@ombiyatto
|
Uyandığımda neredeyse tüm kemiklerim ağrıyordu. Son birkaç haftadır ek işleri fazla abartmıştım ve vücudum bunun hıncını benden alırmışçasına yerinden kıpırdamıyordu. Baş ucumdaki telefona zorlukla uzanıp saatime baktım. Bugün için büyük bir iş almıştım ve geç kalmak istemiyorsam bir an önce kalkıp hazırlanmam gerekiyordu. Gitmemek gibi bir ihtimalim yoktu, çok iyi para vereceklerdi ve belki de bir iki hafta kendime izin verir çalışmazdım. Güç bela yatakta doğrulup ayaklarımı yorgandan dışarı uzattım. Ayaklarım çıplak zemine değerken bir halı özlemiyle yanıp tutuşuyordum. Belki bugün iyi çalışırsam kazandığım parayla odama bir halı alabilirdim, kim bilir? Elimi yüzümü yıkayıp iş kıyafetlerimi üzerime geçirdikten sonra malzemelerimin olduğu çantayı sırtıma alıp tek odalı dairemden çıktım. Asansöre yöneldiğimde yan dairenin de kapısı açılmıştı. "Günaydın Afra." Yan komşum ve aynı zamanda sınıf arkadaşım Filiz platin sarısı saçlarını savurarak küçümseyici bir gülümsemeyle bana selam vermişti. Tabii ki bir şey isteyecekti. "Beni bekler misin? Asansörü kaçırmayayım." "Tabii," dedim kısık bir sesle. O giyinip süslenip haftasonu gezmesine giderken benim çalışmak zorunda oluşum suratıma tokat gibi çarpıyordu. Onun benden tek farkı masraflarını karşılayan zengin züppe sevgilisiydi. Onu gerçekten seviyor muydu bilmiyordum. İnsanlara karşı önyargılı olmak pek bana göre değildi ama Filiz beni her gördüğünde bana acıyormuş gibi davranarak kendi egosunu tatmin ediyordu. Haliyle ben de önyargılı davranıp onu sevmeme hakkına sahiptim. "İşe mi gidiyorsun yine." Başımla onayladım ve ayakkabılarını giymesini izledim. Ben odama halı almak için bile para biriktirirken o benim 3 aylık kazancıma denk bir ayakkabıyı giyebiliyordu. Hem de hiç çalışmadan... "Yani yine sen bilirsin ama Fatih'in tam sana göre bir arkadaşı var. Genciz güzeliz, bu kadar çalışmak seni yormuyor mu?" Derin bir nefes aldım. "Hoşlanacağımı düşünmüyorum. Hazır mısın artık? Otobüsü kaçıracağım." "Saçmalama, o kadar bekledin beni. Biz bırakırız seni gideceğin yere. Hem daha nereye gideceğimize karar vermemiştik, senin gideceğin taraflarda otururuz. Nereye gideceksin?" "Bebek." "Ooo, kendini aşmışsın baya. Lüks evlere mi gidiyorsun artık?" "Bir yatmış, müşterilerimden biri beni önermiş sağ olsun." "İstersen biz de senin için bir şeyler bulabiliriz, ihtiyacın olursa söyle." Hafifçe gülümsedim, daha doğrusu gülümsemiş gibi yaptım. Filizi hiç tanımayan biri bana yardımcı olmak istediğini düşünebilirdi ama onun tek yaptığı bana hava atmaktı. Asansörden inip bina çıkışına doğru yürüdük. Fatih ve lüks aracı karşımızdaydı. Bir an tekrar otobüse binmeyi düşündüm ama Filiz'in o lüks araca binmem için ve onların hayatına özenmem için ne kadar ısrar edeceğini biliyordum. "Hayatım, Afra'yı Bebek'e bırakabilir miyiz. Otobüsü kaçırmış da, işe geç kalacak kızcağız." Dişlerimi sıkarak güldüm. İyilik meleğiydi resmen... "Tabii ki" dedi Fatih beni baştan aşağı küçümseyici bakışlarla süzmeyi de ihmal etmemişti. Şükürler olsun ki bugün her şey normal ilerliyordu. Arabanın kapısını açıp arka koltuğa geçerken Filiz de ön koltuktaki yerini almıştı. "Nasıl, arabayı beğendin mi?" Neden 5 dakika önce çıkmamıştım ki evden? Yol boyunca onları övmemi bekleyeceklerdi. "Ben daha çok klasiklerden hoşlanıyorum." "İlahi Afra, sanki hergün porsche'ye biniyorsun. Güldürdün beni." "Daha iyilerine de binmiştim Filiz, dediğim gibi klasik modeller benim daha çok hoşuma gidiyor." Filizin kahkahasıyla arabanın çalışma sesi birbirine karıştı. Kulaklarım hala duyuyorsa buna borçluydum... "Komik bir şey yok Filiz. Afra doğru söylüyor." Fatih'in birden Filiz'i bozmasını beklemediğim için dudaklarım aralanmıştı. Fatih'le bire bir tanışmışlığımız yoktu ama ailelerimiz birbirlerini tanırdı. Yani eskiden... "Bülent Amca'nın yani Afra'nın babasının bir araba koleksiyonu vardı. Yurt dışı medyasının bile ilgisini çekmişti, araştırıp bakabilirsin." "Daha önce tanıştığınızı bana anlatmamıştın" dedi Filiz kıskanç bir sesle. "Sormadın ki." "Peki sonra ne oldu?" Fatih Filiz'in sorusunu duymamış gibi yola dönerken dikiz aynasından göz göze gelmiştik. Ondan bunu beklemiyordum. Ahmak zengin bir züppe sanıyordum ama Filiz'in ağzının payını vermiş olmasıyla saygımı kazanmıştı. "Sonra işte buradayım, hepsi bu." Konunun daha fazla uzamaması beni rahatlatmıştı. Marinaya çoktan gelmiştik. "Beni bıraktığınız için teşekkür ederim, iyi eğlenceler." "İşin erken biterse haber ver, belki bizimle takılmak istersin." Fatih'in nazik daveti karşısında gülümsedim. Haber vermeyecektim, şimdiden Filiz'in kıskanç bakışları sinirlerimi bozmuştu ama yine de nezaketten sorulmuş bir soru olduğu için hafifçe başımı sallayıp yatların olduğu yere doğru ilerlemeye başladım. Telefonumu kontrol ettikten sonra temizleyeceğim yatın hangisi olduğunu anladım ve hızlı adımlarla oraya doğru ilerledim. Güvertede bir adam beni karşıladı. "Ne için gelmiştiniz küçük hanım?" Rüzgardan uçuşan birkaç tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp adamın sorusunu cevaplayacaktım ki gördüğüm tanıdık yüzle donakaldım. "Küçük hanım? İyi misiniz?" Adamın sesi sonlara doğru boğuklaşırken buz gibi karanlığa hapsoldum.
|
0% |