Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@only_jeon97


Jungkook


Derince bir iç çekip yerimde gerindiğim sırada kapım yavaşça açılmıştı. İçeri giren Vanessa şaşkınlığımı artırırken kapıyı çalıp çalmayışı bile umurumda değildi şu an.


Kapıyı kapatıp yanıma adımladığında yüzümde istemsiz bir tebessüm oluştu.


Oysa elindeki kağıtları bana uzatmıştı.


Gözlerim onda gezinirken elindeki kağıtları aldığımda benim verdiğim testler olduğunu fark etmiştim. Bakışlarım testler üzerinde gezinirken hepsinin doğru olduğunu arada bir iki tane sorunun boş olduğunu görmüştüm.


"Güzel. Gidebilirsin."


Kaşları yavaşça çatıldığında kağıtları zımbalamış öndeki kağıda ismini yazmıştım.


"Sözlü demiştiniz?"


Bakışlarım ona giderken başımı hafifçe salladım. Gözleri anlamsız bir bakışla üzerimdeydi.

​​

"Demiştim. Ama sınıfta toplu sözlü yapacağım haftaya. O sırada bu testlerden seni de yaparım. Sorun olacak dersen şimdi yapayım."


Başını hafifçe iki yana salladığında gülümsemiştim. Oysa uzunca bana bakmıştı.


Bakışlarının altında yatan şeyi merak ediyordum.


"O zaman haftaya hazırlıklı gel."


Bir şey demeden önümde eğilmiş odanın çıkışına ilerlemişti. Tam kapıyı açtığı sıradan bileğinden düşen bilekliğiyle kapı kapanmıştı. Seslensemde duyduğunu zannetmiyordum.


Ayaklanıp kapıya ilerlemiş yere düşmüş olan bilekliğini elime almıştım.


Zarifti. 

Çok zarif... 


İç çekerek kapıyı açıp arkasından baksamda çoktan gitmişti bile.


Derste ona vermeyi aklımın bir kenarına yazarken kapıyı kapatıp yerime oturmuş, bilekliğe bakmaya devam etmiştim.


Zilin çalmasıyla bilekliği cebime atmış ders kitaplarımı alarak odamdan çıkmıştım. Merdivenlere yönelmemle birinin seslenmesi bir olmuştu.


"Hey, Jeon!"


Yerimde duraksadığımda Penny anında yanımda bitmişti.

Şu meşhur ingilizce hocamız...


"Bugün okul çıkışı tüm hocalar yemek için restoranta gideceğiz. Geleceksin değil mi?"


Senden uzak her yer.


"Bugün müsait değilim, üzgünüm. Size iyi eğlenceler."


Onu arkamda bırakıp yukarı çıktığımda hiç beklemeden dersim olan sınıfa ilerlediğimde lavabodan çıkan Vanessa'yla karşılaşmıştım.


"Vanessa!"


Yere odakladığı gözleri beni bulduğunda birkaç adımda yanında bitmiştim. Cebimdeki bilekliği çıkarıp ona uzattığımda kaşları çatılmış bakışları bileğine gitmişti.


"Düşürmüşsün."


Yavaşça bilekliğe tuttuğunda ellerimiz birbirine değmişti. Kalbim aniden çarptığında onun yutkunduğuna şahit olmuştum. Hızlıca bilekliği aldığında derin bir nefes vermiştim.


"Teşekkür ederim."


Mırıltısı beni şaşkınlığa uğratırken hızlı adımlarla yanımdan geçip sınıfına gitmişti bile.


Tanrım... 



Bazen hissedilenler o kadar iyi gizlenirdi ki kimse ne hissettiğini ne de düşündüğün şeyi anlardı. O kadar iyi saklardın ki kendini, gören seni merak etmemek için büyükçe bir çaba sarf ederdi.


Ancak bazıları bu meraka engel olamazdı.


Vanessa o kadar içe dönük ve sessiz biriydi ki kafasında dönenleri, onu bu duduma sokan sebepleri, yaşadığı şeyleri merak etmeden duramıyordum. Sadece ben değil hiçbir öğretmeni bunu merak etmeden duramıyordu. Ona tek ulaşan ve konuşabilen Yoongi hyung bile hayatına dair bir şey bilmiyordu.


Sadece felsefik konuşmaların olduğundan bahsediyordu.


İnsanlara bu denli duvar ören ve kendi içinde bunları yaşayan bir kızın desteğe ihtiyacı olup olamadığını bilmiyorduk. Ve tek yapmaya çalıştığımız onu derslerde aktifleştirmeye çalışmak oluyordu.


Komikti değil mi?


Bencede...


Derin bir nefes vererek bahçedeki çardakta sessizce şarkısını dinleyen Vanessa'da gezdirmiştim gözlerimi. Yere odakladığı bakışları, hayattan soyutlanmışçasına tepkisizce oturuşu ve belki nefes dahi almıyor oluşu beni ürkütmeye yetiyordu.


Bu kadar gücünü sömürmüş, gülüşünü kaybetmesine neden olmuş olan şeyi merak ediyordum. Kalbinde sakladığı o küçük kızın haykırmak isteyip içindeki toprağa gömdüğü çığlıklarını duymak istiyordum.


Belki hiç görmediğim ama içine akıtıp durduğu gözyaşlarının onu yorgunca düşürme nedenini, belki insanlardan uzaklaşıp kendi köşesine öylece gizlenmesinin arkasında yatan sebepleri merak ediyordum.


Olurdu ya...

Bazen insan haykırmak istediği şeyleri söndürerek kendine dönerdi...

Vanessa'da öyleydi.


Suskun, yorgun ve hayatın onu kederine aldığı kesimdeydi.


Sebebi neydi?


Aniden yerinde irkilerek gözlerini kırpıştırmasına karşı kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Etrafına göz gezdirerek kucağındaki telefonunu elinde almış, kulaklığını çıkartarak ayaklanmıştı. Hızlı adımlarla okula doğru geldiğini gördüğümde yanımda beliren beden önce baktığım bahçeye ardından bana bakmıştı.


"Yine mi?"


"Merak ediyorum."


Mırıltıma karşı derin bir nefes vererek başını yavaşça sallamıştı bana karşı.


"Ben de..."


Bakışlarım artık boş olan banktan ayrılırken ona dönmüştü. Kaşlarım hafifçe çatılırken o kalçasını kalorifere yaslamış bakışlarını boş olan öğretmenler odasında gezdirmişti.


"O ne demek?"


"Çok derin bir çocuk Jungkook... Haddinden fazla."


Gözlerini bana çevirdiğinde omuzlarını yavaşça silkerek ellerini cebine koymuştu.


"Ona asla ulaşamayız. Dört senedir başaramadığımız şeyi şimdi birkaç ayda yapamayız. o çocuğu böylece yollayacağız."


İçime dolan sıkıntı bir yana dediklerinin haklılık payına karşı oflayarak elimi saçlarımdan geçirerek başımı iki yana salladım.


"Hiç mi çıkar yolu yok?"


Başını iki yana sallayarak yere bakışlarını odakladığında daha fazla orada durmanın bir mantığı olmadığını düşünerek zaten dersimin olduğu Vanessa'nın bulunduğu sınıfa ilerlemiştim.


Belki bir diyalog, ufakta olsa bir güven...


Elimdeki kitabı daha sıkı kavrarken geldiğim sınıfın önünde durmuş camdan dışarı bakan Vanessa'ya kapıdan bir süre bakmış ardından içeri girmiştim.


"Günaydın."


Mırıltımla irkilirken bakışları bana dönmüş yutkunarak başını hafifçe sallamıştı. Cevap vermeyişi bir yana gözlerini anında benden çekmesiyle iç çekerek sandalyeme oturmuştum. Kitabımı masaya bırakırken ayaklanan bedeni dikkatimi çekmişti. Sınıf çıkışına ilerleyen bedeni görüş açıma girdiğinde kalbim aniden hızlanmıştı.


Nereye kaçıyordu?


"Vanessa?"


Adımları duraksarken derin bir nefes aldığını görmüştüm.


"Varlığımdan bir rahatsızlık mı duyuyorsun?"


Ciddiyetimi korumaya çalıştığım sesimle merakımı belli etmemeye çalışırken yavaşça ayaklanmıştım.


"Gereksiz şeyleri üstünüze alınmayın Bay Jeon."


Kaşlarım sesinin rahatlatıcı tınısıyla havalanırken ona doğru yaklaşmıştım ellerimi cebime koyup...


"Üstüme bir şey alınmıyorum... Sadece öğrencimin bu denli sessizce ortamlardan kaçışının nedenini merak ediyorum."


Koluna hafifçe dokunduğumda yüzünü buruşturarak inlemiş hızla geri çekilmişti. Kaşlarım çatılırken yutkunarak sızladığını düşündüğüm yeri tutmuştu.


Ne oluyordu?

​​Sert dokunmamıştım.


"Sen iyi misin?"


Bakışları endişeli bir hâl alırken başını hızla sallayarak bir adım geri gitmişti.


"Emin misin Vanessa? Göster..."


Elimi koluna uzattığım anda gerileyerek kolunu arkasına doğru götürmüş başını hızla iki yana sallamıştı.


"Dün düştüm...Düştüm ve kolumu incittim. Bu kadar. İzninizle."


Hızla sınıftan çıktığında kaşlarım daha da çatılmıştı. Sadece bir incitmeyse, neden bu kadar telaşlandın Vanessa?


.


Loading...
0%