Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2🏹

@olafsevdalisi

Biz alanı incelerken isimlerimizin seslenildiğini duyduk gördüğüm kişiler moralimin bozulmasına neden oldu.


İsmimizi seslenenler bizim eski dershaneden arkadaşlarımız Faruk ve Bilal. Yanında birkaç kişi daha var ama biz tanımıyoruz onları. Bize doğru yürümeye başladılar. İyi insanlar, dershanene de birlikte yemek yer birlikte çalışırdık grupça ama tek başımıza olmak istiyordum onların yanında rahat edemem ki şimdi bu kötü oldu benim açımdan.


"Eyvah, yakalandık biz onlardan kaçmaya çalışıyorduk. Şansımıza küselim artık. " diye ağzının içinden konuştu Mine. Doğru dershaneden beri kendimiz bile zor buluşurken onlarla buluşmak istemedik.


"Naber kızlar, nasılsınız?" dediler. Hepimiz iyiyiz, sizden naber dedik mutlu olmuş gibi.


"Bizde iyiyiz iyiyiz de hani buluşacaktık hainler. Bizi kandırıyonuz kendiniz geziyonuz. Alınıyorum ama." Dedi Bilâl ne denir ki şimdi bunlara doğruları söyleyen bari napalım.


"Biz kendimiz zor buluşuyoruz daha sık buluşsak sizinle de buluşurduk da fırsatımız olmuyor 2 ayda bazen 3 ayda 1 kez buluşabiliyoruz." diye usun bir açıklama yaptım. Sivri dilli Saremiz laf sokmaya hazırlanıyor evetttt geliyooooorrrrr,


"Buluştuğumuz bu azıcık zamanı da kendimize harcıyoruz. Sizler ikinci sıradasınız ki 2. Sıralara daha vakit ayıramadık. "  dedi Sare. Ve bummm biliydim bele olacağını.


Bilal ve Faruk gülümsediler. Alışıklar zaten Sare'nin sivri diline,


"Aman tamam bişey demedik, ne sinirleniyon ablam ya " dedi Bilal, hepimiz gülüştük.


"Aman bilin de zaten." dedi Sare. Yine burun kıvırarak.


"Ee hayırdır kızlar at binmeye mi geldiniz?" diye sordu Faruk bizim kızlar onlara cevap verirken ben daha fazla dayanamadım. Yanlarından sessizce sıvıştım ve atış alanına girdim.


Etrafı şöyle bir süzdüm. Atış alanı ofisin arka kısmındaydı. Alanın üzerini beyaz bir tenteyle kapatmışlardı. Okların duvara çarpıp kırılmaması ya da sekmemesi için duvara mavi süngerler yapıştırılmıştı. Hedef tahtaları süngerlerin biraz ilerisindeydi. Oklar ve yaylarda hedef tahtalarının tahminimce 15-20 metre önündeydi. Arka kısmımız düz, boş araziydi.


Güzel görünüyordu. Tek sorun vardı. O da geleneksel malzemelerin hiç olmamasıydı. Oysa ben sırf bunun için gelmiştim. Üzüldüm açıkçası ama olimpik yayla hiç atış yapmamıştım, bu sayede yapmış olacağım.


Olimpik yayı elime alıp incelemeye başlamışken yanıma biri geldi. Bizimkilerdir diye konuşmadan incelemeye devam ettim.


"Okçulukla ilgileniyorsun galiba?"dedi yanımdaki kişi. Tanımıyordum ama cevap verdim.


"Evet. Çok severim, harika bir spor bence " dedim. Kafa salladı adam.


"Eğer atmak istersen, yardımcı olabilirim. Biliyor musun atmayı? "dedi. Geleneksel yay kullandığım için olimpik yayla hiç atmadım bilmiyorumda atmayı.


"Hayır daha önce hiç atmadım bu yayla ve evet atmak isterim. " dedim yalan değil bilmiyorum bu yayla atış yapmayı. O sırada başka bir erkek sesi geldi arkadan;


"Gökmen kardeşim, sakın attırmaya çalışma ne anlar kızlar bu spordan, mazallah bizi falan vurur. " dedi arkadaki kişi. Ne sanıyor bu kendini. Tam ağzımı açtım ona cevap verecektim ki bunun boşa olduğunu anladım cevap vermekten vazgeçtim. E tabiki bir cahile bir şeyin öyle olmadığını anlatmak, bir dağa tırmanmaktan daha zor. O yüzden görmezden geldim onu.


Gökmen'e tekrar döndüm, arkadaşına bakıyordu. "Aytaç! sinirlerimi bozma benim, gene başlama!" dedi sınırlı şekilde. Sonra bana döndü "Kusura bakma, bir türlü anlatamıyoruz bu düşüncesinin doğru olmadığını. " dedi Gökmen. "Gökmen,biliyorsun ki başaramazlar, eline o yayı verirsen seni bile vurabilir yanlışlıkla. " dedi. Gökmen sinirle onun yanına gitti. "Ben hemen geliyorum bekler misin biraz beni ımm neydi ismin?" dedi. Kafamı sallayarak "Tamam bende arkadaşlarımın yanına uğrarım. Bu arada adım Hare. " dedim. Gülümsedi, kafa salladı ve gitti giderken yanında Aytaç dediği kişiyi de götürdü.


Arkadaşların yanına geçtim. Geldiğini görünce Bilal "Nerelere kaçtın Hare hanım?"dedi. Gülümsedim "Bir yere kaçmadım. Bırdayımm" dedim şakayla karışık. "Neyse kızlar biz arkadaşların yanına geçelim, burdasınız zaten görüşürüz yine. " dedi Faruk. Hep birlikte görüşürüz dedik gönderdik. Kızlar direk bana döndü sorgularcasına bakmaya başladılar.


"Ne bakıyonuz öyle bişey yapmışım gibi nabtım ben? " dedim sorgularcasına. "Nereye kayboldun sen, konuştuğun kişi kimdi, tanıyomusun? " diye sordular sırayla. Anlaşıldı bu davranışlarının nedeni "1.si biryere kaybolmadım, sadece dayanamadım siz konuşurken alana bakmaya gittim, 2.si hayır tanımıyorum onu öğretmek için bir teklifte bulundu ben de kabul ettim, kötü mü yapmışım.3.sü adı Gökmen miş bide cahil bir arkadaşı var." diye sıraladım hepsini hala garip garip bakıyorlar.


"Sen ok atmayı biliyor musun zaten neden başkasından öğreniyosun ? " dedi Sinem. "Ben geleneksel yayla atmayı biliyorum minikim, olimpik yayla atmayı bilmiyorum e bunlarda olimpik yay mecbur öğrenicez bacım. "dedim bende. Tam Mine konuşacaktı ki Gökmen çağırdı kızlarla giderken biranda arkamı döndüm "Ok atabildiğimi kimseye söylemeyin uzun süredir atmıyorum, atamazsam rezil olmayalım tamam mı? "  hepsi gülüştü ve tamam dediler. Yürümeye devam ettik. Yanlarına vardığımızda kızları tanıştırdım. Sonrasında bize anlatmaya başladı: yay nasıl tutulur, kiriş nedir, kabza nedir, tutuşu nasıldır... gibi birçok şey söyledi en son nasıl tutulup atılacağını gösterdi ve bir tane attı. Hedef tahtasını 8den vurdu.


Sonra ben aldım yayı, 3 atış yapmak için oklarımı hazırladım. Duruşumu yaptım, yayı iyice kavradım, oku elime aldım, tam oku kirişe takacakken durdum. Gökmen'e döndüm ve "Nasıl nişan alınıyor." diye sordum. "Sen önce bi tahtayı vur sonra gösteririm ben sana" dedi. "Sen nasıl nişan alınır göster bana, ben öğrenirim." dedim. Beni kırmayıp anlatmaya başladı. "Oku kirişe taktıktan sonra tutuşunu yapıyosun ,ok zaten ok yatağında düşmez yaydan, çekişini yaptıktan sonra sol gözünü kapatıyosun, oku ya çene altına ya da burnuna değecek şekilde çekiyorsun, nişangahı ortaya sarıya getirmeye çalışıyorsun mesafeye göre az yukarı kaldırman gerekebilir ama şimdi gerek yok, ideal mesafedeyiz, nişan alıp bırakıyosun oku. Sen ilk önce tahtayı vur sonra hedef almaya bak, tamammı" dedi ve geri çekildi anlatımına göre Geleneksel yayla atış yapmaya göre çok kolay bakalım yapabilecek miyim derken gene cahil konuştu arkadan "Gökmen çekil arkadan işi belli olmaz üstüne falan düşmesin atamayıpta. " dedi. Ya sabırrr, duymazlıktan gelmeliyim ve atışıma odaklanmalıyım. Yapabilirim.


Duruşumu yaptım, okumu çektim kiriş burnuma değene kadar, dediklerini uyguladım , düzgünce hedef alıp bıraktım oku. Ok tam 8 dan vurdu galiba görebildiğim kadarıyla. Arkadan şaşırma sesleri geliyordu. Dikkatimi dağıtmadan tekrar aynı şekilde attım ve yine 8 puanı vurdum. Son okumuda kirişe taktım derin bir nefes aldım ve içimden mırıldanarak ya hak dedim ve bıraktım bu sefer tam 9 puanı vurdum.


Yay elimdeyken geriye döndüm. Herkes şaşkınlıkla bakıyordu bana. Etrafa baktığımda sanki daha da bir kalabalıklaşmış gibi geldi bana. Ama evet birkaç kişi daha gelmiş, hatta biri baya yakınımda duruyordu. O sırada Gökmen, adı galiba Gökkmendi,


"Sen daha önce ok atmadığına emin misin? Atmadım dedin bana. "dedi şaşkınlıkla. Gülümsedim


"Ben size hiç ok atmadım demedim ki ben size bu yayla daha önce hiç atmadım dedim. " dedim. O sırada herkes daha da bir şaşırdı. "Ayrıca olimpik yayla atış yapması kolaymış. Sadece tahmin ettiğim gibi biraz ağırmış." dedim.


İnşAllah beğenirsiniz 🏹


Loading...
0%