15. Bölüm

15. bölüm

Nisa
olurenkler

Sabah güneşi henüz doğmamıştı. Hava, gri bir sessizlikle sarılıydı; sanki her şey bir fırça darbesiyle soluk maviye boyanmıştı. Minho, sabaha kadar gözünü bile kırpamamıştı. Midesi bulanıyor, gözleri arada bir istemsizce doluyordu. Karanlık odada sessizce doğruldu. Etrafına baktı. Yapabileceği en mantıklı şeyin gitmek olduğunu düşündü. Bavulunu çıkardı, pek fazla eşyası yoktu, ama olanları hızlıca içine doldurdu.

Çok geçmeden kapıyı sessizce kapatarak evden çıktı.

Kapanan kapının sesi, Jisung'u uykusundan sıçratarak uyandırdı. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi çarparken hızla yataktan fırladı. Minho'nun odasına koştu. Dolabın kapağı ardına kadar açıktı ve içi bomboştu.

Bir an tereddüt etmeden kapıya yöneldi. Ayaklarına bir şey geçirmeye bile fırsat bulamadan kendini dışarı attı.

Dışarıda sağanak yağmur vardı. Gök bile ağlıyordu sanki.

Jisung, sokak lambalarının titrek ışığında ilerleyen Minho'yu gördü.

Hiç düşünmeden bağırdı:

"Minho!"

Minho, sanki ruhu elinden alınmış gibi ağır adımlarla yürürken, o tanıdık sesi duyduğunda yavaşça arkasını döndü.

Gördüğü manzara kalbini sıkıştırdı: yalın ayak, kısa kollu tişörtü sırılsıklam olmuş Jisung, nefes nefese ona doğru koşuyordu.

Jisung, Minho'nun önünde durduğunda vücudu titriyordu. Gözyaşları yüzüne karışmıştı.

"Aptal herif..." dedi çatallanan sesiyle.

Sonra, hıçkırıklarının arasından ekledi:

"Gitme! Nereye gittiğini sanıyorsun?"

Minho, ona uzun uzun baktı. Saniyeler, adeta zamanın donduğu bir an gibi ağır ağır geçti.

Sonra bavulunu bir kenara fırlattı. Yağmur şiddetini artırırken bir adım attı.

"Asıl sen... ne yaptığını sanıyorsun?" dedi, sesi titreyerek.

O an hiçbir şeyi düşünmedi. Islak, titreyen Jisung'u kucağına aldı.

Bedenleri birbirine sımsıkı yapıştı.

Hiçbir şey söylemeden, hızla eve doğru yürümeye başladı.

Minho içeri girer girmez Jisung'u koltuğa bıraktı. Sırılsıklam ıslanmış tişörtünü hiç düşünmeden üzerinden çıkardı ve çıplak bedeninin üzerine bir battaniye serdi. Ardından Jisung'un küçük şöminesine birkaç odun atıp ateşi yaktı. Sonra sessizce onun karşısına oturdu.

Bir süre ikisi de tek kelime etmedi. Sessizlik ağırdı; biri konuşmak için yeltense diğeri susuyor, öteki sustuğunda bir diğeri kelimelerinin boğazında düğümlendiğini hissediyordu.

Kendini biraz toparlayan Jisung, sesi kısık bir fısıltıyla konuştu:

"Bu saatten sonra söyleyeceklerime inanmazsın belki," dedi ve ardından yutkundu.

Minho, yerdeki bakışlarını kaldırıp ona baktı. Gözleri hafifçe dolmuştu. Aynı sessizlikle, boğuk bir sesle karşılık verdi:

"Jisung, biz... ne yaptık..."

Başını yeniden önüne eğdi. İçini kaplayan duygu; pişmanlık, korku ve suçluluk karışımı ağır bir histi. Bütün yaşadıkları, dokunuşları... Minho için sanki büyük bir hata, işlenmiş bir günah gibiydi.

Jisung bir kez daha konuşmaya cesaret etti:

"İnsan, insan için vardır... Sevmek için vardır..."

Minho sessizce sordu:

"Neden sakladın bildiğini?"

Bir anlık sessizlikten sonra diğer soruyu da sordu, sesi çatallanmıştı:

"Neden öptün beni?"

Jisung'un yüzü öfkeyle gerildi, gözleri dolmuştu. Dişlerini sıkarak cevap verdi:

"Sadece kafam karışıktı,"

Bu söz Minho'yu bıçak gibi kesti. Jisung öfkeyle ayağa kalktı:

"Hâlâ anlamadın mı?" dedi. Gözleri yaşla parlıyordu.

Minho, yerden başını kaldırdı ve ona baktı. Yavaşça ayağa kalktı. Bağırmadan ama sarsıcı bir tonla konuştu:

"Korktum, anladın mı, korktum! Tekrar terk edilmekten... Sevip dJisung, saniye bile düşünmeden adım attı. Koşar adım ona vardı ve bir anda, Minho'yu sımsıkı kollarının arasına aldı.

Sanki dünyanın sonu gelmişti de, birbirlerinden başka tutunacak bir şeyleri kalmamıştı. Jisung, titreyen sesiyle fısıldadı Minho'nun kulağına: "Seni terk etmem... Bırakmam seni..."

Minho, önce kıpırdamadı. Bedeni katıydı; kolları iki yana düşmüştü, sanki hala kaçmayı düşünüyormuş gibi. Kalbinin ritmi kulaklarına vuruyordu. Ama Jisung'un kollarındaki sıcaklık, sabrı ve kararlılığı... Tüm duvarlarını yavaş yavaş eritiyordu.

Bir süre direndi Minho, gözlerini sıkıca kapattı. Ardından, yavaşça başını Jisung'un boynuna gömdü. Parmakları, Jisung'un sırtında tutunacak bir yer arar gibi kasıldı.

İkisinin nefesleri birbirine karıştı. İçlerinde sakladıkları, bastırdıkları ne varsa, o sarılmada buluştu. Tüm kırgınlıklar, korkular, umutlar... İkisi de hiçbir şey söylemedi. O an kelimeler gereksizdi; bedenleri zaten her şeyi anlatıyordu.

Odada sadece yağmurun camlara vuran sesi ve iki kalbin sessiz buluşması kalmıştı.

 

YENI BÖLÜM GELDİİİ 🥰

Bölüm : 26.04.2025 22:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...