Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9🏹

@olafsevdalisi

Hayde bismillah..


Bölümün devamı buyurasınız.


Hayırlı Ramazanlarrr.


***************************************


"Şaşkınlığımdandır, Hare Hatun." Dedi Ayaz. Kafamı kaldırdım yüzüne baktım geri gözlerimi çektim. Hep yaptığım gibi. Düşündüm ne demek istediğini. Anlamadım hala ne şaşkınlığından, sessizliği mi?


Şansımı denedim az önceki sözlerine atıf yapmış olabilir. "Sessizliğin mi şaşkınlığındandır?" Dedim. Kafa salladı. Doğru tahmin etmişim soralım bakalım neymiş bu şaşkınlığın nedeni.


"Nedir bu şaşkınlığının nedeni Ayaz Alp. " Dedim elimdeki yayla oynarken. O da kıpırdandı, birazdan yarışma başlayacak şimdi söylemezse hiç söylemesin.


"Çok vakittir senin gibi dişli bir kemankeş görmemiştim. Yaptığın atışlar yeni başlamış biri gibi değil. Hele ki son atışların sa-" Sözünü tamamlamasına izin vermeden ben söyledim.


"Savaş taktiği. Bilirim Ayaz Alp. Yaptığım süre boyunca boş durmadım. Bunları öğrendim ve öğrenecek daha çok şeyim var. Asıl ben şanslıyım, senin gibi okçuluğun hakkını veren bir kemankeşle müsabaka yapmaktan. " Son sözleri ben söyledim. Ayaz Alp'e sözü devrettim. Çok vakit geçmeden hemen söyledi söyleyeceklerini. Başlayacak müsabaka.


"Varolasın Hare Hatun. Bu sette okçuluğun hakkını verelim ha ne dersin. Hem bir meydan okuma var ortada, meydan okumayı kabul ediyorum. İmdi göreceğiz kim daha cengavermiş. " Belinden oku çıkardı komut verilmesi için hazırda bekliyordu. Demek öyle ha Ayaz Alp. Bana hava hoş en sevdiğim dişli bir müsabaka.


"Görelim bakalım Ayaz Alp." Dediğim anda Mert "Atış serbest!!" Diye bağırdı. Son kez Ayaz Alp'e baktım. Birşey yapacak gibi gülümsüyordu. Onu önemsemeden ilk okumu aldım tirkeşimden, bir işe taktım. Ayaz Alp hala aynı şekilde bekliyordu.


Dikkatimi toplamaya çalıştım. Çekişimi yaptım hedefimi gördüğüm gibi atışımı yaptım. Kravattan vurmuştum.


O sırada önümde bir hareketlenme oldu ondan tarafa baktım. Ayaz Alp yere bağdaş kurarak oturdu. Okunu çıkardı. Kirişe taktı oturduğu yerden çekişini yaptı ve buraktı oku. Ok kravattan saplanmıştı.


Demek öyle ha Ayaz Alp. Yüzüme tepkimi ölçercesine bakan Ayaz Alp'e gülümsedim. Kafa selamı verdim. Madem atış tarzını değiştirdi bende ona uyarsam daha adaletli bir müsabaka olur.


Selamı verdikten sonra. Okumu aldım elime kirişe taktım. Kendime gelmek için dümdüz karşıya baktım. Normal atış şeklimi değiştirip yan durduğum putaya arkamı döndüm. Geriye dönerek atış yabacaktım. Herkes benim neden arkamı döndüğümü merak ediyordu. Birşey söyleyeceğim sanıyorlardı. Ama söylemeyeceğim. Yapacağım.


Dişe diş bir müsabaka olsun bakalım. Küçük bir gülümseme koydum yüzüme.


Bir anda yayı çekerek arkamı döndüm yayı sonuna kadar çekip hedefimi aldım gördüğüm anda oku bıraktım. O muhteşem sesi duymayı bekledim. Ok çok rahat çıktı. Putaya diğerlerinden daha iyi saplandığını belirten güçlü bir ses çıkardı. İşte beni motive eden ses. Bu sefer kafanın hizasındayım ama kafanın etrafından vurdum.


Ayaz Alp'e baktım. Gülümseyerek bana bakıyordu. Beklemeden aynı atış tarzıyla  atış yaptı. Kafanın yakınından atmıştı oku. Çok dişli bir müsabaka oluyor. İliklerime kadar güç doldum şuan.


Bende beklemeden belimden bir ok aldım. Derin bir nefes alıp atışıma odaklandım. Geriye dönüp yayımı çektim oku bırakmadan "Ya Hak" Nidasını söyleyip, atışımı yaptım. Bu sefer kafadan vurmuştum. Geri önüme döndüm. Kafamdaki börkü düzelttim. Ayaz Alp'e baktım.


Ben ona bakınca atış yapmak için hazırlandı okunu aldı kirişe taktı. O da biraz sakinleşmeye çalıştı. Odağını sağladı, görebiliyorum. Oku çekti birşeyler mırıldandı ve bıraktı. O da kafadan vurmuştu.


Öyle güzel gidiyordu ki bütün oklar, bu müsabaka gülümsemeden edemiyorum. Ait olduğum yerdeyim işte kendimi buraya ait hissediyorum.


İçime dolan huzurla oku aldım elime. Kalbimde sanki birşeyler kaynıyor ama huzur verici şeyler gibi. Aynı dua ederken içime kalbime dolan huzur gibi. Güç gibi.


'Allahım attığım her ok ile bir köleyi serbest bıraktır.' Hadis-i şerif lerde okuduğum gibi dua ettim içimden. Daha da bir huzur ve güç doldu içime.


Elimdeki oku taktım kirişe, eski zamanlardaymışım gibi düşündüm. Birilerini kurtarırmış gibi.


O sırada arkadan yine marşlar açmaya başladılar. Çok beklemeden, oku çekerken arkamı döndüm. Hedefi gördüğüm gibi vurdum. Kafadandı. Galiba sırayla atıyoruz ben onu o beni bekliyor atış yaparken. Bende onu bekledim.


Ben ondan tarafa baktığımda okunu kirişe takmış gülmseyerek, gözleri kapalı bir şekilde kafasını havaya doğru kaldırmış öylece duruyordu. O da ben gibi anın tadını çıkarıyor galiba.


Gözlerini açtı hiçbir yere bakmadan okunu çekti ve atışını gerçekleştirdi. Belli oluyordu Allah için attığı ok. Kafadan vurdu bu oku da. Onunki de putaya sert saplandı.


Sıra bendeydi. Atışını yapıp bana doğru baktı Ayaz Alp. Sessiz bir anlaşma gerçekleştirdik,sırayla atmak için.


Okumu tirkeşimden çıkarıp kirişe taktım.  Tam atışımı yapacaktım ki "Son okları birlikte atalım Hare Hatun. Yeri göğü ok sesleriyle inletelim. Duymayan kalmasın ok sesini. " Gülümsedim. Gururlandım.


Birşey söylemeden gülümseyerek olur anlamında emir alır gibi kafamı salladım. Ayaz Alp ayağa kalktı. O da benim gibi arkasını döndü putaya. Okunu çıkardı tirkeşinden, taktı kirişe o sırada arkadan Türk kanı marşının sesi yükseldi yavaş yavaş.


Hazır olunca Ayaz Alp'e baktım. O da bana baktı. Hazırım der gibi kafa salladım bir kere. Ayaz Alp'le aynı anda çektik oku. Ayaz Alp "Ya Hakk" Diye bağırır bağırmaz aynı anda bıraktık okları. Oklar aynı anda kafadan saplandı.


Aynı anda iki güçlü atılmış ok putaya saplanınca ortamda o tok sesin yankısı oldu. Gülümsedim. İçim içime sığmıyordu. Öyle iyi hissediyordum ki. ayaz Alp'e baktım o da aynı ben gibiydi. Ağzı kulaklarına varıyordu neredeyse.


Beklemeden diğer oku aldım elime. O da aldı. Ciddileştim. Odaklandım, atacağım oku Allah için atmaya odaklandım. Kirişe taktım okumu Ayaz Alp'e baktım hazır mı diye. Oda benden onay bekliyordu. Kafa salladım bir kez. Sonra aynı anda oku çektik yine Ayaz Alp'in "YA HAK!!" Nidasıyla aynı anda oku bıraktık.


Ok yine aynı güçte o muhteşem sesiyle aynı anda saplandı. Öyle güçlü hissediyorum ki kalbim göğüs kafesime sığmıyor. Yine kafadan vurduk aynı anda. Ayaz Alp'e baktım o da gülümseyerek bakıyordu bana.


Arkada dombra marşı çalıyordu. Son okumu aldım elime, taktım kirişe hazır bekliyordum. Öyle iyi hissediyordum ki yayın gücü çok hafif geliyordu. Elimin acısını hissetmiyordum bile. Derin bir nefes çektim içime. Kendimi hazır hissedince Ayaz Alp'e döndüm.


Kafa salladım. O da onaylarcasına kafa sallayıp önüne döndü. Biz arkamızı dönerek çekiş yaparken Mert,


"Ne hevâ vü ne kemân ü ne kemânkeş el-hakk,


Erdiren menziline tîri, nidâ-yı yâ Hakk..." Diye nidanın tamamını söyledi o sırada bizde hazır bekliyorduk. Mert Ya Hâk deyince Ayaz Alp'le aynı anda


"YA HÂK" Nidasını bağırarak, okları bıraktık. İşte şimdi tam olarak bir kemankeş olduk. Okum elimden öyle iyi çıktı ki. Ve bu sefer alanı hem kendi seslerimiz hemde oklarımızın sesi inletti. Bu sefer öyle iyi saplandı ki ikimizin okları, çıkan ses kullakları çınlattı. Tam manasıyla yer gök inledi.


İşte tam olarak bundan bahsediyorum eğer işin içine Allahın sevgisi ve bize verdiği güç girerse, yenilmeyecek müsabaka, geçmeyecek dert kalmaz.


Ha size bu nidanın manasını söyleyeyim.


"Ne hava, ne yay ve ne de okçu...


Doğrusu oku menziline ulaştıran yâ Hakk nidâsıdır..."


Hafif bir gülümsemeyle Ayaz Alp'e baktım. O da aynı şekilde bana bakıyordu. Gözlerimi kapatıp önüme eğdim kafamı. Hissettiğim duyguları anlatmak için doğru sözcük seçemiyorum. Kalbim öyle hızlı atıyor ki atışı nefes almamı engelliyor, ruhum öyle doygun hissediyor ki bedenime sığmıyor. Bedenim ruhuma dar geliyor.


"İşte şimdi ok meydanının hakkını verdiniz. " Dedi bir adam. Kim olduğunu bilmiyorum.


"Kemankeşler, bu nidayı menzil atışlarında kullanırlar. Menzil atışları herhangi bir hedefe ok atmak değildir. Menzil atışı güç ister. Oku atılabilecek en uzak mesafeye atan müsabakanın galibi olur. Menzil atışı rekorunun sahibini bilirsiniz 1281,5 gez'e atış yapan yani günümüz diliyle söylemek gerekirse 847m ye atış yapan Tozkoparan İskender dir. " Bizi gösterdi eliyle, "Ama bu arkadaşların nidanın hakkını sonuna kadar verdiklerini düşünüyorum. Menzil atışı yapmadılar ama gönülden atış yaptılar. Attıkları her oku Allah için attılar. Nida da söylendiği gibi. " 


"Ne hava, ne yay ve ne de okçudur.


Doğrusu oku menziline ulaştıran yâ Hakk nidâsıdır." Kim olduğunu bilmiyorum ama bu işin piri gibi duruyor. Eğer bu nidanın hakkını verebildiysek ne mutlu bana.


"Kim kazanmış ya da kazanmamış önemli değil, bu durumda. Kemankeşlerimize teşekkür ediyorum. Bize eski vakitleri hatırlattığınız için." Gülümsedim hafifçe.


"Estağfurullah. Okçuluğun hakkını verebildiysek ne mutlu bana." Dedim teşekkür ettim. Adam "Maşallah, maşallah, buyrun oklarınızı toplayın. " Dedi. Yayımı omzuma taktım ve alana doğru ilerledim. Kim olduğunu bilmiyorum. Ama ondan tebrik almak büyük bir şeref oldu. O sıarada


"Eline sağlık Hare Hatun. Seninle yarışmaktan büyük şeref duydum. " Gilümsedim. "Seninde eline sağlık Ayaz Alp. Benim için de büyük bir şereftir senin gibi okçuluğu gönülden yapan biriyle müsabakaya girmek " Sessiz sessiz yürümeye devam ettik.


"Bu arada az önceki konuşan kişi buranın sahibi."  Hehe, biraz utandım galiba o adamdan. O adam demek ne kadar doğru bilmem ama. Çekindim biraz olsun.  Cevap vermemiş gibi olmamak için kafa salladım.


"Bana okçuluğu öğretenlerden biri. O daha çok atlı okçulukla ilgilenir." Bir dakika, Ayaz'ın babası ve mollası öğretmişti öyle demişti. Atlı okçuluğu da en iyi o yaparmış öyle demişti en başta.


"Baban değil mi bu beyfendi." Kaşları çatıldı bir an bilmemi beklemiyordu galiba. "İlk tanıştığımızda buranın sana emanet olduğunu adıl sahibinin baban olduğunu atlı okçuluğu da babandan öğrendiğini söylemiştin. Ordan biliyorum. " Hatırlamış gibi kaşları kalktı. Kafa salladı.


Putanın yanında ki konuşmamızı bitirip ok toplamaya geçtik. En son attığım ok da kafadan girmişti. Ama neredeyse tüylerine kadar girmiş okum. Ayaz'ın putasına baktığımda onunkininde aynı durumda olduğunu gördüm. Okları tek tek çıkardım ve tirkeşime koydum. Son okumuda biraz zorlanarak çıkardım. Onuda tirkeşime koyup arkamı döndüm.


Ayaz Alp beni bekliyordu. Birlikte alana doğru yürüdük. Vardığımızda börkü geri vereceğim yarışma bitti sonuçta.


Alana vardık. Ayaz'ın babası bizi bekliyordu.


"Puanları öğrenelim." Dedi bize doğru. "17 puan" Dedim. Ayazda 17 puan aldığını söyledi. Yarışmanın kazananı yok berabere kalmışız.


"Hey maşallah, elinize sağlık. " Dedi. Bana döndü. Konuşmaya başladı. "Tanışmadık, ben Hasan. Buranın yöneticisiyim. Hoşgeldiniz." Gülümsedim. "Hoşbulduk efendim bende Hare." Dedim. Utandım birazcık. Adamda kafa salladı. Sonra gözü kafama kaydı. Ne vardı orda. Anam börk vardı.


O sırada kızlar yanıma geldi. Birşey söylemesinler diye kaşlarımı kaldırdım. Anladılar sağolsunlar. Tekrar unutmadan kafamdaki börkü çıkarıp sahibine vereyim bari.


Kızlara döndüm ve börkü kafamdan çıkardım. Şükür ki şalım bozulmamıştı saçlarım görünmüyordu. Ama şekli Kemal'i kaymış hemen elimle onu düzeltip arkamı geri döndüm.


"Emaneti sahibine vermek gerek sağolasın tekrardan." Deyip Ayaz Alp'e uzattım. Tam alacaktı ki börkü Hasan bey durdurdu.


"Dur bir dakika. " Deyip kaşlarını çattı. Bir Ayaz'a baktı birde bana baktı.


"Mollamın bana verdiği börk, biliyorsun ki sadece gerçekten hakeden kişilere taktırırdı." Dedi babasına karşı açıklama yaparak. Babasının kaşları çatılmış bekliyordu. Galiba kızdı benim takmama.


"Evet hatırlıyorum. O da sana emanet ederken bu börkü takan kişinin taşıyabilecek güçte olmasını söylemişti. Hatırlıyorsun değil mi." Gülümsedi ve kafa salladı.


"Evet bende börkü taşıyabilecek gücü olduğuna inandığım birine verdim. İyiki de vermişim. Uzun süredir böyle bir müsabaka yapmamıştım. " Babası kızgın kızgın bakıyordu. Mollasının emanetini takmam için bana verdiğinden dolayı. Çok kötü hissettim. Benimde modum düştü şimdi. Ayaz'ın da kaşlar çatıldı.


Diğer bölümde görüşürük.


Allah'a emanet olun.🏹


Loading...
0%