullandığı ama onun elmaslarla üzerinde duran aksesuarlardı.

 

"Güzelliğiniz herkesten saklanılması gerekilen bir büyüklükte sevgili Vârisim." önümde eğildi.

 

"Asla kimsenin önünde eğilme. En fazla başınla selam ver."

 

Bu birbirimiz için geçerli değildi. Kalktı ve bana baktı okyanus gözleriyle. Sanırım karşılık verecektim.

 

"Size layık olmaya çalışıyorum saygıdeğer lordum." Ve eğilip selam verdim. Kalktığımda büyük bir şaşkınlık ve mutlulukla bana bakıyordu. Elimi alıp öptü. Bu adamın güzelliği de zarafet ve nezaketi de beni ele geçiriyor. Belki de geçirdi bile.

 

"Hazırsanız vârisim; bizi bekleyen bir kutlama var."

 

"Her zaman lordum." bana uzattığı koluna girdim. Bu kadar büyük bir uyum ve asillik... ne diyeceğimi bilemiyorum.

 

İkimiz için de birer at hazırlanmıştı. İkisi de aynı büyüklükte ve güzellikte beyaz atlardı.

 

"Güzel vârisim eğer kabul görürseniz birlikte gidelim?" bu kıyafetlerle zaten at süreme... ah hadi ama ne saçmalıyorum! Onunla gitmek istiyorum. Zarifçe bana uzattığı eline ellerimi bıraktım ve önce beni yan bir şekilde ata bindirdi ardından da kendisi geçti ve atın eğerlerini tuttu. Bir eli eğerde diğeri ise belimdeydi. Düşmemden korkar bir hâli vardı ki beni sıkıca sarmıştı koluyla.

 

"Lordum çok düşüncelisiniz lakin ben at sürmeyi biliyorum ve düşmem." başımı çevirsem ve bana baksa fazla yakın olacaktık ve ben daha yeni kabullenmeye başlamışken bu olursa tekrardan isyana başlardım.

 

"Belki de bana yakın olmanızı istiyorumdur vârisim."

 

Refleksle ona döndüm. At hızla ilerliyordu. Gözleri bana döndü ve isyanıma sebep olabilecek şekilde yakındık. Yüzünü yola çevirdi. Gerçekten hislerimi hissediyordu.

Sessizce yolumuzu aldık. Beyaz atlı prens gibiydi... aslında beyaz atlı kraldı. Eh sonuçta bana da kraliçesi olduğumu söylemişti.

 

İlk zamanlar geldiğim o bambu ormanının girişinde durduk. Attan indi sonra da elini bana uzattı ve belimden diğer eliyle tutup aşağıya indirdi. Tuhaf ama güzel olan kıyafetlerimizde en ufak bir kırışıklık yahut kir yoktu. Hafifçe pelerinlerimizi düzelttik aynı anda. Ardından kolunu uzattı ve koluna girdim. Birlikte Toprak Sarayı'na yürüdük. Her adımımızda yer bizi yürütmeye başlamış duyulan müzik bizi hareketsiz bir şekilde kendisine çekmişti. Sarayın gösterişli girişine geldik ve toprak muhafızları bizi selamladı. Kutlamanın yapıldığı salona girmemiz için devasa gösterişli kapılar açıldı ve biz içeriye girdiğimiz gibi gözler bizi buldu. Önümüzde şaşkınlığını atan alfinler sırayla eğildiler kendilerini toparlayıp. Eski profesörümün ve en yakın arkadaşımın oturduğu tahtlarına gittik. İkisi de kalktı ve Ayzer zarafetle selam verdiğinde başımla hafifçe karşılık verdim. Tahtı Amon'unkinden küçüktü. Benim tahtım ise Arın'ın tahtından daha büyüktü.

 

Anlaşılan Sevgili Lordum bu diyardaki en güzel varlık.

 

"Seni görmek çok hoş Arın. Hoşgeldiniz."

 

"Hoşbulduk Amon. Toprak Vârisini tebrik etmeye geldik. Vârisliğinizi kutlarım." son sözünde Ayzer'e döndü.

 

"Onure oldum majesteleri. Teşekkür ederim." Zarifçe eğildi.

 

"Vârisliğinizi kutlarım." dedim kardeşim gibi gördüğüm dostuma gülümseyerek.

 

Bana gülümsedi içtenlikle.

"Teşekkür ederim kraliçem. Onur duydum." aynı şekilde selam verdi. Aynı şekilde başımla çok hafifçe selam verdim. Susan müzik devam etti sanki herkes şoktan çıkmış gibi...

 

Amon'un yanında tahtlar vardı bizim tahtımız diğerlerinden o istemse de daha büyüktü ama burada benim tahtım daha küçüktü. Tahtlara yürüdük ikisi de boyları hâriç aynıydı ve elimin birini tutup diğeri eliyle de bana büyük tahta geçmem için gösterdi Lordum. Nefeslerin tutulduğunu duydum ve hissettim. İçtenlikle gülümseyip gösterdiği yere geçtim ardından o da benim yanıma geçti. O gözünü benden alıp halkın üzerinde gezdirdiğinde herkes kendi hâline dönmek için telaşa girdi müzik telaşı bitirmek istercesine başladı.

 

"Senden beklenmeyen hareketler bunlar Arın." dedi Ateş Lordu Evran. Hemen benim yanımdaydı.

 

"Benim için değerli olan Vârisimdir Evran. Benden daha güçlü ve kıymetli olan benim vârisimdir."

 

"Kral olmasaydın eğer Arın şu an tahtın diğer lordlarınkinden daha küçük olurdu biliyorsun değil mi?"

 

"Benim tahtım da tacım da gücüm de yanımda olan Vârisimdir Evran. Tahtlar sadece göstergedir. Ve ben herkese gösteriyorum; Vârisim benim en değerlim."

 

"Seni tanımasam vârisini etkilemek için yapıyor derdim ama sen bunun için herkesin önünde kendinden üstün tuttuğunu göstermeyecek kadar kibirlisin."

 

"O saman gerçekleri gösterdiğimi de çok iyi görüyorsundur." ve Ateş Lordu sadece gülümseyip önüne döndü. Ortaya çıkan vârisler sadece ben ve Ayzer'dik anlaşılan. Elim tahtın kolluk kısmındaydı ve birden elimi tutan lorduma bakışlarım döndü.

 

"Vâris dansın açılışını yaptı. Bu dansı bana lütfederseniz onur duyarım Kraliçem." fısıldadı kulağıma doğru. Reddedersem herkesin önünde zor duruma düşmememiz için duyulmasını istememişti. Gülümseyerek ona baktım.

 

"Memnuniyetle majesteleri." kaşları hafifçe havalandı ve büyük bir mutlulukla kalkıp elini bana uzattı önümde eğilerek. Elimi ellerine bıraktım. Zarifçe kalktım ve pistte karşı karşıya geldik.

Zarifçe eğildi önümde. Zarifçe eğildim önünde. Elini uzattı ve elini tuttum. Diğer eli belime gitti benimki onun omzunu sardı. Çok fazla yakındık ve rahatsız olmaktan çok huzurluydum. Asaletle akan sakin bir nehir gibi hissettim onunla dans adımlarını atarken. Sağ çapraza gittik sonra etrafımızda döndük. Ona doğru bir adım attığımda uyumumuzu zerre kadar bozmadan yumuşakça ayağını geri götürdü. Pelerinlerimiz biz bir daha ters yöne dönerken birbirine dolanmıştı. Uzun pelerinlerimiz ayaklarımızı birbirine bağlamış ama dansımızı daha da güzelleştirmişti. Bedenlerimiz birbirine bir bütün gibi kenetlenmişti ellerimiz gibi. Gözleri gözlerimde gözlerim gözlerindeydi. O an anladım ki ben ona aitken o da bana aitti.

 

Bu Lord ve Vârisin dansı olmaktan çıkmış gibiydi artık. Kimseyi görmüyor ve duymuyordum. Müzik bitti ayrıldık pelerinlerimiz etrafımızdan çekildi ve tek elimi zarifçe tutarken tekrardan önümde eğildi. Tekrardan önünde eğildim ve yan yana tahtlarımıza geçtik. Onun tahtını değiştirmişlerdi biz dans ederken geldiğimizde gördüm ki ikisi de artık aynı büyüklükteydi. Önce geçmem için eliyle işaret etti ben geçtikten sonra da yanıma oturdu. Ellerimiz birbirine kenetlenmişti hâlâ.

 

"İznin olursa vârisinle bir dans etmek isterim?"

 

"İznim yok. Vârisim zaten yorgun."

 

"Pekala o zaman başka bir gün ilk dansınızı isterim." bu lordumun hoşuna gitmemişti ve benim de.

 

"İlk dansım lordum için olur. Teşekkür ederim." ve biraz daha sohbet ettikten sonra gitti. Parti de bir süre sonra bitti. Ayzer'i tekrar kutlayıp gittik.

 

"Bu gün her şey çok güzeldi. Senin kadar olmasa da."

 

"Ben bir şey yapmadım ki. Sadece senin yanındaydım. Asıl güzelleştiren sendin." yanına geldiğimiz atın eyerini tuttu ve başını okşadı.

 

"Sakin ol Işık."

 

"İsmi Işık mı?"

 

"Evet."

 

"Çok güzelsin Işık." at heyecanla kişnedi ve ön ayaklarını yukarı kaldırdı. Lord sakinleştirdi ilgiyle atını. Elini bana uzattı ve tekrardan ata yan oturdum o da arkama geçip bir eliyle atın eyerini tutarken diğeriyle de belimi sıkıca tutmuştu. Bu sefer daha sakin gidiyorduk.

Loading...
0%