Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Yeni Aile

@olurumkumralicin

15 YIL ÖNCE...

ŞIRNAK

 

Balım'ın doğumu bu gün olacaktı, bizde ameliyathanenin önünde doğumun bitmesini bekliyorduk.

 

Üç oğlum vardı ve şimdi iki tane daha olacaktı.

 

Çocuklarıma çok değer veriyorum, onları her zaman çok sevdim.

 

Ama bir kız çocuğum olsun isterdim nasip olmadı diyelim.

Ben bunları düşünürken ameliyathanenin kapısı açıldı.

 

Yanımda oturan oğullarım heyecanla kalktı yerinden.

 

Bende onların peşinden kalktım ve kapıdan kimin çıktığına baktım.

İki tane hemşire kucaklarında ikizlerimle çıkmıştı.

 

Birini benim kucağıma verdiler diğerinde Asaf'ın kucağına verdiler.

"Karınızı 200 numaralı odaya aldık, yanına gidebilirsiniz."

Dedi ve ikizleri alıp gittiler.

 

Serhat Bey'de daha doğar doğmaz yetimhaneye bırakılan kızından habersiz karısının yanına gitti.

 

BİR AY SONRA...

İzin günümdü, oturma odasında oğullarımla vakit geçiriyordum. İkizler ise anneleri ile odadaydılar.

 

Biz gülüp eğlenirken içeriden Demir ve Devran'ın ağlama sesi geldi.

 

O kadar şiddetli ağlıyorlardı ki kötü birşey olduğunu düşündüm.

Hızlıca yerimden kalktım ve Balım ile birlikte kaldığım yatak odasına sakince yol aldım, kapısına varmıştım.

İçeri girdiğimde Demir ve Devran tekti, oğullarını bir saniye yanlız bırakmayan kadın şimdi yoktu.

 

Kötü bir şey olmadığını umarken aklıma lavaboda olabileceği geldi, Sarp ile Asaf'ı çağırdım ve yanlarına bulutu da alıp kardeşlerine sahip çıkmaları gerektiğini söyledim.

Çünkü onu evin hiç bir yerinde bulamamıştım.

 

BİR SAAT SONRA...

Askeriyeye geldim, küçücük şehirde yer yarılıp içine girmişti sanki.

Kadın hiçbir yerde yoktu, bir haftadır çocuklar ne olduğunu soruyordu.

Daha doğrusu Bulut annesini soruyordu, Asaf ve Sarp birşeylerin farkındaydı... yani annelerinin onları terk ettiğinin.

 

Yarın göreve gitmem gerekiyordu ama Asaf olgun bir çocuk olsada dahaca on beş yaşındaydı.

 

Ayrıca Sarp ile yaşları yakın dahi olsa ikisi dahaca bir aylık olmak üzere, biri de 5 yaşında olan 3 çocuğa bakamazlardı.

Bende onları kime bırakacağımı bilmiyordum.

Bu konu hakkında biraz daha düşününce İzmir'e uçak bileti almaya karar verdim.

Onlarla gidip çocukları anneme teslim edince geri dönecektim.

 

GÖREV GÜNÜ:

Helikopter kalktı ve bizde Gölge timi olarak helikopterdeyiz.

 

Tek temennimiz kayıp vermeden dönmekti, sonunda bölgeye iniş yaptık. Bir mağrada saklanıyorlardı, mağra bir dağın üstündeydi.

Bizde ilk olarak orayı iyi gören bir yere geçtik, grupları oluşturup görev dağılımı yapacaktım.

 

Ben ve Tarık en tapeye, Arif ve Kemal soldaki kayalıklara, keskin nişancı olan Çakır sağdaki kayalığa, ikinci keskin nişanci olan Suat ise onlara birazdaha yaklaşarak, Çadırların arka tarafına pusacaktı.

 

Mustafa, Ali ve Cihan ise çadırların önünde gizleneceklerdi. Görevleri dağıtmaya başladım.

 

"Suat sen çadırların arkasındasın, Çakır sen sağdaki kayalıklardasın."

"Arif ve Kemal sizde soldaki kayalıklara."

"Mustafa, Ali ve Cihan siz ise çadırların önündesiniz."

"Tarık sende benimlesin."

Hepsi bir ağızdan gür sesleri ile bağırdılar.

"Emredersiniz komutanım!"

Dedikten sonra hepsi yerlerine geçtiler.

BİR SÜRE SONRA...

Görev bitmişti ve çok şükür şehit yada yaralı yoktu.

Hepimiz toplanmış helikopterin ineceği alana giderken telsizimden ses geldi, tim buradaydı geride birini bırakmamız imkansızdı.

Sonra bir adam konuşmaya başladı.

Önceki görevlerden birinde elimizden kaçırdığımız it.

"Nasılsın Serhat komutan, karın nasıl?" Alaycı sesi kulaklarımı tırmaladı, o kadar sinirlendim ki damarlarımdaki kanın kaynadığını hissediyordum.

"Sanane lan it!"

"Karının neden kaçtığını bilmiyorsun değil mi?" Cevap vermedim.

"Bilmediğini biliyorum Serhat, sana sadece birşey söyleyeceğim." Derin bir sessizlik oldu.

"Bana sürekli it diyorsun ama ben aslında sahibim, senin karının ve bir çok kişinin yani senin deyiminle itlerin." Dedi ve soluklandı.

"Ben onların sahibiyim..."

Sesler durdu kimse konuşmadı.

Bunu diyene kadar timden onlarca ses geliyordu ama durdu.

Kuşlar bile susmustu sanki.

Telsizden cızırtılı bir ses geldi, o da kapanmıştı...

GÜNÜMÜZ...

Ben Defne Şırnak'ta bir yetimhanede kalıyorum.

Annemin ve babamın kim olduğunu bilmiyorum, beni neden istemediklerinide.

Buraya çok küçükken ilk doğduğum zamanlar getirmişler beni.

Küçük bir bebeğin aileme ne gibi bir zararı oldu bilmiyorum.

Şu anda ise yetimhane müdürümüzün yanına gidiyorum.

Sıla hanım beni neden çağırdığı hakkında tek bir fikrim yok.

Uyumlu bir kişiliktim ve bu yüzden hic sorunum olmuyordu.

O yüzden o odaya ihtiyaçlarım haricinde girmezdim.

Sıla hanım'ın odasının önüne gelince kapıyı tıklattım ve içeriye girdim.

"Beni çağırmışsınız."

Diyerek dikkatini çektim.

"Evet tatlım gel otur."

Acaba beni neden çağırmıştı.

"Beni neden çağırmıştınız acaba?"

"Defne biliyorsun ki buraya ilk geldiğinde daha yeni doğmuştun."

Onu onaylarcasına kafamı salladım.

"Ben, seni ilk gördüğümde yetimhanenin bahçesine bırakmışlardı... eğer seni biraz daha geç bulsaydım dayanamazdın büyük ihtimalle."

Derin bir nefes aldı ve devam etti.

"Seni odama getirdim, pusetinde herhangi bir not varmı diye baktım, yoktu ama bir kaç gün sonra kapıda bunu buldum."

Elinde olan notu bana verdi.

"Bunu sana vermek içın herşeyi anlayabileceğin bir yaşa gelmeni bekledim."

Ona kafamı salladım ve okumaya başladım.

 

15 Ocak 2005

Merhaba Defne sana birazda gerçeklerden bahsedelim...

Ben babanın en büyük düşmanıyım.

Senin baban asker ve ben ondan kaçmayı başarmış ikinci kişiyim.

Birincisi kim diye soracak olursan...

Annen babandan kaçmayı başarmış birinci kişi, senin babanda böyle biri işte kimse onu sevmez. Seninde onu seveceğini düşünmüyorum.

Asıl konumuza gelirsek galiba tek suçlu benim... seni oraya ben bıraktım.

Çünkü babanın en istediği şey bir kız çocuğuydu.

üç erkek çocuğundan sonra bir kız çocuğu olmuştu.

Ama o bunu asla bilmedi sadece ikiz oğulları olduğunu biliyordu.

Babanın kim olduğuna gelirsek...

Serhat Giray... kıdemli yüzbaşı Serhat Giray.

Annenin babandan neden kaçtığına gelirsek, annen benim adamım.

Senin annen babanın terörist dediği kişilerden biri.

Bana kalsa sana babanı ve anneni hiç anlatmazdım.

Ama bana verilen sürenin sonuna geldim, o yüzden babana son bir kez acı çektirmek istiyorum.

Neden acı çekeceğini soracak olursan eğer...

Dediğim gibi sen onun hayalindeki kız çocuğusun.

Babanın adresleri:

İzmir/Kiraz/Manolya mahallesi/No:11

Telefon numarası:05** *** ** **

~Ciwan

Kalakalmıştım... Ciwan denen adam kimdi ve beni neden buraya bırakmıştı.

Beni neden istemediğini sorguladığım babamın benden haberi yokmuş...

"Babanın yanına gidecekmisin tatlım?"

Nasıl gidebilirim ki?

Ben Şırnak'tayım o ise İzmir'de...

"Eğer gitmek istiyorum dersen sana yardım edebilirim... ne dersin?"

O an gözlerimin parladığını hissettim.

"Yani tabii ki gitmek isterim."

"Tamam o zaman, sen eşyalarını topla. Ben evrak işlerini bir şekilde halledeceğim."

"Teşekkür ederim." Diyip odadan çıktım.

Bu sakinliğim beni korkutuyordu, yıllarca bunun hayalini kurup şimdi bu kadar sakin olmak beni ürkütüyor du.

☆♡☆♡☆

Bütün eşyalarımı toplamıştım ve şuan bir otobüs terminaline gelmiştik.

Yarım saat sonra otobüse binecektim.

Yıllardır babam yoktu ve bir anda babam olduğunu öğrenmiştim.

Ne hissedeceğimi bilmiyordum.

Büyük ihtimalle, daha sonrasında büyük bir duygu patlaması geçirecektim.

Ben bunları düşünürken bir adam bağırmaya başladı.

"On beş numaralı otobüs kalkıyor."

Biletime baktığımda bende on beş numaradaydım.

Sıla Hanım ile vedalaştım ve otobüse bindim.

21 saatlik yolculuğum başlamıştı...

15 yılım koca bir yalanmış aslında.

☆♡☆♡☆♡☆♡☆♡☆♡☆♡☆♡☆

İlk bölümdü biraz kısa olmuş olabilir umarim keyifle okursunuz.💖🥳

 

 

Loading...
0%