Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@only_jeon97


Jungkook


Bazen o kadar kör kaldığımız şey oluyordu ki... Öğrencinin birinin morali bozuk olduğunda görmezden geliyorduk, sorunu ne diye düşünmüyorduk.


Bir öğrenci kuralları tanımıyor kendini özgürce her şeyi yapabilecek gibi gösteriyordu, kurallarla büyütüldüğünü ve evlerinden bu kurallar yüzünden kaçmaya çalıştıklarını ve özgür oldukları yerin okul ortamı olduğunu görmüyorduk.


Bir öğrenci çok çalışıyor ama başaramayınca ağladığında fazla kasan ve abartan biri olarak görüyorduk; emeğini hatta belki uykusuz kaldığı anları göz ardı ediyor belki de ailesinin üzerine kuruyor olabileceği bir baskı olabileceğine ihtimal vermiyorduk.


Başka bir öğrenci sürekli uyuyor, derslere enerji ayırmayınca hemen gece oyun oynuyor damgası yapıştırıyorduk; bir ihtimal bir yerde çalışabileceğini veya ailesine yardım edebileceğini görmek aklımıza gelmiyordu.


Başka bir öğrenci gülüşünü perde olarak kullandığında onu çok mutlu sanıyorduk; onu bir maske olarak kullanabileceği ihtinalini görmüyor hatta yüzü biraz düşse insan olduğunu unutup 'gülmek zorundasın' olayına getirecek şeyler söylüyorduk.


Ya da Vanessa... 

Ölü bir bedene dönmüş bir öğrencinin, git gide battığını görmemize rağmen sessiz kalıyorduk; arkasında ne var da bu kız bu hâle gelmiş demiyorduk.


Hiçbir zaman böyle bir öğretmen olmamıştım. Kim de bir sıkıntı gördüysem hepsine o güveni vermiş ve onlara adeta sırdaş olmuştum. Bu çıkarımlarım kafadan sallama şeyler değil, tecrübe ettiklerimle oluşmuş şeylerdi. Bu tecrübelerin her birinin arkasında, acı bir hikaye yatıyordu.


Kimisinin küçük göreceği sorunların, bir çocuğun hayatı üzerinde ne denli etki ettiğini ben bizzat öğrenmiştim. Birebir omuzumda ağlayan o acı hikayelerden, acı haykırışlardan...


Öğretmen sadece müfredatta olan iki konu anlatmakla kalmıyordu. Kalmamalıydı...


Her bir öğrenci bize emanet olan çocuklarımızdı. Arkadaşımız, kardeşimiz, dostumuz ve dahası...


Onlara ders öğreten bireyler olmakla kalmamalı, hayatı öğretmeliydik. Yanlarında her daim duran bu öğretmenler, hayatı bizzat önden yaşamış tecrübe sahibi kişilerdi ve belki onlara yardımları dokunmasa bile sırdaşları olmalılardı.


Öğretmen; anne-baba, abi-abla gibi olmalıydı. En yakın gördüklerimiz bile bizi yeri gelip yargılarken, öğretmen orta yol bulmalıydı. Yargılamamalı, doğru-yanlışı ayırt etmeyi öğretmeliydi.


Gördüğümüz acı hikayelere göz yummayı değil, o hikayelerin açtığı yaraları iyileştirmeye çalışan merhem olmayı üstlenmeliydi.


Karşımda dalgınca camdan dışarıyı izleyen Vanessa; öğretmenlik hayatlarımız boyunca -ki buna tecrübeli olan öğretmenlerimiz dahil- gördüğümüz en büyük hikayelerden biriydi.


Asla ortak olamadığımız hikayelerden...


Bir ders saati boyunca o dışarıyı izlemiş, ne gözlerini bir an olsun kıpırdatmış ne de çalan zili duymuştu. Hatta burada olduğumun farkında bile değildi.


Onun bana kendinden bahsettiği o günden bu yana bir hafta geçmişti. Tatille beraber bir hafta... Ve üç günü zaten okula gelmemişti.


Şimdiyse dudağının yara olmuş kenarıyla öylece duruyordu.


Şiddet mi görüyordu? Ailesiyle arası iyi değil miydi? Ya da... Alkolik bir babası mı vardı? Yoksa üvey ailesi mi?


Kafamda ne kadar ihtimal dönerse dönsün onu bu kadar hayattan koparanın ne olduğunu bilmediğim sürece sadece bu ihtimallerde kaybolurdum.


Yavaşça nefes verdiğinde tam anlamıyla onu izliyordum. Gözlerini yavaşça yumarak başını geriye atmış bir süre öylece kalmıştı.


Ardından doğrulttuğu başıyla gözlerini açmış ancak en son beklediği şey beni görmesi olmuştu. Gözleri şaşkınca aralanırken ben onun sessizliğine itaat etmeyi tercih etmiştim.


O bana ben ona öylece bakmıştık sadece. Ne o konuşmuştu ne ben onu yıkmak için zorlamıştım. Sadece gözlerinin bana göstermek istediği acıyı anlamaya çalışmıştım.


Gözleri yavaşça masasına düşerken tekrar bana bakmasıyla kaşlarımı kaldırarak ona bakmayı sürdürdüm. Madem sessizlik onu rahatlatan tek şeydi, o zaman ben de sessiz olurdum.


Çalan zille birlikte yutkunarak gözlerini tekrar çektiğinde ayaklanarak tahtaya yönelmiştim. Doldurmuş olduğum tahtayı silerken bir yandan da kafamdaki kelimeleri toparlamaya çalışıyordum.


Ne söylemeliydim?


Dudağını sorarsam tekrar aynı anları yaşar gibi canı yanar, üzülürdü. İstediğim en son şey buydu.


Öğrenciler yavaşça sınıfa girmeye başladığından bir süre sonra tüm sınıf dolmuştu. Silgiyi bırakıp masama yönelmiş kalçamı masaya yaslayarak ellerimi cebime sokmuştum.


Madem ona bu şekilde ulaşamıyordum, ben de yeni yollar denerdim.


"Bu ders, aptal müfredat konuları hakkında konuşmayacağım."


Herkes derin bir nefes verdiğinde kaşlarımı kaldırıp ellerimi cebimden çıkartıp birbirine vurmuş uğultunun kesilmesini sağlamıştım.


"Sessizlik için teşekkür ederim."


Herkes bana gülümserken bakışlarım bir an için Vanessa'yı bulmuştu. Gözleri bana kitlenmiş, sanki ağzımdan çıkacak tek bir lafı bekler gibi bakıyordu.


Merak mı etmişti o?


"Bugün biraz sizinle dertleşeceğiz."


Herkes sessizce beni izlemeye devam ettiğinde hafif bir tebessümle hepsinde göz gezdirdim.


"Öğretmenlik sadece iki işlem bir yazardan ibaret değildir ya... Ben bu rolü üstlenmek istiyorum."


Herkesin ufak kıkırtıları yayılırken gülümsemiştim. En azından biraz olsun onları anlayan biri olsun istiyordum.


Vanessa ise... Çok farklı bir olaydı.


"Hayattan girmek klişe olur. O yüzden farklı bir şey seçelim."


Dudağımı ısırıp bir süre düşünmek için gözlerimi kısmıştım.


"Yaşadıklarımız... Çok farklı değil ama anlam olarak bir farklılık teşkil ediyor. Bahsettiğim şey zor zamanlarımız arkadaşlar."


Hepsinin pür dikkat beni izliyor olması, aslında onların böyle konuşmalara muhtaç olduğunu şu an fark ediyordum..


"Hepimiz zor dönemlerden geçeriz. Konumuz şu. Önemli olanın zor dönemlerden geçebilmek olmadığı, asıl konunun bu zor dönemlerden nasıl geçtiğimiz olduğu..."


Vanessa'ya baktığım o an gözlerinin sıraya sabitlenmiş olması, beni daha da germişti.


"Kimimiz kolay atlatırız, güçlü olabiliriz. Ama güçlü kalamadığımız anlar da olabilir. Bunu hiç göz önüne aldınız mı? Güçlü kalmak her zaman kolay olmayabilir."


Bakışlarım hepsinin ardından Vanessa'ya ulaştığında göz göze gelişimizle gözlerimi ona dikmiştim.


"Bazen bunlarla tek başımıza savaşmaya çalışmak; güçten düşmemize, yorulmamıza ve en çokta her şeyden vazgeçme hissiyatına yol açabilir."


Vanessa hâlâ bana bakarken kaşlarımı kaldırarak ona dikkatle bakmıştım.


"Bazen yardıma ihtiyacınız olur. Bir desteğe ve size uzanacak bir ele..."


Gözlerini hızla kaçırdığında onu rahatsız etmemek adına gözlerimi çekmiştim.


"Destek istemek güçsüzlük değildir, ağlamak güçsüzlük değildir. Bunu güçsüzlük kalıbına sokan bizleriz. O yüzden canlarım..."


Gözlerim hepsinin ardından Vanessa'ya kayarken tebessüm ettim.


"Her daim sırdaşçınız, destekçiniz ve bir öğretmeniniz olarak burada olduğumu bilin. Sizler daha tecrübelerinizin çok başındasınız ve bu gözünüzü korkutabilir. Her daim arkanızda olduğumu unutmayın."


Yavaşça yaslandığım yerden doğrularak ellerimi cebime koymuştum.


"Yalnız değilsiniz çocuklar."


Ciddiyetle söylediğim şeye karşı Vanessa'ya baktığımda hissetmiş gibi bana bakmıştı.


"Yardım istemekten çekinmeyin. Birileri yüzünden kendinizi mahvetmeyin. Ben her daim arkanızdayım, siz bana geldiğiniz sürece."


Yerime oturarak derin bir nefes vermiş gülümsemiştim.


"Serbestsiniz."



Loading...
0%