@olafsevdalisi
|
"Bu böyle olmaz seni ve arkadaşlarını ofisime davet edeyim. Hem konuşuruz hem de bir çay içeriz ne dersiniz? Hem bizimkilerle de tanışırsınız." dedi arkasındakileri göstererek. Anladım ki kurtuluş yok yardım için kızlara baktım... Kızlar olmaz dercesine kaşlarını kaldırıyorlardı. Ben de gitmek istemiyorum yardım edin dercesine kafa işareti yaptım. Onların bir şey söyleyemeyeceğini anlayınca ben söylemek mecburiyetinde kaldım. Döndüm adının Ayaz olduğunu öğrendiğim çocuğa "Biz buraya ok atmaya, at binmeye geldik. Kısıtlı zamanımız var zaten, eğer bir daha görüşürsek konuşuruz inşAllah. " diyerek gülümsedim. Biraz bozuldu gibi ama hak verdi galiba. Kafasını sallayarak "Anlıyorum, haklısınız dediğiniz gibi başka sefere inşAllah." burukça gülümsedi. Üzüldüm mü ben noluyor ya neyse bir şey olmaz herhalde. "O zaman size iyi atışlar, geleneksel malzemeleri göndermemi ister misiniz?" deyiverdi sevindim açıkçası göndermek istemesine. "İyi olur aslında, zahmet olmazsa gönderebilir misin? Olimpik yayla atış yapmaya hakim değilim. Benim için gelenekseli öğretmek daha kolay olur." Bildiğin bir şeyi öğretmek daha kolay oluyor bence deneyimlendi. "Ne demek gönderirim tabi ki, bu geleneğin devam etmesi gerek söylediğin gibi." dedi gülümseyerek. Arkasını döndü, "Yağız, Mert malzemeleri getirin hadi. Hanımefendiler de kabul ederlerse bizde katılmak isteriz onlara. Yanlarında bizde çalışmış oluruz hem." dedi gülümseyerek bize hitaben konuştu. Bu sefer kızlara dönmeden kabul ettim 2 puta(Geleneksel okçuluktaki hedef tahtasına denir.) getirirler zaten bize zararları olmaz diye düşündüm. "Tabi sorun değil değil mi kızlar? Bize ekipmanları verirseniz gerisini hallederim ben." dedim gülümseyerek. Kızlarda gülümsüyorlardı, sorun etmediklerini anladım bacılarımın. O sırada arkadaşların malzemeleri getirdiğini gördüm. Elleri doluydu yardım etmek için yanlarına gittim. ellerindekilerden almak için uzandım, ama yok biz getiririz derken elindeki kubur' u(okları koymak için içi boş silindir.) düşürmek üzereyken ben yakaladım. "Biraz yardımdan zarar gelmez bence." dedim gülümseyerek. Elimdekini diğer malzemelerin olduğu alana doğru götürüp bıraktım. İyi malzemeden yapılmış helal olsun iyisini almışlar. Biz kendimiz yapmıştık kubur'u, kartondan ama işimizi görüyor önemli olan bu bence. Düşüncelerimden sıyrılıp arkamı döndüm Ayaz Bey' in öğrencilerinden olan kızın yayları getirdiğini gördüm. Kızlara döndüm, onları da çağırdım. "Bacılarım, hadi gelin yardımcı olalım da başlayalım bir an önce vakit geçiyor. " Sare ellerini sallayarak, bir aşko kız gibi koşarak geldi yanıma Mine ve Sinem de Sare' ye gülerek geldiler. Birlikte onlara doğru yürüyecekken arkadan Bilal' in seslenmesiyle durduk ."Kızlar, bizde gelelim sizinle belki bir yardımımız dokunur." Aman bir yerden de eksik kalın ya diye düşündüm içimden, "Aman gelmeseniz şaşarım zaten, neyse bari yardım ederler." Mine' nin sessizce mırıldandığı şey hepimizi güldürdü. Aynı kafa da olmamıza hiç şaşırmadım. Bunun üzerine beni bi gülme tutti, bi gülme tutti. "Bana bi kriz geliyo böyle bi gülme krizi." dedim kıkırdarken, hepimiz kıkırdayınca korktum bir an bu kıkırtılar kahkahaya dönüşür diye. Hepimiz bir aradayken, olması çok muhtemel bir şey. "Gelin gelin herkese ihtiyaç var." dedim Bilallere hitaben. Bilal her zaman yaptığı gibi Sare' nin koşuşunu taklit ederek geldi yanımıza bu sefer dayanamadık, Sare dışında hepimiz güldük. İyi çocuklar aslında ama çok yapışıklar ya. "Ya yapma şöyle şeyler sinirlendirme kızı." Sahte bir kızgınlıkla Faruk Bilal 'e kızar gibi yaptı. Tabi biz susmuştuk çoktan yoksa Sare hepimizi düverr. Sare bize döndü ben bunu boğarım işareti yaptı. Boğar, yapar her şey olabiler. Onlar da yanımıza gelince alana geçtik yardım etmek için. "Biz de yardım edelim olur mu?" dedim oklarla ilgilenen Ayaz Bey' e hitaben, diğer arkadaşlar hala bir şeyler getiriyorlar galiba, yoklar burada Ayaz Bey işini bırakıp bize döndü. Gülümsedi "Sağ olun biz hallederiz, tabi bizimkiler gelebilirlerse." dedi gittikleri yöne bakarak. "Yok yok olmaz öyle yardımcı oluruz." dedim Ayaz Bey'e ve bizimkilere döndüm. Sonra etrafa bir baktım neler var neler yok diye, 1 tane duvara yaslı puta var, oklar atış alanının biraz arkasında ki masadaydı ve Ayaz Bey okları kuburlara ve tirkeşlere yerleştirmeye çalışıyordu. Masanın diğer yarısında da yaylar vardı kurulması gereken Ayaz Bey'in kadın öğrencisi neydi adı, Sıla hah Sıla yayların başında Ayaz Bey'i izliyordu. Neyi bekliyorsa madem okçu kurması gerekirdi şimdiye. Neyse garip anlamış değilim hala. Ayaz Bey'e döndüm "Ben okları ve yayların kurulmasını hallederim isterseniz, siz Bilal ve Farukla arkadaşlar gelene kadar putayı yerine yerleştirin." dedim. "Yay kurabilir misin sakatlamayasın kendini "dedi ama şöyle bi yandan yandan baktım. İçimden ne sandın aslan parçası demek vardı ama işte adımız hanımefendi. Ihm ıhımm neyse adama ters ters baktım da bir cevap vermedim. "İzninle" dedim yayları göstererek. Elini buyur der gibi gösterdi. Geçtim yayların başına herhangi bir yayı aldım kirişi zaten yay' a sarılıydı kirişi açtım, kirişin bir ucunu yayın kertik kısmına geçirdim. Kasan kısmını dizime dayadım, diğer bacağımın arka baldır kısmına da kabzasını dayadım, bir elimle kirişi tutarken diğer elimle de yayın diğer ucunu tutup içe doğru eğip kirişin diğer ucunu da diğer kertik' e taktım ve son olarak bacağımı içinden çıkardım bir deneme çekişi yaptım gayet güzel, sağlam olmuş. İşimi bitirdim elimde yay ile Ayaz' a döndüm. Garip bir yüz ifadesi vardı, hem şaşırmış hem de benden beklemediğini gösteren bir ifade. "Bence oldu, sizce de olmuş mu Ayaz Bey" dedim kanıtlamışçasına yüzüne bakarken. Ama o şuan baya şaşkın bakıyor. Sıla yapamıyormu ki her okçunun yapmayı bilmesi gereken şey bu bu kadar da imkansız değil. "Ayaz Bey her okçu yapar ve yapmak zorundadır. Bu ifadenize anlam veremedim açıkçası." açık sözlü olduğumu söylemişmiydim. Söylemediysem de söylemiş bulundum artık. Hehehe. Kendine gelmek için silkelendi bir benim sözlerimden sonra "Bizim Sıla gücünün yetmediğini söyler böyle hiç uğraşmaz genelde, bende bir genelleme yapmışım galiba ama yanılmışım isteyen yapabiliyormuş. Sizinle beraber bende bazı şeylerde aydınlandım, önyargılarımı yıktınız diyebilirim." bence bu çocuk doğru okçularla karşılaşmamış benim hocamı ve yaptıklarını görse ne yapar acaba merak ettim. "Ben herkes yapar mı yapmaz mı bilmem ama ben yaparım, yapılabilirse fazlasını da yaparım. Benim için okçuluk herhangi bir şey değil ki tutku meselesi, şimdi diyeceksiniz ne kadar süredir yaptın da tutkun oldu ama öyle, başarmak için bazı şeylere katlanmak gerek bu da isteyip istememeyele alakalı bence." yayı incelerken içimdekileri döküverdim bir anda, pişman mıyım yok değilim birdaha olsa birdaha derim. Sinem "Katlanmak derken bidenem, neye katlanıyoruz" diye sordu, e haklı kız tam söylemek için ağzımı açmıştım ki yandan Ayaz Bey konuştu. Döndüm ona dinlemeye başladım. "Geleneksel yay da diğer yay çeşitlerinde olduğu gibi bir düzenek yoktur. Ok yatağı parmaklarınızdır, nişangah yoktur iki gözün açık atış yaparsın. Birazdan deneyip kendiniz göreceksiniz. Aynı zamanda ilk atışlarda parmaklık, geleneksel adıyla Zihkir verilmez kirişi hissedebilmeniz için. Antrenörler parmağınızın nasır tutmasını isterler tabiiki bu kolay bir şey değil, parmağınız bu aşamada su toplar rengi değişir, morarır. Aynı zamanda kolunuza çarpma ihtimali de var ki bu kesinlikle olacak bir şey, bu ancak antrenman ile düzeltilebilir. Şimdilik bu kadar" Helal olsun saydı hepsini. "Aynen öyle katlanmak derken bundan bahsetmiştim. Gözünüz korkmasın sizler denemek için atış yapıcaksınız size bunları yaptırmayız şuan da." dedim tamam anlattık ama insanın bir gözü korkar. Ben daha önceden bunları deneyimlememe rağmen dedim noluyor ben bunları yaşıyormuyum diye hiç bilmeyenler ne yapsın o zaman. "Hatırladım, Hare senin kolun mosmor olmuştu bir kez okçuluk'ta oldu demiştin o bu mesele mi?" Mine de unutmamış ha helal olsun sonra alnından öpem bacım'ın. "Evet bacım, o ama sizde öyle bir şey olmasına izin vermem merak etmeyin, bendesiniz. " dedim güven vermek istercesine. "Başımızda senin gibi bir delikanlı varken korkmak ne mümkün bidenem. " Bak bak kalbimden vurdu tam. Bende göz kırptım gülümseyerek. Ortamda gülüşmeler oldu. Sevindim insanları güldürdük en azından. "Ne duruyoruz haydi alanı hazırlayalım atışlara geçelim. Vakit kaybetmeyelim. " "Şimdi biz ne yapalım o zaman? " Faruk'un sorusunu Ayaz cevapladı. "Erkekler benimle gelin putaları yerleştirelim alanı hazırlayalım, Hare ekipmanları hazırlamak da sizde olur mu? " Ne sandın aslan fırçası hallederiz evelallah diyesim geldi. Şşştt içinde tut içinde kalsın şimdilik "Tamamdır bizde kızlarla ekipmanları hazırlarız." Gülümseyerek kızlara döndüm ellerimi birbirine vurdum "Eveeett, İş bölümü yapacağız şimdi , Sıla sen okları kontrol edermisin ettiklerini de kızlara verirsin tirkeşlere ve kuburlara koyarlar 5 er tane, uygun mudur sana? " Yüz ifadesi değişti kızın be. Sanki biraz kızdı gibi ama bilemedim. Yok yok baya kızmış ya, "Ben senden emir almam yalnız, benim eğitmenim Ayaz o söylerse yaparım." Ayh tamam ben bişey demedik yapmasa da olur hallederiz biz. "Peki, sen bilirsin, o zaman plan değişti. Okları kontrol etmeden koymuyoruz kubura veya tirkeşe mazallah bir yerinde bir hasar varsa atan kişiye zarar verebilir dikkatli olalım. " deyip nasıl kontrol edeceklerini gösterdim. "Sare sen okları kontrol et, Mine ve Sinem siz de okları kuburlara veya tirkeşlere koyun 5 er tane, uygun mudur. Ben de işimi bitirip geleceğim yardıma haydee. " Başlayalım bakalım bir yerden. Sinem hazır ol'a geçip "Emret komtanım." deyip hepimizi güldürdü. Sonrasında herkes işinin başına geçti bende yayları kurmaya başladım. Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorummm. |
0% |