@only_jeon97
|
Jungkook Yavaş bir biçimde arabadan inerken kesinlikle enerjimi saklamaya çalışıyordum. Sabah o kadar uykumu almış şekilde kalkmıştım ki... Sanırım yerimde duramayacaktım tüm gün. Okula girdiğimde koşarak okuldan çıkan bedeni görmemle kaşlarım çatılmıştı. Koşarak çıkışa geldiği sırada beni görmesiyle duraksamış nefes nefese bana bakmıştı. Tek kaşımı kaldırarak ona sorgulayıcı bir şekilde baktığımda yüzündeki ifadeyi çözmeyi denemiştim. "Günaydın Vanessa?" Dudakları yavaşça aralanırken beni uzunca süzmesiyle kaşlarımı çatmıştım. Ne olmuştu? "Sorun ne?" Gözleri gözlerimi bulduğunda yavaşça bir adım gerilemişti. Gözlerini hızla kırpıştırarak yutkunduğunda kaşlarımı daha da çattım. "Güzelim, sorunun ne olduğunu bana söyler misin?" Gözleri şaşkınca gözlerimde durduğunda daha da merak etmiştim. Ona nasıl yakın olabilirdim? Hiç bir şey işe yaramıyordu. "Yok... Ben..." Öylece sessizleştiğinde ona bir adım atmamla irkilerek geriye doğru adımlamıştı. Ne oluyordu? Tam olarak neyden korkuyordu? "Vanessa beni endişelendiriyorsun..." Başını hızla iki yana sallayıp gözlerini kaçırmıştı. Neler olduğunu merak ettiğim kadar hiçbir şeyi merak etmemiştim. "Sorun yok. Ben... Gideyim." Hızlıca yanımdan ayrılmak için adımladığında kolunu tutmuştum ancak yüzünü buruşturarak inlemesi sinirle nefes vermeme neden oldu. Her koluna dokunuşumda neden böyle canı yanıyordu? Neden sıcak havalara rağmen uzun kollu giyiniyordu? Sorun neydi gerçekten? "İyi misin Vanessa?" Kolunu tutarak başını salladığında bakışlarımı kollarına indirmiştim. "Kolunu aç." Gözleri hızla yüzüme çıkarken başını iki yana sallamıştı. "Sana açar mısın demedim birtanem, kolunu aç ve bana göster." Yaklaşımıma karşı duraksasa bile başını iki yana sallayarak gerilemişti. "Vanessa, korkulacak bir şey yok. Sana zarar vermeyeceğim sadece bana kolunu gösterir misin?" Gözlerini hızla etrafta gezdirdikten sonra koşar adımlarla yanımdan geçip gitmeye başlamıştı. Bu kez onu durdurmamıştım. Yarası her ne ise sadece bedeninde değil, tüm ruhundaydı. Korku; âdeta onunla bütünleşmiş, demir parmaklıklarını etrafına sarmıştı. Gözleri acısını haykırsa bile o bunu göstermemeyi deniyordu. Onun elini tutabilmek; bu hayattaki en zor şeylerden biri hâline gelmeye başlamıştı. Nereden başlayabileceğimi bilmediğim koca bir mevzuya dönmüştü. Onun yarası; benim derdim olmuştu. Onun çığlığı; benim sağır olmak istediğim bir sese dönmüştü. Gözlerinin haykırdığı korkusu; altında ezilmeme neden olan cesaretimle beni başbaşa bırakmıştı. Kurumuş bir yaprak gibiydi. Biraz dokunsan ayrı bir yeri kırılacak gibi... Geldiğim odanın önünde duraksarken kapıyı yavaşça çaldım. Duyduğum sesle hızlıca içeri girip kapıyı kapattığımda Yoongi hyungun bakışları bana dönmüştü. "Jungkook? Günaydın." "Aymaz olaydı." Kaşları çatılırken doldurduğu belgelerden gözlerini çekerek bana bakmıştı. "Ne oldu?" "Vanessa... Koşa koşa okul çıkışına geliyordu. Beni görünce durdu böyle... Uzun uzun süzdü beni. Sorunun ne olduğunu sordum, telaşlandı. Gidecekken kolunu tuttuğumda sızlandı. İki kere daha oldu aynı şey. Ve... Hyung kollarında bir şey var. En ufak dokunduğumda bile canı yanıyor. Göstermesini istedim. Kaçtı. " Yoongi hyungun kaşları kalkarken bakışlarını masaya kenetlemişti. Bir süre düşünse bile dudaklarını bilmediğini belli eder şekilde büzüp tekrar bana çevirdi gözlerini. "Bilmiyorum. Hiç şahit olmadım buna... Tüm sorun sen miydin? Seni süzdüğüne göre, bir şey olduğunu düşünmüş olmalı." "İyi de nereden ne duydu da bunun telaşına kapıldı?" Omuz silktiğinde bilmediğini anlayarak sessiz kalmıştım. Ne dönüyordu cidden? "Ben onu bir odama çağırayım." "İyi olur. Bir şey öğrenirsen haber ver. Ve... Jungkook. Lütfen ılımlı ol. Ve onu korkutma." Başımı olumlu şekilde sallayarak odasından çıkmış, arkadaşlarıyla masada gülüşen nöbetçi öğrenciye bakmıştım. "Nöbetçi!" Hızla ayaklanıp önümde eğilerek yanıma geldiğinde tebessüm ettim. "4-D'den Vanessa'ya odama gelmesini söyler misin? " Beni onaylayarak hızlıca gittiğinde odama geçmiş ceketimi üzerimden çıkartıp sandalyenin kenarına bırakmıştım. Yerime oturup saçlarımı karıştırmış ders kitaplarımı alıp masaya koymuştum. Tam o esnada kapıyı çalmış içeri girmişti. " Gel Vanessa. " Kapıyı kapatıp önüme geldiğinde oturmasını işaret etmiştim. Dediğimi yapıp oturduğunda kitaplardaki bakışlarımı ona çevirmiştim. "Bahçede seni korkuttuysam özür dilerim." Başını hızla iki yana sallarken bakışları avuç içlerine hapsettiği ceketinin kollarındaydı. "Bana anlatmak ister misin? Herhangi hissettiğin bir şeyi. Yaşadıklarını anlatman için seni zorlamam ama en azından hissettiklerini anlat ve biraz rahatla, Vanessa." Gözlerini öylece ellerine odaklamış olmasına karşı sessizliğine eşlik etmiştim. "Sessizlik..." Fısıltısı beni tebessüm etmeme zorlarken başını yavaşça iki yana salladı. "Korku, çaresizlik ve kabulleniş." Dediklerini anlamaya çalışırken dudaklarını hafifçe araladı. "Ait olmadığınız yerde hissettiğiniz tek hissettiğiniz bunlar olur." Sesinin sakin tınısı beni rahatlatırken bir yandan da dediklerini anlamaya çalışıyordum. Ne demeye çalışıyordu? Neyden bahsetmeye çalışıyordu? "Korku, çaresizlik ve kabulleniş; sessizliğe mâl olur. Siz de bu sessizlikte kaybolmak zorunda kalırsınız. Gücünüz, sesiniz; o sessizlikten kurtulmaya çalışırken tükenir. Ve sizin tek mahkum kaldığınız şey bu belirsiz sıfır noktası olur." Kaşlarım dedikleriyle kalkarken Yoongi hyunga tekrar ve tekrar katılmıştım. Bu derin sözleri beni bile mahvederken; ona bunları düşündürten ve yaşatan şey neydi? Bakışları bana döndüğünde ona dikkatle bakmam gözlerinde bir ışıltının belirdiğini görmemle sonuçlanmıştı. O harikaydı... "Size uzatılan eli itmenizin sebebi; o sessizliğin mahkumiyetinde kalan esir duygular yüzündendir. Güvensizlikten değil." Kaşlarım hızla çatılırken dediği ve ima ettiği şeyi gayet iyi anlamıştım. "Uzatılan eli tutarsan Vanessa; sessizlik senin sonun olmaz." Yüzünde buruk bir tebessüm oluştuğunda canımın yandığını hissetmiştim. "Yanlış." Yavaşça ellerini koltuğa yaslayıp ayaklandığında gözlerimi üzerinde sabitlemiştim. "Eğer uzatılan eli tutarsanız; sonu olmayan sessizliğe o tutmak istediğiniz el yüzünden çekilirsiniz. Sesiniz sömürülene dek ise korkarak haykırdıklarınızı kimse duymaz ve sizde çaresizlikle bunu kabullenerek sessizliğe mahkum kalırsınız." Gözlerini yavaşça masamdan çekip bana çevirdiğinde kalbim sıkışmıştı aniden. " Ve o sessizlik sizin sonunuz olur. " Önümde eğilerek hızlıca odamdan çıktığında öylece kalakalmıştım. Kendime tecrübeli mi demiştim? Aptaldım... .
|
0% |